27 Ocak 2019 Pazar

AKP'ye OY VEREN KÜRTLER MHP'YE OY VERECEK Mİ?


Milyonlarca Kürt seçmenin MHP üzerine tutumu belirli aslında. MHP’nin yüzde 5’i aşabildiği Kürt kenti yok gibi. 24 Haziran seçimleri sırasında ittifakın sunduğu imkan sayesinde önceki seçimlerde AKP’ye oy veren MHP’liler, kendi partilerine ve dolaylı olarak AKP’ye oy verebildiler. Net bir toplumsal gerçeklik varsa özetle şudur: “Kürtler baskın çoğunlukla MHP’ye oy vermiyor”  Bu tutum MHP'nin söyleminden de bağımsız değil elbette. Yeni olan durum AKP'nin MHP'yi iktidara taşımaya çalışması. 1 Kasım seçimlerinde başlayan bir ortaklık dönemi 24 Haziran sonrasında ete kemiğe büründü. Neredeyse AKP değil MHP iktidarda gibi politikalar uygulanıyor. 
AKP’nin sıradaki görevi ise “yerelde bitmiş olan MHP’ye” yeniden can suyu vermek. Peki AKP’ye oy veren Kürtler "bu göreve" aracılık edecekler mi?

Birçok değerlendirme, bu yerel seçimlerde AKP’nin 89’da yaşanan "ANAP sendromunu" yaşayacağı yönündeydi. Bunu gören AKP öncelikle baskın bir seçimle genel seçimleri öne çekti. Yaşanan derin ekonomik krizi ise şimdilik pansuman müdahaleler ile erteleme girişimleri var. Yerel seçimin yaşanan  ve daha büyüğü hızla yaklaşan ekonomik felaket krizinin sonuçlarından bağımsız olamayacağı şimdiden söylenmelidir. Soğan lobisinin! iktidar karşıtlığını aşan ciddiyette işsizlik, faiz, enflasyon artışının önüne geçilmiş değildir.
Ancak ekonomik gerekçeler dışında birçok faktör önceki seçimlerden farklıdır. Bu yazıda Kürt seçmenlerin Cumhur/Kızılelma ittifakı için muhtemel itiraz noktaları derlenmeye çalışılmıştır. 

Ekonomik temel ve genel geçer itiraz noktaları bu yazıda belirtilmese de herkes için geçerli, Kürt seçmenler için daha da geçerlidir. Ancak Ankara ve İstanbul gibi yerlerde “AKP’ye oy veren Kürt seçmenlerin”  MHP ile kurumsallaşan işbirliğine nasıl bir tepki göstereceği, seçim sonuçları kadar önemli ve seçim sonuçlarını da etkileyecek bir gelişme olacaktır.
2015 yılından bu yana çözüm sürecinin terk edilmesi sonrasında;

1. “Kürtçe’ye dair yapılan müdahaleler” Kürt seçmenlerin en çok itiraz ettikleri noktaları oluşturacaktır. BDP’li belediyelerin başlattığı “çok dilli belediyecilik” çalışmalarına karşı yönelen kayyumlar, neredeyse her yerde Kürtçe’nin görünürlüğüne karşı bir faaliyet içerisinde oldular. Belediye faaliyetleri dışında, yol-yön tabelaları, yer isimleri ve diğer  Kürtçe içerikler ya kaldırıldı ya da kısıtlandı. Gerek TBMM konuşmalarında “bilinmeyen dil” vurgusu, gerekse sosyal yaşam içerisinde özellikle işçilerin, pazarcıların, sıradan yurttaşların Kürtçe konuşmasına yönelen saldırı, bu konuda Kürtlerin itiraz noktasını oluşturacaktır. Aslında “Barış Süreci’nde” aşılmaya çalışılan “eski” alışkanlıklar[1] 7 Hazirandan önce başlayan süreçle eski hali aratır olmuştur. Önceki seçimlerde ve seçim programlarında Kürtçe’yi propaganda amaçlı kullanan AKP, bu seçime MHP perspektifi ve uygulamaları ile gelmiştir. Kürtler MHP’ye oy vermiyorsa[2]MHP adaylarına oy verir mi sorusu Kürtçe’ye yaklaşımı bu şekilde olanlara bir ikaz olarak sandığa yansıyacaktır.

2. Türkiye’de ulusal basım yapan Kürtçe gazeteler kapatılmıştır. Kürtçe’nin yayılması ve doğal gelişimi kısıtlanmıştır. Bu yöndeki girişimler fiili olarak engellenmiştir. 

3. Kürtlerin mezarları, anıtları (Roboski, Uğur Kaymaz vb.) ve birçok temsili, Kayyum-AKP faşizmine maruz kalmıştır. Mezar tahribi resmi olarak yalanlanmamıştır.

4. Sur-Cizre-Nusaybin ve daha birçok yerde Kürt kentleri yok edilmiştir. Birçok kutsi değere saldırılar gerçekleştirilmiştir.

5. HDP milletvekilleri, il-ilçe teşkilatları anayasaya aykırı bir şekilde tutuklanmıştır. Bir çoğunun tutuklama süresi alacağı en ağır cezanın süresini geçmiştir.

6. BDP belediyeleri hukuka aykırı bir şekilde gasp edilmiş kayyum atanmıştır. Halkın seçimine darbeci bir yaklaşımla müdahale edilmiştir. Bu hukuk dışı uygulama AKP tarafından hala savunulmaktadır. Örneğin Van Büyükşehir'e 2 yılda 3. kayyum atanmıştır (Sırasıyla Taşyapan, Zorlu, Bilmez). 

7. OHAL yasakları Kürt yerleşim yerlerinde sıkıyönetim gibi uygulanmış ve OHAL’den önce başlayan sokak yasakları “yaşamı yasaklayan sürece” dönüşmüştür. Bu konudaki keyfilik ve hukuksuzluk hala devam ettirilmektedir. 

8. Irak ve Suriye’de Kürt kazanımlarına yönelik iktidarın saldırıları ve diğer çabaları Kürtlerin nezdinde mahkum edilmiştir.

9. İşsizliğin en yüksek olduğu bölgelerin Diyarbakır-Urfa bölgesinde olması, bölgesel gelişmişlik uçurumlarının derinleşmesi, 17 yıllık iktidara rağmen en geri kalmış illerin Muş, Ağrı ve Şırnak olması ve göç vermesine rağmen bölgede devam eden yoksulluk ve işsizlik AKP’nin bölgeye bakış açısını göstermektedir. Son 3 yılda 200 bin kişi bölgeden göç etmiştir. 

10. “Çözüm sürecinden” “AB sürecinden” “Demokratikleşmeden[3]” vazgeçen bir AKP günün sonunda ayakları altına aldığını deklere ettiği[4] bir siyasete teslim olmuş durumdadır. Bir dönem söylem düzeyinde bile olsa paket paket demokrasi taşıyan AKP günün sonunda "kurt'a kuyruk" oldu...

AKP bir bütün olarak Kürt seçmenleri gözden çıkarmış gibi... Bakanlar, Bakanlıklara yapılan atamalar ve kullanılan söyleme kadar önceki dönemlerde “vitrinlik kürtlerin herhangi bir şekilde” AKP içinde yer bulmamasına kadar, Hakkari ve Diyarbakır’da kayyumların yeniden aday yapılmasına kadar ve tabi ki çözüm sürecinden uzaklaşmaya devam edilmesine… Acaba AKP’ye oy veren Kürt seçmenler ne diyecek! MHP’nin yerelde iktidarına onay verecekler mi?  

Bu sorular sadece İstanbul'da Beşiktaş, Maltepe ve Silivri'de veya Ankara'da  AKP'nin aday çıkarmadığı yerlerde değil; tüm Türkiye genelinde AKP'ye oy veren seçmenlerin yanıt aradığı sorular olacaktır. AKP; Adana, Mersin, Osmaniye ve Manisa’da, MHP ise İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum, Denizli, Muğla, Aydın’da aday çıkarmayacak. MHP'nin önceki yerel seçimlerde alamadığı birçok belediyeyi AKP Kürtlerin oylarına talip olarak vermek istemektedir. 1 Nisan sabahı bu soru da yanıtını bulmuş olacak. 
(Not: Yazı 31 Mart seçimlerinden önce kaleme alınmıştır.)

3 Ocak 2019 Perşembe

Yıllık Enflasyon TÜFE 20,3 ÜFE 33,64... Peki Ücretler...

Yeni yılın eski yıla ait son enflasyon oranı açıklandı. Aralık enflasyonu topyekün "müdahale" programı sayesinde yarım puana yakın (0,4) azaldı. Ancak Yeni yıl Yağmur gibi Yeni zamlarla başladı. Enflasyon artışı kısa vadede devam edecek gibi görünüyor. 

Enflasyon paketindeki 407 maddenin 202'sinde artış olması "topyekün müdahale" programının belirli maddelere yöneltildiğini göstermektedir. Sepette  ağırlığı fazla olan maddelere yapılan müdahale nedeniyle enflasyon artışı gizlenmiş görünüyor. 

 Bilindiği üzere Türkiye 2018 yılında yaşan kur ve enflasyon şokunun etkisiyle 2019 yılına girdi. 2018 yılında; işsizlik, enflasyon, faiz oranları birlikte artarken ekonomi reel olarak küçülme dönemine girdi. Bu sürecin en yoksullaştırıcı sonucu ilave 1 milyon kişinin daha işsiz milyonlara dahil olması olacak. Ancak zamlar yoksulların adeta nefesini kesecek düzeylerde devam ediyor. Özellikle kira, ulaşım, gıda ve elektrik gibi günlük yaşamın temel alanlarında yüzde 20 ila 50 arasında yapılan fahiş zamlar zaten bozuk olan gelir durumundaki adaletsizliği daha da bozdu.
2019 yılına girerken;
  • Çimento gibi ana girdilerin yüzde 40 zammı gündeme geldi. 
  • Köprü ve otoyollarda yüzde 40’ları aşan zamlar uygulanmaya başlandı.
  • Poşet vergisi uygulanmaya başlandı (Çevre temizliği açısından olumlu yönleri olacaktır ancak halkın çoğu zaten aynı poşeti 2-3 kere kullanıyordu. En son çöp poşeti olarak kullanıp atıyordu. Kazanan çöp poşeti lobisi oldu:). 
  • Hem yeme hem de süte zam geldi. Çiğ sütün fiyatı yüzde 11 zamlandı. Bunun gibi birçok örnek gösterilebilir. 
  • Bütün harç, resim ve vergilerde “yeniden değerleme oranı” etkisiyle artışlar bu ay itibariyle uygulanacak. Örneğin MTV yüzde 15,9 artarak bu ay içerisinde uygulanacak.

o   Alkol ve tekel ürünlerine ilave vergiler hemen uygulanmaya başlandı.
o   Cep telefonlarından alınan özel iletişim vergisi 67.5 liraya yükseldi.
o   1 yıllık pasaport harcı 48 lira artarak 249 lira oldu.
o   B sınıfı ehliyet harcı ise 118 lira artarak 614 liraya yükselecek. Ehliyetin maliyeti minimum 2.500-3.000 TL arasında olmaktadır.
o   Kimlik kartları için ödenecek bedel 22,5 TL’ye yükseltildi.
o   Mahkemelere başvuru harçları arttı.
o   Gelir vergisi dilimleri ücretliler lehine değiştirildi. 

Bütün bu zamlara karşı Asgari ücrete günlük bir sigara paketi kadar (13,9 TL) zam yapıldı. Memura yapılan zam (yüzde 4) enflasyonun beşte biri kadar. Sadece doğalgaz faturaları AKP’nin ücret zammını silmek için yeterli gibi görünüyor. Geçinmek için çift vardiya çalışanlar 3. Vardiyeyi zorluyor. Yoksullaşma, çocukların işçileştirilmesi, kadın emeği sömürüsü ve daha çok işçi ölümü anlamına geliyor. 16 yıllık AKP iktidarı halka zam zulüm işkence ile sonuçlanmış görünüyor. 
Bir söz de Memur-Sen "sendikacılığna" söylenmeli. Memurlar 2010 yılından bu yana enflasyon altında zamlar almaktadır. Arada enflasyon farkı dahi alınmayan yıllar oldu. Ki enflasyon farkı almak reel zam almamaktır. 

NOT: Cumhurbaşkanı yardımcılarının emekli maaşını da alması için düzenleme yapanlar söz konusu 1.000 liranın altında emekli maaşı alanlar olunca aynı kıvraklıkla ve hızla davranmamaktadır. Emekli bin liranın üzerinde maaş alsa ne olacak o da ayrı bir konu. 1'in 4'ünden emekli olan öğretmenler 2.850 TL'nin altında maaş alıyorsa varın gerisini siz düşünün. 


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...