İŞKUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İŞKUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2018 Perşembe

İŞSİZLİK ARTARKEN İŞKUR PERSONELİ NEDEN AZALIYOR?

Kapitalist düzenin ortaya çıkardığı birçok sorun vardır. Kişisel ve bölgesel gelir dağılımı adaletsizliği, emeğinin karşılığını alamama anlamında sistematik sömürü, iş ve geçim amacıyla kitlesel göçler, eğitimli olmaya rağmen yoksul kalma riskinin yüksekliği bu kapitalist düzenin "olağan" sonuçlarındandır. "İş aramasına rağmen çalışacak bir iş bulamama durumu olarak işsizlik" de kapitalist düzenin olmazsa olmaz sonuçlarındandır. Kapitalist sömürü rejimi kurumlarının görece geriletildiği dönemlerde toplumsal bazı kurumlar emeğin sömürüsünü azaltmak amacıyla tarihsel olarak kurulabilmişlerdir. Sendikalar, Kamusal ve parasız eğitim kurumları ve kamu istihdam/sosyal güvenlik kurumları bu kurumlardan bazılarıdır. Tarihsel süreç içerisinde kuruluş amaçları ve işlevlerinin dışında saldırılara ve aşınmalara maruz kalan bu kurumlar 1970'lerden başlayan bir karşı saldırı ile günden güne azalmaktadır. "Erdemli kamu hizmetleri" sınıfına yakın olan bu toplumsal hizmetler, neo-liberal saldırılara maruz kalmış ve ya doğrudan ya da dolaylı olarak "özelleştirilmiş/piyasalaştırılmış veya ücretlendirilmiştir" 

Türkiye'de ise ücretli/güvenceli kesiminin toplam istihdam içerisinde baskın çoğunluğu oluşturması zaten 90'ların sonunda gerçekleşebilen bir durumdur. Ancak söz konusu neo-liberal saldırı ancak 2000'lerden sonra birçok kuruma sirayet edebilmiştir. Kamunun yeniden yapılandırılması adı altında birçok kamu hizmeti "paralı hale" getirilirken nitelik konusunda da gerilemeler yaşanmıştır. Buradaki toplumsal kaybın en önemli iki örneği sağlık ve eğitim alanında yaşanan kayıplardır. Toplumun eğitim ve sağlık için bütçesinden ayırdığı bütçe kat be kat artarken eğitimli olmak anlamını yitirmiş ve toplumsal sağlık daha riskli bir hal almıştır. Uygulamadan örnek verecek olursak artık katılım/muayene/ilaç payı olmadan herhangi bir sağlık hizmetine erişim söz konusu olmazken eğitim alanında da soru çözme merkezleri olan temel liselerin fiyatları fahiş artış göstermiştir. 

Bu uzun girişi başlıktaki sorunun temeli için yaptık. Ağzını açanın "en temel sorun işsizliktir" dediği bir dönemde Türkiye'nin tek kamu istihdam kurumu olan İŞKUR'un personel sayısı neden azalmaktadır? İŞKUR'un personel sayısı azalırken öte yandan işsizlik de artıyorsa burada yanlış veya eksik giden bir durum yok mudur? İşsizliğin çözümü için sunulan aktif ve pasif istihdam politikalarının etkili bir şekilde uygulanabilmesi için bu kurumda çalışması gereken personel sayısı ne olmalıdır? Örneğin Almanya gibi işsizlik sorununu neredeyse doğal işsizlik seyrinde tutan bir ülkede eşdeğer kurumun personel sayısı kaçtır? Hakeza Fransa veya Türkiye nüfusuna yakın nüfusu olan ülkelerde ... ki işgücü daha çok olup işsiz sayısı Türkiye'den daha az olan ülkelerden bahsediyoruz.



Türkiye girişte ifade edilen neo-liberal saldırıya AKP döneminde "hortum içindeki toz" gibi takıldı.  Aynı kısır döngü içinde uygulanan politikalar işsizliği arttırdı, kayıtdışı isithdamı azaltmadı ve yeterince istihdam sağlayamadı. AKP'nin açıkça başarısız olduğu başlıklardan birisi işsizlikle mücadeledir. Çünkü AKP işsizliği azaltmak için gerekli politikaları hiçbir zaman önceliğine almamıştır.  İstihdam ve sosyal güvenlik konusu "torba yasalara" havale edildi. 2008 krizinden buyana bulunan "mucize çözüm" "işverene işsizlik fonundan kaynak aktarma" şeklinde özetlenebilir. 

AKP iktidara geldiğinden bu yana özel istihdam bürolarını (ÖİBler) teşvik edip İŞKUR'un alanını daraltmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda birçok yetersizliklerine ve hukuki eksikliklerine rağmen ÖİBlerin sayısı 500'e yaklaşmıştır. Söz konusu yaklaşık 500 ÖİB, resmi verilere göre İŞKUR'un tek bir il müdürlüğü kadar işe yerleştirme yapamamıştır. Bu veri bile yapılan işlerin ne kadar kayıt dışı yapıldığını göstermektedir.  

Çoğu kurum dışından atanan deneyimsiz idareci takımı ve bankamatik memurları (OHAL'de bile hiçbiri ihraç edilmemiştir, çünkü onlar her devrin "elemanıdır") hariç tutulduğunda İŞKUR personeli sayısı yaklaşık 7.000 kişi civarındadır. Nüfusu, Türkiye kadar olan Almanya'da bu sayının 100.000 civarında olduğu gerçeği göz önünde buludurulursa ne anlatılmak istendiği daha anlaşılır. 

Bu "kahraman" 7.000 kişi; Bir yıl içerisinde;

Sayısı;

500'ü bulan ÖİB'lerle,
3.275.000'ni bulan işsizlerle,
500.000'i aşan kursiyerlerle,
266.000'i aşan TYP Yararlanıcılarıyla,
400.000'i aşan işsizlik sigortası yararlanıcısıyla,

...
uğraşmış ve hizmet vermiştir. 

bu başlıkların dışında misal kıdem tazminatı, sendikal sorunlar vb. çalışma ilişkileri... kamuya işçi alımları, ... gibi birçok temel iş de İŞKUR "kahramanları" vasıtasıyla sunulmaktadır. 

İş yükü yıldan yıla artarken ve çıkan her torba yasa ile İŞKUR'lulara çuval çuval sorumluluk verilirken neden İŞKUR'daki çalışan sayısı yıldan yıla AZALTILMAKTADIR. 

Başta haksız yere ihraç edilmiş deneyimli İŞKUR emekçileri olmak üzere;
İŞKUR'da iş bulabilmek amacıyla sertifika almış binlerce İMD adayının bu sorunun cevabını bilmede önceliği olmalıdır. 

Yoksa iddia edildiği gibi AKP işsizliği arttırmaya mı çalışmaktadır. Bu iddiayı destekleyen veriler;

1) Nüfus artışı söylemi;
2) Mülteci emeği sömürüsünün gözle görünür olması
3) Kayıtdışı istihdamın neredeyse teşvik edilmesi
4) "Niteliksiz Eğitimli" nüfusun çoğaltılması...
... 
Bu veriler ışında AKP'nin işsizliği arttırmakta başarılı olduğu görülebilir. Bir yanda İŞKUR'un personel sayısını ihraçlarla ya da kurum dışından gelen liyakatsiz idareciler eliyle azaltırken öte yandan işgücü arzının işsiz kalması için ne kadar olağandışı gelişme varsa ona imza atmakla AKP bu başarısına! ulaşmaktadır. 

AKP bu alanda o kadar ileri gitmiştirki görevden alınan önceki (ç)alışma bakanı İŞKUR'un kapatılmasını dahi gündemleştirmiştir. SGK ile birleştirme adı altında o dönem başlatılan tartışma bakanın görevden alınması sonucu kapanmış gibi görünse de AKP'nin nihai hedefi temel kamusal istihdam hizmetlerini özelleştirmek ve İŞKUR'u zamana yayarak kapatmaktır. Halbuki İŞKUR'un sunduğu temel kamusal istihdam hizmetleri başta emek sömürüsünün önlenmesi olmak üzere birçok açıdan sağlıklı bir toplumun temelini oluşturmaktadır. Ama tüm politikalarını rant ve rekabet üzerine kuran ve buradan beslenen bir iktidarın önceliği emeğin ve toplumun faydası değil sermayenin karıdır. Bu uğurda kapatılan kamu hastaneleri, daraltılan kamusal eğitim alanı ve "özelleştirme adı altında" satılan tarihsel toplumsal birikimlerin yanında İŞKUR ne kadar önemlidir? 

AKP'nin İŞKUR aşkı issizlik sigortası fonundan gelmektedir. Bu fon reel olarak azalmakta ve AKP'nin hizmetine sunulmuş bir yedek cüzdan niteliğindedir. Bu konu başlı başına bir araştırma konusudur ama merak edenler Sayıştay Denetim Raporunun ilgili kısımlarına bakabilir. Bitirirken İŞKUR'un personel sayısının azaltılması veya ihtiyaç duyulan sayıda sistematik bir şekilde arttırılmaması AKP'nin özel tercihidir. AKP iktidarı bu şekilde işsizlik sigortası fonunu istediği gibi kullanabilmekte, işsiz sayısının azalmasını önlemekte ve reel ücret artışını fiili olarak durdurmaktadır. OHAL ve savaş halinin ortaya çıkardığı durumdan kaynaklı reel ücret artış taleplerini ya fiili olarak ya da yandaş sendikaları eliyle engelleyebilmektedir. 








4 Nisan 2017 Salı

"Milli" İstihdam Seferberliği (MİS) Yeni Bir Şey Söylüyor mu?

Çok tekrarlanmış olabilir ama Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısına ulaşan iktidar, AKP oldu. Aralık döneminde açıklanan 3.872.000 işsiz sayısı veya 2016 yılı için açıklanan 3.330.000 işsiz sayısı cumhuriyet tarihi boyunca görülen değerler değildir. AKP birçok zaman yaptığı gibi işsizliği azaltacağını, bunun için bir sihirli form-ül bulduğunu, 2 Milyon Kişilik istihdam hedeflediğini yine deklere etti. Milli İstihdam Seferberliği mis gibi oldu. mis gibi oldu ile mış gibi oldu bağzı klav-yelerde yerseniz aynı yazılır. 

Emeğin sorunları ile ilgilenenler bilir, AKP her sene müjdeli bir haber verir emekçilere... Emek meseleleri "Proje"lerin nesnesi haline gelmiştir bu dönemde. Örneğin kayıt dışılık sorunu mu var. Hemen projesi yapılır. Çocuk işçiliği sorunu mu var projesi hazır... Örneğin "Kadın istihdamı üzerine yapılan proje sayısını derlemek için" bir proje önerilse ciddi bir eylem planı, bürokratlar için il ziyaret takvimi, proje döngüsü döngeli, çalıştaylar, sosyal diyaloglar ... daha neler neler, keçiler kuzular meler... Misal 2010 yılında Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Beceri 10 Projesi ... BİR MİLYON İSTİHDAM HEDEFLERİ, TAVUKLAR DÜŞÜNÜLMEDEN 5 MİLYON MESLEKİ EĞİTİM gibi kanatlı projeler geldi geçti... projenin uygulama maliyetleri ile çok ciddi bir istihdam yaratılabilecekken nihayetinde projenin sonuçları suya yazıldı. Havalar ısınınca su buhar oldu. Proje de yerini benzer projelere bıraktı. Değişen tek şey projelerin "parlak" adları...

2011-12  yıllarında "Her İşsize Bir Danışman Projesi" uygulanmaya başlandı. Bütün seçim konuşmalarında, bütçe konuşmalarında bu vurgu, futbolcu Pele'nin vurgusuyla dilller PELE'senk oldu... İşsizlik sorununun; danışmalık hizmetlerinin eksik verilmesinden kaynaklı olduğu, aslında piyasada çok iş olduğu, kişilerin vasıflarına göre işlere yönlendirilmediği gibi geleneksel emek piyasası "uydurmaları" ana akım medyada her şafak vakti tekrar ettirildi... Günde bilmem kaç vakit hala tekrar ettirilmektedir. Sözleşmeli olarak işe alınan 4.817 "İş ve Meslek Danışmanı (İMD)"; "İŞKUR çalışanı" bir "kariyer" yönlendirme kurumu olması gereken İŞKUR tarafından mağdur edildi. Kadroya geçirilirken maaşları düşürüldü. İŞKUR, İhraçlar kapsamında 310 çalışanını işsiz bırakırken, 168 İMD'yi de hukuka aykırı bir şekilde işten attı. İMD'lerin öyküsü başlı başına yazılmalı. O nedenle kısa kesiyorum. Ancak kurum içinden ve dışından İMD alımını 4 yılı aşkın süredir  yapmayan kurumun personel sayısı düzenli bir şekilde azalmaktadır. An itibariyle Kurum Personeli başına düşen işsiz sayısı 500'ün üzerindedir. Ayrıca bu işsizler dışında kişi başına düzen Kursiyer ve Program Yararlanıcı sayısı ortalama 100 kişinin üzerindedir. Bir yanda işsiz sayısı tarihi bir şekilde artarken öte yandan İŞKUR çalışan sayısı azalmaktadır. Sayılara niye vurgu yapıyorum. İŞKUR Personeli Süppermen ve Süpperwomenlerden dahi oluşsa işsizliğin nedeni onların "performansı" değil. Piyasa kuralsız, esnek, kiralık, kayıtdışı, düşük ücretli... ve bu tesadüf değil. Bir politikanın sonucu. Ulusal istihdam "stratejisi" budur. "Nitelik nitelik" diye günde kaç vakit hatim indirenler, İŞKUR'a gelen her iki açık işten birinin BEDEN İŞÇİSİ olduğunu görmüyor mu? Neyse...

An itibariyle yine mış gibi MİS projesi içerisinden geçmekteyiz. Gün geçmiyor ki bir parlak hedef açıklanmasın. İllere gıcır gıcır ziyaretler ve tabi ki ziyafetler... Hedef bu defa daha yüksekten uçuyor... Göçmenler bile işsiz beğenmek zorunda kalacak... 2 milyon ... Duydunuz Sayın Duduk severler... Duduk Gladyatör filminde önemli bir figurat... Fırsat 2017 yılı için geçerli.. Kaçırırsanız da sorun yok... Hangi fırsat... ahanda sahanda bu fırsat... MİS gibi... 

"Türkiye'de Tarih Yeniden Yazılıyor.. Daha çok çalışalım, daha çok üretelim diye tarihin en büyük istihdam seferberliği başladı. Çalışmak isteyene işte fırsat, Devletten İstihdama eşi benzeri görülmemiş destek. Yeni işe girenlerin tüm vergi ve primlerini devlet ödüyor. Gözünüzdeki ışık, yüzünüzdeki gülüş hiç eksik olmasın, Hedefe 2 milyon yeni iş, 2 milyon yeni çalışan. Şimdi çalışamanın, üretmenin, ilerlemenin tam zamanı..." (Aynen böyle, izlemek için linki ...  https://www.youtube.com/watch?v=ebK1_0uuGPw ) Ücret meselesi... Ha o mesele... önemli değilki zaten...

"Tarihin en büyük istihdam seferberliği", "yeniden yazımı" bunlar fırsatın eşantiyonu... Ama ifade edilen tarihi işsizlik artışının zaten böyle "tarihi" bir yanıtı hak ettiği açık. Şimdi n'olcak mış gibi seferde sorulabilir... el-cevap: işverenlere daha çok teşvik verilecek, işçilere de her zamankinden... Nasıl yani: Her zamanki işte... daha net ifadeyle  Pilav-e İstihdam (Pi: 3 virGÜL 14 küsüratı da var)..

Yazıyı kurtarmak adına özetle işverene verilecekler listesi:
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu Geçici 17.maddesiyle ile işverenin ödemesi gereken "sigorta" payı işsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanıyor. "Yeni MİS" teşvik bu. İşverene çalıştıracağı her ilave istihdam için 773 TL teşvik verilecek. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu. Çalışan işçilerden geliyor. Çalışan işçilerden kesilen işsizlik sigortası kesintisi işverenin ödemesi gereken vergi-prim kesintisine gidiyor. Yani en yoksuldan alınıyor en varsıla veriliyor. MİS Budur... Kimler için MİS miş... İşverenler için... DEMEKKİ MİLLİ'DEN KASIT SADECE İŞVEREN KESİMİYMİS.

Bunun haricindeki BAĞZI MİS başlıkları 2008 yılından beri uygulanıyor . Diğer MİS Başlıkları; İşbaşı Eğitim Programını tamamlayan sigortalıların istihdam edilmesi durumunda uygulanan prim ile ilgili teşvik (4447 sayılı kanun geçici 15.maddesi), İşsizlik ödeneği alanların istihdamı hakkında teşvik, Engelli istihdamı hakkında teşvik, Meslek edindirme kursları teşviki, inşaat sektöründe faaliyet gösteren kişilerin MYK belgesi almalarına yardımcı olacak eğitim desteği teşiviki gibi... 2008 yılından berigelen PAKET PAKET teşvik heyecanı bizi zaten tarihin en yüksek işsiz sayısına ulaştırmışken... mış gibi yapmaya devam edeceğiz. 2011 yılından bu yana uygulanan 6111 sayılı kanun kapsamında mesleki belge sahibi olan sigortalıların, kadınların ve gençlerin istihdam edilmesi durumunda uygulanan primi hakkında teşvikini mis gibi yeni birşey diye sunuyorlar.  

MİS sadece işverenlere MİS BUYMUŞ... 


Denenmiş yanlışlardan doğru sonuç umanlara "Pelé zamanında bir çocuk işçi idi"  diyelim. Bi de şunu talep edelim. Tamam proje yapın. Sonuçta ekmek parası. İhraç edildiğimiz için halden anlarız.! Bunun fona maliyetini topluma açıklamak zorundasınız. İlginç olan maliyet sadece işverene doğrudan akratırılan maliyet olmamaktadır. Yukarıda ifade edilen ziyaret-ziyafet maliyetleri de açıklanmalıdır. Her ne kadar nisan ayında isek de henüz şubat bülteni bile açıklanmış değil (İŞKUR). Özetle topluma aylık sunulması gereken tablo şudur.

1- MİS Kapsamında kaç lira harcanmış, 3 ayda kaç kişi istihdam edilmiştir? Şayet 2017 yılı sonunda tamamlanacak bir proje ise ve an itibariyle 2 milyon hedefindeyse yaklaşık 500.000 ilave istihdamın gerçekleşmiş olması gerekmez mi? Ocak ayında işe yerleşen sayısı 100.000 kişi bile değildir. TÜİK verileri de  hiç öyle söylemiyor. İŞKUR verileri Şubat ayı için açıklanmadığından (ki resmi istatistik programına göre açıklanmış olmalıydı) hiç birşey söylemiyor. 
MİS Gibi olmuyorsa Mış Gibi mi yapalım, Klavyeyi suçlarız... 

30 Mart 2017 Perşembe

İŞKUR İstatistik BültenLERi Neden Yayınlanmıyor?

Modern devletlerde istatistik en stratejik planlama araçlarından biridir. Hatta bu öneme vurgu yapmak isteyen bazı analistler Devlet (STATe) ile İstatistik (STATistic) arasındaki kökene sık sık değinir. Çağdaş devletlerin çoğunda resmi istatistiklerin ne zaman yayınlanacağı önceden açıklanır ve planlama/beklenti/strateji/program gibi kendi büyük  içi çabaya göre dolan kelimeler bu zaman öngörülerek yapılır. Bu konuda Türkiye'de önemli bir işlevi yerine getiren Kurum Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'dur. Son yıllarda "revizyon" tartışmaları kuruma dair olumlu algıyı biraz aşındırmışsa da yine verilen emek ortadadır. 

Resmi istatistik programını en iyi uygulayan kurumların başında TÜİK gelmektedir. Örneğin önceden bilinir ki her ayın 15'inde saat 10:00'da işsizlik verileri açıklanır, Hakeza 3'ünde enflasyon verileri ... gibi... Misal 31 Mart 2017'de ekonomik büyüme verileri açıklanacak. Sorun şu ki bazı kurumlar Resmi İstatistik Programı (RİP) taahhüdünü yerine getirirken TÜİK kadar çaba içerisinde olmayabiliyor. RİP'e göre (http://www.resmiistatistik.gov.tr/misc/Resmi_Istatistik_Programi_2017_2021.pdf ) İŞKUR İstatistik Bülteni için (t+15) gün olması gereken süre 2016 çok uzun süre uygulanmamıştı. 6-7 ay yayımlanmayan istatistikler toplu şekilde yayımlandılar çok daha sonra. An itibariyle de (30.03.2017, 03:09) yayımlanmış olması gereken Şubat Ayı İstatistik bültenine www.iskur.gov.tr adresi üzerinden erişilememektedir. 

Söz konusu istatistik bülteni çok önemli verileri kapsadığından ve 2017 yılı başı itibariyle bir zaten yeni revizyondan geçirildiğinden RİP'e uygun periyodik yayınına devam etmelidir. Sadece Kayıtlı İşsiz ve Kayıtlı İşgücü verilerini değil, özellikle Milli İstihdam Seferberliği (MİS) adı altında İşbaşı Eğitim Programları, ve yararlanıcı sayısı yüzbinlerin üzerinde olan Toplum Yararına Programlar (TYP) da dahil Aktif ve "Pasif" İşgücü İstihdam Politikalarının verileri bu önemli bülten de sunulmaktadır. 679 Sayılı OHAl KHK'si nedeniyle muvakkat bir ayrılık durumu bir yana bırakılırsa 11 Yıllık İŞKUR Emekçisi olan biri olarak bu bültendeki verilerin işgücü piyasasına (İP) dair birçok reel eğilim sunduğunu söyleyebilirim. Hem MİS, hem İP analizi için Şubat Ayı VE ŞİMDİ DE MART AYI İstatistik bültenini hasretle beklediğimizi İŞKUR'a güvenlik görevlisi eşliğinde girmeyen arkadaşlar ilgili sorumlulara iletebilirler mi? Yılların hatırına olsun bu istek...


Meraklısı için Ocak Bülteni Linki: 
http://dnn.iskur.gov.tr/istatistik/bulten/bulten.pdf




16 Şubat 2017 Perşembe

İşsizler, Atanamayanlar, Atılanlar "Hayır" Diyecek!

Türkiye'nin Emek hali, OHAL'de referandumu nasıl etkiler?


Türkiye yaklaşık 60 gün sonra rejim değişikliğini içeren, aslında 18 maddeden ibaret olmayan tüm anayasa maddelerini etkileyen, tarihi bir referanduma gidiyor.  Zam alamayan, sendikasızlaştırılan, işten atılan çalışanların, iş bulamayan işsizlerin, gençlerin, işgücü dışına itilen kadınların, tarımda çalışan ücretsiz aile işçilerinin, gayrı insani koşullarda bulunan mevsimlik işçilerin, üniversite mezunu olmasına rağmen atanamayanların referanduma dair fikri hayırdan yana görünüyor. Örneğin kamuda çalışırken hukuksuz bir şekilde işten atılan ("ihraç edilen") 101.900 kişi aileleri ve arkadaşları ile birlikte "HAYIR" diyecek.
15 Şubat 2017 itibariyle 211 gündür Türkiye genelinde bir OHAL uygulaması devam etmektedir. "OHAL'de referandum olmaz, meşruiyetini kaybeder" eleştirisi karşılık bulmazsa 16 Nisan'da, yani iki ay sonra referandum olacak." Ohalin olağan sonuçları" birçok yönüyle hayatımızı kısıtlarken genel ekonomik durumda da hayra alamet olmayan gelişmelere gidişat hızlanmış durumdadır. Tartışmalar "Anayasa" değişikliğine odaklanmış, emek kesimi reel bir kayıp dönemi yaşamakta ve genel kamuoyu bu konuya gereken özeni göstermemektedir. Daha çok kurdaki dalgalanmalar üzerinde yapılan tartışmanın emek kesimini nasıl etkilediği, dikkat çekilmesi gereken noktadır. OHAL KHK'leri kapsamında Ohal'le ve "Darbecilerle mücadele ile ilgisi olmayan"  ama emeğe dair ciddi ve kalıcı sorunlara yol çan birçok uygulama çıkarılmıştır. 

TÜİK'in açıkladığı Kasım verilerine göre işsizlik oranı 2009 yılından sonraki en yüksek orana, % 12,1'e çıktı. Geçen yılın aynı dönemine göre 590 bin kişi artan işsiz sayısı ise net bir şekilde artan işgücüne yetecek kadar istihdam alanının oluşturulamadığının göstergesidir. % 12,1'lik işsizlik oranı ve 3.715.000 kişilik işsiz sayısı Türkiye'de emek için zor günlerin içinden geçildiğini göstermektedir. Bunun anlamı özetle: "İşsizler daha uzun süreli iş arayacak ve iş bulmak için daha nitelikli olmaya çalışırken daha düşük ücretleri kabul edecek." Gençlerde işsizlik oranı önceki döneme göre % 3,5 artarak % 22,6 olmuştur. Kadınlarda ise işsizlik oranı 3 puan artarak % 16'ya yükselmiştir. Tarım dışı işsizlik oranı ise 1,9 puan artarak 14,3 oranına yükselmiştir. 
İş aramaktan bıkıp ve çalışmaya hazır olmasına rağmen işgücünden ayrılan nüfus 2.286.000 kişiye ulaşmıştır. Ne işte ne de eğitimde olmayan gençlerin  sayısı 85.000 kişi artarak  2.842.000 kişiye ulaşmıştır ki bunların 379 bini yüksek öğrenim mezunudur. 
Bu vahim tablonun sonucu olarak İşgücüne Katılma Oranı % 52,1 istihdam oranı ise % 45,8'dir. 80 milyonluk bir ülkede toplam istihdam sadece 27 milyon 67 bin kişidir. Yani 1 kişi çalışıp 3 kişiye bakmaktadır çünkü 28 milyon 77 bin kişi işgücü dışındadır.  

Çalışanlar açısından da işini kaybetme riskinin yükseldiği bir dönemin içerisindeyiz. Ohal döneminde gerek kamu sektöründe temel hukuki teamüllere aykırı bir şekilde patır patır çıkarılan KHK'ler kapsamında 101.900 kişi işsiz bırakılmıştır. % 95'i üniversite mezunu olan bu kişiler nitelikli, deneyimli ve donanımlı olmalarına rağmen işsiz bırakılmıştır. Özel sektörde ise 1980'den beri çıkarılamayan ama Ekim ayında Ohal sessizliğinden yararlanılarak çıkarılan "kiralık işçilik" uygulaması, Türkiye'yi emek kesimi için güvencesiz, kayıtdışı ve haksız uygulamaların olduğu bir yere dönüştürmüştür. Her 100 çalışandan 33,3'ünün sigortasız çalıştığı Türkiye'de çalışanların % 11'i ücretsiz aile işçiliği yapmaktadır. Kendi hesabına çalışanlar % 17 iken ücretli veya yevmiyelilerin oranı % 68'dir. 


Mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde işgücü piyasasının kriz hali daha net görülmektedir. İşgücü artmasına rağmen yeterince istihdam artışı sağlanamamaktadır. İstihdam sayısında artışın dışında önceki döneme göre azalışların görülmesi krizin boyutunu göstermektedir. İstihdam dışında işsiz sayısı da açık bir kriz yaşandığını ve üst üste 8 aydır bu artışın devam ettiğini göstermektedir. 
  
Kaynak:TUİK Kasım Dönemi HİA

 "Tarımsal Çözülmenin" devam ettiği Türkiye'de her yüz çalışanın 18,7'si hala tarım sektöründe iken yine diğer 19,6'sı sanayi sektöründe çalışmaktadır.  İnşaatın istihdam içindeki payı % 7,4 iken hizmetlerin payı % 54,3'tür. Ücretsiz çalışanlar biryana bırakıldığında Ohal döneminde sabit ücretle çalışan herkes TL'deki değersizleşme nedeniyle yoksullaşmıştır. Gerek asgari ücrette yıllık enflasyon oranının altındaki artış gerekse kamu çalışanlarına yapılan enflasyon tutarındaki zam, alınamadan erimiştir. 

Emekçiler ve işsizler için refah, ekonomik istikrar ve huzur ortamı yok gibi görünüyor. Hak arama yollarının işlevsizleştiği, idarenin emeğe dair birçok kararına karşı yargı yoluna gidilemediği, kıdem tazminatlarının ödenmediği, işsizlik fonunun işsizler hariç herkesime dağıtıldığı bir dönemde emekçilerin ve işsizlerin tercihi şerden değil hayırdan yana olacaktır. 




9 Şubat 2017 Perşembe

Bu İvmeyle Fon Deep Olur mu: İşsizlik fonu kazandığından çok harcıyor.

“İŞSİZLİK SİGORTASI FONU HAKKINDA ZATEN BİLİNENLER-2”

 “Türkiye’de işsizlik sigortası fonu oluşumu tartışmaları 80’li yıllara kadar gider ancak 1999 yılında somut adım atılabilmiş ve “4447 sayılı işsizlik sigortası kanunu” Ecevit Hükümeti tarafından yasalaşmıştır. 1999 yılında çıkan kanun gereği birikmeye başlayan fon, yararlanma koşullarını yerine getiren işsizlere “Mart 2002” döneminden bu yana işsizlik ödeneği ödenmektedir. 2002-2008 yılları arasında ilgili kanunda esaslı bir değişiklik  olmazken,  “Türkiye’yi teğet geçen ekonomik kriz” işsizlik sigortası fonunu ve ilgili kanunun neredeyse merkezini değiştirmiştir. 2008 yılından başlayarak çıkan her torba kanun çalışmasında “işsizlik sigortası fonunun kullanım alanları genişletilmiştir.” 4447 sayılı kanunda esaslı 8 değişiklik yapılmış, işsizlik sigortası fonu sadece işsizlik ödeneğine değil birçok farklı başlıkta kullanılmaya başlanmıştır.  Hem 2001 krizinden çıkışta hem de 2008 sonrası krizle mücadelede işsizlik sigortası fonu en önemli argümanlardan biri olmuştur. Varlık Fonu ve ekonomik kriz tartışmaları içinde geçtiğimiz bu kritik süreçte fonun önemi ve etkili yönetimi daha da artmıştır.”

Güncel bir tartışma olan Varlık Fonu’nun üzerinde işsizlik sigortası fonunun kullanımlarının sürekli genişletildiğini önceki yazıda ifade etmiştik ( http://xebatistihdam.blogspot.com.tr/2017/02/issizlik-sigortasi-fonu-hakkinda-zaten.html )

Ancak bugün çıkan dumanı üstünde  687 Sayılı OHAL KHK’sinde kışlık lastikler ve kayyumlar dışında İşsizlik sigortası üzerinde iki esaslı değişiklik daha yapıldı. Fonun kullanım alanı daha da genişletilmeye çalışılıyor. Hatta daha ileri gidilerek işçilerin primleri ile derlenen bu fonun varlık fonu kapsamına alınması bile tartışmaya açılabilir. Yıllardır dillendirilen “kıdem tazminatı fonunun” bir gözü sürekli işsizlik sigortası fonunun üzerindedir. İfade edilen değişiklikler şöyle özetlenebilir: 1) işveren primi fazlasıyla birlikte iade ediliyor 2) Kamu harcamaları finansmanı için fon kullanılıyor. 3) Fondan verilen borç geri alınamıyor. 

     Birincisi; "işveren primi nasıl iade ediliyor". İşveren primi İşbaşı Eğitim Programı Kapsamında "staj" adı verilen süreçte iade ediliyor. Normal koşullarda işveren bir işçiyi istihdam ettiğinde ücret olarak vermesi gereken miktarı işveren vermeyip İŞKUR vermiş oluyor. Süresi 4-6 ay ile başlayıp bir yıla kadar çıkarılan bu süreçte İŞKUR fiilen çalışan "yüzbinlerce" kişinin "ücret benzeri" ödemelerini fondan karşılıyor.
İkincisi "Kamu harcamaları finansmanı için" fon kullanımı meselesi. Normal koşullarda teorik olarak "bütçe dışı fon olarak bilinen" fon uzunca bir süredir birçok kurumun bütçesine katkı sunmaktadır.
Üçüncüsü "çok bağımsız denetim raporlarına göre" Fondan GAP'a ve SGK'ya aktarılan miktarlar fona geri gelmesi gerekirken henüz gelmiş değil. 

Fonun
2014
2015
2016
Geliri
15.308.253.719
18.273.110.158
22.273.479.965
Gelir Artışı
20%
19%
22%
Gideri
4.266.796.819
6.592.110.361
12.145.157.598
Gider Artışı
20%
54%
84%

Ancak bir sorunun işaretleri son birkaç yıldır veriliyor. Fonun kaynakları azalırken, giderleri artıyor. Bu da fonun önceki yıllar kadar artmasını engelliyor. Önceki yıla göre gelir artış oranı ile gider artış oranı arasında gittikçe artan bir fark oluşmaktadır. 2014 yılında gider ve gelir artışı % 20’er olarak yani aynı oranda artmıştır. 2015 yılında önceki yıla göre % 54 artan fonun giderleri 2016 yılında % 84 olmuştur. Fondan GAP’a aktarılan miktar yasa gereği geri ödenmesi gerekirken ödenmemiştir. Yine yıllardır SGK’dan önemli bir miktarda fon ödemesi fona aktarılmamaktadır.  Ancak fonun gerektiği kadar artmamasının en önemli nedeni ne harcamaların bu kadar yaygınlaşması ne de fon alacaklarının tahsil edilememesi değil. Başka bir neden var. Başka bir yazıya. Özetle: Bu hızla fon dip yakındır. 





7 Şubat 2017 Salı

Varlık İçinde Yokluk Fonu: İşsizler, İşsizlik Ödeneği Alıyor mu?

“İŞSİZLİK SİGORTASI FONU HAKKINDA ZATEN BİLİNENLER-1”

Türkiye’de işsizlik sigortası fonu oluşumu tartışmaları 80’li yıllara kadar gider ancak 1999 yılında somut adım atılabilmiş ve “4447 sayılı işsizlik sigortası kanunu” Ecevit Hükümeti tarafından yasalaşmıştır. 1999 yılında çıkan kanun gereği birikmeye başlayan fon kapsamında, yararlanma koşullarını yerine getiren işsizlere “Mart 2002” döneminden bu yana işsizlik ödeneği ödenmektedir. 2002-2008 yılları arasında ilgili kanunda esaslı bir değişiklik  olmamıştır.
“Türkiye’yi teğet geçen ekonomik kriz” işsizlik sigortası fonunu ve ilgili kanunun neredeyse merkezini değiştirmiştir. 2008 yılından başlayarak çıkan her torba kanun çalışmasında “işsizlik sigortası fonunun kullanım alanları genişletilmiştir.” 4447 sayılı kanunda esaslı 8 değişiklik yapılmış, işsizlik sigortası fonu sadece işsizlik ödeneğine değil birçok farklı başlıkta kullanılmaya başlanmıştır.  Hem 2001 krizinden çıkışta hem de 2008 sonrası krizle mücadelede işsizlik sigortası fonu en önemli argümanlardan biri olmuştur. Varlık Fonu ve ekonomik kriz tartışmaları içinde geçtiğimiz bu kritik süreçte fonun önemi ve etkili yönetimi daha da artmıştır.

İşsizlerin işsiz kaldıkları dönemde fondan yararlanabilmeleri yani “işsizlik ödeneği almaları” için aşağıdaki 4 şart yerine gelmiş olmalıdır;
1-  Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmaları (İstifa edenler yararlanamıyor)
2-  Hizmet akdinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün içinde İŞKUR birimlerine veya elektronik ortamda http://www.iskur.gov.tr adresinden başvurmaları, (Başvurmayan alamaz, 30 günden sonra başvurursa geçen süre hakkından düşülür)
3-  İşten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmaları,
4-  Son üç yıl içerisinde en az 600 gün süreyle işsizlik sigortası primi ödemiş olmaları gereklidir. 

İŞKUR İşsizlik Sigortası Aralık 2016 bültenine göre; “İşsizlik Sigortasının uygulamaya başladığı Mart 2002 tarihinden 31.12.2016 tarihine kadar 7.865.560 kişi başvuruda bulunmuş, 5.123.004 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Mart 2002 tarihinden 31 Aralık 2016 tarihine kadar toplam 14.313.273.079.-TL ödemede bulunulmuştur.” Buna göre başvuran her 100 işsizin 35’ine yukarıdaki şartlardan birine uymadığı gerekçesiyle işsizlik ödeneği ödenememiştir. Yasa bu konuda çok açık ve kısıtlayıcı olduğu için % 35 gibi görece yüksek bir oranda hak etmeyen işsiz, olumsuz dönüt almıştır. 

Tablo : Mart 2002-2016 İşsizlik Ödeneği Başvuruları
Başvuran Toplam Kişi Sayısı
7.865.560
100%
Ödenme Yapılmayan Toplam Kişi Sayısı
2.742.556
35%
Ödenen Kişi Sayısı
5.123.004
65%
Ödenen Toplam Miktar (TL)
14.313.273.079

Ortalama Kişi Başına Ödeme (TL)
2.794


Kaynak: İŞKUR İşsizlik Sigortası Bülteni

İŞKUR İşsizlik Sigortası Aralık 2016 bültenine göre; 2016 yılında Fondan harcanan miktar 12.145.157.598 TL’dir. Aynı dönemde bu kapsamda işsizlik ödeneğinin toplam harcama içindeki oranı % 30’dur. Fonun % 70’i işsizlik ödeneği dışındaki harcama kalemlerinde harcanmıştır. Kurulduğu aşamadan bu yana bu oranın düzenli bir artış sergilediği ortadadır.

“Kullanılma kapsamı” özellikle torba yasalarla yıllar içinde genişletilen fonun “kullanıldığı başlık sayısını tam olarak belirlemek” ayrı bir araştırma gerektirebilir. Aşağıda ana başlıklar halinde verilmeye çalışılmıştır.

1- İşsizlik Ödeneği ödemeleri
2- Genel Sağlık Sigortası primi ödemeleri
3- Çok tehlikeli mesleklerde çalışanlara ilişkin ödemeler
4- Kısa Çalışma Ödeneği Ödemeleri
5- Ücret Garanti Fonu Ödemeleri
6- Yarım Çalışma Ödeneği
7- Personel Maaş giderleri
8- İMD Hizmet sunum giderleri (Araç Kiralama vb.)
9- Memurların Öğle Yemeklerine Yardım
10-İşgücü Piyasası Analizi giderleri
11- Toplum Yararına Program
12- İş başı Eğitim Programı giderleri
13- Girişimcilik Programı giderleri
14- Mesleki eğitim kursları giderleri
15- GAP’a aktarılan ve bir daha iade edilmeyen giderler
16- İŞKUR Belgeli İşçi Çalıştırma Giderleri
17- Kadın Prim Desteği
18- Genç Prim Desteği
19- Fon yönetimi giderleri
20- Personel Hizmet içi eğitim giderleri
21- Fonun Hazineye Aktarım giderleri
22- Kurum Bilgisayar/Yazılım-Donanım giderleri
23- SOMA, Ermenek/Eynez…  katliamına ilişkin giderler
24- Kurum mahkeme ve harç giderleri
25- Geçici 9. Madde = işverene iade maddesi



Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...