Asgari Ücret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Asgari Ücret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2018 Salı

Asgari Ücret ve Sıfır Otomobil Problemleri: Bakan Yardımcısının Foto-Sentez Önerisine Hayır

Laf açılmışken "otomobil'in" nemenem bir şey olduğunu 80 yıl önceden gören ve "otomobilli yaşam"ı yazan İlya Ehrenburg'a saygılar sunalım. Geçen yüzyıl başında insanlık tarihinin tüm alanlarına tesir eden “tekerlek üzerindeki hızlı aracın” öyküsü, geldi işçilerin asgari ücretlerine dayandı. Bakan yardımcısı kontenjanını dolduran bir Çavuşoğlu 42 aylık asgari ücretle “sıfır otomobil” alınabileceğini vazetti. OHAL Hukuksuzluğu nedeniyle 62 kere kapatılan Sendika Org’un haberine göre[1]  bakanın yardımcısı olan bu zatın hangi bakanın yardımcısı olduğuna değinilmemiş. Bu yönüyle habercilikte sendika orga bir eleştiri yapabiliriz. Muhteşem Ehrenburg ise toplumsal hayattaki değişimi otomobil ekseninde anlatan ve bunu yaparken üretim ilişkileri, işçilik, keşifler, petrol, lastik,  kauçuk vb. otomobil üretimiyle ilgili tüm başlıkları neredeyse atlamayan bir şiir roman yazmıştır. Bakan yardımcısının söz konusu kitabı toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında okuması zorunludur.

Sayın Bakan yardımcısının işini kolaylaştırmak adına, kitabın özetlerini piyasada bulabileceğini ifade edelim. Ama Bakan yardımcısının göz ardı ettiği hususları göz ardı edemeyiz. Hadi bakan yardımcısının dediği mucize gerçekleşti. Asgari ücretli “fotosentezle beslenme ve  barınma ihtiyacını karşıladı ve 42 ay sonra pırılı pırıl sıfırladığı arabasını aldı”
Bakan yardımcılarını bakanlar kuruluna almıyorlarsa haberi olmayabilir Sayın Çavuşoğlu’nun. Buradan duyurmaya çalışalım. Önceklikle asgari ücret minibüs parası kadar zam yapıldı. Yani günlük 6,6 TL. Bununla birlikte “su ve havası bedava olan” Sıfır bir aracın;

1. Motorlu taşıtlar vergisi en az yarım asgari ücret kadardır.
2. Sıfır otomobillerde zorunlu trafik sigortası ve kasko bir asgari ücrete yakın.
3. Trafik cezaları bütçe açığını kapatmanın bir aracına dönüşmüşken araç almak kimin haddine.
4.     Park parası
5.     Lastik değişimi, değiştirmezsen cezası
6.     Yıllık bakım
7.     Otopark mafyası vergileri
8.     Muayane ücretleri (Katılım payı)
9.     ….

Asgari ücret artışı, kedilerin mevsimi gibi yılda bir dönem ...  
Yakıt gideri :))) ise sistematik zamlanıyor…. 
Bazen günde 5 vakit zam (aslında zam değil onlar güncelleme:I) alan araç yakıtları bakan yardımcısının gündemine girer mi bilmiyoruz. Bakanlar kurulunu vergi güncelleme yetkisinin sınırsızlığı için bir KHK'lik canı yeter... 

Siz asgari ücretliyseniz, Bakan Yardımcısına aldanıp araç işine girmeyin. Foto-sentezle yaşamak zorunda kalırsınız. Tıpkı alım gücünün üzerinde 15 yıl eve giren ama evinde huzur kalmayan milyonların durumu gibi… 42 Ay ömrünüzün 3 yılından fazladır. 

Geçen gün ömürdendir. Gün geçirmeden İlya Ehrenburg’un “otomobilli yaşam” kitabını okuyun. Zaten Bakan yardımcısını boşvereceksiniz o zaman.



 Acaba Henry Ford'un işçileri kendi ürettikleri otomobillere sahip olmak için 42 ay çalışıyor muydu? Bu konuda OHAL Komisyonu bir araştırma yapsın. Başka bir iş yapmıyor Çünkü.






30 Aralık 2017 Cumartesi

Asgari Ücretli Neden Zam Almadı? Asgari Ücretli Kişi Başına Düşen 10 Bin Dolardan Haberdar mı?

AKP bir sermaye partisidir ve OHAL KHK rejimini emeğin reel ücretlerini düşük tutmak için uzattıkça uzatıyor. Bu kapsamda yüksek enflasyon ve kur oynaklığı işsizleri ve düşük ücretlileri yoksullaştırma politikası olarak uygulanmaktadır. AKP ne işsizliği ne de enflasyonu düşürme yaklaşımı içerisinde değildir. Sözel olarak ifade edilen "faiz karşıtlığına" rağmen uygulanan temel politikalar daha çok rant için faizlerin yükselmesi ile sonuçlanmıştır. AKP emekçilerin lehine birşey yapmayacağını aşağıda maddelenen pratiklerle ispatlamıştır; 

1- Bireysel emeklilik sisteminin cebri hale getirilmesi,
2- Kiralık işçilik uygulamasının legal hale getirilmesi, (Güvencesiz Esnekliğin! yaygınlaşması)
3- İşsizliğin azaltılmaması, yüksek oranlı genç işsizliği, yüksek NEET,
4- Sürekli enflasyon farkı alınması/reel zam alınmaması,
5- İşsizlik sigortası fonunun işçi ve işsizler lehine kullanılmaması,
6- Kıdem tazminatı ile ilgili dava ve diğer süreçlerin çok uzun sürmesi,
7- Çalışma saatlerinin çok uzun olması,
8- Tarım dışı alanda bile yaygın (%22 üzeri) kayıtdışı istihdamın olması,
9- İşçi sağlığı ve güvenliği alanında gerekli çalışmaların yapılmaması,
10- Taşeron çalışmanın yaygınlaştırılması,
....

% 12,98 olarak açıklanan "Kasım Dönemi sonu" yıllık enflayon 3 Ocak günü muhtemelen % 13-14 bandına çıkacak. Bu orana rağmen 1.404 olan asgari ücretin 1.603 olarak açıklanması reel zam alınmaması anlamına gelmektedir. An itibariyle enflasyon zaten % 14'e yaklaşmıştır yani yapılan zam sadece enflasyon kaybını gidermektedir. Muhtemeldir ki daha da yükselecek olan enflasyona karşı yoksullaşan asgari ücretli korunmayacaktır. 

Asgari ücretli günlük 1 dolar bile zam almamıştır. Şayet 2018 yılı için ortalama döviz kuru 3,98 olacaksa günlük ortalama asgari ücret 13,4 dolar olacaktır. 2017 yılı için bu değer 12,8'dir. 2016 yılında önceki seçim vaatleri ve CHP'nin ilgili siyasetinin etkisiyle artan 14,4'e yükselen asgari ücret dolar kuru artışı etkisi nedeniyle 2 yıldır aynı seviyeye yükselememiştir. 


Her ne kadar ülke ekonomisinin 2017'de büyüme gösterdiği ifade edilse de söz  konusu büyümenin nitelikli bir istihdam koşulu sağlamadığı, işsizliği azaltmadığı ve yoksullaştıran bir büyüme olduğu ifade edilmişti. Asgari ücretlinin yoksullaşması son bir yıl içerisinde gelir dağılımdaki adaletsizliği gösteren gini kat sayısındaki olumsuz eğilimle de ortaya çıkmıştır. OVP'ye göre de azalan "kişi başına düşen gelir verileri" bu kişilerin asgari ücretli olması durumunda daha da çarpıcı bir hal almaktadır. Asgari ücrtlilerin ortalam gelire göre gelirleri aşağıda gösterilmiştir. 

        Kişi Başına Düşen Gelir ve Asgari Ücretlinin Geliri (Yıllık, USD)

Yukarıdaki tablo göstermektedir ki asgari ücretli bu ülkede yoksul kalmaya devam edecek ve en zengin ile en yoksul arasındaki makas iyice açılacaktır. Kişi başına düşen gelirin 2018 yılında 11.409 yükseleceği OVP ile öngörülmüştür. Her ne kadar 2014 yılı verisinin altında bir değer ise de söz konusu asgari ücretliler için durum daha vahimdir. Asgari ücretli nufüsun artmasına rağmen ortalama gelirin yeterince artmaması gelir dağılımında kısa ve orta vadede oluşacak daha derin bir adaletsizliğin işaretleri olarak okunabilir. 

Asgari ücret günlük 6,6 liralık bir artışla günlük 53 TL'ye  yükselmiştir. Bu yönüyle SGK Eylül ayı verilerine göre 14.547.574 sigortalının ortalama günlük kazancı 96,71 TL'dir. Bu veri bile göstermektedir ki asgari ücretli emeğinin karşılığını alamamaktadır. Ortalama ücretten % 45 daha düşük ücret alan yaklaşık 6 milyon asgari ücretli, bu sömürüyü durdurmalıdır. Bunu durdurmanın ilk adımını referandumda siyasal iktidarı "mühürsüz oylara" muhtaç bırakma şeklinde gösteren asgari ücretli; devamını ilk sandıkta emek karşıtı bu siyasal iktidarı tasfiyesi ile gösterecektir. 

  









29 Aralık 2017 Cuma

ASGARİ ÜCRETLİYE GÜNLÜK MİNİ-BÜS PARASI KADAR ZAM VERİLECEK Mİ?


Tüm nüfus kesimlerini ilgilendiren bütçe ve asgari ücret tartışmaları nedeniyle Aralık ayı emeğin koşullarının belirlendiği bir aydır. Geçen hafta, son hali verilen bütçede dolaylı vergilerin % 70’e varan ağırlığı nedeniyle ve yeni yılda “enflasyon, zam ve yeniden değerleme” etkileriyle de neredeyse her şeyin pahalılaşacağı bir döneme girilmektedir. Özellikle 2010’lu yıllarda emek açısından geçim koşullarının açık bir şekil kötüleştirildiği söylenebilir. Halen uygulanagelen OHAL döneminde ise bu kötüleşmenin derinleştiği açıktır. Neredeyse tüm çalışanların koşulları AKP döneminde olumsuz etkilenmiş ve reel ücretleri azalmıştır.
2010’dan bu yana AKP hükümetlerinin emeğin kazanılmış haklarına yönelik sistematik bir saldırı politikasını uyguladığı görülmektedir. AKP, bireysel emeklilik sistemine katılımı cebri hale getirmiş ve tüm çalışanları rızasız bir şekilde bu sisteme dahil etmek amacındadır. Milyonlarca çalışan zorla sokulduğu bu sistemden çıkmıştır. AKP iktidarı yine cebren BES sistemi için çalışmalarına devam etmektedir.
 AKP Hükümeti, Kiralık işçilik uygulamasını legal hale getirmiş, önceden yasadışı olan “insan kiralama faaliyetini“ suç olmaktan çıkarmıştır. Bu uygulamanın yaygınlaşmasından bu yana güvencesiz esnekliğin yaygınlaşmış ve kayıt dışılık artmıştır. Son bir yılda kayıt dışılık oranı % 40’ların üzerinde seyretmektedir. İşçilik geçici hale getirildikçe işsizlik kalıcılaşmıştır.
 Yine birçok konuda “başarı efsaneleri” inşa eden AKP, işsizlik oranları konusunda başarısızlığını, resmi verilerle ortaya koymuştur. 2001 krizinin etkilerine rağmen AKP iktidara geldiğinde % 10 bandının altında olan işsizlik oranı azaltılmamıştır. Özellikle genç ve kadınlarda çok yüksek oranlı işsizlik yapısal bir hal almıştır. “Ne işte ne okulda gençler” olarak ifade edilen NEET oranı 2017 ortalaması (%24,5) gençlerdeki vahim durumu daha açık ortaya koymaktadır.
 Söz konusu emek olunca AKP sermayeden yana tavır almaktadır. Bunun bir örneği de işsizlik sigortası fonunun işçi ve işsizler lehine kullanılmaması ve fondan yapılan harcamaların sadece % 30’unun işsizlik ödeneği olarak verilmesidir. Bu kapsamda artık neredeyse sadece işçilerden toplanan fon değişik adlar altında işverenlere aktarılmaktadır. Kıdem tazminatı ile ilgili dava ve diğer süreçlerin çok uzun sürmesi ve her defasında işçiler aleyhine bir teklifle konunun yeniden tartışılması AKP’nin tutumunu göstermektedir. Türkiye, ortalama çalışma saatlerinin AB ve OECD verilerine göre en uzun  olduğu ülkeler arasındadır. Tarım dışı alanda bile yaygın (%22 üzeri) kayıtdışı istihdamın olması, işçi sağlığı ve güvenliği alanında gerekli çalışmaların yapılmaması veya düzenlemelerin ertelenmesi bir politika tercihi halini almıştır.
 Gündemde olan “Taşeron çalışmasının” AKP döneminde yaygınlaşan bir “eğreti istihdam tipi” olduğu görülmelidir. AKP kamu alanında bile “kadrolu” çalışmayı ortadan kaldırmak ve sözleşmeli istihdamı yaygınlaştırma ve herkesi, “güvencesi azaltılmış statülere” dağıtma hedefinde olduğunu hükümet programlarında defalarca ifade etmiştir. Bu yönüyle KHK ile “taşerona kadro” uygulaması da yeni mağduriyetlere neden olacak binlerce işçi; sınav, güvenlik soruşturması, emeklilik ve diğer nedenlerle işsiz bırakılacaktır. Bu yönüyle taşerona kadro uygulamasının KHK ile yapılması, dolaylı bir ihraç olarak görülebilir. 
 Asgari ücretliden “fedakarlık” bekleyen siyasal iktidar bütçe politikaları kapsamında; Savunma/Güvenlik harcamalarının payını son 10 yıl içerisinde en yüksek payını vermiştir. Bütçede eğitim ve sağlığa yapılması hedeflenen harcamalarının payı son 5 yıldır azalış göstermektedir. Genel olarak kalkınma ve refah için önemli olan yatırım harcamalarının payı son 4 yıldır azalış göstermektedir. Bu yönüyle bir örnek olması amacıyla personel giderleri dahil tüm üniversitelere ayrılan toplam bütçe Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bütçesinden daha azdır.
Tüm bu veriler göstermektedir ki siyasal iktidar asgari ücretlinin yaşamını nasıl sürdürüldüğü ile ilgilenmemektedir. 2017 yılında 100 TL devlet teşvikiyle (yani halktan alınan vergilerle) 1.404 TL olan asgari ücret TÜİK ve TÜRK-İŞ’in “açlık sınırı” altında bir ücrettir. İronik bir şekilde Memur-Sen bile açlık sınırının 2017 yılı Ağustos dönemi için 1.709 TL olduğunu açıklamıştır.
Asgari ücretle çalışma Türkiye’de istisnai bir durum değildir. Kayıtlı istihdam edilenler çok yüksek bir oranda “asgari” ücretle istihdam edilmektedir. AKP’den önce “ücretlilerin” milli gelirden aldığı pay % 50’ye yakınken 2017’de bu pay % 30’a yaklaşmıştır.  Ücretliler içerisinde de “yevmiyeliler ile birlikte” en olumsuz koşullarda çalışanlar asgari ücretlidir. Yukarıda da ifade edildiği gibi asgari ücretlinin Türkiye’de çalışırken yaşadığı tek sorun ücretinin “asgari” olması değildir. 
Enflasyonun iki haneli olduğu bir yerde zammın enflasyon altında kalması reel yoksullaşmayı derinleştirecektir. Asgari ücretli 2017 yılında 104 liralık zam alarak yıllık enflasyonun altında çalıştırıldı. 2016’da % 8,53 olarak açıklanan enflasyon son 12 aylık ortalamaya göre Kasım ayında 10,87 olarak açıklanmıştır. Önceki kasıma göre bu oran daha da yüksek olup 12,98’dir. Bu verilere göre asgari ücretlinin zam aldığını varsaymak için enflasyon oranlarının üzerinde bir artış sağlanmalıdır.
Asgari ücretliye reel olarak “sıfır zam” verilmesi ancak enflasyon oranlarında cari artış ile mümkündür. Verilecek cari artış 150-200 TL arasında olursa asgari ücretli reel zam almamış olacaktır. Enflasyon oranlarının altında bir cari artış ise asgari ücretlinin yoksulluğunu derinleştirecektir. Açlık sınırının üzerinde ve reel zam verilmiş bir asgari ücret 1.800 TL’nin altında olmamalıdır. Bu yönüyle DİSK ve TÜRK-İŞ’in teklifi (2.300 ve 1.893) insan onuruna yakışır iş ve yaşam için gerekli asgari ücret bandını göstermektedir. TÜRK-İŞ teklifinin TÜİK verisi olması ayrıca asgari ücretin asgari ne olması gerektiğini göstermektedir.

Önceki yıl asgari ücret artışı günlük 1 Doların altında gerçekleşmişti. Bu yıl için de cari artışla asgari ücretin 1.550 olması durumunda artış yine bir doların  altında kalacaktır. Bu artış asgari ücretlinin günlük minibüs/ulaşım giderini bile karşılayamamaktadır. Yani işçi, işveren ve devlet temsilcilerinin “Asgari Ücret Tespit Komisyonunda” kaçıncı kez bir araya gelişi hepi topu bu kadardır. 
Asgari ücretli minibüs parası alacak mı? Alamayacak mı? 2009 krizinden bu yana yapılan cari artışlara göre asgari ücretlinin toplam günlük ücret artışı minibüs/ulaşım giderinin altındadır. 7 Milyon çalışanı doğrudan ve tüm çalışanları dolaylı olarak etkileyen bu karar 29 Aralık 2017’de açıklanacak ve 2018’de uygulanacak. 

Not: Bu yazı Bianet'te 28.12.2017 tarihinde yayınlanmıştır.

24 Ağustos 2017 Perşembe

Memur % 17,5 Zam için 22 Ay Bekleyecek. Özetle Reel Zam Yok*

Türkiye’de ücretli kesim Türkiye emeğinin yüzde 66-69’unu oluşturuyor.
Ekonomik kriz, OHAL, ihraçlar, niteliksiz üniversiteler, eğitimin gericileştirilmesi, mülteci göçü, beyin göçü gibi “İşsizliği Kasıtlı Arttıran Politikalar” ile ücretli kesimin reel olarak yoksullaşması derinleştiriliyor. Bu kapsamda gerek asgari ücretliler gerekse kamu emekçileri ve taşeron işçileri süregelen ekonomik kriz hali içerisinde yoksullaşmışlardır.
Emekçilerin zam talepleri kısıtlanıp, grevleri engellenirken yüksek enflasyon ve kur etkisi reel alım güçlerini düşürüyor. Birinci OHAL döneminde 2,92-3,10 bandında bir eğilim sunan dolar, ikinci OHAL döneminde 3,07-3,85 bandında ve üçüncü OHAL döneminde ise 3,71-3,88, dördüncü ve beşinci OHAL döneminde ise 3,49-3,74 bandında bir eğilim gösterdi. Kur yükselişlerinin ani ve çok sık olması ama kur düşüşlerinin daha yavaş ve daha az gerçekleşmesi dışa bağımlı bir ekonomi de birçok yönüyle yapısal sorunlara yol açacaktır.
İrrasyonel iç ve dış siyasetin ekonomiyi getirdiği nokta “10 Gün bayram tatili” ile taçlandı! Bütçenin açık verdiği bu süreçte Meclis tatilde, Yargı Adli tatilde tüm memleket de bayram tatilinde! Memleket “olağanüstü bir halde” ama herkes tatilde.
Bu tatil havasında gündemi bir aydır meşgul eden bir konu da memurların 2020 yılına kadar alacakları zam odaklı toplu iş sözleşmesi (TİS) tartışması oldu.
Bu konu ile ilgili en temel sorunlardan biri, tartışmanın sadece zam üzerinden gitmesidir.
İşyerlerinde mobing, taciz, kayırmacılık gibi gittikçe yaygınlaşan sorunlardan taşeron, 4-C, TYP, sözleşmeli gibi a-tipik çalışma biçimlerinin sorunlarına kadar birçok sorunun ele alınıp çözüm iradesinin sunulması gereken metin “buçuklu sendikal yaklaşımla” kapandı.
Memur-Sen 21 Ağustos 2017 tarihinde müzakere edilebilir bulduğu teklife eklenen tek buçuk ile imza attı. Kadın, engelli ve genç emekçilerin iş hayatında yaşadığı bir çok sorun gündemleştirilmedi. Önceki TİS’te sözleşme altına alınan birçok madde yerine getirilmedi.

Memur-Sen ne teklif etti, neye imza attı?

Memur-Sen teklifinin enflasyon etkisiyle zaten negatif bir teklif olduğu, bu durumun önceki yıllarda da “enflasyon farkı” alınarak zaten teyit edildiği, hatta 2014 yılında bu farkın da alınmadığı ifade edilmişti.
Ancak bu yıl 22 Ağustosta imzalanan TİS’te Memur Sen teklifinin dahi yarısının altında bir teklif kabul edildi. 2020 yılına kadar kamu emekçileri kesinlikle reel bir yoksullaşmaya terkedildi. Memur Sen’in  en düşük teklifi ile kabul ettiği arasındaki oranlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablodan görüleceği üzere Memur-Sen’in dönemsel zamlarının toplamı tekliflerinde 34, kabullerinde 16,5’tur. Teklif ile kabul arasındaki fark 17,5’tur. Ancak zam artışlarının bu oranlar üzerinden yapılması yanıltıcı olmaktadır. Önemli olan emekçilerin ortalama aylıklarındaki artıştır.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın “kümülatif” zammın yüzde 17,5 olduğunu Twitter hesabında deklere etti.
Tekrar etmek gerekirse kümülatif zam değil ortalama zam gerçekçi bir değerlendirme imkanı sunacaktır. Yani sayın Genel Başkan ortalama zamlara da ilişkin bir açıklama yapmalıdır. Bu yönüyle yapılan zammın enflasyon altında olduğu daha net görülecektir. Bu nedenle 22 ay sonra Temmuz 2019 yılı zammı üzerinden gerçekleşecek duruma dayanarak bir değerlendirme yapmak yanıltıcıdır. Memurlar yetkili sendika olarak Memur-Sen’i seçtiği için 2018-19 altı aylık dönemleri için  4+3,5+4+5 şeklinde dönemsel zam sözleşmesi imzalamışlardır. Bu imzayı attıran Memur-Sen değil Memur-Sen’i yetkili yapan memurlardır.
Dönemsel zammın aylık maaşa yansıması 2018 yılı için yüzde 5,8 ve 2019 yılı için yüzde 6,6 şeklinde olup ortalama zam 6,5 şeklinde olacaktır. Yani dönem başında 100 birim maaş alacak bir kamu emekçisinin aylık maaş artışı ortalama olarak 6,5 birim olacaktır. Bu oranlar, 2 bin 500 TL aylık maaş alan bir kamu emekçisinin aylığına uyarlandığında aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır.


Buradan hareketle memurların “Kümülatif yüzde 17,5” zam aldığı yönündeki Memur-Sen Genel Başkanının açıklamasının gerçekleşebilmesi için 22 ayın geçmesi gerektiği görülmektedir. Ayrıca 22 ay geçtiğinde dahi bu oran ortalamalar üzerinde yine gerçekleşememektedir. Aralık 2017 ayında 2.500 lira alan bir kamu emekçisi için 2019 Yılı II. Dönem maaşı (Temmuz 2019’dan itibaren) vergi dilimi etkisi hariç tutulduğunda 2.861 TL olacaktır. Buradan da görüleceği üzere kümülatif zam oranı  [(2.821-2500)/2500*100] yüzde 14,5 olacaktır.
Aşağıdaki Memur-Sen’in üç alternatifli teklifleri ile tüm sonuçlarının hükümet tarafından dikkate alınmadığı görülmektedir. 2018 Temmuz dönemi teklifi bir yıl sonra 2019 temmuzunda bile gerçekleşmemektedir.
Kaynak: Memur-Sen[2]
Yukarıda gösterilen Memur-Sen’in tüm alternatifleri bile ortalama zam yaklaşımıyla ele alındığında yüzde 17,5 olmamaktadır. Ancak hükümet tarafından sunulan tekliflerin, bunların yarısının altında oranlarla sunulması ve Memur-Sen’in “dün (21 Ağustos 2017)” bu teklifi ret edip bugün “buçuk” eklemeyle kabul etmesi sonucu, kaybeden sadece Memur-Sen üyeleri olmamış, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi aileleri ile birlikte kaybetmiştir. Ortaya çıkan tablo OHAL hukuksuzluğu ve Memur-Sen sendikacılığının sonucudur. Sayın Ali Yalçın’ın belirttiği 17,5 kümülatif zam 2019 Temmuzunda yani bugünden 22 ay sonra gerçekleşebilir.
Ayrıca kamuda çalışmanın güvencesizleştirildiği, 150 bin kişinin ihraç edildiği, her 3 kişiden birinin taşeron işçisine dönüştürüldüğü bir “kamuda” zam oranı tartışması öncelikli olmamalıdır. Kamu emekçilerinin seçimi, sınıflandırılması, kariyer-liyakat ve atama uygulamaları güdümlü sendikacılık ile örtüştüğü sürece reel zam alınamayacağı görülmelidir. 

*Bu yazı 22.08.2017 tarihinde Bianet'te yayınlanmıştır. Tüm Bianet Yazılarıma ulaşmak için tıklayınız.

18 Ağustos 2017 Cuma

3 Memurdan Biri "MEMNUNSENLİ" İSE % 3 fazla bile...


2017 yılı TİS Görüşmeleri tüm sığlığıyla devam ediyor. Hükümet görüşmelere heyecan katmak amacıyla KESK'i hukuksuz bir şekilde masa dışı bırakmıştır. Ortaya çıkacak olan yoksullaştırma planının altında şerhli de olsa KESK imzasının olması iyi bir tercih olmayacaktı zaten. 
  • Son 7 yıldır reel zam alamayan memur halinden memnun olacak ki yetkili sendika olarak KESK'e bağlı olanları yetkili yapmıyor.

  • Memursen zaten reel bir zam talep etmiyordu. Ayrıca memurlar ilk defa zam alamayacak değil zaten uzunca bir süredir zam alamamaktadır. 

  • Memurun geçmişte de zam alamaması sayısal olarak ortadadır. Dünde ve bugünde reel zam talep etmeyen sendikalar y-etkili olursa etkili sendikacılık başka bahara kalır. Reel zam ise düşte görülür.

  • 2014 yılında memurlara sadece seyyanen zam yapılması, enflasyon farkı dahi verilmemesi yönündeki toplu sözleşmeye imza atan Memur-Sen’in tavrı nedeniyle reel yoksullaşma net olmuştur.

  • Enflasyon farkı alınması demek REEL ZAM ALMAMAK DEMEKTİR.

  • Döviz kuru etkisiyle satın alma gücü paritesine göre tüm Türkiyeli'lerin satın alma gücü azalmıştır.

  • Özetle Memursen üye sayısı arttıkça memur yoksullaşmıştır. "Memnunseniz siz bilirsiniz".

  • YIL
    KAMU SEN
    KESK
    MEMUR-SEN
    2002
    329.065
    262.348
    41.871
    2003
    385.425
    295.830
    98.146
    2004
    343.921
    297.114
    137.937
    2005
    316.038
    264.060
    159.154
    2006
    327.329
    234.336
    203.851
    2007
    350.727
    231.987
    249.725
    2008
    357.841
    223.460
    314.701
    2009
    375.990
    224.413
    376.355
    2010
    369.600
    219.195
    392.171
    2011
    394.497
    232.083
    515.378
    2012
    418.991
    240.304
    650.328
    2013
    444.935
    237.280
    707.652
    2014
    447.641
    239.700
    762.650
    2015
    445.729
    236.203
    836.505
    2016
    420.220
    221.069
    956.032
    2017
    395.250
    167.403
    997.089

Memursenin 2002-2010 arası doğal olmayan artışı 2010'dan sonra hormunlu bir eğilim göstermiştir. 

Grafik aşağıdadır. Herkes memnunsenli olduğunda karın tokluğuna çalıştığını farketmeyecek düzeye varmış olacağız. 2010 yılından bugüne ülkenin gidişatı, memurların ve memnunsenli sayısının artışı arasındaki kolerasyon grafiğin ruhudur.







3 Ağustos 2017 Perşembe

MEMUR-SEN REEL ZAM TALEP ETMİYOR!*


2017 yılı kamu alanında hem işçiler hem de memurlar için toplu iş sözleşmesi (TİS) yılıdır. OHAL koşullarında grevlerin engellendiği, işsizlik ve enflasyonun duble haneli gerçekleştiği, bütçe açıklarının yaşandığı bu olumsuz ekonomik tablo içerisinde yıllardır reel zam alamayan kamu emekçileri 1 Ağustos itibariyle TİS “görüşmelerini” takip edecekler. 2001 yılında “50 bin” üyesi olan Memur-Sen Konfederasyonu, 2017 yılı TİS görüşmelerine bir milyona varan üye sayısıyla tüm iş kollarında “y-etkili sendika” olarak görüşmelere katılacak. Ancak 2014 yılı için öngörülmeyen enflasyon farkı alımı da dahil edilince kamu emekçilerinin 2010 yılından bu yana reel zam almadıkları görülmektedir.
“Memurların enflasyon farkı alması reel zam almamanın ispatlanması anlamına gelmektedir.” Çünkü bu uygulama gerçekleşen zammın enflasyon oranı altında gerçekleştiğini gösterir. 2014 yılında bu bile alınmamıştır. Memur-Sen Konfederasyonun 2017 yılı zammı için önerdiği teklifin tüm alternatifleri iki yıllık kümülatif enflasyon % 15 ve üzeri olması durumunda reel olarak zam alınmaması anlamına gelmektedir. An itibariyle enflasyonun yıllık iki haneli gerçekleşeceği kesinleşmiş gibidir. Döviz kurunda oynaklığın devam etmesi ve OHAL koşullarının ekonomiyi olumsuz etkilemesi durumunda bu oranın daha da yükselebileceği öngörülmelidir.  
Memur-Sen’in sunduğu teklifte zam oranları ve gerçekleşecek kümülatif zam miktarı doğru yöntemle hesaplanmamıştır. Enflasyon ve vergi dilimi etkileri nedeniyle oluşabilecek kayıplar göz ardı edilse dahi Memur-Sen’in ilgili açıklamasında ifade ettiği 2 yıllık kümülatif zam açıklaması yanıltıcıdır. Zam oranı;  ortalama aylık ve ortalama artış üzerinden değerlendirilmelidir. Memur-Sen’in kendi teklifine göre de aşağıdaki tabloda gösterildiği üzere ortalama zam % 15 ve altındadır. Sadece 2017 enflasyonunun % 10 üzerinde olduğu ve önerilen teklifin reel zam öngörmediği ifade edilebilir. 


Memur-Sen’in en düşük memur maaşı olarak öngördüğü bekar bir hizmetli (13. Derece) maaşı olan 2.405 TL’ye 2018’in ilk 6 Ayı için öngördüğü % 10 ve 2. Dönemi için öngördüğü % 6’lık artışlar uygulandığında Aylık ortalama maaş 2.405 TL’den 2.725 TL’ye çıkmış olacaktır. Ortalama zam ise aylık 320 TL olup yıllık ortalama zam oranı yukarıdaki tablola da görüleceği üzere % 13 şeklinde gerçekleşecektir. Aynı şekilde 2019 yılı için ilk 6 ayı için öngörülen % 10 ve 2. Dönemi için öngörülen % 8’lik artışlar uygulandığında ortalama maaş 3.117 TL’ye ve Ortalama Zam 392 TL’ye çıkmış olacaktır. 2018 ve 2019 yılları için zam oranı sırasıyla % 13 ve 14 olarak teklif edilmiştir.
Buradan hareketle söz konusu hizmetli kamu emekçisi 24 ay için  (12X2.725)+(12X3.117) maaş alacaktır. Yani 24 ay için toplamda 70.105 TL alacak olup ortalama aylığı 2.921 TL olacaktır. Yani Memur-Sen’in öngördüğü ortalama zam oranı ifade edildiği gibi % 38 ve üzerinde bir zam oranı değildir. Ortalama iki yıl için % 21 cari artış (ortalama 516 TL) öngörülmüştür. Yıllık ortalama enflasyon oranının % 11 ve üzerinde gerçekleşmesi durumunda (an itibariyle gerçekleşen enflasyon bu yöndedir) Memur-Sen’in 7 yıldır yaptığı gibi reel zam teklif etmediği görülecektir.
Kamuda ihraçlar nedeniyle iş güvencesinin kaldırıldığı, OHAL-KHK baskıları nedeniyle mobingin arttığı bir dönemde sadece maddi maaş hesapları üzerinden bir TİS mantığıyla hareket etmek rasyonel değildir. Ancak bu konuda da ilgili kamuoyunun doğru yönlendirilmesi gerekmektedir. Binlerce üyesi ihraç edilen Memur-Sen bu konu hakkında herhangi bir TİS talebi dillendirmemiştir. Memurlar yıllardır enflasyon farkını hem de dönem sonunda alarak zaten reel zam almamıştır. Sadece enflasyon karşısından eriyerek değil döviz kuru etkisiyle de memurların satın alma gücü azalmıştır. 2.404 TL maaşın  OHAL dönemindeki dolar bazında görünümü aşağıda gösterilmiştir. Görünen eğilim tüm ücret düzeyleri için geçerlidir. OHAL etkisiyle reel ücretler azalmıştır.


Sonuç olarak kamu emekçilerinin 2020 yılına kadar alacakları zammın belirleneceği TİS görüşmeleri bu hafta “y-etkili” sendikanın teklifiyle kadük başlamıştır. Hem sunulan zam teklifi hem de enflasyon-kur etkisiyle memurların reel olarak daha yoksullaşacağı bir döneme girildiği ifade edilebilir. Gerçek toplu sözleşme yapmanın koşulları için 4688 sayılı kanunun değişmesi ve grevli toplu sözleşmenin önünün açılması gerekmektedir. Bu ön açma işlemi sadece bir yasama faaliyetiyle değil kamu emekçilerinin siyasal-sendikal tercihleri ile olacaktır. 
*Bu yazı Bianet'te 31 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştır. 
Not: Yüzbinlerce kadın üyesi bulunan Memursen TİS masasına sadece erkeklerle katılım göstermiştir. KESK'in katılımının hukuksuz bir şekilde engellenmiş olmasının bu boyutu da göz önünde bulundurulmalıdır. 

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...