KHK İhraçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KHK İhraçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2019 Salı

600 Gündür OHAL Komisyonunda Bekleyen Dilekçem


KONU: 12 Temmuz 2017 tarihinde 31122 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve Esaslar” gereğince Başvuru Formuna ek dilekçemdir.
06/01/2017 tarihine kadar İŞKUR Genel Müdürlüğünde İstihdam Uzmanı olarak görev yapmakta iken 06/01/2017 tarihinde yayınlanan 679 Sayılı KHK ile “olağan hukuka aykırı” bir şekilde kamudaki görevimden ihraç edildim. İddia edildiği gibi ““terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olma” şeklinde bulunacak herhangi bir davranışım söz konusu değildir. Bu nedenle 13 yıllık kamu hizmeti hayatımda herhangi hukuksuz bir işleme imza atmadığım gibi herhangi bir idari soruşturmaya da tabi tutulmadım.
İhraç edildikten sonra Kurumuma yaptığım başvuruya rağmen tarafıma herhangi bir ihraç gerekçesi bildirilmemiştir. Kamu Emekçileri Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) İşyeri Temsilciliği görevini yürüttüğüm için haksız, hukuksuz ve gayrimeşru bir şekilde ihraç edildiğimi düşünmekteyim. Anayasa ve yasalarla, ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış bulunan sendikal hak ve özgürlükler ile ifade özgürlüğünü kullanmam suç olarak görülemeyeceği gibi ihraç edilmeme de gerekçe yapılamaz. Sendikalara üye olmanın aidatının Devlet tarafından ödendiği göz önünde bulundurulmalıdır.
11 yıldır görev yaptığım İŞKUR’da 6 Ocak Cuma Günü akşamı ek mesaiye kalmıştım. Akşam 7 gibi işten çıktım, 9 gibi işten atıldığımı arkadaşlar arayıp söylediler. Olağan hukuka açıkça aykırı olan bu işlemden önce hakkımda açılmış olan ve devam eden herhangi bir idari soruşturma yoktur. Tüm çalışma hayatımda tarafıma verilen tek disiplin cezası bir uyarı cezasıdır onun da karşı davası idari yargı üzerinden devam etmektedir. Yine ihraç edilmeden önce herhangi bir açığa alma, ifade veya savunma alma işlemi de yapılmamıştır. Ne isnat gösterilerek işten atıldığımı geçen 224 gün içerisinde de hiçbir şekilde öğrenebilmiş değilim.
KHK marifetiyle ihraç edilmek gibi ağır bir ceza ile cezalandırılmam, şekil, konu, sebep, amaç, yetki yönünden hukuka aykırı, öngörülemez ve orantısız bir cezadır. Böyle bir ayrımcılık yaptırımına maruz kalacak herhangi bir hukuk dışı fiilim, davranış tarzım ve düşüncem bulunmamaktadır. Her şeyden önce Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu ifade edilmektedir. Hukuk devleti niteliğine sahip bir ülkede ihraç edilmemi gerektirecek bir durum söz konusu ise ve isnat edilen herhangi bir fiil disiplin yönünden ceza gerektiriyor ise hakkımda usulüne uygun başlatılan bir soruşturma yürütülmesi, soruşturma kapsamında ifademe başvurularak aleyhime olan delilleri çürütme ve lehime olan delilleri ileri sürme imkanı tanınması, soruşturma sonucu fiilime karşılık gelen disiplin cezasının teklif edilmesi, teklif doğrultusunda savunmama başvurulması, savunmam sonucu olumlu çalışmalarım ve sicil durumum gözetilerek bir ceza tesis edilmesi/edilmemesi ve cezaya karşı itiraz hakkı ve dava açma hakkının tarafıma tanınması gerekmektedir.
Bu yöntem izlenmeden KHK ile görevime son verilmiş olmasının Anayasanın 2. maddesine açıkça aykırı olduğu düşüncesindeyim. Keza, Anayasanın 15. Maddesinin ikinci fıkrasında “savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü yer almaktadır. Anayasaya göre, masumiyet karinesi olağanüstü haller ile sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde bile durdurulamayacak ve ihlal edilemeyecek haklardan biri olarak ele alınmış olmasına rağmen KHK marifetiyle ihraç edilmem Anayasanın 15. Maddesinin ikinci fıkrasına da açıkça aykırı bir işlemdir.
Ayrıca, Anayasanın 129. maddesinde “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez” hükmü yer almaktadır. Keza, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesinde ise “Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez” hükmüne yer verilmektedir. Söz konusu KHK marifetiyle atılmam neticesinde Anayasanın 129. maddesinde ve 657 sayılı Kanunun 130. maddesinde yer alan savunma hakkım da elimden alınmıştır.
İlaveten, Anayasanın 90. maddesinde “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer almaktadır.
Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 111 ve 158 sayılı Sözleşmelerde yer alan “adil yargılanma” ve “çalışma hakkının korunması” ilkelerine aykırı bir işleme de tabi tutulmuş bulunuyorum. Tüm bunların yanı sıra; olağanüstü hal dönemlerinde kamu hizmetinden çıkarılmaya yönelik işlemler ya da daha yaygın adıyla temizleme işlemlerinin (lustration) demokratik toplum ölçütüne göre gerçekleştirilmesi gerektiği düşüncesiyle bu işlemlerin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclis (AKPM) tarafından birtakım kriterler belirlenmiştir.
Kamu hizmetinden çıkarma yaptırımının amacı, olağanüstü hale yol açan tehlikeyi bertaraf etmek olduğundan sınırlarının da bu tehlikeyi bertaraf etmeye uygun olup olmamaya göre çizilmesi gerekir. Oysaki benim ihracım ile OHAL ilanına sebep olan darbe girişimi arasında hiçbir illiyet bağı yoktur. Ben, darbe girişiminden tam 175 gün sonra işimden atıldım. İşten atıldığım günden bu yana tüm çabalarıma rağmen geçimimi sağlayacak bir iş bulamadım.
Olağan koşullarda yabancı dil bilen, bilişim yeterliliği olan, yüksek lisansını bitirmiş kalifiye biri sayılırım. Bireysel olarak yaşadığım ve birçok ihraç edilen kişide gözlemlediğim bu işsizlik durumunun ülkenin geleceğine de zarar verdiği kanaatindeyim. Bu yönüyle kanunen suç olan bir davranışı işlememiş ve bu nedenle hakkında herhangi bir ceza almamış benim gibi bireylerin iş ve üretim ortamından uzak tutulması sadece bireysel bir kayba yol açmamaktadır. İhraç meselesinin bu boyutu bence en önemli boyutudur. Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından hazırlanan ve hem AİHM hem de Venedik Komisyonu tarafından esas alınan rehber ilkelere göre; lustration işlemleri en azından, bu amaçla kurulmuş bağımsız komisyonlar tarafından yürütülmelidir. Ben adımı KHK’da görene kadar hakkımda bir işlem yürütüldüğünden dahi habersizdim. Yine, komisyon önünde suçlanan kişiye düzgün bir yargılamanın tüm imkanları sunulmalıdır. Bu güvenceler, avukata erişim hakkı, hakkındaki suçlamalara uygun bir şekilde cevap verme, aleyhine gösterilen tüm delilleri görme ve değerlendirme, lehine olan delilleri ileri sürebilme gibi çok çeşitlidir. Bana ve KHK ihraçlarının hiçbirine bu hak tanınmamıştır. Öyle ki, açtığım dava dahi dinlenmemiş, yargı yolu bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiştir. İhraç edilmemden 8 ay sonra Komisyonuna başvuru imkanı tanınmışsa da, bu başvuru öncesinde da suçlamaları ve ihraç gerekçelerini öğrenme imkanı tanınmamıştır. Bu bakımdan etkili bir başvuru yapma hakkım daha en başında kısıtlanmıştır. Bu kapsamda, Komisyonun faaliyetleri esnasında tarafıma isnat edilen suçlamayı, buna ilişkin delilleri ve ihraç gerekçelerini tespit etmesi ve ilgili bilgi ve belgeleri tarafıma göndermesi halinde; ihracımın neden ve gereklerini öğrenmiş olacağım ve işlemin esasına dair açıklama ve savunmamı sunabileceğim.
Şu aşamada sadece ihlal edilen haklarıma dair beyanda bulunmak dışında yapabileceğim başkaca bir izah yoktur. Zira, takdir edersiniz ki, bilmediğim bir suçlamaya dair savunma ve açıklama yapamam mümkün değildir. Olağan hukuka aykırı bir şekilde işten atılmam 1) Masuniyet karinesinin, 2) Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin, 3) İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez ilkesinin, 4) Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez ilkesinin, 5) Suç ve cezanın şahsiliği ilkesinin ve 6) Kanunların geriye yürümezliği ilkesinin açık ihlalidir.
Bu ihraç işlemi olağan hukuk kapsamında 1) AİHM İçtihatlarına, 2) Anayasa Mahkemesi içtihatlarına ve kararlarına 3) Birçok uluslararası sözleşmeye, 4) Cari anayasaya, 5) Yüzlerce temel kanuna (Medeni, Ceza, DMK, 4688, İYUK, vb.) ve hatta 6) OHAL Hukukunun kendisine aykırıdır. Sonuç olarak, yukarıda açıkladığım gerekçeler ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; mahkumiyet kararı aranmaksızın, görev yaptığım kuruma yeniden kabul edilmemek ve bir daha kamu hizmetlerinde istihdam edilmemek, dolaylı ya da doğrudan görevlendirilmemek üzere kamu görevinden çıkartılmam açıkça yasalara, anayasaya ve tarafı olunan Milletlerarası Sözleşmelere tamamen aykırı olması sebebiyle ihraç işleminin iptali/kaldırılması zorunludur.
Açıkladığım ve re’sen gözetilecek diğer nedenlerle, 679 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkartılmama ilişkin işlemin iptal edilmesini/kaldırılmasını, eski görevime aynen iademe karar verilmesini, işlem nedeni ile mahrum kaldığım maaşlarımın yasal faizi ile ödenmesine, tüm özlük ve ekonomik haklarımın iadesine, memuriyetten ihraç edildiğim sürenin fiili hizmet süresine ve hizmet puanına eklenmesine, emekli sandığı keseneklerinin ve kurum karşılıklarının Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesine karar verilmesini talep ederim.18/08/2017 Sinan OK

10 Haziran 2018 Pazar

AKP GELİRSE İHRAÇLAR DEVAM EDER EYYY 3,5 MİLYON MEMUR


AKP 2016 yılı 20 Temmuzundan bugüne ülkeyi OHAL ile yönetmektedir. OHAL kapsamında en çok uyguladığı işlem ise OHAL KHK’leri ile kanunlarda değişiklik yapmak ve meclisin yasa yapma görevini kısıtlamak olmuştur. Ancak memurları doğrudan ilgilendiren OHAL uygulaması KHK’lerle iş güvencesinin kaldırılmış olması ve 120 bini aşkın kişinin hukuksuz bir şekilde işten atılmasıdır.

AKP ihraç uygulamasıyla kendi yandaşları için alan açarken geriye kalan tüm kamu emekçilerine ise mobing ortamını dayatmaktadır. Binlerce kamu emekçisi baskı koşulları altında ya sendikalarından istifa etmiş, ya emekli olmuş ya da yandaş sendikalara üye yapılmıştır. Ancak AKP’nin işyerlerindeki baskısı devam etmektedir. Çünkü OHAL baskısı altında birçok haksızlığa karşı ne hak arama kanalları açıktır ne de şeffaf bir uygulama vardır. Tüm kamu emekçilerinin özlük haklarında geriye gidiş hızlanmıştır. Kamu emekçileri 2010 yılından bu yana zam alamamaktadır. Örneğin 2018 yılının ilk dönemi için verilen zam mayıs ayı gelmeden enflasyonun altında kalmıştır. Binlerce kamu emekçisi objektif olmayan kriterlerle ya terfileri durdurulmuş, ya açığa alınmış ya da başarısız görülerek hak ettiği yere atanmamıştır. Bütün kamu emekçilerinin AKP döneminde maruz kaldığı bir zulüm de liyakatsiz ve işten anlamayan yöneticilerle çalışmak zorunda kalmak olmuştur.

AKP’nin sadece OHAL KHK’leri ile hukuksuz bir şekilde işten attığı kişilerle ilgili tablo aşağıdadır. AKP kendi döneminde orduya alınan kişilerin tüm ülkeye karşı işlediği darbe girişimini gerekçe göstererek 110.717 kişiyi ihraç etmiştir. Bu kişilerin yarısından fazlası darbeden 100 gün sonra işten atılmıştır. Hatta son atılanlar darbeden 546 gün sonra işten atılmıştır. İşten atılanlar ortalama 477 gündür bu hukuksuzluk ile yaşamaktadırlar.

AKP'nin 300-400 kişilik işten attığı bu kişiler OHAL komisyonunca 3'er 4'er işine döndürülmektedir. AKP'nin OHAL'i ve OHAL komisyonu tamamen hukuka aykırıdır. Ancak AYM bu konuda komisyondan daha yetkisiz olduğunu deklere etmiştir. Geriye sadece sandık kalmıştır. Halkımız OHAL-KHK rejimini de sandıkta oylayacaktır. AKP'nin bu uygulamasına bakarak da AKP'YE oy verilmemelidir. 



690 gündür ülkeyi OHAL ile yöneten AKP, seçimlerden sonraya OHAL’i kaldırmayı vaat ediyor. Peki iş güvencesini ortadan kaldıran AKP OHAL’i neden kaldırsın? Kaldıracaksa neden şimdi kaldırmıyor? AKP bürokrasiyi kendi tebaasına dönüştürmek için hem KHK aracından hem de OHAL’den vaz geçmeyecektir. Seçimlerle AKP’nin yeniden iktidar olması 3,5 Milyon kamu emekçisinin iş güvencesini riske atmaktır. Kamu emekçileri güvencelerini korumak, gelen-giden kabinelerin değil kamunun emekçileri olmak için bu gidişe #tamam diyecektir. 


3 Haziran 2018 Pazar

Ankara'daki 15.000 iHRAÇ, İhraç Adaylara Oy Versin, İhraçlar TBMM'de Grup Kuracak


Türkiye genelinde 112.679 kişinin KHK ile ihraç durumu hala OHAL komisyonunun kaplumbağa hızına terkedilmiş durumda. AKP hergün işten attığı 300-400 kişiye karşılık ortalama 3-4 kişiyi işe geri döndürmektedir. İhraç edilen insanlar hakkında % 80 üzerinde hala herhangi bir suç isnadı veya kovuşturma yok. Kovuşturma açılanların da % 80'den fazlası ise suçsuz bulunurak "Kovuşturmaya yer yok kararları çıkmakta" Yani AKP'nin adaletsizliği hem işten atarken, hem de geri döndürürken çok açık bir şekilde görülmektedir. ANKARA'DA İSE YAKLAŞIK 15 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ. 

Birkez daha ifade etmek gerekirse AKP'nin İhraç İşlemleri;


  • Anayasanın 2. maddesindeki "Hukuk Devleti ilkesine," TAMAMen AYKIRIDIR.
Başka bir ifadeyle; Olağan hukuka aykırı bir şekilde işten atılmamız
1) Masuniyet karinesinin,
2) Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin,
3) İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez ilkesinin,
4) Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez ilkesinin,
5) Suç ve cezanın şahsiliği ilkesinin ve
6) Kanunların geriye yürümezliği ilkesinin AÇIK İHLALİDİR.

Bu ihraç işlemi olağan hukuk kapsamında;

1) AİHM İçtihatlarına,
2) Anayasa Mahkemesi içtihatlarına ve kararlarına
3) Birçok uluslararası sözleşmeye,
4) Cari anayasaya,
5) Yüzlerce temel kanuna (Medeni, Ceza, DMK, 4688, İYUK, vb.) ve hatta
6) OHAL Hukukunun kendisine AYKIRIDIR.

Yukarıda ifade edilen haksız durumun yaşamsal ve olumsuz sonuçlarını yaşayan ihraçlar olarak 24 haziran seçimlerinde AKP'den hesap sormalıyız. Aksi takdirde AKP'nin, AKP'nin OHAL komisyonunun yani hukuksuzluğun insafına kalmış olacağız. AKP ve dahil olduğu ittifak dışında tüm siyasi partiler seçim bildirgelerinde "OHAL'i KHK'lerle birlikte kaldırma" vaadi veriyorlar. Yani AKP giderse OHAL ve KHK rejimi de gider. Bizler de uğradığımız bu haksızlığa son vermiş oluruz. Bugün Türkiye'de 1 milyon seçmeni etkileyen bir zulümdür KHK ihraçları. Buna susmak insan olmaktan ve irade sahibi bir özne olmaktan istifa etmek demektir.


Ankara'da 2.000 öğretmen, yüzlerce akademisyen ihraç edilmiştir. SADECE BAŞBAKANLIĞA BAĞLI KURULUŞLARDA 5.000 KİŞİLİK İHRAÇ VAR. Tüm kurumlardan ihraç edilenlerle birlikte 15.000'nin üzerinde ihraç Ankara'da yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. 24 Haziran bu "Onbinlerin dönüşü" de olacaktır. Gelin AKP'ye sandıkta hesap soralım.






Ankara'da 2. Bölge Adayı Nuray Türkmen Canlı, ihraç bir akademisyen, Ankara üniversitesinde haksız bir şekilde işinden atıldı. HDP'den Aday.


Yine 3. Bölgede "ihraçların mücadelesini dünyaya duyuran biri" sevgili VELİ SAÇILIK, HDP'den aday.


Bu iki aday da Ankarada ve 1. Sırada. İhraçların oyuyla vekil olmaları çok kıymetli olacaktır.


Ayrıca HDP 37 ihraç vekil adayıyla seçime gidiyor. HDP'ye vereceğiniz her oy ihraçların işlerine dönmesi için atılmış bir oy olacaktır.


Türkiye'nin dört bir yanında seçilecek yerlerden ihraç adaylar gösteren HDP'nin barajı aşması da AKP döneminin kapanması için ön şarttır. HDP'nin barajı aşması AKP'yi ilk turda mecliste azınlık konumuna düşürecektir. Mecliste azınlık konumuna düşen AKP'nin cumhurbaşkanı 2. Tura daha zayıf girmiş olacaktır.


Türkiye genelinde 116.700 ihracın bu netice için mücadele vermesi ve uğradığı haksızlığa karşı kısa yoldan hesap sorması elzemdir. İhraç vekillerin 20'den fazla olacak şekilde meclise gitmesi uğradığımız haksızlığın boyutunu ortaya koymak için yeterince kanıt olacaktır. AKP'nin hem meclisten hem de yürütmeden ihraç edilmesi ihraçların, ailelerinin, akrabalarının, arkadaşlarının bu zulme itiraz etmesiyle olacaktır.


Bu yazı "Biz bu ihraçları hak edecek bir tutum, davranış veya fiil içersinde olmadık" diyen tüm vicdanlı insanlara ve onların bu haksızlığa uğradığına tanık olanlara bir çağrıdır.


Gelin bu haksızlığın hesabını soralım. Sandık en kolay ve en doğru yoludur.











16 Ekim 2017 Pazartesi

İHRAÇLAR ve MİLYONLARA VARAN “SEÇMENLERİ” KİME OY VERECEK?


Kime oy verecekleri elbette bilinmeyebilir ama kime oy  vermeyecekleri günden güne netleşen bir durum. 150.000 kamu çalışanı nedeni açıklanmadan bir KHK’yle bir gecede işten atılalı “yıllar” oldu. Bu yazı aslında erken yazılmış geç bir yazıdır. 2017 referandumundan görmesi gereken uyarıyı göremeyen siyasal iktidar, hukuksuz ihraçlarını sürdürdü.

İhraç edilenlerin % 90’dan fazlası[1] , bu ülkenin üniversitelerinde okumuş, yıllarca kamu hizmeti vermiş ve kamu hizmeti verirken herhangi bir sorgu sual soruşturma görmemiş, olağan hukuk uygulansa masum insanlar. İhraç edilenlerin uğradığı haksızlığın ve mağduriyetin dünya tarihinde bir örneği daha yoktur. Hem nitelikli hem de deneyimli olan onbinlerce yurttaş hiçbir darbe döneminde dahi yaşanmayan bir zulme maruz kalmaktadır.

İhraç edilenler uğradıkları bu büyük zulme karşı önce idare mahkemesi yollarını denedi ama AKP iktidarı onların suçsuz olduğunu bildiği için mahkemelerde karşılarına çıkmadı. Zaman kazanmak için mahkeme yollarını kapattı. Aynı zamanda meclis gündemine gelmesi gereken KHK’leri gündeme almayarak Anayasa Mahkemesini de işlevsiz bıraktı.

İlk KHK’den tam bir yıldan fazla süre sonra 14 Eylül 2017’de başvuru almayı sonlandıran OHAL komisyonu  200 günden fazladır inceleme yapmakta ancak daha sadece 310 kisinin dönüşü için karar almıştir. Komisyon karar vermek için neyi bekliyor ki... onbinlerce kişi yıllarca komisyonu ve sonrasında idare mahkemesi sürecini bekleyecek. Akp adaleti bu!

Yüzbinlerce ihraç, eşleri, çocukları, anne-babaları daha geniş çevrede arkadaşları, tanıdıkları esnaf, kiracısı oldukları ev sahibi, vs. etraflarında söz kurdukları onları tanıyan herkes bu “işten atma işleminin haksız olduğunu” biliyor. 28 Şubat sürecinde üniversiteye alınmayan baş örtülülere gösterilen duyarlılığın daha yoğun be katmerli şekilde “üniversite bitirmiş, işe girmiş ama şimdi kamuya giremeyen yüzbinlere gösterileceği” gün gibi aşikardır. OHAL baskısı, medyasızlık ve genel korku iklimi yapılan bu zulme karşı çıkan seslerin tam ve etkili duyulmasını önlese de referandum gösterdi ki İstanbul, Ankara gibi ihraçların en yoğun olduğu yerlerde siyasal iktidar zemin kaybetmiştir. Bu zemin kaybı ülkenin en büyük metropolü olan İstanbul büyükşehir belediyesinin başkanının sessiz sedasız istifası ile sonuçlanmıştır. Benzer bir durum Başkent B.Ş. Belediye Başkanı için mukadder görünmektedir. Bu meNtal yorgunluğun bir nedeni son oylama da alınan yenilgidir.
Gelelim başlığa; İHRAÇLAR ve MİLYONLARA VARAN “SEÇMENLERİ” KİME OY VERECEK?
Uğradığımız haksızlığın komisyon, mahkeme vb. bir yerde telafisi mümkün değildir. Meclis bugün KHK’leri ret etse bir yıldan fazladır yaşadığımız zulüm sona ermiş olacak ama yaşadığımız haksızlık unutulacak türden değildir. Bu nedenle AKP’ye sadece mahkemelerde değil sandıkta da hesap sorulmalıdır. Bu hukuksuzluğun en hızlı ve adil çözümü KHK’lerin mecliste derhal tüm sonuçları ile iptal edilmesidir. Bunu yapmayan bir AKP 2019’da sandığa öyle gömülmelidir ki insanlık için ders verici bir dem olsun. Bunu yapabilmek için her ihraç kendi öyküsünü bu amaçla etrafındaki tüm insanlara ulaştırsın yeterlidir. Bir milyonu aşan seçmen bugünden başlayarak 2019 yerel ve genel seçimleri için çalışmalı ve AKP’den hesap sormalıdır. Hukuktan kaçan, Mahkemeden, OHAL komisyonuna sığınan ve bu komisyonu işlettirmeyen AKP iktidarıdır. Hesabını sandıkta vermelidir. Haydi ihraçlar hesap sormak için seçim çalışmasına. Sizi kamudan ihraç edenleri meclisten ihraç etmek elinizde... 


27 Ağustos 2017 Pazar

DR. KEREM ALTIPARMAK SÖYLEŞİSİ (OHAL-KHK İHRAÇLARI ÜZERİNE)

Türkiye'nin son bir yılı "resmi olarak" OHAL hukuk(suzluğ)u ile geçmektedir. Önceki dönemlerde de sık sık dillendirilen anayasaya ve genel hukuka aykırı uygulamalar son bir yılda irrasyonellik düzeyini arttırmıştır. Bu konu üzerine KESK Ankara Şubeleri Platformu'nun düzenlediği söyleşide Dr. KEREM ALTIPARMAK konuktu. ALTIPARMAK son bir yılda yaşanan gelişmeleri geniş bir perspektifle ve ayrıntılı örnekleriyle sunuyor. Hem Türkiye uygulamaları, hem AİHM'in yaklaşımı hem de OHAL komisyonu üzerine Hocamızın çok kıymetli tespitleri için tekrar teşekkür ediyoruz. Söyleşiye zaman ve mekan uyumsuzluk nedeniyle katılamayanlara yönelik link paylaşımı aşağıdadır. Yayınlanan 693-694 sayılı KHK'ler üzerine bu paylaşım bir zorunluluk halini almıştır. 

Söyleşinin çekimlerini Can Özen (Sokakların Sesi) yaptı.
Mizanpajı Leyla Sönmez (BES Genel Merkez Emekçisi) yaptı.
Paylaşım ve emekleri için teşekkür ediyoruz.









2 Ağustos 2017 Çarşamba

İHRAÇ DÖNÜŞLERİNİN TAZMİNATI 100 MİLYONU GEÇTİ!

Türkiye tarihinde yaşamadığı ve muhtemel bir daha yaşamayacağı bir hukuk dışılığın içerisinde debelenmektedir. Açıkça hukuka aykırı onbinlerce ihracın şimdiden geri dönüş maliyetleri ve tazminatları 100 Milyonu geçmiş durumdadır. İhraç edildikten sonra çeşitli KHK’lerle işlerine iade edilen yaklaşık 1500 kişiye ödenen tazminat 100 milyonu geçmiştir. OHAL’in kalkması durumunda veya OHAL Komisyonu aşaması geçildiğinde mahkeme (idare, anayasa, AİHM) aşamalarında, çoğunlukla olağan hukuka aykırı olan bu ihraçların tazminat giderleri tüm toplumun ödediği vergilerle ödenecektir. Birçok başlıkta olduğu gibi siyasal iktidarın irrasyonel siyasetinin maliyetini toplum ödeyecektir. Sürecin 2 yılı aşması durumunda on milyarlarca tazminatın topluma yük olma olasılığı yüksektir. 
İhraçların geri dönüş süreçleri uzadıkça ortaya çıkan açık zarar ve ödenmesi gereken tazminat miktarları artmaktadır. Siyasal iktidar tamamen irrasyonel bir şekilde hem yüzbinleri aşan sayıda kamu emekçisini kamu hizmeti üretiminden uzaklaştırarak toplumsal bir zarara neden olmaktadır hem de işe iade durumlarında ödenecek tazminatları topluma yansıtmak durumunda kalınca toplumsal bir maliyete neden olmaktadır. Aşağıdaki tabloda en düşük maaş alan bir ihraç için, mahrum kalınan maaş, sosyal güvenlik ve bileşik faizleri göz önünde bulundurularak hesaplanan farazi değerlendirme, şimdiye kadar yapılan iadeler için gerçekleşen durumdur.  Buna göre sadece tek ihraca işe iade edilmediği her yıl için en az 69 bin lira tazminat ödenecektir. 14 Temmuz’da işe iade edilen 1 Eylül 2016 ihraçlarına daha fazla tazminat ödenmiştir. Bundan sonraki iadelerde de benzer bir durum yaşanacaktır ve bu fatura tüm topluma fatura edilecektir.

HESAPLAMA YÖNTEMİ
TAZMİNAT MİKTARI
Bir Kişi Bir Yıllık Tazminat (Minimumdur)
(5000*12)+(5000*12*15/100)
                      69.000  
100.000 Kişi İçin Bir Yıllık Tazminat
(5000*12)+(5000*12*15/100)*100.000
           6.900.000.000  
100.000 Kişi İçin İki Yıllık Tazminat
(5000*12)+(5000*12*15/100)*100.000*2
         13.800.000.000  
100.000 Kişi İçin Üç Yıllık Tazminat
(5000*12)+(5000*12*15/100)*100.000*3
         20.700.000.000  
…..
 ….
 …

İade ve Tazminatlar Kesin midir?
Olağan hukuka göre “memuriyetten men” gerektirecek herhangi bir fiil, davranış veya suç içerisinde olduğu delillerle sabit olmayan herkes için, evet kesindir. İhraçların % 90’nı bu şekilde herhangi bir suç isnadı veya soruşturma yapılarak yapılmamış görünmektedir. Aşağıda anayasa ve kanunlarda cari olan düzenlemelere yorumsuz bir şekilde bu toplumsal “mali” faturanın büyümemesi için gerekli referanslar gösterilmektedir. Olağan hukuk uygulanmaya başladığında bu iade ve tazminatlar aşağıdaki hükümlere göre toplumsal mali faturanın yüksek olacağına işaret etmektedir.
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; Türkiye bir hukuk devletidir (m.2) ve Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. (m.11). Temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. (m.13) OHAL, Sıkıyönetim ve savaş hali dahi olsa; savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında;
·         kişinin yaşama hakkına,
·         maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz;
·         kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz,
·         ve bunlardan dolayı suçlanamaz;
·         suç ve cezalar geçmişe yürütülemez;
·         suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.
·    Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı işlemler yapılamaz (m.15)
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; kimse, “işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; Ceza sorumluluğu şahsîdir.”(m.38)
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre; Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır. (m.40)
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre;”“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.(m.90)”
“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre;” “Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer. (m.91)”

“Yürürlükteki” 1982 Anayasaya göre;” “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir. (m.121) ”

HİÇBİR OHAL KHKSİ SÜRESİ İÇERİSİNDE MECLİSE SUNULMAMIŞTIR. ÜLKE "OHAL'DEN GEÇERKEN" MECLİS TATİLE GİRMİŞTİR. 30 gün süresi aşılmayan tek KHK14 temmuz 2017 KHK'sidir. 

iSTER OHAL OLSUN İSTER SIKIYÖNETİM İDARE KEYFİ, İSTİHBARİ, İLTİSAKİ VB. OLAĞAN HUKUK DIŞI FISILTILARLA YÜZBİNLERİN YAŞAMIYLA OYNAYAMAZ. HER TÜRLÜ EYLEM VE İŞLEMİNE KARŞI YARGI YOLUNA GİDİLECEKTİR. BUGÜN GİDİLEMİYORSA YARIN GİDİLECEKTİR. VE İDARE KENDİ EYLEM VE İŞLEMLERİNDEN DOĞAN ZARARI ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. 


ÇÜNKÜ KAMU EMEKÇİLERİNİN GÜVENCE VE SAVUNMA HAKKI KEYFİ MÜDAHALEYE AÇIK DEĞİLDİR. YARGI DENETİMİNİN DIŞINA OHAL FIRSATÇILIĞI NEDENİYLE ÇIKILMIŞ OLAN BU DURUM OHAL BİTTİĞİNDE SİL BAŞTAN YUKARIDA İFADE EDİLEN FATURAYI KABARTACAKTIR. 
OHALİN UZATILMASININ FATURASI İLE İPTAL EDİLMESİ ARASINDAKİ FATURAYI TOPLUMUN TERCİHLERİ BELİRLEYECEKTİR. 
SON BİR SORU? "ANAYASA YÜRÜRLÜKTE MİDİR?" 
HEP B-ÖYLE Mİ KALACAK?





29 Temmuz 2017 Cumartesi

KESK Ankara Şubeleri OHAL-KHK Rejimini protesto etti.


2016 Temmuz'unda 374 gündür ilen edilen OHAL rejimi kapsamında yapılan haksızlıklara ve hukuksuzluklar dikkat çekmek amacıyla Ocak 2017 dönemşnden bu yana KESK Ankara Şubeler Platformu Cumartesi günleri saat 14'te Basın Açıklaması ve Oturma Eylemi gerçekleştirmektedir. Basın açıklamasının metni aşağıdadır. Basın açıklamasının görüntüleri için Sevgili Mahmut Konuk, Seyri Sokak ve #ozguruz ve KESK Genel Merkezi çekim yapmıştır.  Görüntü linkleri de aşağıdadır. 

"SAYGIDEĞER ANKARA HALKINA, BASINA VE KAMUOYUNA

Siyasal iktidar, 20 Temmuz 2016’da darbe girişimi gerekçesiyle olağan hukuku askıya almış ve birçok anayasal temel hakkın uygulanmasını engellemiştir.  374 gündür uygulanan OHAL kapsamında gelinen aşamada başta emekçiler olmak üzere tüm toplum kesimleri, OHAL’in mağduru konumunda olduğu için OHAL’in sonlandırılmasını talep etmektedir.  OHAL uygulaması sosyo-ekonomik düzeni bozmakta toplumsal olayların nedeni olmaktadır. 35 bini öğretmen, 5.400’ü doktor olan 10 bin sağlık emekçisi, 5 bini hakim ve savcı, 6 bini akademisyen olan yaklaşık 150 bin kamu emekçisi kamusal hizmet üretiminden uzaklaştırılmıştır.  Yüze yakın belediyeye, bin ticari işletmeye kayyum atanmış, binlerce sivil toplum kuruluşu kapatılmış ve yüzlerce medya/basın kurumu engellenmiştir. 
NE DARBE NE OHAL DEMOKRASİ DERHAL

Olağan hukuk yoluyla AKP iktidarının işten atamayacağı yüzbinlerce kişi karanlık hukuk kararnameleriyle (KHK) işten atılmıştır. Bu işsizlik durumu sadece kamu emekçilerine özgün olmayıp OHAL’deki  ekonomik bozulma nedeniyle 700.000 yeni işsizin ortaya çıktığını TÜİK verileri göstermektedir. Bu OHAL KHK uygulamasıyla Türkiye tarihinde  ilk defa kamu emekçisi sayısı azalış göstermiştir. Buradan uyarıyoruz. OHAL’in toplumsal maliyeti her geçen gün artmaktadır. Uğranılan haksızlıklar nedeniyle başta intiharlar olmak üzere, boşanmalar, aile içi şiddet, beyin göçü, işsizlik gibi çok temel kitlesel sorunlar devlet eliyle ortaya çıkarılmıştır ve her geçen gün derinleşmektedir.  
KHK’LER GİDECEK BİZ KALACAĞIZ.

OHAL ve KHK ihraçları karşısında tamamen demokratik yollarla hakkını arayan başta ihraç edilenler olmak üzere tüm yurttaşlara yönelen polis şiddeti yine bir OHAL hukuksuzluğudur. Anayasal bir haklar olan “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)” “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m 34)” başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini kullanan yurttaşlara karşı orantısız ve tamamen hukuka aykırı bir şekilde saldırı olmaktadır. Gündüz geçerli olan kural gece geçersiz olmaktadır yine bir ilde geçerli olan kural başka bir ilde keyfi bir şekilde geçersiz olmaktadır. Ekipten ekibi, validen valiye temel hak ve hürriyetlerin değeri ve sınırlanması değişmektedir. Hukuk devleti ilkesi güvenlik şeflerinin ve valilerin kararlarıyla ihlal edilmektedir. 
GÜN GELECEK DEVRAN DÖNECEK AKP HALKA HESAP VERECEK

Son dönemde  “tamamen demokratik ve hukuka uygun yöntemlerle uğradıkları haksızlığa karşı” direniş gösteren emekçilere yönelik genel olarak polisin tutumu yine yandaş basının yaklaşımı suçtur. Anayasa gereği “Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz ”Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu suça dahil olanlar hukuk önünde hesap verecektir. Geçen Pazar günü şiddet uygulanarak Güvenpark’ta gözaltına alınan arkadaşlarımız dün itibariyle serbest bırakılmıştır. Siyasal iktidar, toplumun vergileriyle finanse ettiği yandaş medyası ve adeta kindar duygularla hareket eden güvenlikçiler bizim haklı direnişimizi ne durdurabilir ne de sesimizi kısabilir. Bize sosyal ölümü dayatan yaklaşıma karşı dün olduğu gibi bugünde yaşamın yaşatmanın yanındayız. GÖZALTILAR TUTUKLAMALAR BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ.

Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı bir şekilde hem işten atmakta, hem KHK’lerle yargı yolunda hesap vermekten kaçmaktadır. Haklarını arayanlara karşı ise ifade edildiği gibi sabah-akşam-gece saldırmaktadır. Kurulan OHAL komisyonunun en önemli işlevi, iktidarı bir dönem daha mahkemelerin önünde hesap vermekten kurtarmak şeklindedir. Kurulan komisyon olağan hukuka uygun değildir. OHAL’in uzatılmasının bir örneğidir. Yapılan hukuksuzlukların kılıfıdır. Yaklaşık 200.000 civarında olduğu belirtilen OHAL mağduru başvurusunun, iktidarın belirlediği 7 kişi marifetiyle çözüm bulması ihtimal dahilinde değildir. Savunma hakkının ihlal edildiği bu sürecin hak ve adalete uygun yürütülmesi mümkün değildir. İşten atılan emekçilerin dosya incelemeleri bu kişiler işlerinde iken yapılmalıdır. Yıllarca kamuda hizmet sunmuş emekçilerin hakkında bir soruşturma yürütülecekse bunun kanunda yolları açıktır. Hukuk dışına daha fazla çıkarak bu sorun çözülemez. İşinden atılan emekçiler derhal işlerine döndürülmelidir suç vb. isnatlar olanlar hakkında olağan disiplin hükümleri uygulanmalıdır. OHAL komisyonu değil olağan hukuk tesis edilmelidir. 
EMEKÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ. İŞİMİZİ GERİ ALACAĞIZ.

Siyasal iktidar “OHAL fırsatçılığı” kapsamında kendisine tebaa olmayan tüm toplum kesimlerini hedefine koymuş ve sonu olmayan bir şekilde ülkeyi sosyo-ekonomik felaketlere sürüklemektedir. Tamamen demokratik yollarla haklarını arayan kamu emekçilerini yandaş kalemşörlerince “suçlu-terörist” gibi göstermektedir. OHAL Kapsamında halkçı ve toplumcu medyanın tüm iletişim yollarını kısıtlayan siyasal iktidar, tarihleri “FETÖ” vb. yaklaşımlarla mücadele ile geçen başta Evrensel, Cumhuriyet, Sendika.org gibi gazetelere/sitelere yönelik baskıları günden güne arttırmaktadır. Türkiye dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerinde başını çekmektedir. Tutuksuz yargılanabilecek onlarca muhalif gazeteci tamamen olağan hukuka aykırı şekilde cezalandırılmaktadır. Buradan Ahmet Şık’ı selamlıyor savunması savunmamızdır diyoruz.
GAZETECİ AHMET ŞIK YALNIZ DEĞİLDİR.

Bitirirken; Siyasal iktidar ve uzantılarını hukuk içine dönmeye, OHAL’i ve Polis şiddetini sonlandırmaya, başta ihraçlar olmak üzere suç uydurarak toplumu kriminalize etmemeye ÇAĞIRIYORUZ. OHAL nedeniyle günden güne derinleşen ekonomik-siyasi krizin faturasını bu halk değil siyasi sorumluları ödeyecektir. Hukuku erteleyerek bir yere varamazsınız, KURTULAMAZSINIZ. Biz KESK’li emekçiler ne dün ne bugün ne de yarın sizin OHAL ve darbe hukukunuzla değil fiili, meşru ve evrensel emek mücadelesiyle yol aldık, mücadele ettik. Etmeye devam edeceğiz.

KAMUYOYUNA VE BASINA SAYGI İLE DUYURULUR.

KESK ANKARA ŞUBELER PLATFORMU"




Emeği geçen Basın Emekçilerine ve Katılımcılara teşekkür eder Gelecek Hafta Cumartesi günü saat 14'te Sakarya Caddesinde Buluşmak dileğiyle. 




28 Temmuz 2017 Cuma

OHAL SAĞLIĞA ZARARLIDIR: 5.400 DOKTOR İHRAÇ EDİLDİ*

TIP İHRAÇLARI İNCELENDİĞİNDE OHAL VE KHK'LERİN 80 MİLYONUN SAĞLIĞINA ZARARLI OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR. 

14 Temmuz 2017 tarihinde akşam saatlerinde yayımlanan 692 Sayılı OHAL KHK’si de önceki 11 KHK gibi darbeyle mücadele adı altında insanları işten attı. İhraç KHK’lerinin hiçbirisi meclisin onayına sunulmuş değil. Milli irade diye yeri göğü inleten zevat bu OHAL-KHK’lerini neden meclisin onayından geçirmez? Neden KHK’lere karşı mahkemelerde hak arama yolunu kapatır? Neden kanundan kaçar?  Bir yılda sadece KHK’ler ile ortalama hergün en az 300 kişi işsiz bırakılmıştır. Hiçbiri meclisin onayına sunulmamış, “olağan hukuka aykırı” 11 KHK ile bir yıl içerisinde 106.771 kamu emekçisini ihraç edildi. HSK vb. kurul/kayyum ihraçları bu sayıya dahil değildir. Darbe girişi’nin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen kaç bin kamu emekçisinin işten atılma riski ile karşı karşıya olduğu bilinmemektedir. Kamuda iş güvencesini kaldırmayı hedefleyen AKP iktidarı OHAL’de bu imkanı sonuna kadar kullanmak istemektedir.


KHK Yayım Tarihi
KHK Numarası
Toplam İhraç Edilen Sayısı
Darbeden Kaç Gün Sonra İhraç Oldu?
1
27.7.2016
668
1.684
12
2
31.7.2016
669
1.389
16
3
17.8.2016
670
2.692
33
4
1.9.2016
672
50.684
48
5
29.10.2016
675
10.129
106
6
22.11.2016
677
15.647
130
7
6.1.2017
679
8.393
175
8
23.1.2017
683
367
192
9
7.2.2017
686
4.464
207
10
29.4.2017
689
3.974
288
11
14.7.2017
692
7.348
364
SADECE KHK İHRAÇ Toplamı
106.771



“Darbe girişi’nin” ve OHAL başlangıcının üzerinden bir yıl geçti. Askeri darbe girişiminin askeri olmayan sonuçları her ne kadar aksi iddia edilse de 80 milyonu etkileyen boyutlara ulaşmıştır. Sağlık ihraçları 1) tıp eğitimini 2) sunulan sağlık hizmetlerinin niteliğini 3) sağlıkta reel ücret düzeyini 4) kapatılan hastaneler ve kapatılan tıp fakülteleri boyutuyla halk sağlığına doğrudan zarar veren bir uygulama olmuştur. İhraçlar dışında açığa alınan ve kamusal bir hizmet olan sağlığın sunumunu engelleyen OHAL uygulamasının, kaç sağlık personelini hizmetten alıkoyduğu tespit edilebilmiş değildir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın da bir açıklaması yoktur.

Sağlık Bakanlığı’ndan sadece KHK’lerle ihraç edilen kişi sayısı 15 Temmuz arife gecesindekiler dahil edilince 7.421 kişi olmuştur. Bu sayıya kapatılan 5 tıp fakültesinin sayıları dahil değildir. Ayrıca kapatılmayıp ihraç veren üniversitelerden de doktor ihraçların olduğu sır değildir. Toplamda kaç sağlık emekçisinin ihraç edildiği tam olarak tespit edilemese de 10 bin kişinin üzerinde olduğu bilinmektedir. Ankara Tabip Odası’ndan verilen bilgiye göre, 14 Temmuz 2017’de ihraç edilenler hariç, sadece ihraç edilen  “doktor” sayısı 5.400 kişinin üzerindedir. Tıp eğitiminin zorluğu ve tıpçı yetiştirmenin güçlükleri ile 5.400 kişinin “olağan hukuka aykırı” şekilde ihraç edilmesi birlikte düşünülünce ortaya korkunç bir tablo çıkmaktadır. Aşağıdaki tabloda farklı KHK’lerle ihraç edilen ve nitelikleri tespit edilen 2.985 doktorun unvanlarına göre dağılımı gösterilmiştir[1]. Kapatılan 5 tıp fakültesi ve diğer hastanelerin doktorları bu tabloda gösterilememiştir. Çünkü kaç bin kişi oldukları ve diğer özellikleri tam olarak bilinmemektedir.

KHK İle Belirtilen Unvanı
Sayısı
Oranı
Tabip
870
29%
Uzman
723
24%
Yardımcı Doçent
416
14%
Doçent
320
11%
Profesör
313
10%
Araştırma Görevlisi
197
7%
Asistan/Başasistan
92
3%
Adli Tıp Uzmanı
30
1%
Öğretim Görevlisi
24
1%
Genel Toplam
2.985
100,00%

En az 5.400 Doktor ihraç edilmiştir. Türkiye’de tüm tıp fakültelerinden yıllık mezun sayısının 10 bin civarında olduğu, Türkiye’ye diğer ülkelerden tıp doktoru istihdamının giderek yoğunlaştığı ve zaten binlerce açığı bulunan mesleğin zorlukları göz önünde bulundurulduğunda tıp ihraçlarının vahameti ortaya çıkmaktadır.  Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) verilerine göre de “sadece” KHK’ler ile ihraç edilen sağlık emekçisi sayısı 10 bini aşmıştır. OHAL kapsamında 35 hastane de kapatan AKP iktidarı buralarda istihdam edilen binlerce sağlık emekçisinin sağlık hizmeti sunumu kısıtlamıştır. Önemli bir kısmı uzun süreli işsiz kalırken iş bulabilenler de işyerlerinde psikolojik bir baskı altında kalmıştır. Ayrıca sağlık sektöründe cari ücretlerin altında çalışmak zorunda bırakılan sağlık emekçileri özel sektör için yedek işsizler grubu olarak bekletilmektedir. Kamudaki ihraçların genelinin iş bulamadığı OHAL işsizliği durumunun, sağlık emekçileri için daha düşük oranda olduğu ifade edilebilir ancak olağan koşullarda alınacak ücretin çok altında istihdam imkânlarına erişebildikleri görülmektedir.


Kamuda iş güvencesinin KHK’ler ile kaldırıldığı OHAL koşullarında, sağlık hizmetlerinin sunumu ağır darbeler almıştır. İhraçlar nedeniyle kapatılan hastane ve fakülteler dışında birçok anabilim dalında yeterli sayıda nitelikli personel kalmamıştır. İhraçlar nedeniyle hekim başına düşen hasta sayısı artarken ortalama muayene süresi de kısalmıştır. Özellikle kamu ve üniversite hastanelerinde sağlık hizmetlerinin sunumunda ciddi sorunlar yaşanırken sağlık emekçilerinin sorunları ve uğradıkları saldırılar artmıştır. İzmir’de açığa alındığı için intihar eden Dr. Orhan Çetin örneğindeki gibi ihraçlarda ve açığa alınanlarda geri dönülemez sosyal sonuçları olan sağlık ihraçlarının, Türkiye’de sağlık alanında geri dönülemez hasarlar ortaya çıkardığı görülmelidir. Binlerle ifade edilen deneyimli doktorların tıp eğitiminden uzaklaştırılması Türkiye’de sağlık alanının geriletilmesi, piyasalaştırılması ve niteliksizleşmesi ile sonuçlanacaktır. Bu yönüyle OHAL-KHK ihraçları sadece yüzbinlerle ifade edilen ihraç yurttaşların veya milyonlara varan ailelerinin değil bütün toplumun sağlığına zarar vermektedir. 


* Bu yazı Bianet'te 18.07.2017 tarihinde Tıp İhraçları: OHAL 80 Milyonun Sağlığına Zararlıdır başlığıyla yayınlanmıştır. 

[1] Binlerce sayfa içerisinden derlenen bu veriler için emek veren Sayın Muammer Canik’e ve Vedat Bulut’a TEŞEKKÜRLER. 

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...