19 yıl önce üniversite okumak
için gittiğim Ankara’dan 19 gün önce ayrıldım. Yakinen tanıyanlar bilirler 750
gün önce, “6 Ocak 2017’de” 679 sayılı OHAL KHK’siyle, İŞKUR’daki işimden
herhangi bir gerekçe sunulmadan haksız bir şekilde işten atıldım. O gün bugündür de herhangi bir
açıklama yapılmadı. Gerekçe sunulmadı. Mahkemeye gitmem de yasaklandı. OHAL
zımbırtısının sonucunu beklerken yıllar geçti.
Velhasıl üniversite okuduğum,
işe girdiğim, onlarca güzel insanın çoğuyla vedalaşmadan yıllar geçirdiğim
Ankara’dan ayrıldım. Ayrıldığım günden bu yana Ankara’daki hatıralarla ilgili
ilginç rüyalar görüyorum. Rüyamda bazen Gazi Üniversitesinde bazen Cebeci
kampüsünde bazen de İŞKUR işlerinde kendimi yakalıyorum. Geçen gün yine kanepede
uyuklarken kabusla karışık bir rüya gördüm.
Rüya 2000 yılında başlıyordu.
Ders kaydı sırasında Memur’un belgelerimi incelerken “5 gündür kayıt yapan tek
Van’lı sensin” değerlendirmesi karşısında, geriye dönüp “kuyrukta Van’lı kimse
var mı” diye bakıyorum. Bir de ne göreyim, 31 Mart seçimlerinde AKP’den aday olan
M.S. de kuyrukta. Memura dönüp yanıt veriyorum. “Tek Van’lı ben değilim” “Arkadan
gelen Van’lılar da var.” diyorum. Memur biraz da sırıtarak “Van’lı olduğuna
emin misin” diyor. Ben de inat ediyorum. “Bekleyelim kendisi gelsin belgelerini
versin” diyorum. Memur “Ama o senden 7 yıl sonra gelecek” diyor. Rüyada
olduğumu anlar gibi oluyorum.
Memura dönüp baktığımda bu sefer Cebeci’de giriş
katında bir eve doğru yürürken buluyorum kendimi. Arkamda yürüyen kişi ise yine
M.S. “Sanki hiç tanışmamışız gibi” yanıma yaklaşıyor ve “Merhaba abi” diyor.
Ben de “Merhaba kardeşim” diyorum. “Hayırlı olsun” diyorum. “Sağ ol ama çok
sorun yaşıyoruz” diyor. “Yaşıyoruz derken, Siz kimsiniz?” diyorum. “Biz’ler çok
doğuluyuz” diyor. “Nasıl yani? Şarkiyatçılık tartışmasında tarafım belli”
derken rüyamda uyanıyorum.
Yine Cebeci’deyim. Ev 1+0, yani salonsuz bir ev, ama
misafirler var her karede. Duvarları gazete yazıları kaplamış. Dönem “Taraf
Gazetesi” dönemi… “liberal olmayanı dövüyorlar memlekette”. AKP dahil herkes
liberal. Ankara’da Gazi Üniversitesi hariç her yer liberal fokurduyor. Yataktan
doğrulurken “başımıza ne gelirse bu liberallerden gelecek” diye düşünüyorum.
Mutfağa doğru yürüyorum. Boğazım kurumuş. Oda da kaç misafir var bilmiyorum.
Basmadan geçmeyi başardım. Mutfağa doğru gidiyorum ve bi bakıyorum mutfakta
M.S. “Merhaba” “Sen de mi rüya gördün” diyorum. “Abi hiç sorma, sınıfta Biz’den
bir arkadaşı aldılar” dedi. “Siz kimsiniz ki?” diyorum. “Biz çok doğuluyuz”
diyor.
Nasıl olduğunu kavrayamadan
yeniden kendimi bu sefer Gevaş’ta karla karışık bir günde çizmesiz ve çarşıda
yürürken yakalıyorum. Çoraplar sadece ıslak değil aynı zamanda çamura batmış.
Sol’umda duran kişi “Ayakkabıdan değil kardeşim” “yanlış yol’dan girilmiş bu ilçenin kaydı”, “16 yıldır bitirilemedi”
diyor. Ne dediğini anlamaya çalışırken Sağ’ımda duran levhadaki ilan dikkatimi çekiyor. İlanda “artık tanımadığım
birinin resmi var ama ben sesini de hatırlamıyorum bu resmin. Çok kilo
almasından mı, yoksa anlayamadığım bir dilden konuşmasından mı” bilemedim. Son cümlesi "Hayır, o biz'de ben yoktum zaten diyor". Ne yapmaya çalıştığını gerçekten çözemiyorum levhanın.
Bir türlü rüyadan çıkamamanın
verdiği huzursuzlukla uyanayım derken daha da kötü bir ana gidiyorum. Sene 2004, AKP yeni kurulmuş, AB ilerleme reformları gırla, Türkiye aday ülke oldu diye 40
gün 40 gece “Kopenhag kriterleri” kutlanmış... Biz’de mezun olmuşuz. Memnun
olmuşuz, hatta abartıp KPSS ile memur olmuşuz. Bir masanın etrafındayız. Masanın etrafında anadili Kürtçe
olmayan 3 kişi ve anadili Kürtçe olan 3 kişi varız. Anadili Kürtçe olmayan 3
kişi “tek bir ağızdan” “Kürtçe diye bir dil yoktur, Kürtçe denilen yansımalar Farsça’nın
uzantılarıdır” tartışması yürütüyor kendi içinde. Anadili Kürtçe olan 3 kişiden sadece 1’i
açıkça “Ben varsam Kürtçe de vardır” diyor. 1’i sıkılarak “Ama benim annem
başka bir dil bilmiyor ki” diyor. Diğeri ise susuyor. Hangi taraf baskın
çıkarsa “o tarafa katılıyor” susan. Rüya değil bir tür eziyete dönen uyku son bir
soruyla son buluyor. Kürtçe’nin varlığını varlığıyla ortaya koyan kişi, anadili Kürtçe
olmayanlara şunları soruyor. 1) Siz Kürtçe bilmiyorsunuz 2) Aynı zamanda Farsça da
bilmiyorsunuz. 3) O zaman bilmediğiniz 2 dilin aynı olduğunu hangi ahlaka
dayanarak iddia edebiliyorsunuz? "3 kişinin ağzı birleşip" susan kişinin nefesinde yüzüme üfürülüyor.
Bu soru karşısında “anadili
Kürtçe olup susan kişinin dili” çözülüyor. “Çünkü Biz Çok Doğuluyuz” diyor. “İş,
Asfalt, Özgürlük” diyor. “Artos erek kardeştir, ayırım yapan kalleştir” diyor. “Valla
listeleri gördüm ama ben hazırlamadım” diyor. “16 yıl ne ki? Biz sanayi 4
sıfırla başlayacağız” diyor. “Gökte 3 hilal, bıze de her şey helal” diyor. Ses
nereden geliyor diye bakmaya çalışıyorum. “Beynim, boynumu rahat bırakmıyor.”
Rüya’dan uyanıyorum. Pencere’den yağan karın durduğunu görüyor ve baharı düşünüp rahatlıyorum.