Ocak ayı sonu itibariyle 195 gündür Türkiye genelinde bir OHAL uygulaması devam etmektedir. "Ohalin olağan sonuçları" birçok yönüyle hayatımızı kısıtlarken genel ekonomik durumda da hayra alamet olmayan gelişmelere gidişat hızlanmış durumdadır. Tartışmalar "Anayasa" değişikliğine odaklanmış, emek kesimi reel bir kayıp dönemi yaşamakta ve genel kamuoyu bu konuya gereken özeni göstermemektedir. Daha çok kurdaki dalgalanmalar üzerinde yapılan tartışmanın emek kesimini nasıl etkilediği, dikkat çekilmesi gereken noktadır. OHAL KHK'leri kapsamında Ohal'le ve "Darbecilerle mücadele ile ilgisi olmayan" ama emeğe dair ciddi ve kalıcı sorunlara yol çan birçok uygulama çıkarılmıştır.
TÜİK'in açıkladığı Ekim verilerine göre işsizlik oranı 2009 yılından sonraki en yüksek orana, % 11,8'e çıktı. Geçen yılın aynı dönemine göre 500 bin kişi artan işsiz sayısı ise net bir şekilde artan işgücüne yetecek kadar istihdam alanının oluşturulamadığının göstergesidir. % 11,8'lik işsizlik oranı ve 3.647.000 kişilik işsiz sayısı Türkiye'de emek için zor günlerin derinleşeceğini göstermektedir. Bunun anlamı özetle: "İşsizler daha uzun süreli iş arayacak ve iş bulmak için daha nitelikli olmaya çalışırken daha düşük ücretleri kabul edecek." Gençlerde ve kadınlarda işsizlik oranı % 21'e yükselmiştir. İş aramaktan bıkıp ve çalışmaya hazır olmasına rağmen işgücünden ayrılan nüfus 2.227.000 kişiye ulaşmıştır. Ne işte ne de eğitimde olmayan gençlerin sayısı 2.889.000 kişiye ulaşmıştır ki bunların 427 bini yüksek öğrenim mezunudur. Bu vahim tablonun sonucu olarak İşgücüne Katılma Oranı % 52 istihdam oranı ise % 46'dır. 80 milyonluk bir ülkede toplam istihdam sadece 27 milyon 267 bin kişidir. Yani 1 kişi çalışıp 3 kişiye bakmaktadır çünkü 28 milyon 77 bin kişi işgücü dışındadır.
Çalışanlar açısından da işini kaybetme riskinin yükseldiği bir dönemin içerisindeyiz. Ohal döneminde gerek kamu sektöründe temel hukuki teamüllere aykırı bir şekilde patır patır çıkarılan KHK'ler, gerekse özel sektör için 1980'den beri çıkarılamayan ama Ekim ayında Ohal sessizliğinden yararlanılarak çıkarılan "kiralık işçilik" uygulaması, Türkiye'yi emek kesimi için güvencesiz, kayıtdışı ve haksız uygulamaların olduğu bir yere dönüştürmüştür. Her 100 çalışandan 33'ünün sigortasız çalıştığı Türkiye'de çalışanların % 11'i ücretsiz aile işçiliği yapmaktadır. Kendi hesabına çalışanlar % 17 iken ücretli veya yevmiyelilerin oranı % 68'dir.
Kaynak:TUİK Ekim Dönemi
"Tarımsal Çözülmenin" devam ettiği Türkiye'de her yüz çalışanın 19'u hala tarım sektöründe iken yine diğer 19'u sanayi sektöründe çalışmaktadır. İnşaatın istihdam içindeki payı % 8 iken hizmetlerin payı % 54'tür. Ücretsiz çalışanlar biryana bırakıldığında Ohal döneminde sabit ücretle çalışan herkes TL'deki değersizleşme nedeniyle yoksullaşmıştır. Gerek asgari ücrette yıllık enflasyon oranının altındaki artış gerekse kamu çalışanlarına yapılan enflasyon tutarındaki zam, alınamadan erimiştir. OHAL dönemine 3 bandında başlayan kur 28 Ocak itibariyle bir kere 4,01 sınırını zorlamış an itibariyle 3,90 bandındadır. Kurdaki yukarı yönlü oynaklık kısa dönemde enflasyon faiz oranlarının yukarıya yükselmesi, yoksulların daha yoksul olması ve gelir dağılımında adaletsizliğin derinleşmesi ile sonuçlanır.
OHAL'in emeğe dair bir sonucu da kısıtlanan sendikal faaliyetler ve yasaklanan grevler şeklinde olmuştur. Birçok sendikal faaliyet ve eylemlilik OHAL ve güvenlik gerekçesiyle ya yasaklanmış ya da gerçekleştirilememiştir. Yine en son Birleşik Metal İş'in aldığı grev kararının ertelenmesi OHAL dönemlerinin neredeyse rutin uygulaması olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder