Oha-l uzadıkça
dolar yükselecek. Ekonomi daha da çökecek. Nokta.
TL cinsinden parası olan halktan insanlar, şimdilik döviz yerine dayanıklı gıda
ve tüketim malzemeleri alsalar daha karlı olacaklar diyelim. Tefe-randumda
evete kilitlenmiş bir erteleme ekonomisinin, halteri havada tutan halterci gibi
beklediğini söyleyebiliriz. Hakemin işareti referandum tarihinden önce değil. Ama bir halterci olarak ekonomi, referanduma varmadan bir yerlerinden
yırtılma da yaşayabilir. Haltercinin döviz, faiz, işsizlik ve enflasyon yerlerinden yırtılma işaretleri çok bariz. Her halükarda bu işaret verildiğinde halter düşecek, kontrollü düşmesi başhakemin insafına terk edilecekse, ekonominin beli, herkes canlı yayında izlerken kırılacak gibi. İktisadın jöleye ve cilaya gelmez kuralları var işte… çok iddialı gelebilir ama tekrar
edelim: “dolar/euro alacağınıza sağlıklı koşullarda koruyabilmek şartıyla tüketim
tarihi 1-2 yılı aşan gıda stoğu daha karlı olucaktır”
Hayat tesadüfleri sever ama iktisat öyle değil, sanki tesadüfler yokmuş gibi davranır. Değişkenlerin birini sabit tutar, diğerlerinin etkilerini varsayar ya da tersi... Reelde ise "hayat ve iktisat" ne tam mutatis mutandis ne de tam ceteris paribus'tur. Bazı değişkenler ne sabit, ne ölçülebilir ne de öyle varsayılabilir. Bu yönüyle OHA-L uygulamasının bir ekonomik değişken olarak varsayılması ve sonuçlarının, etkilerinin ne yönde olduğunun ölçülmesi neredeyse mümkün değildir? Ülkenin "var olan" pozitif ve normatif iktisatçıları birbiriyle bu konuyu tartışamamak üzerine tartışmakta anlaşmışlar gibi. Peki başlıktaki gözlemin yani "oha-l uzadıkça dolar yükselir'in" iktisadi bir kanun olabileceğini söyleyebilir miyiz? İktisatçıların cevabı: Diğer değişkenlere de bakmak lazım! şeklinde olur... Realite diğer değişkenlerin değerlendirilmesini beklemez.
Referandumla başbakanlığının bitirilmesi teklif edilen Başbakan Binali Yıldırım, OHAL'in 4 kere, 1 yıla varana kadar uzatılacağının müjdesini bugün verdi... 4. Keredir uzatılan olağan OHAL uygulaması referandumdan sonra da devam edebilir. Bu olağan OHAL'de Dolar kurunun dengesizleşmesinin sonuçları alt ve orta sınıfları daha olumsuz etkilemektedir. Ama büyük sermaye kesimleri hariç bu dengesizliğin zararları tüm toplum kesimlerinedir.
2005 yılı başında 1,33 olan döviz kuru ilk defa 28 Ağustos 2013 tarihinde 2 TL bandının, 8 Eylül 2015 Tarihinde 3 TL Bandının üzerine çıkmıştır. Son 10 yılda % 245 kat artan doların, 2. OHAL Döneminden sonra ne kadar arttığı açıktır. 30 Ocak tarihi itibariyle Dolar 4 bandını aşmış, an itibariyle 3,75 seviyelerine gerilemiştir. Doların yükselmesinin doğrudan bazı etkileri aşağıdaki gibi belirtilebilir.
- Kısa vadede üretimi ithalata bağlı tüm ürünlerde hızlı genel fiyat artışı, yani enflasyon oranının yükselmesi. Yüksek enflasyonun en temel sonuçlarından biri gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Bunun da başka olumsuz sosyolojik sonuçları olur.
- Kişi başına düşen gelirin azalışı ve reel satın alma gücünün düşüşü dolar bazlı yükselişin bir başka sonucudur.
- Kurun yükselişi TL’nin değersizleşmesi anlamına gelmekte olup bu durum ticaret dengelerini olumsuz etkileyecektir.
- Döviz kuru ile borçlanmış işletmelerin iflası orta ve uzun vadede döviz kurunun hızlı yükselişinin olumsuz sonuçlarındandır. Üretimi döviz kuruna endeksli işletmelerin maliyetlerinde artış yaşanacaktır.
- Döviz kuru artışı "Net Dış Borç stokunun ve bunun GSYİH’e oranının artması" anlamına gelmekte olup dolar yükseldikçe borcun artması demektir.
Son bir ayda döviz kuru başladığı yere geri dönmüştür. Temenni ve talimatlarla yönetilmeye çalışılan ekonomi özellikle iç üretimin daralması, işsizliğin ve enflasyonun yükselmesi gibi temel kriz işaretlerini uzunca bir süredir vermektedir. Aşağıdaki grafikte son bir ayda Doların seyri sunulmuştur.
İkinci dönem OHAL'inde artan kurun maliyet etkisi 2017 yılının ilk iki ayında enflasyonunun 10,13 TÜFE ve 15,36 şeklinde gerçekleşmesi ile sonuçlandı. Enflasyonun yükselmesinin ilk sonuçlarından biri de faiz oranlarının yükselmesi olacaktır. Söylem düzeyinde ideolojik nedenlerle ve yatırımların yapılması amacıyla "faiz karşıtlığı yapanların" uyguladıkları ekonomi politikaları, OHAL'le birleşince faizlerin yükseltilmesi zaruri olmuştur.
OHAL, sırasıyla döviz kurunu, döviz kuru maliyetleri ve maliyetler enflasyonu arttırmıştır. Enflasyonun yoksullaştırma fonksiyonun işlemesi, faizin artması şeklinde de olacaktır. Kısır döngü şudur ki: Faizler arttırılmadıkça döviz kurunun artışı durdurulamaz. Buradan OHAL uzatma kararı alanların bilerek faizi arttıracaklarını ifade edebiliriz.
Bu arada haltercinin canı çıksa da halterin havada tutulması zorunlu hale geldi. Görünmeyen "net hata noksan helikopterinin" "görünmeyen ipleriyle" asılı halter, o kadar yükseldi ki, halterci "teslim ol" çağrısına uygun kolları yukarıda ve hatta ayakları yerden kesilmek üzere. Cereyanda kalmış heyecanlı izleyiciler için referandumdan önce yarıştaymış gibi titreme numaraları çekmek zorunda... Sonuç ne olursa olsun 17 Nisan sabahı, efsanevi halterci olan ekonomi; hem halterin, hem helikopterin hem de başhakemin altında kalacak... Üstteki bu üçünün, en üstünde kimin/neyin olacağına yüce halkımızın milli iradesinin tecellisi karar verecek... Faturası kendisine kesildiği ve kesileceği için herkesin bu karara saygı göstermesi gereklidir. Sonuç ne olursa olsun ayakta alkışlayacağım. Ancak ben başkan olsam halterin icrasını kalıcı bir şekilde askıya alırdım. Böyle spor olur iddiasında olan arkadaşlara da, o zaman böyle iktisadi yazı olur deriz.
Konuyla alakası yok ama tarih bizi Koç burcundan Boğa burcuna doğru götürürken daha çok borçlandırarak götürecek, bu kesin iktisadi bilgi. Nisanın referandum döneminden sonraki haftada Hitler'in doğum gününü kutlamak isteyen neo-naziler türedi bir de... Yani küresel çapta da çapsızlık had safhada. Dolar konusunda Trump'ın sadece bize Trump olmadığına değinerek ceteris paribus budur diyorum. Ama TBMM'nin Burcu Boğa (23 Nisan). Tehlikenin farkında mısınız? bilmiyorum ama referandumla Koç burcuna çekilmeye çalışılıyor Yeni Meclis (16 Nisan), Yükselinin ne olduğuna siz karar veriniz! Referanduma 38 gün kalmışken burçlarda 1 gün bile önemli. Hitler 20 Nisan'da kalarak koçlaşırken Lenin 22 Nisanda Boğalaşmıştır...
Borçlar bizim kabul ettik, Burçları da bir kenara bırakıp da herkesin bir fikrinin mutlaka olduğu şu kolay soruyu sorarak bitirelim. "Siyaset mi ekonomiyi belirler, ekonomi mi siyaseti...?" Tez zamanda görecez... Hatta bunun tezi yazılır, ihraç edilmiş bir akademisyence... Sayıları 20 Bini geçmiş diyorlar... Yanlış hesap burada da devam ediyor... Bu pasaportu kısıtlanan sayısı ve bunları gerçek anlamda ihraç etmiş değiliz. Pasaportu kısıtlanmadığı için ülkede kalmak zorunda olmayıp bu cennet vatanı beyin göçü teşvik procesi kapsamında terkederek self-ihraç yapan akademisyen sayısını hiç öğrenemeyeceğiz... Çünkü göçemeyip sabah kahvaltısında dut yediği için susma hakkını kullananları hiçbir iktisadi modelleme ve muska belirleyemez. Yetmez ama #hayır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder