1 Mayıs 2017 Pazartesi

Bir Referandum İllüzyonu:Milli İstihdam Seferberliği (MİS)

Bir Referandum İllüzyonu:Milli İstihdam Seferberliği (*)
Milli İstihdam Seferberliği, 3 milyon 872 bin işsize, iş aramaktan bıkan milyonlara, ataması yapılmayan 750 bin üniversiteliye, ihraç edilen 110 bin 971 kamu emekçisine, 720 bin taşeron işçisine, Zorunlu BES’e tabi 4 milyon çalışana, 2 Milyon esnafa yeni hiçbir şey söylememektedir. İşsizlik sigortasından işverene ödenen yeni bir teşvikten ibaret olan MİS’e,  bu milyonlar aileleri ile birlikte referandumda ne diyecek?
Çok tekrarlanmış olabilir ama “cumhuriyet tarihinin” en yüksek işsiz sayısına ulaşan iktidar, AKP’nin tek başına iktidarı oldu. Aralık döneminde TÜİK tarafından açıklanan 3 milyon 872 bin işsiz sayısı veya 2016 yılı ortalaması için açıklanan 3 milyon 330 bin işsiz sayısı, cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiştir.
AKP birçok zaman yaptığı gibi işsizliği azaltacağını, bunun için bir sihirli formül bulduğunu, 2 milyon kişilik istihdam hedeflediğini yine deklere etti. Milli İstihdam Seferberliği (MİS), mis gibi mi, mış gibi mi, zaman gösterecek. Referanduma on günden az zaman kalmışken işsizlik üreten bir iktidarın 2 milyon istihdam hedefi gerçekten gerçekleşebilir mi? Yoksa “hayır” oylarının önemli bir kesimini oluşturan “ataması yapılmayanlara”, “işsizlere”, “ihraçlara” bir mavi boncuk mu? Toplumun geneline yönelik bir illüzyonist deneme mi?

“Tek kafasına göre” iktidarın uygulamaları emekçi lehine olmaz

Emeğin sorunları ile ilgilenenler bilir, AKP her sene müjdeli bir haber verir emekçilere ama izleyen zamanlarda emekçilerin reel kayıpları derinleşerek devam eder. Sadece 2010 yılı sonrasındaki temel kayıpları sıralarsak;
  • İşçiler, kamu emekçileri reel zam almamıştır[1]. Net bir şekilde enflasyona ezdirilmiştir. 2017 yılı günlük asgari ücret artışı bir doların altında kalmıştır. Ankara ve İstanbul’daki sadece ulaşım zammı asgari ücret artışından daha fazla olmuştur.
  • İşsizlik oranları düzenli bir şekilde artmış, gençler-kadınlar için ve genel olarak tarihi rekorlar aşılmıştır[2].
  • Yasadışı olan “kiralık işçilik” uygulaması legalleştirilmiştir. İşsizliğin bir artış nedeni de bu uygulamadır. MİS veya Ulusal İstihdam Stratejisi, kadrolu, güvenceli ve örgütlü istihdamın yerine bu yönde bir istihdamı teşvik etmektedir.
  • Taşeron çalıştırma yaygınlaşmıştır. Kamu sektöründe bile her dört çalışandan biri taşeron işçisi konumuna düşürülmüştür. Ek olarak 2015 seçimlerinden bu yana 550 gündür kadro verme sözü yerine getirilmemiştir.
  • İşçilerden toplanan İşsizlik Sigortası Fonu’nun, amaç dışı kullanımı yaygınlaşmıştır. MİS’in de kaynağı işçilerden kesilen bu fondur. Neredeyse tüm işçilerden kesilen fon, “seçilmiş” bazı işverene teşvik olarak verilecektir.
  • Toplum Yararına (Çalışma) Programları (TYP) adı altında bazı illerde, kamu çalışanı sayısından daha fazla TYP-İŞKUR çalışanı; (1) geçici bir şekilde, (2) mesleki bir kazanım ve üretim olmadan, (3) işsizlik sigortasından fonu kullanılarak (4) eğreti bir şekilde (5) kamuda istihdam edilmektedir. Bu kapsamda 2017 yılında işsizlik sigortasından kaç milyar TL kullanılacağı (en az 2 milyar TL) kamuoyuna deklere edilmemiştir.
  • Kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik girişimler denenmiştir, devam etmektedir. Hükümet programında bu amaçla bir eylem konulmuştur. Referandumda “evet” çıkması durumunda kıdem tazminatı kaldırılacaktır.
  • Kamu çalışanlarının kadro güvencesinin kaldırılmasına yönelik girişimler denenmiştir, devam etmektedir. Hükümet programında bu amaçla bir eylem konulmuştur. Referandumda “evet” çıkması durumunda kadro güvencesi kaldırılacaktır.
  • 110 bin 971 kamu emekçisi KHK’ler ile hukuka aykırı bir şekilde işten atılmıştır. 8 ay geçmesine rağmen hak arama kanalı olarak bir mahkeme gösterilememiştir. Bir ay içinde kurulacak denilen hukuksuz OHAL Komisyonu dahi üç aydır kurulmamıştır.
  • 1 Nisan 2017 itibariyle Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (Z-BES) kapsamında kamu çalışanlarının maaşlarından kesintiler yapılmaya başlanmıştır. İşçiler için uygulama ocak ayında başlatılmıştı. Emekçinin kazancını sermaye şirketlerine aktarma sistemi olarak Z-BES uygulamasıyla zaten reel olarak artmayan ücretlerin cari olarak da azalması gerçekleşecektir[3].

MİS ilk defa mı uygulanıyor, yeni bir şey söylüyor mu?

MİS ilk defa uygulanmamaktadır. Temel mantık olan “işverene teşvik, işsize mesleki eğitim” mantığı olup 15 yıllık en temel politikadır. İşverenin teşvikinin verildiği yer ise işsizlik sigortasıdır. İşsizlik sigortası fonundan işsizlere ödenen miktar ile diğer alanlara ödenen miktar arasındaki makas günden güne açılmaktadır. 2002-2016 yılları boyunca fona başvuran işsizlerin yüzde 35’ine ödeme yapılmamıştır. Bu süreçte işsizlik ödeneği kapsamında ödenen toplam miktar sadece 2016 yılında harcanan fon kadardır[4].
Ayrıca AKP döneminde emek meseleleri, “proje”lerin nesnesi haline getirilmiştir. Örneğin kayıtdışılık sorunu mu var. Hemen projesi yapılır. Çocuk işçiliği sorunu mu var, projesi hazır. Örneğin “Kadın istihdamı üzerine yapılan proje sayısını derlemek için bir proje” önerilse ciddi bir eylem planı, bürokratlar için il ziyaret takvimi, proje döngüsü döngeli, çalıştaylar, sosyal diyaloglar…
MİS’in ilk uygulama örneklerinden birisi de 2010 yılında uygulanmış, “Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Beceri 10 Projesi”dir. Bir milyon istihdam hedefi, beş milyon mesleki eğitim gibi “kanatlı-uçan” projeler geldi geçti! Projenin uygulama maliyetleri ile bile çok ciddi bir istihdam yaratılabilecekken nihayetinde projenin sonuçları suya yazıldı. Havalar ısınınca su buhar oldu. Onlarca AB projesi, milyon dolarlık uygulamalardan kaç kişinin istihdam edildiği hiçbir zaman tam olarak kamuoyuna açıklanmamıştır. Çünkü kalıcı istihdam geçici projelerle sağlanamaz.
2011-12 yıllarında “Her İşsize Bir Danışman Projesi” uygulanmaya başlandı. Bütün seçim konuşmalarında, bütçe konuşmalarında bu vurguya sonuna kadar değinildi. İşsizlik sorununun; danışmalık hizmetlerinin eksik verilmesinden kaynaklı olduğu, aslında piyasada çok iş olduğu, kişilerin vasıflarına göre işlere yönlendirilmediği gibi geleneksel emek piyasası “uydurmaları” ana akım medyada her şafak vakti tekrar ettirildi ve hâlâ tekrar ettirilmektedir.
Bu süreçte sözleşmeli olarak işe alınan 4 bin 817 “İş ve Meslek Danışmanı” (İMD); “İŞKUR çalışanı” bir “kariyer” yönlendirme kurumu olması gereken İŞKUR tarafından mağdur edildi. Kadroya geçirilirken maaşları düşürüldü. İŞKUR, OHAL ihraçları kapsamında 310 çalışanını işsiz bırakırken, 168 İMD’yi de hukuka aykırı bir şekilde işten attı. İMD’lerin öyküsü ayrıca yazılmalıdır. Ancak kurum içinden ve dışından İMD alımını, dört yılı aşkın süredir yapmayan kurumun personel sayısı düzenli bir şekilde azalmaktadır. An itibariyle Kurum Personeli başına düşen işsiz sayısı 500’ün üzerindedir. Ayrıca bu işsizler dışında kişi başına düzen Kursiyer ve Program Yararlanıcı sayısı ortalama 100 kişinin üzerindedir. Bir yanda işsiz sayısı tarihi bir şekilde artarken öte yandan İŞKUR çalışan sayısı azaltılmaktadır. İŞKUR Personeli Süppermen ve Süpperwomenlerden dahi oluşsa işsizliğin nedeni onların “performansı” değil. Çalışma Bakanı geçen gün İŞKUR’u kapatmanın ilk adımını da “müjdelemiş oldu”[5]. Zaten kiralık işçilik uygulaması yetkisi verilmiş Özel İstihdam Büroları’nın önünün açılması için İŞKUR’un daha da zayıflatılması, özerkliğinin aşındırılması gerekiyor. SGK ile birleştirilmesi bu “projenin” devamıdır.
Piyasanın kuralsız, esnek, kiralık, kayıtdışı, düşük ücretli olması stratejik bir politikanın sonucudur. Ulusal İstihdam Stratejisi ve MİS’in sonucu budur. “Nitelik nitelik” diye günde kaç vakit hatim indirenler, İŞKUR’a gelen her iki açık işten birinin beden işçisi veya vasıfsız işçi olduğunu görmüyor mu?
MİS kapsamında yine yüksekten uçan hedefler deklere edilmiştir. Dönemin sonunda suya yazılmak üzere! “Tarihin en büyük istihdam seferberliği”, “tarihin yeniden yazımı”[6] bunlar fırsatın eşantiyonu! Ama ifade edilen tarihi işsizlik artışının zaten böyle “tarihi” bir yanıtı hak ettiği açık değil mi!
Ücret meselesine gelince istihdam konusunda resmi hiçbir söylem yok. Artık milyonları aşan sayıda kişi, devlet teşvikiyle asgari ücretin altında istihdam edilmektedir. MİS kapsamında işbaşı eğitim programı başta olmak üzere, kiralık işçilik, çağrı üzerine çalışma, kısmi zamanlı çalışma legal hale getirilmiş “asgari ücret altında çalışma” biçimleridir.
MİS kapsamında işverene verilecekler listesi en az 8 yıldır devam eden uygulamalardır. Yeni bir uygulama olarak 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu geçici 17. maddesiyle ile işverenin ödemesi gereken “sigorta” payı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. “Yeni MİS” teşvik bundan ibaret. İşverene çalıştıracağı her ilave istihdam için 773 TL teşvik verilecek. Değirmenin suyunun İşsizlik Sigortası Fonu olduğu ifade edilmişti. Çalışan işçilerden kesilen işsizlik sigortası kesintisi işverenin ödemesi gereken vergi-prim kesintisine gidiyor. Yani en yoksuldan alınıyor en varsıla veriliyor. MİS budur! Kimler için MİS’miş; İşverenler için! Demek ki “milli”den kasıt sadece işveren kesimiymiş!
Bunun haricindeki bazı MİS başlıkları 2008 yılından beri zaten uygulanıyor. Diğer MİS başlıkları; (1) işbaşı eğitim programını tamamlayan sigortalıların istihdam edilmesi durumunda uygulanan prim ile ilgili teşvik (4447 sayılı kanun geçici 15.maddesi), (2) işsizlik ödeneği alanların istihdamı hakkında teşvik, (3) engelli istihdamı hakkında teşvik, (4) meslek edindirme kursları teşviki, (5) inşaat sektöründe faaliyet gösteren kişilerin MYK belgesi almalarına yardımcı olacak eğitim desteği teşviki gibi…
2008 yılından beri gelen paket paket teşvik heyecanı ülkeyi zaten tarihin en yüksek işsiz sayısına ulaştırmışken; “mış gibi” yapmaya devam edeceğiz. 2011 yılından bu yana uygulanan 6111 sayılı kanun kapsamında mesleki belge sahibi olan sigortalıların, kadınların ve gençlerin istihdam edilmesi durumunda uygulanan primi hakkında teşvikini de mis gibi yeni bir şey diye sunuyorlar.

İŞKUR bülteni neden yayımlanmıyor?

Denenmiş yanlışlardan doğru sonuç umanlara, “Yeter artık! İşsizliği kasıtlı artırmayın” denilmelidir. Ayrıca bu uygulamaların fona maliyeti topluma açıklanmak zorundadır.
İlginç olan şudur ki; maliyet, sadece işverene doğrudan aktırılan maliyet olmamaktadır. AB projelerindeki gibi MİS’te de önemli bir miktarda program-faaliyet giderleri “ziyaret-ziyafet” maliyetleri de gerçekleşmektedir. Her ne kadar nisan ayına varılmış olsa da şubat bülteni açıklanması gerekirken açıklanmış değil.
Özetle topluma aylık sunulması gereken ama henüz sunulmamış tablo şudur. MİS Kapsamında kaç lira harcanmış, üç ayda kaç kişi istihdam edilmiştir? Şayet 2017 yılı sonunda tamamlanacak bir proje ise ve an itibariyle 2 milyon hedefindeyse mart sonu itibariyle yaklaşık 500 bin ilave istihdamın gerçekleşmiş olması gerekmez mi? İŞKUR bültenine göre ocak ayında işe yerleşen sayısı 100 bin kişi bile değildir. İŞKUR verileri şubat ayı için açıklanmadığından (ki resmi istatistik programına göre 15 Mart’ta açıklanmış olmalıydı) hiçbir şey söylemiyor. Şu üç sorunun cevabını maliyetleri ile birlikte kamuoyu beklemektedir; hem de referandumdan önce.
Şubat ayı istatistik bülteni neden açıklanmıyor?
  • Artan işsiz sayısını referandumdan önce gizlemek için mi açıklanmıyor?
  • İki Milyon istihdam hedefinin tutturulmasının mümkün olmadığının referandumdan önce açığa çıkmaması için mi açıklanmıyor?
  • Referandum için kaç TYP programı açıldığının bilinmemesi için mi açıklanmıyor?
Sonuç olarak MİS, 3 milyon 872 bin işsize, iş aramaktan bıkan milyonlara, ataması yapılmayan 750 bin üniversiteliye, ihraç edilen 110 bin 971 kamu emekçisine, 720 bin taşeron işçisine, Zorunlu BES’e tabi 4 milyon çalışana, 2 Milyon esnafa yeni hiçbir şey söylememektedir.
İşsizlik sigortasından işverene ödenen yeni bir teşvikten ibaret olan MİS’e,  bu milyonlar aileleri ile birlikte referandumda ne diyecek?

(*) Bu yazı sendika.org sitesinde 11 Nisan 2017 tarihinde yayımlanmıştır. İlgili link için Tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...