Devrimci 78’liler Federasyonu, her yıl açtığı “12 Eylül Utanç Müzesini”, bu yıl
Türkiye’nin başkenti Ankara’da “İdamlar ve Katliamlar” içeriği ve “Ne Darbe Ne
Diktatörlük” temasıyla Çankaya Belediyesi Sanat Galerisi’nde 8 Eylül akşamı
açtı. Müze sabah 9 akşam 18 saatleri arasında 23 Eylül tarihine kadar
ziyaretçilere açık.
Türkiye’nin yakın tarihinin idam ve katliam mağdurlarının
öykülerine, kişisel eşyalarına yer veren müze kapsamında 16 Haziran, Çorum,
Diyarbakır Cezaevi, Sivas, 19 Aralık, Roboski, Soma, Gezi, Suruç, 10 Ekim katliamına ilişkin bölümler
oluşturulmuştur. 12 Eylül faşist darbesi öncesi ve sonrası idamlar ve
işkencelerde öldürülenler dışında Metin Göktepe, Ahmet Kaya, Uğur Kaymaz gibi
birçok politik cinayetin maktullerine ait kişisel eşyalar da sergide
sergilenmektedir. Müze, adının hakkını verecek şekilde Türkiye tarihinin bir
utanç tünelinde dolaşıyormuşsunuz duygusunu iliklerinize kadar hissettirmektedir.
Bir
yanda katilleri cezasız bırakılmış “Ben Annemi İsterim” diyen “binlerce”
çocuğun adının olduğu liste, karşısında OHAL KHK rejiminin adaletsizliğine
karşı 300 günden fazladır direnen Nuriye, Semih ve Velinin resmi, aralarında
Sivas’ın Işığı Sönmeyecek listesi, bir yanında bir avuç kömürle Soma Katliamı listesi,
diğer yanında bir katırla taşınan Roboskili’lerin delik deşik olmuş elbiseleri…
Hepsinin ortasında Gezi’nin düş yolcuları ve Berkin’i temsilen çocuklara
bırakılan misket sepeti…
Utanç tünelinde ilerledikçe temsili 12 Eylül işkencehanesi ve işkence ile öldürülenlerin hatıraları, temsili işkence aletleri ve yanı başında Çorum katliamının soğuk görüntüleri… Çorum’un karşısında Suruç ve yanı başında 10 Ekim katliamında alanda bulunan ve sahipleri bulunmayan eşyaların sergilendiği bir utanç köşesi daha… Üzerindeki kan kurumuş bir “ayetli kolye, 10:04’te durmuş bir kol saati, kanlanmış paralar, camına kan sıçramış bir gözlük, bir Atatürk rozeti, yaşamını yitirenlerin elbiseleri, ayakkabıları, sırt çantaları, kitapları…”
10 Ekimde Ankara garında, “Emek, Barış ve Demokrasi” meydanındaki yurttaşlar, bu ülkenin aydınlık yüzü ve barış emekçisi olan insanlardı. Onlar, o güneşli günün sabahında, Türkiye’nin dört bir yanından oraya geldiler. Bu ülkeyi emek, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke haline getirmek istediler. Ama IŞİD ve karanlık destekçilerince, kamusal sorumluluk taşıyanlarca hiçbir tedbir alınmaması nedeniyle, katledildiler. Türkiye’nin başkenti Ankara’ya emek, barış ve demokrasi mitingi için gelenler, yaşamlarını yitirdi ve Türkiye’nin 42 iline cenazeleri gönderildi. Bu korkunç utan verici resim içerisinde geride kalanların tedavileri kamusal sorumluluk kapsamında görülmedi ve yüzlerce on ekim yaralısı tüm dayanışma imkanlarına rağmen gelinen aşamada kendi imkanlarıyla tedavilerini sürdürmektedir.
10
Ekim 2015’te Türkiye’nin başkenti Ankara’da olan on binler, yukarıda sunulan bu
“dünyanın en uzun utanç tünelinin” son bulması için 81 ilden geldiler, 8
mevsim, 23 ay, 704 gün önce… Bu ülkenin, emeğin ve barışın tesis edildiği bir
demokrasi ülkesi olması için gelen on binlere karşı, binlerce kilometrelerden
yol alınarak getirilen bombalar atıldı. Bu katliamdan 102 kişi yaşamını,
500’den fazla yurttaş fiziksel olarak yaralandı ve biri yoğun bakımda olmak
üzere 30’dan fazlasının ağır tedavisi hala devam etmektedir.
25-26
Eylül 2017 tarihinde bu katliamın “tetikçilerinin” yargılandığı 10 Ekim
davasının, 5. Tur duruşmaları “Ankara Adalet Sarayında” görülecek. Demokratik
kamuoyunun hem 10 Ekim yaralıları ile dayanışması, hem 10 Ekim davası
duruşmalarını sahiplenmesi hem de 10 Ekim’de yaşamını yitirenlerin
mücadelelerine ve anılarına sahip çıkması birçok açıdan elzemdir.
Yazıyı
bitirirken; 10 Ekim’in 2. Yıl Dönümünde Utanç Müzesi’ndeki Utanç Kimin?
Sorusunu sormak zorundayız. Bu utanç, müzeye ziyaretçi olarak gelip gülümsemesi
azalan yurttaşların utancı değil veya bu utanç; idam, katliam işkence düzeninin
mağdurlarının değil… Bu utanç ne Uğur Kaymaz’ın ne de Berkin Elvan’ın…
Sadece
10 Ekim için değil yaşanan bunca idam, katliam ve faili meçhulden sonra ülkeye
dayatılan OHAL-KHK rejiminin, bu utanç tünelini dünyanın “en uzun tüneline”
çevirme çabası göz önündedir. Bu utanç, AKP dahil bu ülkenin siyasal
iktidarlarının çabasının sonucudur.
Demokrasi
ve hukukun terk edilmesi utanç müzesinin harcıdır. Utanç Müzesi Ethem’in
vurulduğu yere 300 metre ve 5 dakika uzaklıktadır. 10 Ekim Barış Emek ve
Demokrasi Meydanı’na yaklaşık 5 kilometre mesafededir. İlk yapılması gereken
şeyi yani “unutmamayı” başarmak için 23 Eylüle kadar bu utanç müzesini
dolaşabilirsiniz. Bir çok yer ve ilde olduğu gibi Sivas, Maraş, Çorum, Gazi,
Gezi, Ankara, Roboski, Soma, Suruç, …, derken
katliamların hatırlanmaması için ve ülke genelinin katliamlarla anılmaması için
bu katliamları unutmamak ve katillerden hesap sormaktan vaz geçmemek gerekiyor.
Payımıza düşen utancın olmaması dileğiyle.
Müzenin öğrettiği şey: “Biz düşsek
de yeniden kalkarız, düştüğümüz yerden”
*Not : Bu yazı 11.09.2017 tarihinde Bianette yayınlanmıştır. Bianette yayınlanan tüm yazılarıma ulaşmak için linki tıklayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder