Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de
de en önemli sosyal sorunların başında “işsizlik başlığı” gelmektedir. Bu
nedenle güncel tartışmaların başında istihdam ve işsizlik konularının olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de de bu sorunla ve sorunun çözümüyle ilgili kurumların başında İŞKUR
gelmektedir. Ancak İŞKUR’un personeline ilişkin başta nicel eksiklikler olmak
üzere yıllanmış sorunların varlığı “iş/istihdam” tartışmalarının yeterli
derinlikte yapılmasını engellemektedir. Birçok başlıkta veri eksikliği de bu
tartışmayı kısıtlayan bir boyuttur. Ancak başka bir sorun da verilerin yanlı-ş yorumlanmasıdır. Malesef "etkili koltukları" fiziksel olarak "dolduranların" bu konuda gereken özeni göstermediğine dönem dönem rastlanmaktadır.
İŞKUR 9. Genel Kurulunu bu ay
içerisinde gerçekleştirdi. Önemli denilebilecek tartışmalar daha çok işsizlik
sigortası fonunun amaç dışı kullanımı üzerinden yapıldı. Aslında önceki Genel
Kurullardan alınan kararların ne kadar ve nasıl uygulandığı da yeterince
tartışılmadı. Çalışma Bakanının “kanunda
sayılan amaçlar” yerine getiriliyor “amaç dışı kullanım yok” değerlendirmesi “kanunun
torbalaşması” nedeniyle ve gittikçe genişlemesi nedeniyle yeterli bir
değerlendirme olmamıştır. An itibariyle “işsizlik ödeneğinin toplam fon
harcamaları içerisinde % 30’larda olduğu gerçeği”, fonun daha çok “TYP” gibi ne
mesleki eğitim-ne istihdam-ne de sosyal yardım denilebilecek uygulamalara gitmesi
bu tartışmadaki önemli boyutu oluşturmaktadır. Sayın Bakanın TYP harcamalarının
seçim dönemlerinde astronomik artışına dair bir açıklama yapmasını kamuoyu
beklemektedir. Bu açıkça “amaç dışı kullanımdır”
İŞKUR 9. Genel Kurulunda ilginç
bir tespitte kurum Genel Müdürü tarafından yapılmış[1].
“Türkiye’de işgücüne katılım oranının tüm Avrupa ülkelerinin katılım oranından
daha yüksek olduğunu” ifade eden Genel Müdür’ün bu açıklaması izaha muhtaçtır.
İşgücüne Katılma Oranı; “İşgücünün kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus
içindeki oranıdır.” Yani İstihdamdakilere İşsizlerin de dahil edildiği
taktirde elde edilen sayının, 15 + Nüfusa oranıdır. Türkiye’de bu oranın genel
olarak çok düşük olduğu bilinmektedir. Hatta işgücüne katılma oranının
arttırılması amacıyla birçok proje uygulanmaya konulmuş ama kadın emeği
katılımının önündeki geleneksel bariyerler nedeniyle bu konuda arzulanan düzeye
ulaşılamamıştır.
Kaynak: Eurostat, TÜİK
Genel Müdürün Avrupa ile kıyasında
ise tam tersi bir durum söz konusudur. Türkiye Avrupa ülkeleri içerisinde
işgücüne katılım oranı en düşük ülkelerden biridir. Genel Müdürün yanıldığı
başka bir husus da “Nüfus artışının otomatikman işgücüne katılım oranında artış
şeklinde” olmayacağının bilinmemesidir. Dönem dönem gözlendiği üzere şayet "ümidi kırılanların artışı" durdurulamazsa nüfus artışına rağmen işgücü ve işgücüne katılım oranı artmaz.
Özetle son yıllarda İşgücüne artış
oranında bir artış söz konusudur ancak Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında bu
artış çok düşüktür. Nihai olarak AB ortalaması % 70’lerin üzerinde iken Türkiye’de
bu oran henüz % 55 bandına henüz erişmemiştir. Kadınların işgücüne dahil olması
engellendikçe bu oranın yükselmeyeceğinin bilinmesi gerekmektedir.