HOKOS POKUS SEÇİM ve EKO-POLİTİK FAKTÖRLER
1- Türkiye, birçok araştırmanın nesnesi olabilecek
düzeyde ilgi çeken ilginç bir ülke. Geçen hafta “uyum komisyonu” adına açıklama
yapan AKP’li Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı 20 gün önce “erken seçim yok” demiş[1].
Sadece o mu? Tabi ki hayır, bunu söylemeyen Genel Başkan yardımcısı yok gibi[2].
Misal Bostancı; “AK Parti Grup Başkanvekili Bostancı, "Erken seçim yok,
seçim zamanında olacak. AK Parti her zaman seçimleri zamanında yaptı. Kim ne
derse desin, seçimler zamanında yapılacak" dedi. Daha bir ay içinde AKP
Genel Başkanının bu minvaldeki beyanları çınlıyor yandaş gazetelerde. Burada
iki durum var. İlki, sıradan vekillere zaten sorulmamıştır. Ancak demekki seçim kararı AKP Genel
Başkan Yardımcılarına dahi danışılmadan alındı. İkinci seçenek bile bile yalan
söylemek oluyor ki bence ikinci olasılık daha düşük. Çünkü tek adamın her şeye
karar verdiği yerde danışmaya gerek yoktur. Bahçeli geçen Salı günü açıklama
yaptığında bile AKP’li Sözcüler bu konuda bir fikir beyan etmediler ve bence en
çok şaşıranlar da AKP vekiller olmuştur. Ne güzel tek başına ittifaksız ve OHAL
mevsimli iktidardaydık. Şimdi ol bakalım
aday aday adayı… diyen az değildir. Neyse “kulisin omurgası yok” lafı uzatmadan
reel durum nedir ona bakalım…
2- Herkes biliyor ki ekonomik hal ve vaziyet 2014
ve öncesi ile kıyaslanamayacak düzeyde olumsuz durumdadır. 7 Haziran 2015te dolar
2,66 TL, 1 Kasım 2015’te de 2,80 TL idi. Şimdi 4 TL’nin üzerinde ve bu etki
nedeniyle o dönem tek haneli olan ENFLASYON, İŞSİZLİK VE FAİZ ORANI ŞİMDİ ÇİFT
HANELİ. Bu nedenle AKP’yi götürecek ilk etken ekonomidir. Milyonlarca işsiz,
atanmayan, ihraç, işten atılan yurttaş, aileleri AKP’ye dur diyecektir.
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere hem dolar kuru hem de enflasyon oranı OHAL döneminde radikal bir artış göstermiştir. Özellikle zamların seçmenleri bezdirdiği kamuoyu araştırmalarına yansımaktadır. Benzinden sonra mazot fiyatlarının 6 TL'ye doğru tırmanışı ve "iğneden ipliğe" herşeye çok kısa sürede gelen zamma karşılık ücretlerin aynı oranda artmaması seçmen davranışını ençok etkileyecek unsurdur. AKP, 2010 yılından bu yana açığa çıkan şekilde ücretleri azaltan bir politika izliyordu. OHAL ile birlikte buna fiyatların genel artışı da eklenmiştir. OHAL'in işsiz sayısını da arttırdığı bu dönemde ekonomik sorunlar halkın en önemli sorunudur.
3- OHAL ve savaş haline girmiş bir ülkede seçmen
davranışı değişikliğine neden olabilecek birçok faktör vardır. Milliyetçilik ve
korku dalgalarının süreklileştirilmesi ve medyaya yönelik karartma çalışmaları
seçmen davranışı değişikliğini önleme amaçlıdır. Ancak “biz gelsek istikrar
sürer” yalanı da bu şekilde ortaya çıkmıştır. AKP
artık hukuk dışılık, OHAL, İhraçlar, içte ve dışta tutarsız siyasetle özdeş bir
partidir. AKP karşısında "Hayırcıları" birleştiren bu motivasyondur. 8 temmuzda 2. tur Cumhurbaşkanı seçimlerinde bu motivasyon AKP'yi safdışı bırakabilir.
4- 2014 yerel seçim sonuçları; kayyum (BDP’liler),
istifalar (Ankara, İstanbul, Bursa, …) ve görevden almalar (Şişli, Ataşehir
vb.) nedeniyle 2016-7 yılında FİİLİ OLARAK İPTAL EDİLMİŞTİR. Seçmenin buna
nasıl yaklaşacağı öngörülebilir değildir. Siyasal iktidara yönelik büyük bir
tepki oyu olabileceği öngörülmelidir. “Milli irade” diye diye boğaz patlatanlar
CHP ve HDP’li kaç vekili görevden almış, tutuklamıştır. Daha önemlisi “vekil
olmak” işlevsizleşmiştir. AKP’li vekiller dahi partileri iktidarda olmasına
rağmen yasama görevi icra edememiştir. OHAL KHK’leri ile herhangi bir vekile
danışılmadan yapılan düzenlemeler meclisin yaptığı düzenlemelerden daha
kapsamlıdır. "Meclisin yeniden meclis olması için" AKP iktidardan
uzaklaştırılmalıdır. Bu uzaklaştırmanın en meşru yolu sandıktır. Aksi takdirde
15 temmuzdaki darbe girişimi gibi vakalar hem gayrı meşru hem de tüm topluma
zararlıdır. 15 Temmuz sadece AKP iktidarına “Allah’ın lütfu” olmuştur. Onun
dışında tüm toplum kesimleri darbe girişiminin faturasını OHAL’le, zamla, ek
vergilerle ve borçlanarak hala ödemektedir.
5- İyi Parti ve Saadet Partisi’nin genel seçimlerde
gösterebilecekleri varlık önceki seçimlerdeki oranları ile kıyaslanabilir
değildir. Bu yönüyle tüm senaryoları temelsizleştirebilir. CHP’nin 15 vekil
çıkışı bile AKP sözcülerini çıldırtmış durumdadır. CHP’nin bu çıkışının
olmaması durumunda YSK’nin nasıl bir karar alacağı ise tarihin tozlu
sayfalarında kalmayacaktır. Saadet ve İyi partinin birbiriyle veya başka bir
partiyle ittifak kurması halinde ise senaryolarda radikal etkileri olabilir.
Özellikle İyi Parti’nin değişik kamuoyu araştırmalarında çok farklı sonuçlarla
kamuoyuna sunulduğu bilinmektedir. Yine Karamollaoğlu üzerinden Saadet
Partisi’ne özellikle anaakım medya (!) dışında yer açıldığı gözlemlenmektedir. Bu
iki partiye özellikle AKP ve MHP tabanından kararsızlaşan seçmenin gideceği
kesindir. Gerek AKP gerekse MHP önceki seçimlerdeki hiçbir vaadini tutmamış ve
seçmenine verdiği sözü yerine getirmemiştir. AKP OHAL uygulamalarının en büyük
mağdur kesimi muhafazakar yurttaşlardır. İşsizliğin 2017 yılında ençok arttığı bölge Kayseri-Sivas ve Yozgat bölgesidir.
6- Partiler arası ittifak vb. yaklaşımların birebir
seçmen davranışına yansımaMA olasılığı bulunmaktadır. Örneğin MHP ile AKP
arasında kurulacak İstanbul’daki bir ittifakta AKP’li Kürt seçmenlerin AKP’ye
oy verip vermeyeceği bugünden öngörülemez. “Çözüm sürecinin sonlandırılması,
Sur-Cizre-Nusaybin ile başlayıp Afrin ile devam eden süreç” üzerine MHP ile
oluşturulacak “Kızılelma koalisyonu”, Kürt ve hatta halis dindarlardan oy
almayabilir. Benzer bir değerlendirme HDP ve CHP’nin arasındaki bir ittifakta
CHP’nin “ulusalcı” seçmeni için de geçerlidir. Ancak 1. Durum 2.’den daha büyük
bir olasılık içermektedir. Özetle Kürtler MHP oy vermiyorsa ortağına da oy vermez. MHP, Kürt nufusun yoğun olduğu yerlerde % 3 veya altında oy almaktadır.
7- Yerel seçimlerde ittifak kurmak ile genel
seçimlerde ittifak kurmak aynı şekilde ve etkide gerçekleşemeyebilir. Bunu
gören iktidarın acelece tutumu seçmenlere bu paniği sorgulatabilir. Bugüne
kadar hiçbir seçimi erkene almayan ve bununla da abartılı bir şekilde övünen
siyasal iktidar pat diye iki ay içerisinde seçime gitme kararı aldı. Bu konuda
teknik anlamda dahi birçok çalışmanın henüz yapılmadığı veya nasıl yapılacağı
bilinmediği ortadadır[3].
Örneğin bugün Hayati Yazıcı’nın açıklamasına göre Cumhurbaşkanı adayı olan kişi
milletvekili adayı olamayacak. Yani Erdoğan ikinci turda da seçilemezse
milletvekili de olamayacak anlamına geliyor. Bu durum Erdoğan karşıtları için siyaseten tasfiyeye imkan sunmaktadır.
8- Bir iki hafta içerisinde netleşecek olan durum “ittifakların
içerisinde yer bulamayan güçlü adayların aday olup olmayacağı durumudur.
Örneğin istifa ettirilen ve yerelde bir karşılığı olan önceki dönem belediye
başkanlarının milletvekilliğine aday olması ya da “taraf değiştirmesi”
durumunda ittifaklarda çatlaklar olabilecektir. Bu seçimde bu olasılığın
fazlasıyla gerçekleşme ihtimali vardır. “Zorla ve tehditle” istifa ettirilen
başkanlar “onur meselesi yapıp” (siyaseten düşük bir olasılık) kendileri bağımsız
veya bir partiden milletvekili adayı olabilir, başka bir adayı destekleyebilir
veya ittifakın adayını desteklemede “susma hakkını” kullanabilir.
9- Seçimin “tek sol partisi” HDP’nin baraj sorunun
olmadığı birçok araştırmada gösterilmektedir. HDP dışında saadet veya iyi
partinin veya dahil oldukları ittifakın barajı geçmesi durumunda AKP 7
hazirandan beter bir duruma düşecektir. HDP’nin 7 haziran düzeyinde veya
üzerinde oy alması durumunda vekil sayısını 90-100 arası düzeye yükseltmesi
mümkündür. Bu noktada özellikle Kürt ve Sol seçmenlerin parlamenter siyasetten
ümitli olmaktan çok var olan OHAL’e, hukuksuzluğa ve faşizme karşı varlık
gösterme iradesi belirleyici olacaktır. Ülkedeki “sağcılaşmaya” karşı alternatif
hat, kendisi zaten bir ittifak olan HDP üzerinden kurulabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder