24 Mayıs 2018 Perşembe

AKP'NİN OHALİ FAİZİ ARTTIRIYOR


Son bir hafta içerisinde zaten birçok yapısal kriz içerisinde olan Türkiye Ekonomisi, bir tür türbülansa girdi. Bu süreçte döviz kurlarındaki radikal artış ekonomide krizin boyutlarını göstermek için önemli bir veri olarak değerlendirilmelidir. Döviz kurundaki sürekli artış dışında da devam edegelen krizin bir çok göstereni bulunmaktadır. Türkiye ekonomisi, 20 Temmuz 2016'da  "üç ay bile sürmeyecek" denilen OHAL'in 2 yıldır etkisi altında. Bu süreçte döviz kuru gibi enflasyon, işsizlik, bütçe açığı, cari açık gibi birçok göstergede negatif eğilimler derinleşti. 

Ekonominin temel batma nedenleri kısaca her alanda "AKP'nin olağandışılaşmayı olağan hale getirmesi" olarak ifade edilebilir. Bugün herhangi bir erke güvenin sarsılmadığı, yargının tamamen siyasal olmadığı, heryerde 3 Y'nin (yüzsüzlük, yolsuzluk, yandaşlık) egemen olmadığı nasıl ifade edilebilir? 

AKP; OHAL KHK KAYYUM ATAMA ve İHRAÇLARI ile, Kamu sektörü başta olmak üzere ekonomide liyakatsiz yandaşlarla, barış ve güven ortamına bizzat kast ederek ülke ekonomisini OHAL fırtınasına bırakmıştır. Baskın seçimin ana nedeni ekonominin sürdürülebilemez durumudur. Bugün açığa çıktığı gibi "jölemtırak ekonomi ekibi" çuvallamıştır. Ne dedilerse tersi çıkmıştır. Ne orta vadeli program ne de hükümet programları bir anlam ifade etmemektedir. Hepsi daha ilk haftada kadük kalmıştır. Her yerde 2023 diye 10 yıldır dolaşan AKP'lilere, mevcut durumun şuan 2013'ten daha kötü olduğunu resmi TÜİK, TCMB verileri gösterebilir! Özetele #AKPgidicidir.

Son iki günde ülke ekonomisi, 4,60'ın altından 4,90'nın üzerine çıkan bir dolar kuru ile yüz yüze kalmıştır. Olayı dış mihraklara bağlayıp karanlıkta ıslık çalan iktidarın tutumunu anlamak mümkün değil. Bu radikal "yangına" BİST eldeki "son" dolarları satarak benzin dökmüştür. Bu kadar oynak bir kur düzeni varken bir sonraki krizde BİST kısa vadeli ihtiyacı da mı gözden çıkarak. Ya da serbest piyasa da döviz alımında kısıtlamaya ne oranda gidilebilir. Gelelim birçok ekonomistin önerdiği faiz arttırımı seçeneğine... Faiz arttırımının sınırları yok mu? Söz konusu bu savrulma hali ne kadar sürdürülebilir. Zaten dışa bağımlı olan bir ekonomide "dış mihrak açıklaması" ne kadar açıklayıcıdır? Ek faiz ödemesini kim yapacak?

AKP yandaş yazarlarının açıklamalarına laf yetiştirmeniz mümkün değil. TCMB verileri ve faiz artışlarına dair veriler incelediğinde gerçek ve gittikçe kötüleşen durum ortaya çıkmaktadır. OHAL başladığı günden bu yana hem kur, hem faiz hem de enflasyon birlikte artmıştır. Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere; II. OHAL Döneminden başlamak üzere 7 defa uzatılan OHAL döneminde 7 defa  da faiz arttırımı gerçekleşmiştir. Bu kapsamda GLP faiz oraları, 9,75'ten 16,50'ye yükselmiştir. 16,50 oranı 2009 yılı başından bu yana görülen en yüksek orandır. Yine OHAL boyunda 3,5 puan artan faizin 1 kerede 3 puan daha artması son bir haftada yaşanan dengesizliğin boyutunu göstermek açısından önemlidir.

Tüm OHAL boyunca yaşanan ek 6,75 puanlık artışın faizde % 69'luk bir artışa tekabül ettiği görülmelidir. 
AKP'nin OHALi, faiz arttırımı ile sonuçlanmıştır. AKP'nin tüm politik tercihlerinin sonuçları, faiz arttırımını zorunlu kılmaktadır. Faiz arttırımının yapılmaması durumunda kontrolsüz kur artışlarının meydana getirebileceği ve iflasların sonu gelmeyecek bir Türkiye ekonomisi olacağı görülmektedir. 1994, 2001, 2008 yıllarındakinden daha büyük bir çakılmaya doğru gidiyoruz. 

Aşağıdaki tabloda da görülebileceği üzere III. Dönem OHAL'de başlayan GLP faizi artırımına rağmen, dolar ve euro kurları azaltılamamıştır.


Dolar ve Euro kurunun da OHAL Döneminde % 65 üzerinde bir artış sergilediği Türkiye ekonomisinde, halen OHAL tüm pervasızlığıyla yürürlüktedir. Cumhurbaşkanı OHAL'i grevleri yasaklamak için kullanabildiğini ifade etmiştir. Yine TOBB başkanının işçi davaları ile ilgili açıkamaları korkunç olup, AKP'nin emekçilere bakışını da göstermektedir. Devam eden OHAL, sadece hukuki yaşamı ve özgürlükleri kısıtlamamıştır aynı zamanda ekonomiyi "baltalamıştır".

OHAL'de işsiz sayısı artmış, Döviz kuru ve yukarıda belirtilen diğer başlıklar AKP eliyle bozulmuştur. OHAL'in ekonomiye etkisi aşağıdaki tablolarda özetlenmiştir. 



Bitirirken, 16 yıldır iktidarı işgal eden bir partinin aynı sorunların çözümü için ek süre talep etmesi abesdir. Resmi verilerle OHAL'in ekonomiye etkisi yukarıda gösterilmiştir. Bu korkunç tablonun ve OHAL'in sonlanması AKP'nin iktidardan "ihraç edilmesiyle" mümkündür. 




9 Mayıs 2018 Çarşamba

HAKSIZ YERE İHRAÇ EDİLENLER SANDIKTA #TAMAM DİYECEK


Bu ülkede 660 gündür devam eden bir OHAL var. 1 Eylül 2016 Tarihinde 672 sayılı KHK’yle, yani 617 gün önce 50 bin 684 kamu emekçisi bir gece ansızın işlerinden atıldı. Daha sonra muhtelif tarihlerde bu sayı 100 binleri aştı. Yetmedi bu sayıya onbinlerce taşeron işçisi eklendi. Dahası bu ülkede atanamayan öğretmenler sorununa atanamayan doktorlar, hukukçular vb. eklendi. Olağan hukuku askıya almış olan AKP yüzbinlerce kişiye tek hak arama kapısı olarak “OHAL Komisyonunu” gösterdi ve mahkemede hakkını arayanları engelledi. Ortalama 447 gündür ihraç olan 110 bin 717 kişiden sadece 310 kişisini işine döndüren OHAL komisyonundan adil bir çözüm beklemek en hafif tabirle abesle iştigal etmektir.



Yukarıda “sadece KHK’yle” ihraç edilen kişilerin darbeden kaç gün sonra ihraç edildiği ve kaç gündür ihraç yaşamı sürdürdüğü tablolanmıştır. Kimlerin ihraç edildiği üzerine birçok çalışma yayınlandı. Ancak aileleri ile birlikte bir milyonu bulan ihraçların bu kadar uzun süre sistematik bir ayrımcılık ve haksızlığa maruz kalmasına henüz adaletli bir çözüm bulunamadı. İktidar dışındaki partilerden dönem dönem bu durumun vahametine ilişkin açıklamalar dışında bu yüzbinlerin yaşamı günden güne derinleşen sorunlarla devam etmektedir. Maalesef yaşamı devam etmeyip ölen, intihar eden ya da göç eden büyük bir kitle de bulunmaktadır. Bu vahim adaletsizliğin müsebbibi olan iktidar cenahında ise kulak ardı etme durumu var.

81 ile yayılan ihraçlar bu anlamda önümüzdeki seçimlerin önemli bir seçmen grubunu kesmektedir. Kim ne derse desin her kesimden yurttaşların bulunduğu ihraçların siyasal tercihi referanduma yansımıştır. İhraçlar ve ailelerinin hangi ittifak veya partiye oy verecekleri elbette bilinmeyebilir ama kime veya hangi ittifaka oy  vermeyecekleri günden güne netleşen bir durumdur. İhraçlarının üzerinden geçen yüzlerce günden sonra kimse ihraçların AKP-MHP ittifakına veya bu zulme susan partilere oy vermesini beklememelidir.
150 bini aştığı söylenen ihraçlar; nedeni açıklanmadan bir KHK’yle bir gecede işten atılalı “yıllar” oldu. 2017 referandumundan görmesi gereken uyarıyı göremeyen siyasal iktidar, hukuksuz ihraçlarını sürdürmüştür. Geçen bunca süreye rağmen sadece 310 kişiyi döndüren OHAL komisyonu dışında yine KHK’lere toplamda 3 bine yakın kişiyi döndürmüştür. Özetle yüz bini aşan sayıda ihraç bu adaletsizliği iliklerine kadar yaşamaya devam etmektedir.

İhraç edilenlerin % 90’dan fazlası[1] , bu ülkenin üniversitelerinde okumuş, yıllarca kamu hizmeti vermiş ve kamu hizmeti verirken herhangi bir sorgu sual soruşturma görmemiş, olağan hukuk uygulansa masum insanlar. İhraç edilenlerin uğradığı haksızlığın ve mağduriyetin dünya tarihinde bir örneği daha yoktur. Hem nitelikli hem de deneyimli olan onbinlerce yurttaş hiçbir darbe döneminde dahi yaşanmayan bir zulme maruz kalmaktadır.

İhraç edilenler uğradıkları bu büyük zulme karşı önce idare mahkemesi yollarını denedi ama AKP iktidarı onların suçsuz olduğunu bildiği için mahkemelerde karşılarına çıkmadı. Zaman kazanmak için mahkeme yollarını kapattı. Aynı zamanda meclis gündemine gelmesi gereken KHK’leri gündeme almayarak Anayasa Mahkemesini de işlevsiz bıraktı. Sonra tüm KHK’leri bir gece ansızın kanunlaştırdı ama Anayasa Mahkemesi üzerinde yetkilendirdiği OHAL komisyonuna havale etti. An itibariyle kanunlaşmasına rağmen KHK’leri denetleyemeyen bir Anayasa Mahkememiz ve bu mahkemenin yetkilerini aşan bir OHAL komisyonu bulunmaktadır.

İlk KHK’den tam bir yıldan fazla süre sonra 14 Eylül 2017’de başvuru almayı sonlandıran OHAL komisyonu  240 günden fazladır inceleme yapmakta ancak daha sadece 310 kisinin dönüşü için karar almış durumdadır. Komisyon karar vermek için neyi bekliyor ki. Yüz bini aşkın kişi yıllarca komisyonu ve sonrasında idare mahkemesi sürecini bekleyecek. AKP adaleti bu kadar!

Yüzbinlerce ihraç, eşleri, çocukları, anne-babaları daha geniş çevrede arkadaşları, tanıdıkları esnaf, kiracısı oldukları ev sahibi, vs. etraflarında söz kurdukları onları tanıyan herkes bu “işten atma işleminin haksız olduğunu” biliyor. 28 Şubat sürecinde üniversiteye alınmayan baş örtülülere gösterilen duyarlılığın daha yoğun şekilde “üniversite bitirmiş, işe girmiş ama şimdi kamuya giremeyen yüzbinlere gösterileceği” gün gibi aşikardır. OHAL baskısı, medyasızlık ve genel korku iklimi yapılan bu zulme karşı çıkan seslerin tam ve etkili duyulmasını önlemektedir. Referandum gösterdi ki İstanbul, Ankara gibi ihraçların en yoğun olduğu yerlerde siyasal iktidar zemin kaybetmiştir. Bu zemin kaybı ülkenin en büyük metropolü olan Ankara, İstanbul, Bursa gibi Büyükşehir Belediye başkanlarının sessiz sedasız istifası ile sonuçlanmıştır. Bu “mental” yorgunluğa ihraçların 24 Haziran seçimlerinde söyleyecek sözü var elbette ;
İhraçlar ve milyonlara varan “seçmenleri” kime oy verecek? sorusu sorumlu olan siyasal iktidarın tabanından doğru sorulan bir sorudur. İhraçların uğradığı haksızlığın komisyon, mahkeme vb. bir yerde telafisi artık mümkün değildir. Meclis bugün KHK’leri bir yasa ile iptal etse dahi bir yıldan fazladır yaşanılan zulüm sona ermiş olacak ama yaşanılan haksızlıkların sonuçları devam edecek. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ve masumiyet karinesi yasa ve anayasalar ihlal edilerek ortadan kaldırıldı. İhraçlara yapılan haksızlığın hukuken sorulması gereklidir. Bu nedenle AKP’ye sadece mahkemelerde değil sandıkta da hesap sorulmalıdır. Bu hukuksuzluğun en hızlı ve adil çözümü tüm KHK’lerin mecliste derhal tüm sonuçları ile iptal edilmesiydi. Ancak baskın seçim takvimi nedeniyle bunun yapılabilmesi mümkün gözükmemektedir. Bunu zamanında yapmayan iktidar ihraç veya ihraç yakını seçmenleri gözden tamamen çıkarmış demektir. Her ihraç kendi öyküsünü etrafındaki tüm insanlara ulaştırsa yapılan haksızlık ve bu haksızlığa neden olan iktidar için negatif anlamd yeterlidir. Bir milyonu aşan seçmen bugünden başlayarak 2018 genel seçimleri için çalışmalı ve AKP’den hesap sormalıdır.
Hukuktan kaçan, Mahkemeden, OHAL komisyonuna sığınan ve bu komisyonu işlettirmeyen AKP iktidarıdır. Hesabını sandıkta vermelidir. Haydi ihraçlar hesap sormak için seçim çalışmasına. Sizi kamudan ihraç edenleri meclisten veya en azından iktidar olmaktan ihraç etmek elinizde.
Tamam derseniz diyor ya… Wallah billah tamam. Yeter artık… 600 gündür ihraç olan biri ne desin artık…







Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...