KONU: 12 Temmuz 2017 tarihinde 31122 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan
“Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve
Esaslar” gereğince Başvuru Formuna ek dilekçemdir.
06/01/2017 tarihine kadar İŞKUR Genel Müdürlüğünde İstihdam Uzmanı
olarak görev yapmakta iken 06/01/2017 tarihinde yayınlanan 679 Sayılı KHK ile
“olağan hukuka aykırı” bir şekilde kamudaki görevimden ihraç edildim. İddia
edildiği gibi ““terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya
gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olma”
şeklinde bulunacak herhangi bir davranışım söz konusu değildir. Bu nedenle 13
yıllık kamu hizmeti hayatımda herhangi hukuksuz bir işleme imza atmadığım gibi
herhangi bir idari soruşturmaya da tabi tutulmadım.
İhraç edildikten sonra Kurumuma yaptığım başvuruya rağmen tarafıma
herhangi bir ihraç gerekçesi bildirilmemiştir. Kamu Emekçileri
Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) İşyeri
Temsilciliği görevini yürüttüğüm için haksız, hukuksuz ve gayrimeşru bir
şekilde ihraç edildiğimi düşünmekteyim. Anayasa ve yasalarla, ülkemizin altında
imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış
bulunan sendikal hak ve özgürlükler ile ifade özgürlüğünü kullanmam suç olarak
görülemeyeceği gibi ihraç edilmeme de gerekçe yapılamaz. Sendikalara üye
olmanın aidatının Devlet tarafından ödendiği göz önünde bulundurulmalıdır.
11 yıldır görev yaptığım İŞKUR’da 6 Ocak Cuma Günü akşamı ek mesaiye
kalmıştım. Akşam 7 gibi işten çıktım, 9 gibi işten atıldığımı arkadaşlar arayıp
söylediler. Olağan hukuka açıkça aykırı olan bu işlemden önce hakkımda açılmış
olan ve devam eden herhangi bir idari soruşturma yoktur. Tüm çalışma hayatımda
tarafıma verilen tek disiplin cezası bir uyarı cezasıdır onun da karşı davası
idari yargı üzerinden devam etmektedir. Yine ihraç edilmeden önce herhangi bir
açığa alma, ifade veya savunma alma işlemi de yapılmamıştır. Ne isnat
gösterilerek işten atıldığımı geçen 224 gün içerisinde de hiçbir şekilde
öğrenebilmiş değilim.
KHK marifetiyle ihraç edilmek gibi ağır bir ceza ile cezalandırılmam,
şekil, konu, sebep, amaç, yetki yönünden hukuka aykırı, öngörülemez ve
orantısız bir cezadır. Böyle bir ayrımcılık yaptırımına maruz kalacak herhangi
bir hukuk dışı fiilim, davranış tarzım ve düşüncem bulunmamaktadır. Her şeyden
önce Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu
ifade edilmektedir. Hukuk devleti niteliğine sahip bir ülkede ihraç edilmemi
gerektirecek bir durum söz konusu ise ve isnat edilen herhangi bir fiil
disiplin yönünden ceza gerektiriyor ise hakkımda usulüne uygun başlatılan bir soruşturma
yürütülmesi, soruşturma kapsamında ifademe başvurularak aleyhime olan delilleri
çürütme ve lehime olan delilleri ileri sürme imkanı tanınması, soruşturma
sonucu fiilime karşılık gelen disiplin cezasının teklif edilmesi, teklif
doğrultusunda savunmama başvurulması, savunmam sonucu olumlu çalışmalarım ve
sicil durumum gözetilerek bir ceza tesis edilmesi/edilmemesi ve cezaya karşı
itiraz hakkı ve dava açma hakkının tarafıma tanınması gerekmektedir.
Bu yöntem izlenmeden KHK ile görevime son verilmiş olmasının Anayasanın
2. maddesine açıkça aykırı olduğu düşüncesindeyim. Keza, Anayasanın 15.
Maddesinin ikinci fıkrasında “savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, varlığının bütünlüğüne dokunulamaz;
kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan
dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı
ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü yer almaktadır. Anayasaya
göre, masumiyet karinesi olağanüstü haller ile sıkıyönetim, seferberlik ve
savaş hallerinde bile durdurulamayacak ve ihlal edilemeyecek haklardan biri
olarak ele alınmış olmasına rağmen KHK marifetiyle ihraç edilmem Anayasanın 15.
Maddesinin ikinci fıkrasına da açıkça aykırı bir işlemdir.
Ayrıca, Anayasanın 129. maddesinde “Memurlar ve diğer kamu görevlileri
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları
mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez” hükmü yer
almaktadır. Keza, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesinde ise
“Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez” hükmüne
yer verilmektedir. Söz konusu KHK marifetiyle atılmam neticesinde Anayasanın
129. maddesinde ve 657 sayılı Kanunun 130. maddesinde yer alan savunma hakkım
da elimden alınmıştır.
İlaveten, Anayasanın 90. maddesinde “usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya
aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer
almaktadır.
Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere
BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 111 ve 158
sayılı Sözleşmelerde yer alan “adil yargılanma” ve “çalışma hakkının korunması”
ilkelerine aykırı bir işleme de tabi tutulmuş bulunuyorum. Tüm bunların yanı
sıra; olağanüstü hal dönemlerinde kamu hizmetinden çıkarılmaya yönelik işlemler
ya da daha yaygın adıyla temizleme işlemlerinin (lustration) demokratik toplum
ölçütüne göre gerçekleştirilmesi gerektiği düşüncesiyle bu işlemlerin nasıl
yapılması gerektiğine ilişkin Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclis (AKPM)
tarafından birtakım kriterler belirlenmiştir.
Kamu hizmetinden çıkarma yaptırımının amacı, olağanüstü hale yol açan
tehlikeyi bertaraf etmek olduğundan sınırlarının da bu tehlikeyi bertaraf
etmeye uygun olup olmamaya göre çizilmesi gerekir. Oysaki benim ihracım ile
OHAL ilanına sebep olan darbe girişimi arasında hiçbir illiyet bağı yoktur.
Ben, darbe girişiminden tam 175 gün sonra işimden atıldım. İşten atıldığım
günden bu yana tüm çabalarıma rağmen geçimimi sağlayacak bir iş bulamadım.
Olağan koşullarda yabancı dil bilen, bilişim yeterliliği olan, yüksek
lisansını bitirmiş kalifiye biri sayılırım. Bireysel olarak yaşadığım ve birçok
ihraç edilen kişide gözlemlediğim bu işsizlik durumunun ülkenin geleceğine de
zarar verdiği kanaatindeyim. Bu yönüyle kanunen suç olan bir davranışı
işlememiş ve bu nedenle hakkında herhangi bir ceza almamış benim gibi
bireylerin iş ve üretim ortamından uzak tutulması sadece bireysel bir kayba yol
açmamaktadır. İhraç meselesinin bu boyutu bence en önemli boyutudur. Avrupa
Komisyonu Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından hazırlanan ve hem AİHM hem
de Venedik Komisyonu tarafından esas alınan rehber ilkelere göre; lustration
işlemleri en azından, bu amaçla kurulmuş bağımsız komisyonlar tarafından
yürütülmelidir. Ben adımı KHK’da görene kadar hakkımda bir işlem yürütüldüğünden
dahi habersizdim. Yine, komisyon önünde suçlanan kişiye düzgün bir yargılamanın
tüm imkanları sunulmalıdır. Bu güvenceler, avukata erişim hakkı, hakkındaki
suçlamalara uygun bir şekilde cevap verme, aleyhine gösterilen tüm delilleri
görme ve değerlendirme, lehine olan delilleri ileri sürebilme gibi çok
çeşitlidir. Bana ve KHK ihraçlarının hiçbirine bu hak tanınmamıştır. Öyle ki,
açtığım dava dahi dinlenmemiş, yargı yolu bulunmadığı gerekçesi ile
reddedilmiştir. İhraç edilmemden 8 ay sonra Komisyonuna başvuru imkanı
tanınmışsa da, bu başvuru öncesinde da suçlamaları ve ihraç gerekçelerini
öğrenme imkanı tanınmamıştır. Bu bakımdan etkili bir başvuru yapma hakkım daha
en başında kısıtlanmıştır. Bu kapsamda, Komisyonun faaliyetleri esnasında
tarafıma isnat edilen suçlamayı, buna ilişkin delilleri ve ihraç gerekçelerini
tespit etmesi ve ilgili bilgi ve belgeleri tarafıma göndermesi halinde;
ihracımın neden ve gereklerini öğrenmiş olacağım ve işlemin esasına dair
açıklama ve savunmamı sunabileceğim.
Şu aşamada sadece ihlal edilen haklarıma dair beyanda bulunmak dışında
yapabileceğim başkaca bir izah yoktur. Zira, takdir edersiniz ki, bilmediğim
bir suçlamaya dair savunma ve açıklama yapamam mümkün değildir. Olağan hukuka
aykırı bir şekilde işten atılmam 1) Masuniyet karinesinin, 2) Kanunsuz suç ve
ceza olmaz ilkesinin, 3) İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez ilkesinin, 4)
Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez ilkesinin, 5) Suç ve cezanın
şahsiliği ilkesinin ve 6) Kanunların geriye yürümezliği ilkesinin açık
ihlalidir.
Bu ihraç işlemi olağan hukuk kapsamında 1) AİHM İçtihatlarına, 2)
Anayasa Mahkemesi içtihatlarına ve kararlarına 3) Birçok uluslararası
sözleşmeye, 4) Cari anayasaya, 5) Yüzlerce temel kanuna (Medeni, Ceza, DMK,
4688, İYUK, vb.) ve hatta 6) OHAL Hukukunun kendisine aykırıdır. Sonuç olarak,
yukarıda açıkladığım gerekçeler ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; mahkumiyet
kararı aranmaksızın, görev yaptığım kuruma yeniden kabul edilmemek ve bir daha
kamu hizmetlerinde istihdam edilmemek, dolaylı ya da doğrudan
görevlendirilmemek üzere kamu görevinden çıkartılmam açıkça yasalara, anayasaya
ve tarafı olunan Milletlerarası Sözleşmelere tamamen aykırı olması sebebiyle
ihraç işleminin iptali/kaldırılması zorunludur.
Açıkladığım ve re’sen gözetilecek diğer nedenlerle, 679 sayılı KHK ile
kamu görevinden çıkartılmama ilişkin işlemin iptal edilmesini/kaldırılmasını,
eski görevime aynen iademe karar verilmesini, işlem nedeni ile mahrum kaldığım
maaşlarımın yasal faizi ile ödenmesine, tüm özlük ve ekonomik haklarımın
iadesine, memuriyetten ihraç edildiğim sürenin fiili hizmet süresine ve hizmet
puanına eklenmesine, emekli sandığı keseneklerinin ve kurum karşılıklarının
Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesine karar verilmesini talep ederim.18/08/2017
Sinan OK