3 Şubat 2017 Cuma

Engelli Yurttaşlar Üniversite Okuyor



Eğitim "modern dünyada" sadece eğitim değildir. Eğitim düzeyiniz yaşamınızda karşılaşacağınız zorlukları ve kolaylıkları belirleyen önemli bir faktördür. Engelli yurttaşlar için ise bu yol "hiç yoktan çoktan seçmeli" engellerle doludur. Sadece Türkiye'de değil dünyanın birçok yerinde, sistematik ayrımcılığa maruz kalan bir nüfus kesimi de engellilerdir. En temel haklarına erişimleri engellenen "yurttaşlar" olarak, "engellilerin azmi" haber konusu olmaktadır. "Övmek amacıyla" yapılan haberler bile bir tür ayrımcı ve dışlayıcı söylemi yeniden üretebilmektedir. Emek piyasasında engellilere ilişkin tartışmalar sosyal devlet yaklaşımının çok uzağında kalabilmektedir. Aslında "iyi" uygulamalar olan "kota" ve "korumalı işyerleri" gibi, uygulanan politikalar engelli işgücü arzının yaşamsal sorunlarına çözüm sunamamaktadır. 

Soruna bütüncül yaklaşılamaması başlı başına bir sorundur. Sadece eğitim veya sadece emek talebi cihetleriyle ele alınan yaklaşımların eksik kaldığı, son yıllarda tüm "denemelerin sonuçlarıyla ortadadır." Binlerce engelli sosyal yaşamın sunduğu engelleri aşmak amacıyla eğitim yolunu sonuna kadar zorlamaktadır. 2015-16 eğitim-öğretim yılı YÖK verilerine göre 13.525 Engelli üniversitelerde eğitim görmüştür. Bu yönüyle görece nitelikli bir işgücü arzı çabası takdire şayandır. 129 farklı üniversitede, % 36'sı kadın, 13.525 Engelli, 77 ilde üniversite okumaya çalışıyor. 

  Tablo 1: Üniversite Türüne Göre Engelli Üniversiteliler  

Üniversite öğrencisi engellilerin engel grupları içerisinde fiziksel (%40) ve görme (%29) engelliler çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu iki gruptaki engellilerin diğer engelli gruplarına göre daha fazla üniversite eğitim düzeyine erişiminin nedenleri, öncelikle toplam engelliler içerisindeki ağırlıklarının fazla olmasıdır. Diğer önemli bir faktör de bu iki engel grubundaki engellilerin "birisinin günlük yaşamsal desteğine ihtiyaç duyma oranının" diğer engel gruplarına göre daha düşük düzeyde olmasıdır.

   Tablo 2: Engel Türüne Göre Engelli Üniversiteliler  

Engelli üniversitelilerin önemli bir oranda Anadolu Üniversitesi'nin programlarına (% 48) devam ettiği ifade edilebilir. Bu "tercihte de" önemli faktör erişim başta olmak üzere tüm yaşam koşullarının zorluklarıdır. Anadolu'yu % 6 ile Ondokuz Mayıs, % 5 ile İstanbul, % 4 ile Cumhuriyet Üniversitesi takip etmektedir.  

Kamu sektöründe engelli emeğine açık, 657 sayılı DMK gereği doldurulması gereken ama doldurulmayan kontenjan, 20 bin kişinin üzerindedir.  Devlet Personel Başkanlığının verilerine göre toplam çalışan engelli kamu emekçisi sayısı zaten 45.000'nin altındadır. Kamu sektörü dışında 4857 sayılı İş Kanunu gereği özel sektördeki açık kontenjan ise İŞKUR verilerine göre yine 20 bin kişinin üzerindedir. Sorunun kontenjan ayırmakla çözülemediği, İŞKUR verilerine göre bu açık kontenjana rağmen kayıtlı olan engelli işşizlerin sayısının 100 bin sınırına yaklaşması da göstermektedir. Engellilerin çalışma hayatındaki genel durumu ve sorunları; emek piyasasına dahil olamama, dahil olduktan sonra iş bulamama, iş bulduktan sonra iş yaşamına erişim ve adaptasyon sorunlarını aşamama şeklinde özetlenebilir. Emek piyasasına dahil olmaları neredeyse doğum öncesinden başlayan sistematik bir sağlık ve eğitim politikasıyla mümkün olabilir. Ancak bu sağlık ve eğitim yaklaşımı sadece engelliye yönelik değil engelliyle iletişim halindeki her yurttaşın yaklaşımını da olumlayıcı bir politika olmalıdır. 

1 Şubat 2017 Çarşamba

Türkiye'de Nüfusu Azalan İller Var…Bazılarının Kafası Büyü-k...

2016 Yılında Nüfusu Azalan İller Var…

Nüfus istatistikleri bir ülkede yaşayanların durumlarına ilişkin önemli veriler sunmaktadır. Örneğin son bir yılda Türkiye'de artan işsiz sayısı (Ekim Dönemi 500 bin) AB üyesi iki ülkenin toplam nüfusu kadardır. Dramatik olan durum, bu iki ülkenin (Malta ve Lüxemburg) "ne kadar olası olduğu ayrı bir tartışma olan olası bir AB üyeliği durumunda" Türkiye'nin üyeliğini veto yetkisi bulunmaktadır. 
Türkiye İstatistik Kurumu dün Türkiye’nin 2016 yılı nüfusunu 79.814.871 kişi olarak açıkladı.  Bir önceki yıla göre 1 milyon 73 bin 818 kişi artan toplam nüfusun %50,2’sini erkekler, %49,8’ini ise kadınlar oluşturuyor. Nüfus artış hızı önceki yıla göre artarak binde 13,5 oldu. Yani nüfus açısından Almanya ile nicel eşdeğer bir ülke Türkiye... Birçok nedenle nüfus istatistikleri ayrıntılı incelenmeye değerdir.

Türkiye'de nüfusun Temel niteliklerine bakıldığında ise;

  • 2016 Yılında 70 ilde nüfus artarken 11 ilde önceki yıla göre Nüfus azalmıştır. Şırnak, Hakkari ve Tunceli'de nüfus artış hızı sırasıyla - %0 13,-40,-%46, şeklinde açıklanmıştır. Hakkari'nin nüfusu 10.962 kişi, Şırnağın Nüfusu ise 6.396 kişi azalmıştır.

   

 Nüfusu Azalan İller, 2016 
 

2       
  • Nüfusun % 18,5’i (14.804.116) İstanbul’da yaşıyor.  Bu yönüyle AB 28'de 20 ülkeden daha büyüktür İstanbul.
  • Nüfusu 1 Milyonun üzerinde 21 il bulunmaktadır. Nüfusun % 68’inin yaşadığı bu iller; İstanbul , Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, Konya, Antep, Urfa, Kocaeli, Mersin, Diyarbakır, Hatay, Manisa, Kayseri, Samsun, Balıkesir, Maraş, Van, Aydın, Denizli’dir. 
  • Nüfusu 200.000 altında olan 9 il var; Iğdır, Bartın, Çankırı, Gümüşhane, Artvin, Kilis, Ardahan, Bayburt ve en küçük il Tunceli. 
  • Türkiye nüfusunun ortanca yaşı önceki yıla göre artarak 31,4’e yükseldi. 
  • Çalışma çağındaki nüfus bir önceki yıla göre %1,6 arttı (% 68 bu aralıkta)
  • Çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı ise %23,7’ye gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı da %8,3’e yükseldi.

 Nüfus piramidi, 2016,  Kadınlar daha çok yaşıyor, yaşasın...
  • Türkiye’de kilometrekareye düşen kişi sayışı önceki yıla göre 2 kişi arttı ve 104 kişi oldu. İstanbul’da 2.849 olan bu sayı Tunceli’de 11 kişi. Yüzölçümü bakımından ilk sırada yer alan Konya’nın nüfus yoğunluğu 56, en küçük yüzölçümüne sahip Yalova’nın nüfus yoğunluğu ise 285 olarak gerçekleşti.
Nüfus verileri sadece nüfus artan-azalan il, yoğunluklar, kentsel-kırsal ayırımı nedeniyle önemli değildir. Aynı zamanda ülke ile ilgili "kişi başına düşen...." diye başlayan tüm verilerde toplam nüfus önemli... Hepsi kalkınmış ya da geri kalmış ülke göstergesi olarak sunulabilecek aşağıdaki   "kişi başına düşen..." listesini, dünyanın yarısına eşit serveti olan 8 kişiye armağan ediyorum. "Onların kafaları çok büyük", sağlık durumu dünyada kişi başına düşen dağılımı etkiliyor.

Kişi başına düşen...
  1. doktor/asker/öğretmen/vergi müfettişi/peyzajcı sayısı
  2. gelir miktarı
  3. üretim/tüketim miktarı
  4. kitap sayısı
  5. savaş uçağı sayısı
  6. otomobil sayısı
  7. karbonmonoksit oranı
  8. ...
  9. ...





31 Ocak 2017 Salı

UZUN SÜRELİ NEET, NİNJA OLUR ÇIKAR...

GENÇLİĞİN “NEET[1] SORUNU” “NİNJALAŞMAYA” YOL AÇAR

İşgücü piyasası kıyaslamaları için ILO’nun önerdiği 17 göstergeden[2] biri değil NEET. Daha çok OECD kıyaslamalarında kullanılan bu kavram, 2014 Ocak döneminden bu yana TÜİK hanehalkı işgücü anketleri kapsamında Türkiye için de üretilmektedir. NEET, NE İŞTE NE DE EĞİTİMDE OLMAYAN GENÇLERİN konumunu açıklamak için kullanılan bu terim, genç nüfus oranı görece daha yüksek ülkelerde daha önemli bir hal almaktadır. OECD verilerine göre Türkiye, NEET "Not in Employment or Training" değeri en yüksek üye ülkelerden biri görünümündedir. 

Kaynak: OECD

Ne işte ne de eğitimde olmayan gençler ya iş arayışında ya da işgücü piyasası dışındadır. Bu konumda gelecek kuşakları oluşturan gençlerin gerekli önlemler alınmaması durumunda hızlıca NİNJA[3]’laştığı (No income, no job, no asset= mealen Gelir yok, iş yok, elde avuçta bişiy yok:) söylenebilir. Türkiye’de NEET olarak ifade edilebilecek NİNJA potansiyeli ne kadardır? OECD ve TÜİK verilerinin ortak yönü, kadın ve erkek NEET oranları arasında çok ciddi fark bulunmaktadır.  
Türkiye NEET Oranları (2014-2016 Ekim)
Kaynak:TÜİK Ekim Dönemi verisidir.

15-24 yaş aralığında olan her 100 kadından 34,2'si NEET iken bu oran erkeklerde 14,6'dır. Aynı yaş grubu için erkek istihdam oranı 44,4, iken kadın istihdam oranı 22,8'dir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle özellikle lise üstü eğitime katılımda kadın katılımın daha düşük olduğu bilinmektedir. Yani NEET oranı yüksek olan kadınların hem işte hem de eğitimde olma oranı haliyle daha düşük olmaktadır.

Ne işte, ne eğitimde değiller bu gençler, nerelerdeler? Ya işsiz, ya da işgücü piyasasının dışındalar. Gençlerde işsizlik oranı Ekim dönemi itibariyle 21,2'ye yükselmiştir. Kadınlar da bu oran % 27,1'dir. Eğitimde olmayan bu gençlerin mezuniyet durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında durumun kadınlar yönüyle vahimliği daha da netleşiyor.  

Cinsiyet ve Eğitim Durumuna Göre NEET, Ekim 2016 TÜİK,
Kısaca NEET ve NİNJA konumu kadınlarda daha yoğun görülmektedir. İşsiz, eğitimsiz ve gelirsiz bir yaşamın kadınlar için uzun süreli yapısal adaletsizliklerle örülü bir toplum oluşturması olağandır. Kadınlara yönelik iş, eğitim ve istihdam imkanlarının daha çoklaştırılması bu aradaki makası kısa sürede kapatamaz. Yapısal bir adalet arayışı daha köklü toplumsal cinsiyet eşitliği ile olabilir. 





[1] “Neither in employment nor in education or training rate”
[3] 2008 Krizinde ABD’de borçlarını ödeyemeyediği için varlıklarına el konulan ve işsiz kalanlar için kullanılan bir kavram

30 Ocak 2017 Pazartesi

Dolar ve OHAL ilişkisi üzerine

Dolar ve OHAL ilişkisi üzerine... 
15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye toplumunun aleyhine Türkiye’de karanlık bir darbe girişimi daha gerçekleştirilmiştir. Bu darbe girişimi, halkın canı pahasına durdurulmuş ve halkın emeğiyle darbe bir gün içinde başarısız olmuştur. Ancak sonrasındaki 1. OHAL ve 2. OHAL ve şimdi 3. OHAL dönemi uygulamaları darbeden daha kötü sonuçlara yol açmış yüzbinleri aşan kamudan ihraçlara neden olmuştur. Ne 1961 ne 1980 ne de 28 Şubat darbe dönemlerinde yaşanmayan boyutlarda ve hukuksuzlukla malul işten çıkarılmalar yaşanmaktadır. Bunlar yaşanırken reel ekonomik süreçler bu duruma ilişkin “resmi rakamlarla bile” dehşet dengesinin aşıldığını göstermektedir. OHAL DURUMU ÜLKE EKONOMİSİNİ DERİN BİR KRİZE SÜRÜKLEMEKTEDİR. 
Aşağıdaki grafiktede görüleceği üzere 1. OHAL döneminde görece stabil olan dolar 2. ve şimdi 3. OHAL Döneminde çok hızlı bir yükseliş ivmesindedir. Uluslararası Kredi değerlendirme lobilerinin açıklamaları Türkiye'de iktisadi bir krizin yapısallaştığının işaretleri olarak okunmalıdır. 

Dolar kurunun bu kadar hızlı yükselmesinin tüm toplum kesimleri açısından olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Döviz kuru dövizle borçlanan kamu ve özel sektörü etkilediği kadar dışa bağımlı tüketiciyi de etkilemektedir. İktisadi analistlerin “dış mihraklı” nedenlerle artıyor dediği Dolar kuru her ülke parasını TL kadar olumsuz etkilememektedir. 2005 yılı başında 1,33 olan döviz kuru[1] ilk defa 28 Ağustos 2013 tarihinde  2 TL  bandının, 8 Eylül 2015 Tarihinde 3 TL Bandının üzerine çıkmıştır. Son 10 yılda % 245 kat artan doların 2. OHAL Döneminden sonra ne kadar arttığı açıktır. 30 Ocak tarihi itibariyle Dolar 4 bandını aşmış, tekrar 3,90 seviyelerine gerilemiştir. Doların yükselmesinin doğrudan bazı etkileri aşağıdaki gibi belirtilebilir.
  • Kısa vadede üretimi ithalata bağlı tüm ürünlerde hızlı genel fiyat artışı, yani enflasyon oranının yükselmesi. Yüksek enflasyonun en temel sonuçlarından biri gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Bunun da başka olumsuz sosyolojik sonuçları olur.
  • Kişi başına düşen gelirin azalışı ve reel satın alma gücünün düşüşü dolar bazlı yükselişin bir başka sonucudur. 
  • Kurun yükselişi TL’nin değersizleşmesi anlamına gelmekte olup bu durum ticaret dengelerini olumsuz etkileyecektir. 
  • Döviz kuru ile borçlanmış işletmelerin iflası orta ve uzun vadede döviz kurunun hızlı yükselişinin olumsuz sonuçlarındandır. Üretimi döviz kuruna endeksli işletmelerin maliyetlerinde artış yaşanacaktır. 
  • Döviz kuru artışı "Net Dış Borç stokunun ve bunun GSYİH’e oranının artması" anlamına gelmekte olup dolar yükseldikçe borcun artması demektir. 
OHAL koşullarında iktisadi yaşamın bir önşartı olarak yıllardır savunulagelen "istikrar" kelimesi birçok yönüyle anlamını kaybetmiştir. Döviz kuru, işsizlik oranı, enflasyon oranı gibi en temel veriler istikrarsız ve olumsuz bir eğilim sergilemektedir. Ekonomik eğilimlerin "olağanlaşması" ülke genelinde söylem düzeyinde dahi olsa "olağan hukuk" devleti olduğunun gösterimiyle ilişkilidir. Ekonomide olağanlaşmaya gidiş OHAL'in sonlanmasıyla başlayabilir. 



[1] Bütün yıl ortalaması 1,3407 olmuştur. 30.12.2005’te de Dolar 1,343’tü.

29 Ocak 2017 Pazar

KAMUDAN İHRAÇLARA BİR TEPKİ: ADA

15 Temmuz Darbe girişimin "Allah'ın lutfu" olarak vurgulanması üzerinden 200 gün geçmek üzere... Bu süreçte bir çok hukuk dışılığa  da imza atıldı... En önemlilerinden bir tanesi de kamu sektörüne yıllarını, geleceğini, eğitimini vermiş "yüzbin" kamu emekçisinin "olağan hukuka aykırı" bir şekilde herhangi bir açıklama yapılmadan işten atılması, olağan yargı yolunun geciktirilmesi oldu. Ankara bu kapsamda en çok ihracın yapıldığı yerlerden biri. İhraç edilen insanlar yaşamlarını işsizlikle mücadele ederek devam ettiriyorlar... 

Ankara Dayanışma Akademisi (ADA); "barış, özgürlük ve insanca yaşam talepleri nedeniyle ihraç edilen, görevinden uzaklaştırılan ve hak ihlallerine maruz kalanların; iktidarın baskıcı politikalarına karşı sesini yükseltmeyi hak sayanların, akademiyi yalnızca üniversite kampüslerinin duvarları içinde görmeyenlerin dayanışma, mücadele ve iletişim alanı olarak" faaliyet göstermektedir. Çok kısa bir süre içerisinde bir araya gelen ve "Ankara'nın"soğuğuna rağmen güzel işler yapmaya çalışan güzel insanlar topluluğu... 

Hayatın zorluklarını birlikte aşmak, haklı olduğumuzu göstermek ve tabii ki emeğimizi hakikatin hizmetinde kamuoyuna sunmak için ADA ile dayanışma halinde olmalıyız. Hepiniz "gerçeğin takipçileri, bu ülkenin yüz akı akademisyenlerimiz yalnız değildir" diyorsanız... ADA sizi bekliyor.

https://www.facebook.com/AnkaraDayanismaAkademisi/  adresi üzerinden ADA'lı Akademisyenlerin sunumlarına erişebilir, Etkinlik-Ders-Panel-Seminer gibi ADA üretimlerinden haberdar olabilirsiniz. ADA'nın Şubat Ayı seminerleri değerli katılımlarınızı beklemektedir.









28 Ocak 2017 Cumartesi

Uyarı

(1) Bu sitedeki yazılar ve yazara ait yorumlar yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Hiç kimseyi veya kişiyi yönlendirme çabası yoktur.  

(2) Bu sitede yer alan yazılar, ilgili yazıya link verilmeden ve yazar adı belirtilmeden kullanılamaz.

(3) Bu sitede yer verilecek soru ve yorumların hakaret, aşağılama, küfür, reklam vb. içermemesi şarttır. Bu tür soru ve yorumlar siteye alınmamaktadır. 

(4) Kişilere yönelik ögeler taşımayan soru, yorum ve katkıların yayımlanabilmesi gönderenin adını açıklama şartına bağlı değildir. Bunların adsız olarak gönderilmesi halinde sitede yer alması mümkündür.  

(5) Kişilere yönelik eleştiri ya da değerlendirme taşıyan soru ve yorumların yayımlanabilmesi için bu soru ve yorumları gönderenin isminin açıklanmış olması gereklidir. 

OHAL'DE ASGARİ ÜCRETTE AZAMİ AZALIŞ

Ohal Döneminde Asgari Ücret ve Sabit ücretler eridi.

Enflasyon ve Döviz kuru yükselmesi gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Orta ve uzun vadede fiyatlar genel düzeyinin genel olarak yükselişi orta ve alt gelirli emek kesimlerini yoksullaştırırken döviz kuru-faiz oranı yükselişi de üst gelir ve sermaye sahiplerini daha zenginleştirmektedir. 



Türkiye'de yıllık ortalama asgari ücretin yıllık ortalama döviz kuru (USD alış) üzerinden kaç dolar ettiği yukarıdaki grafikte gösterilmiştir. Grafiğin bize anlattığı özetle: enflasyon ve kurun sabit olduğu dönemlerde asgari ücret reel olarak artmasa da çok düşmez, hatta kısmi konjuntürel yükselişler de (2007-2014 arası) olabilir. Kurun dengesiz, enflasyonun ise yükselişte olduğu dönemlerde ücretler "güneş görmüş dondurmaya döner". Bakınız 20 Temmuz sıcağından sonra asgari ücrete...

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...