AKP Genel Başkanı'nın 2019 seçim hazırlıkları kapsamında meydanlara indiği şu günlerde ülke gündemi, sıhhiye köprüsü gibi, 5 dk'da bir haber bülteni çıkarır nitelikte... OHAL-KHK faşizmi, işte-evde-sokakta şiddet, iş/çi cinyetleri, trafik "canavarı", fahiş (fahişenin erili) fiyat-faiz-döviz kuru artışları ve tabiki "bağımsız medya" atölyeleri... gündem gırla... derken "bomba" açıklamalar muhalefet cenahından yağmur gibi yağıyor. En son MAN belgeleri gösteriyor ki, Roboski'ye bomba yağarken ülkeden milyon dalırlar ak-mış... Ama bu gündem de tıpkı Roboski gibi çok önemli değil ki medya haber yapmak için icaz-et bekliyor...
Bu yazının konusu da bu önemli gündemlerden en önemlisi ile ilgili; Tuvalet paraları hakkında, AKP'den Genel Başkan bir toplantısında paradan atılan 6 sıfır ile ilgili örneği verdi ve bu nazik tartışma yeniden alevlendi. Hatırlatmakta yarar var aynı tartışma 2009 yerel seçimlerinde ve 2014 yerel seçimlerinde de yapılmıştı. İktidar açısından testedilmiş ve başarılı sonuç alınmış bir tartışma.
Yazıyı bireyselleştirmek iyi bir yöntem değil ama benim doğduğum "köyde" "tuvalet" ve uzunca bir dönem "paralı tuvalet" olmadığını söylemekle başlayayım. Bu durum köye özgü bir durum değil daha sonra sosyoloji kitaplarında "itici faktörler" başlığı altında sunulan göç nedenlerinden dolayı göçtüğümüz komşu ilçede de aynıydı; "paralı tuvalet" sadece cami girişindekinde vardı. Onun dışında ilçede elbette tuvaletler vardı. Ama paralı değildi.
Bu yönüyle AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında da bu durum hüküm sürüyordu. Sadece ilçe otogarında ("Herkes herkesi tanıdığı için sadece yabancılardan fahiş fiyatlarla para alınırdı. Çünkü gelmiş ve kullanmak zorunda; Bu durum Anadolu ve Rumeli otogarlarında yaygındır.)ve cami girişinde paralı olan tuvalet dışında paralı tuvaleti olmayan ilçeden Ankara'ya gelen birisi olarak alışmakta zorlandığım iki şeyden birisi olmuştur; "Tuvalete para vermek," diğeri ise "Su" (İlçede AKP iktidarından önce su faturası diye birşey yoktu). Musluktan su içmeye alışmış (hatta kaynaktan) birinin pet şişelerdeki suya para vermeye alışması büyük bir travmadır. Su meselesi başlı başına bir tartışmadır.
Tuvalet parasına dönecek olursak; AKP'nin iktidara % 34 oy alarak geldiği 2002 yılında, bir asgari ücretli (184.251.937 TL) 1.228 defa tuvalete gidebiliyordu. 2016 Yılına kadar asgari ücretteki artışların yetersizliği nedeniyle bu sayıda bir artış yoktu. Ancak 2015 seçimlerinde CHP'nin Asgari Ücreti 1.500 yapacağız demesi üzerine iktidarın 1.300 TL çıkışı sonucunda bu sayı artmaya başladı. 2017 yılı verilerine göre bir asgari ücretli ortalama 1.404 kere tuvalete gidebilme ücreti almaktadır.
Aslında tuvalet parası üzerinden reel bir değerlendirme yapmak rasyonel bir yöntem değildir. Çünkü Bölgesel farklılıklar ceteris/paribus olsa dahi birçok yeni teknoloji tuvalet sektörüne yansıdı. Önceden önemli bir maliyet unsuru olan "tuvaletçi" istihdamı gelişen teknolojiler sayesinde azalmıştır. Gerek ıslak mendil kullanımının yaygınlaşması, gerekse "sensörlü" lamba, musluk, klozet, sabunluk gibi teknolojiler tuvaletçi istihdamına "deyim yerindeyse" darbe girişimi yapmıştır. Önceden beş-on kişinin hijyen görevini yerine "genellikle başarısız" bir şekilde getirdiği tuvaletlerde gelişen muazzam teknolojiler ve dönüşen alışkanlıklar nedeniyle 1-2 kişi istihdam edilmekte ve görece başarılı bir hijyen daha kolay sağlanmaktadır. Örneğin gelişen teknolojilerin bir sonucu eskiden daha zor ve pahalı erişilen çamaşır suyu katkılı hijyen ürünlerine şimdi daha kolay erişilmektedir. (Bu konuda bilinçsiz kullanma hem işçi sağlığı güvenliği açısından risklidir hem de genel çevresel zararlara neden olmaktadır. Bu yazının konusu tuvalet parası olduğu için şimdilik bununla idare edin.)
Söz çok uzadı ama özetle; tuvalet paraları üzerindeki tartışmalarda iktidar sıfırları sadece tuvalet paralarından atmamıştır, işçilerin ve emekçilerin maaşlarından da atmıştır. AKP iktidarı memura 2010 yılından bu yana reel zam vermemiştir. Memurların çoğu tuvalet parası vermez ama tüm ekonomik ve siyasal tartışmayı tuvalet parasına indirgemek doğru bir yöntem değildir. Yine de bir ölçü olacaksa reel zam alamayan memurların 2010 yılından bu yana tuvalete gitme hakları kısıtlanmıştır denebilir. Memur maaşlarındaki erime hangi ölçü kullanılırsa kullanılsın aşikardır. Çünkü 2010 yılından bu yana memurların toplu iş sözleşmesi hakkı yavan bir tiyatro kıvamındadır. Bitirirken 2018 Ocak zammının % 4 ama enflasyonun % 12 olduğunu hatırlatalım. Bu gidişle başta hijyen yaklaşımıyla da herkes işi ucuza halledebilmek amacıyla "kendi evinde edecek"... Bu eğilimin gittikçe yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Bu eğilimin devam etmesi durumunda "umumi tuvalet sayısında ve kapsadığı istihdamda" devam edegelen azalış hızlanacaktır. Belki gelişen teknolojiler yoluyla "dışarıda yapma" (Köydeki en dışarıyı kastetmiyorum) alışkanlığı giderek kaybolacak. Belki de tersi yönde gelişmeler yaşanacak. (Misal Şehir Hastaneleri konforunda tuvaletlerin önünde yığılmalar yaşanacaktır).
Bunu zaman gösterecek. Hiçbir sosyo-ekonomik gelişmenin tesadüf sonucu olmadığını belirterek bu her tarafı "şeyli"yazıya hatime verelim. Bir zamanlar (pis doksanlarda mesela) büyük bir istihdam alanı olan "döviz bürolarının" yeniden "büyüyen sektör olması" yakın dönem yenilen hurmalardan kaynaklanmaktadır. Hurmalara devam edilmesi durumunda trabzon burma fiyatlarında yukarı yönlü tıkanmalar kesinlikle olacaktır.
*Bu yazıyı Samsun-g Valisine Adıyorum. Böyle değerleri olan ülkelerin iktisat damarları canlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder