Seçimler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seçimler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2018 Salı

SEÇİM BİLGİ NOTU : 60 GÜN KALMIŞKEN

   
AKP, gün geçtikçe oylarının düştüğünü ve 10 Ekim 2015 Ankara katliamı sonrası MHP ile başlattığı “Kızıl Elma” koalisyonu ittifakının da işe yaramayabileceğini görünce ekonominin verdiği sinyalleri de dikkate alarak hokos pokos yapmaya karar verdi. 

16 yıldır erken seçimlerin ne kadar berbat, koalisyonların ise nasıl bir ihanet olduğuna dair kafamızın etini yiyen iktidar sözcüleri, “bir gece ansızın” değişmiş durumdalar. Özetle 16 Nisan 2017’de ortaya çıkan mühürsüz duruma uygun ilk seçim için 60 gün kaldı. 2014-2019 yılı arası seçimsiz geçen tek yıl 2016 olmuş oldu. Yerel seçimde ittifakın işlevsiz olacağı hatta ters tepebileceği görülünce bu hokos pokos acele seçim kararı alındı.

2017 Referandumunda hayır demek gerektiği [1] o günden bugüne daha da netleşmiş durumdadır. 
Bu yazıda, 24 Haziran seçimleri için yeni “anayasal ve yasal” değişikliklere göre seçim takvimi ve diğer ilgili bilgiler paylaşılacaktır. Güncel gelişmeler yazıya eklenerek yazı güncel tutulmaya çalışılacaktır. Eleştiri ve önerilerinizi yorumla veya maille (sinanok0665@gmail.com) iletebilirseniz yazının işlevsel olmasına katkı sunmuş olacaksınız.

24 Haziran seçimlerine dair;
1-      TBMM’de yasama yetkisini icra edecek 600 vekilin seçileceği ilk seçimdir. Erken seçim olmaması durumunda vekiller 5 yıllığına seçilmiş olacaklar.

2-      İllerin çıkaracağı vekil sayıları açıklanmıştır[2].

3-  Milletvekili seçimlerine katılabilecek siyasi partiler açıklanmıştır[3]. Bu göre HDP, CHP, Saadet Partisi, İyi Parti, MHP, AKP, BTP, BBP, Vatan Partisi ve Demokrat Parti seçimlere girme yeterliliğine sahip partilerdir.

4-  Seçime giren partilerden tek “sol” parti HDP, tek “sosyal demokrat parti” CHP’dir. İyi Parti dışındakilerin siyasal yelpazedeki konumlanışı net bir şekilde “sağdan aşırı sağa” doğrudur. İyi Partinin programı, işleyişi ve söylemi sağda ancak henüz netleşmiş değildir. Bu sınıflama özneldir. Başkaları başka tasnifler yapabilir.

5-   Ülke genelinde % 10 barajını aşan partiler veya dahil olduğu ittifakı, % 10’u aşan partiler milletvekili çıkarma hakkına sahip olacaktır. Barajı aşmak ülke genelinde “geçerli oyların” % 10’unu almakla gerçekleşir. Barajı aşmayan parti birçok ilde 1. Parti bile olsa hak ettiği vekiller seçilmemiş sayılacaktır. Ve o partinin vekilleri o illerde 2. Partiye gidecektir.

6- Milletvekili dağılım yöntemi önceki seçimlerle aynı olup D’hont Sistemi denilen sistem kullanılacaktır.

7-      Millet vekili adayları
a.      Onsekiz yaşını doldurmuş OLMALI.
b.      En az ilkokul mezunu OLMALI.
c.       Kısıtlı, askerlikle ilişiği, kamu hizmetinden yasaklı  OLMAMALI,
d.      Taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.

8-  Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler. Bu kapsamda Milletvekili adayı olmak isteyen kamu görevlileri Perşembe günü mesai bitimine kadar (26.04.2017) istifa etmek zorundalar.

9-      Cumhurbaşkanlığı adaylarının yarışacağı bir seçimdir. 16 Nisan referandumu ile ortaya çıkan “Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi içerisinde” çok önemli bir konum olan cumhurbaşkanı olacak kişi; bütçe, vergi ve KHK yetkilerini kullanacaktır.
10-  Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip yurttaşlar içerisinden, doğrudan halk tarafından seçilecektir. Adaylar hiçbir parti için henüz netleşmemiştir.
11- Seçilecek Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
12- Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir.
13- Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
14- Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday, Cumhurbaşkanı seçilir. 24 HAZİRANDA YAPILACAK İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü YANİ 8 TEMMUZDA ikinci oylama yapılacak. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday, Cumhurbaşkanı seçilir.
15- İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması halinde, sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir.
16-  Seçimlerin tamamlanamaması halinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder.
17-  Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esasların düzenleneceği kanun şu an meclis gündemindedir. Kervan yolda referanduma gitti. Yoldayken erken seçim kararı alındı. Yoldayken “uyum yasaları düzülüyor”. 60 gün sonrasında du bakali n’olcak.

11 Ocak 2018 Perşembe

MHP Kürtler'den OY ALAMIYORSA, MHP'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI ALABİLİR Mİ?

Yerel ve genel seçimlere bir yıldan fazla süre var ama
Toplumun canına tak eden OHAL koşulları,
krize girmiş ekonomik, siysasi, hukuki, bürokratik yapı,
neredeyse işlevsizleşmiş yerel ve genel seçim sonuçları nedeniyle seçimler yeniden konuşulmaya başlandı.

Öncelikle bu "işlevsizliği" açıklamak lazım.
Yerel seçimlerin işlevsizliği ...
1) Kayyum atanan belediyeler (90 küsür BDP'li belediye)
2) İstifa ettirilen belediyeler (Ankara, İstanbul vb. )
3) Görevden uzaklaştırılan CHP'li Belediyeler (Ataşehir, Şişli, vb) nedeniyle yerel seçimlerin çok önemli bir kısmı iptal edilmesi nedeniyle...

Genel seçimlerin işlevsizliği ise
1) Referandumda meclisin azaltılan yetkileri,
2) Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ve sonucunda periyodik tutuklama ve göz altı olayları ve
3) OHAL KHK'lerinin birçok yasama faaliyetini Yasamaya uğramadan halletmesi nedeniyle... (30 KHKile 300'den fazla kanunda değişiklik yapıldı.)

Başlıktaki soruyu sormadan önce?

1) İYİ Parti'den sonra "MHP'nin seçmeni" varsayımı nasıl ölçülebilir. Böyle bir seçmen ne kadar kaldı?
2) Seçmen tercihlerinde krizde olduğu gün gibi ortada olan ekonomik durumun ve OHAL mağduriyetlerinin herhangi bir etkisi olmayacak mı?
3) "Sağ"adına tek aday mı çıkacak? (Meral Akşener, Gül, vb. olduğunda durum n'olur)

Öncelikle mevcut iktidara hem yerelde hem de genelde oy veren seçmenlerin "yukarıdaki işlevsizliklere" dair de bir sözü olmayacak mı? Misal "bizim seçtiğimiz belediye başkanını niye görevden aldın?" sorusu meşru bir soru olarak dolaşımdadır. Çünkü asıl nedenlerin kauoyuna açıklanmadığı ortadadır.

Gelelim başlığa... MHP Kürtler'den OY ALAMIYORSA, MHP'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI ALABİLİR Mİ? Görüldüğü üzere MHP'nin Türkiye ortalaması olan 11,9 oranına çok uzak olan düzeyler hep Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olarak görülmektedir. Kars ve Iğdır'daki demografik dağılım sonucu bu iki ilde MHP'nin oranı MHP'nin Türkiye ortalamasının üzerindedir. Aşağıdaki tabloda pembe ile gösterilen iller MHP'nin % 3 oranının altında oy aldığı illerdir.


MHP'nin en düşük oy aldığı illerin, Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olması nedeniyle başlıktaki soru cevabı merakla beklenecek bir soru! Çünkü Kürtlerin yaşamadığı il yok Türkiye'de. Özellikle Türkiye'nin işçi depoları olan İstanbul, Adana, Antalya gibi gibi yerlerdeki AKP'ye oy veren Kürt seçmenlerin, "MHP'nin desteklediği adaya" oy verip vermeyeceği tartışmaya açık bir konudur. Benzer bir soru AKP'nin bölge seçmeni için de geçerlidir. "Mütedeyyinlik ve dindarlık" söylemlerinin "Türk Milliyetçiliği" ile uzlaşan söylemi seçmen de nasıl karşılık bulacak.  AKP Dimyat'a pirince giderken Midyat'taki bulgurdan da olabilir mi? AKP'nin "Kürt milletvekillerinin uzun dönemdir şahit olduğumuz susma orucu neye alamettir? Benzer bir "seçmen kaçınması" durumunda çözüm sürecini durduran ve güvenlikçi politikalara abanan AKP'nin oy kayıpları daha çok olabilir. Seçim,seçim barajı ve ittifak tartışmalarının bu minvalde de devam etmesi gerekli gibi...

Hep söylenegelen tespit "bu seferki seçimler çok önemli" tespiti bu seferki seçimler için daha çok geçerli gibi:). Referandumda açığa çıkan "kıl payı" durumu, yerel seçimlerde % 50+ 1 alamayacağı aşikar bir seçim sonrasındaki seçimin sonuçları siyasal iktidarın tam istediği gibi olamayabilir. Bu durumda OHAL ipine sımsıkı sarılma veya belki de o zaman ohalden daha kolay çıkma ve olağanlaşma yolları aşınacaktır.

2018 yılının hiçbir parti için kolay geçmeyeceğini belirtmek lazım. Özellikle saadet, bbp, gibi "buçuk partilerin" hacimlerinin üstünde değer kazandığı bir döneme gidiyoruz. Çünkü iktidarın +1 oyu bulamaması durumundaki B senaryosunda kafası karışık. Bitirirken;Seçimle görevin el değiştirmesi de demokratik ülke olmanın bir ölçüt. Böyle bir olasılık varsa bir ülkede o ülkeye hala demokratik denebilir. Yeterki demos ne yaptığını bilsin. Sandıklarına sahip çıksın. maddi gerçekliği ortaya koysun.












OHAL’in “ETKİLEMEDİĞİ” HALK'A DAİR 50 İP UCU

Başlıktaki “HALK" ibaresi aşağıdaki milyonlara tekabül etmektedir. Bu kişiler vergi mükellefi ve seçmen ama “halktan sayılmıyorlar.” Sözü uzatmadan aşağıda, OHAL’in yaşamlarını altüst ettiği hatta yaşamlarına mal olduğu “HALK’a” dair uzun listeyi, Siz Halkımızın vicdan okuluna bir not olarak bırakıyoruz.
 OHAL bu milyonlar dışında hiç kimseyi etkilememektedir!
1.   İhraç edilenler (150.000) halk, seçmen, mükellef değil mi?
2.   Açığa alınananlar,(10 binlerce kişi) halk, seçmen, mükellef değil mi?
3.   Sürgün veya sık sık istem dışı görev yeri değişiklikleri (15.000 civarında) yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
4. Mesnetsiz disiplin soruşturmaları geçirme,(sayı belirsiz) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
5.   Gerekçe sunulmadan iş sözleşmesinin yenilenmemesi veya kısıtlanması, (20.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
6.    Yapılan işlemlerden sonra çok uzun süre geçmesine rağmen bir gerekçe sunulmaması ve hak arama kanalının gösterilmemesi, (Tüm toplum kesimleri) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
7. Kapatılan birçok medya kurum/kuruluşu nedeniyle düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve haber alma hakkının engellenmesi, (10 bin gazeteci ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
8. Düşüncesinden dolayı gözaltına, kovuşturmaya ve tutuklamaya maruz kalma, (Toplamda 200.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
9. Çalışanların saatlik/yıllık izin, sağlık raporu vb. kullanımında sorun yaşanması, mobingin artması (3 Milyon Civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
10. Sosyal dışla(n)ma ve geçim nedeniyle göç etmek, ev değiştirmek, (Binlerle ifade edilebilir) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
11.   Akrabalık, arkadaşlık ilişkilerinin bozulması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
12.  Boşanmalar, göç, aile içi şiddet nedeniyle aile bütünlüğünün dağılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
13. Gebelik sürecinde gözaltı/tutuklama/ihraç vb. OHAL muameleleri etkisiyle düşük, erken doğum vb. zorlukları, (“Tek bir cana kıyan tüm insanlığı öldürmüş sayılır MI”) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
14. Haksız ve sık sık üst arama, gözaltı, tutuklamaya maruz kalanlar, durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
15. Uzun süreli ve haksız gözaltı ve tutuklama sürelerine maruz kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
16. Keyfi ve hukuksuz ev baskınlarına maruz kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
17.  Ekonomik sorunlar, borç-kredi vb. ödeyememe, geçim sıkıntısı, yeni kredi çekememe, yüksek fiyat düzeyiyle yaşama... gibi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?

Şekil 1: Üretici Fiyat Endexi
18. Sosyal güvenlik hakkından yoksun kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
19. Lojman kullanma hakkından mahrum bırakılma ve derhal boşaltma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
20. Emekliliğe zorlanma, Emekli ikramiyesi alamama, Emekli olamama durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
21. Demokratik hak arama eylemlerinin kısıtlanması, kovuşturulması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
22. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının keyfi olarak engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
23.   Sendikal özgürlüklerin kısıtlanması, engellenmesi, (Örgütlenme gezileri, eylemler, bildiri dağıtımı, hukuksuz yargılama ve gözaltılar, seçilen yöneticilerin onaylanmaması vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
24. Grevlerin engellenmesi, yasaklanması, ertelenmesi, vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
25.  Kayyum atanan yerlerde siyasal temsilin zedelenmesi, işsizlik ve olumsuz sonuç  durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
26. İhraç, üniversite kapanması vb. nedenlerle akademik özgürlüklerin kısıtlanması veya engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
27.  Eğitim hakkının engellenmesi, öğrenci ihracı, yeni kayıt yaptırılmaması, ihraç akademisyenlerin çokluğu nedeniyle bölüm/ders/tez yetersizlikleri durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
28. Ebeveynlerin uğradığı OHAL hukuksuzluklarının çocukların eğitimi ve sağlığını olumsuz etkilemesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
29. Yurtdışında yaşayanların “başıma bir şey gelir” kaygısıyla ülkeye dönememesi, dönen bazılarının bir daha çıkış yapamaması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
30. Ülke yurttaşlarına yönelik vize tartışmalarının / kısıtlamalarının ortaya çıkardığı zararlar vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
31. Gördüğü muamele nedeniyle ülkeye aidiyetinin zayıfladığı düşüncesinin psikolojik yükünün ağır olması, geleceksizlik ve güvencesizlik duygusunun ağır gelmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
32. Baskı, korku ve haksızlığa uğrama riski nedeniyle bireysel ve ailevi sağlığın bozulması vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
33.İntihar eğiliminin arttırılması, intihar vb. ( ayrıntı için bknz. https://goo.gl/zSWrma ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
34.  Pasaport iptalleri, kişinin yurtdışı çıkış yasaklarının ailesini de kapsaması, pasaporta bağlı bazı hakların ve faaliyetlerin ihlali (Seyahat, eğitim, akademik araştırma, ticaret) vb durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
35.  Uzun süreli iş aramaya rağmen iş bulamama, bulunan işlerde kısa süreli kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
36. Mesleki uzmanlık alanını icra edememe (Hekimler, Öğretmenler, Avukatlar, gazeteciler vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
37. Mesleki sertifikaların iptal edilmesi (Güvenlik görevlileri, vb. ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
38.Atama için güvenlik soruşturması sonuçlarını beklemek durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
39. Akademik terfilerin ertelenmesi/durdurulması vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
40. Dilekçe hakkının ihlal edilmesi, dilekçelerin alınmaması veya alınıp yanıt verilmemesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
41.Ekonomik girişimler için izin, ruhsat vb. alınmasında zorluk çıkarılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
42.Görevde yükselme, uzmanlık vb. (ihraç doktorlar TUS’a giremiyor) sınavlara giriş haklarının kısıtlanması durum durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
43.Evlilik, nişanlılık, sözlülük gibi durumlardan cayılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
44.Sosyal medya soruşturmasına maruz kalmak durumunda kalanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
45. Suç ve cezanın kanuniliği ve şahsiliği ilkelerinin ihlal edilmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
46.İş bulması engellenenler halk, seçmen, mükellef değil mi?
47.İşten atılan engelliler, yakınları halk, seçmen, mükellef değil mi?
48. İşten atılma sonrası kazanılmış hakların ve ücretlerin verilmemesi durumlarını yaşayanlar,
49.  Yurtdışı eğitim burslarının, öğrenciliklerinin iptali,durumlarını yaşayanlar
50. Güvenlik güçlerinin keyfi ve bezdirici müdahaleleri, vb. durumları yaşayanlar

HALK, SEÇMEN, MÜKELLEF DEĞİL Mİ?
Referandumda ilk sinyalini aldığınız, 
Melih’inize Topbaş’ınıza mal olan bu soru Mart 2019’da sandıklarda size sorulacak. 
Bir halka bu kadar zulüm edilemeyeceğini göreceksiniz.
BİZ HALKIZ. NOKTA

4 Aralık 2017 Pazartesi

Tuvalet P-Araları Üzerine*


AKP Genel Başkanı'nın 2019 seçim hazırlıkları kapsamında meydanlara indiği şu günlerde ülke gündemi, sıhhiye köprüsü gibi, 5 dk'da bir haber bülteni çıkarır nitelikte... OHAL-KHK faşizmi, işte-evde-sokakta şiddet, iş/çi cinyetleri, trafik "canavarı", fahiş (fahişenin erili) fiyat-faiz-döviz kuru artışları ve tabiki "bağımsız medya" atölyeleri... gündem gırla... derken "bomba" açıklamalar muhalefet cenahından yağmur gibi yağıyor. En son MAN belgeleri gösteriyor ki, Roboski'ye bomba yağarken ülkeden milyon dalırlar ak-mış... Ama bu gündem de tıpkı Roboski gibi çok önemli değil ki medya haber yapmak için icaz-et bekliyor... 

Bu yazının konusu da bu önemli gündemlerden en önemlisi ile ilgili; Tuvalet paraları hakkında,  AKP'den Genel Başkan bir toplantısında paradan atılan 6 sıfır ile ilgili örneği verdi ve bu nazik tartışma yeniden alevlendi. Hatırlatmakta yarar var aynı tartışma 2009 yerel seçimlerinde ve 2014 yerel seçimlerinde de yapılmıştı. İktidar açısından testedilmiş ve başarılı sonuç alınmış bir tartışma.

Yazıyı bireyselleştirmek iyi bir yöntem değil ama benim doğduğum "köyde" "tuvalet" ve uzunca bir dönem "paralı tuvalet" olmadığını söylemekle başlayayım. Bu durum köye özgü bir durum değil daha sonra sosyoloji kitaplarında "itici faktörler" başlığı altında sunulan göç nedenlerinden dolayı göçtüğümüz komşu ilçede de aynıydı; "paralı tuvalet" sadece cami girişindekinde vardı. Onun dışında ilçede elbette tuvaletler vardı. Ama paralı değildi. 

Bu yönüyle AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında da bu durum hüküm sürüyordu. Sadece ilçe otogarında ("Herkes herkesi tanıdığı için sadece yabancılardan fahiş fiyatlarla para alınırdı. Çünkü gelmiş ve kullanmak zorunda; Bu durum Anadolu ve Rumeli otogarlarında yaygındır.)ve cami girişinde paralı olan tuvalet dışında paralı tuvaleti olmayan ilçeden Ankara'ya gelen birisi olarak alışmakta zorlandığım iki şeyden birisi olmuştur; "Tuvalete para vermek," diğeri ise "Su" (İlçede AKP iktidarından önce su faturası diye birşey yoktu). Musluktan su içmeye alışmış (hatta kaynaktan) birinin pet şişelerdeki suya para vermeye alışması büyük bir travmadır. Su meselesi başlı başına bir tartışmadır. 

Tuvalet parasına dönecek olursak; AKP'nin iktidara % 34 oy alarak geldiği 2002 yılında, bir asgari ücretli (184.251.937 TL) 1.228 defa tuvalete gidebiliyordu. 2016 Yılına kadar asgari ücretteki artışların yetersizliği nedeniyle bu sayıda bir artış yoktu. Ancak 2015 seçimlerinde CHP'nin Asgari Ücreti 1.500 yapacağız demesi üzerine iktidarın 1.300 TL çıkışı sonucunda bu sayı artmaya başladı. 2017 yılı verilerine göre bir asgari ücretli ortalama 1.404 kere tuvalete gidebilme ücreti almaktadır. 

Aslında tuvalet parası üzerinden reel bir değerlendirme yapmak rasyonel bir yöntem değildir. Çünkü Bölgesel farklılıklar ceteris/paribus olsa dahi birçok yeni teknoloji tuvalet sektörüne yansıdı. Önceden önemli bir maliyet unsuru olan "tuvaletçi" istihdamı gelişen teknolojiler sayesinde azalmıştır. Gerek ıslak mendil kullanımının yaygınlaşması, gerekse "sensörlü" lamba, musluk, klozet, sabunluk gibi teknolojiler tuvaletçi istihdamına "deyim yerindeyse" darbe girişimi yapmıştır. Önceden beş-on kişinin hijyen görevini yerine "genellikle başarısız" bir şekilde getirdiği tuvaletlerde gelişen muazzam teknolojiler ve dönüşen alışkanlıklar nedeniyle 1-2 kişi istihdam edilmekte ve görece başarılı bir hijyen daha kolay sağlanmaktadır. Örneğin gelişen teknolojilerin bir sonucu eskiden daha zor ve pahalı erişilen çamaşır suyu katkılı hijyen ürünlerine şimdi daha kolay erişilmektedir. (Bu konuda bilinçsiz kullanma hem işçi sağlığı güvenliği açısından risklidir hem de genel çevresel zararlara neden olmaktadır. Bu yazının konusu tuvalet parası olduğu için şimdilik bununla idare edin.)

Söz çok uzadı ama özetle; tuvalet paraları üzerindeki tartışmalarda iktidar sıfırları sadece tuvalet paralarından atmamıştır, işçilerin ve emekçilerin maaşlarından da atmıştır. AKP iktidarı memura 2010 yılından bu yana reel zam vermemiştir. Memurların çoğu tuvalet parası vermez ama tüm ekonomik ve siyasal tartışmayı tuvalet parasına indirgemek doğru bir yöntem değildir. Yine de bir ölçü olacaksa reel zam alamayan memurların 2010 yılından bu yana tuvalete gitme hakları kısıtlanmıştır denebilir. Memur maaşlarındaki erime hangi ölçü kullanılırsa kullanılsın aşikardır. Çünkü 2010 yılından bu yana memurların toplu iş sözleşmesi hakkı yavan bir tiyatro kıvamındadır. Bitirirken 2018 Ocak zammının % 4 ama enflasyonun % 12 olduğunu hatırlatalım. Bu gidişle başta hijyen yaklaşımıyla da herkes işi ucuza halledebilmek amacıyla "kendi evinde edecek"... Bu eğilimin gittikçe yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Bu eğilimin devam etmesi durumunda "umumi tuvalet sayısında ve kapsadığı istihdamda" devam edegelen azalış hızlanacaktır. Belki gelişen teknolojiler yoluyla "dışarıda yapma" (Köydeki en dışarıyı kastetmiyorum) alışkanlığı giderek kaybolacak. Belki de tersi yönde gelişmeler yaşanacak. (Misal Şehir Hastaneleri konforunda tuvaletlerin önünde yığılmalar yaşanacaktır). 

Bunu zaman gösterecek. Hiçbir sosyo-ekonomik gelişmenin tesadüf  sonucu olmadığını belirterek bu her tarafı "şeyli"yazıya hatime verelim. Bir zamanlar (pis doksanlarda mesela) büyük bir istihdam alanı olan "döviz bürolarının" yeniden "büyüyen sektör olması" yakın dönem yenilen hurmalardan kaynaklanmaktadır. Hurmalara devam edilmesi durumunda trabzon burma fiyatlarında yukarı yönlü tıkanmalar kesinlikle olacaktır. 

*Bu yazıyı Samsun-g Valisine Adıyorum.  Böyle değerleri olan ülkelerin iktisat damarları canlıdır. 



16 Ekim 2017 Pazartesi

İHRAÇLAR ve MİLYONLARA VARAN “SEÇMENLERİ” KİME OY VERECEK?


Kime oy verecekleri elbette bilinmeyebilir ama kime oy  vermeyecekleri günden güne netleşen bir durum. 150.000 kamu çalışanı nedeni açıklanmadan bir KHK’yle bir gecede işten atılalı “yıllar” oldu. Bu yazı aslında erken yazılmış geç bir yazıdır. 2017 referandumundan görmesi gereken uyarıyı göremeyen siyasal iktidar, hukuksuz ihraçlarını sürdürdü.

İhraç edilenlerin % 90’dan fazlası[1] , bu ülkenin üniversitelerinde okumuş, yıllarca kamu hizmeti vermiş ve kamu hizmeti verirken herhangi bir sorgu sual soruşturma görmemiş, olağan hukuk uygulansa masum insanlar. İhraç edilenlerin uğradığı haksızlığın ve mağduriyetin dünya tarihinde bir örneği daha yoktur. Hem nitelikli hem de deneyimli olan onbinlerce yurttaş hiçbir darbe döneminde dahi yaşanmayan bir zulme maruz kalmaktadır.

İhraç edilenler uğradıkları bu büyük zulme karşı önce idare mahkemesi yollarını denedi ama AKP iktidarı onların suçsuz olduğunu bildiği için mahkemelerde karşılarına çıkmadı. Zaman kazanmak için mahkeme yollarını kapattı. Aynı zamanda meclis gündemine gelmesi gereken KHK’leri gündeme almayarak Anayasa Mahkemesini de işlevsiz bıraktı.

İlk KHK’den tam bir yıldan fazla süre sonra 14 Eylül 2017’de başvuru almayı sonlandıran OHAL komisyonu  200 günden fazladır inceleme yapmakta ancak daha sadece 310 kisinin dönüşü için karar almıştir. Komisyon karar vermek için neyi bekliyor ki... onbinlerce kişi yıllarca komisyonu ve sonrasında idare mahkemesi sürecini bekleyecek. Akp adaleti bu!

Yüzbinlerce ihraç, eşleri, çocukları, anne-babaları daha geniş çevrede arkadaşları, tanıdıkları esnaf, kiracısı oldukları ev sahibi, vs. etraflarında söz kurdukları onları tanıyan herkes bu “işten atma işleminin haksız olduğunu” biliyor. 28 Şubat sürecinde üniversiteye alınmayan baş örtülülere gösterilen duyarlılığın daha yoğun be katmerli şekilde “üniversite bitirmiş, işe girmiş ama şimdi kamuya giremeyen yüzbinlere gösterileceği” gün gibi aşikardır. OHAL baskısı, medyasızlık ve genel korku iklimi yapılan bu zulme karşı çıkan seslerin tam ve etkili duyulmasını önlese de referandum gösterdi ki İstanbul, Ankara gibi ihraçların en yoğun olduğu yerlerde siyasal iktidar zemin kaybetmiştir. Bu zemin kaybı ülkenin en büyük metropolü olan İstanbul büyükşehir belediyesinin başkanının sessiz sedasız istifası ile sonuçlanmıştır. Benzer bir durum Başkent B.Ş. Belediye Başkanı için mukadder görünmektedir. Bu meNtal yorgunluğun bir nedeni son oylama da alınan yenilgidir.
Gelelim başlığa; İHRAÇLAR ve MİLYONLARA VARAN “SEÇMENLERİ” KİME OY VERECEK?
Uğradığımız haksızlığın komisyon, mahkeme vb. bir yerde telafisi mümkün değildir. Meclis bugün KHK’leri ret etse bir yıldan fazladır yaşadığımız zulüm sona ermiş olacak ama yaşadığımız haksızlık unutulacak türden değildir. Bu nedenle AKP’ye sadece mahkemelerde değil sandıkta da hesap sorulmalıdır. Bu hukuksuzluğun en hızlı ve adil çözümü KHK’lerin mecliste derhal tüm sonuçları ile iptal edilmesidir. Bunu yapmayan bir AKP 2019’da sandığa öyle gömülmelidir ki insanlık için ders verici bir dem olsun. Bunu yapabilmek için her ihraç kendi öyküsünü bu amaçla etrafındaki tüm insanlara ulaştırsın yeterlidir. Bir milyonu aşan seçmen bugünden başlayarak 2019 yerel ve genel seçimleri için çalışmalı ve AKP’den hesap sormalıdır. Hukuktan kaçan, Mahkemeden, OHAL komisyonuna sığınan ve bu komisyonu işlettirmeyen AKP iktidarıdır. Hesabını sandıkta vermelidir. Haydi ihraçlar hesap sormak için seçim çalışmasına. Sizi kamudan ihraç edenleri meclisten ihraç etmek elinizde... 


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...