SendikaOrg Yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SendikaOrg Yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mayıs 2017 Çarşamba

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT*

 15 Temmuz darbe girişi-mi sadece “bağzı” projeler için “Allah’ın lütfu” olmadı. Yüzbinlerce kıdemli, nitelikli ve deneyimli emek sahibinin de işsiz bırakılmasıyla “sermaye” odaklı da bir hizmet oldu. Sadece KHK fişlemesiyle % 95’ten fazlası üniversite mezunu ve önemli bir kesimi yüksek lisans ve doktoralı olan “KHK’li yüzbinler”, kayıtiçi, “insan onuruna yakışır” ve nitelikli bir iş bulamaz durumdalar. Başta OHAL olmak üzere uygulanan ekonomik politikaların amacı, zaten artma eğiliminde olan işsizliği daha da arttırmaktır. Uygulanan milli istihdam seferberliği sonrasında söylem ile sonucun farklı çıktığı da görülmektedir.
Bu devlet destekli uzun süreli işsizlik, sosyo-ekonomik ve psikolojik açıdan kitlesel sorunlara yol açmaktadır. Tespit edilebilen yaklaşık 110.000 ihracın, “doğrudan” bakmakla yükümlü olduğu yaklaşık 500.000 yurttaşın en az 300.000’inin öğrenci olduğu tahmin ediliyor. İhraç edilenlerin içerisinde engelli, hamile, süreğen hastalığı olan bireylerin sayısının en az 2.000 kişi olduğu ifade edilmektedir. İhraç edildiği için intihar edenlerin sayısı günden güne artmaktadır ve bu korkunç sayının önemli bir kısmı medyanın gündemine gelmediği için konuşulan sayılar yüzün altında kalmaktadır.
İhraç edilenler yaşadığı yerde iş bulamadığı veya geçinemediği için boşanmakta, göç etmekte veya gurbete gitmektedir. Bu kapsamda çok yüksek oranda aile içi şiddet veya benzeri olumsuzluklar yaşanmaktadır. Önemli bir oranda borçlu olan bu kamu emekçileri kitlesi, uzun süreli işsiz kaldıklarından “günü kurtarabilmek” için elde avuçta var olanla yetinme veya var olanı “KHK’den satmak” durumunda kalmaktadır.  

İşsizliğin Nitelikli Hale Gelmesi Reel Ücretleri Düşürür

Hem nitelikli hem hak arama yolları bir OHA-L komisyonuna havale edilmiş deneyimli KHK’liler, sadece kayıtdışı ve kuralsız sektörlerde, tam da siyasal iktidarın 2000’lerden bu yana ulaşmak istediği “işgücü piyasasına” uygun bir yedek işgücü ordusunu oluşturuyor. Seyahat özgürlükleri kısıtlanmış olan onbinlerce yurttaşın karşı karşıya kaldığı sistematik ayrımcılığın bir sonucu olarak, KHK’liler niteliklerine uygun olmasa da düşük ücretli bir işte hem de kayıt dışı çalışmak zorunda kalmaktalar. 690 sayılı KHK ile iç hukuk yollarına başvuruları neredeyse “yasaklanmış” olan yüzbinlerin dosyaları, 7 kişilik OHA-L komisyonunda görüşülüp sonuçlanana kadar bu “nitelikli işsizlik ve niteliksiz istihdam” koşulları devam edecektir.  Bu durum, sermaye kesimine yönelik “istihdam teşviklerinin bir boyutudur.”

Devlet Beyin Göçünü mü Teşvik Ediyor?

İhraç edilen yaklaşık 5.000 akademisyenin yanı sıra sadece üniversitelerden “kapatılma, sözleşme yenilememe, vb.” nedenlerle 20.000 kişinin/akademisyenin işsiz kaldığı veya ülkeyi terk ettiği ifade edilmektedir. Bu yönüyle, bir tür devlet eliyle “beyin göçünü destekleme projesine” dönen ihraçlar sorunu mevcut durumda üniversitelerinde görevlerinin başında kalabilenleri de kapsamına almıştır. OHA-L nedeniyle kaç akademisyenin yurtdışına çıkış yasağı olduğu tespit edilebilirken çıkış yasağı olmayanlardan “kaç bin kişinin” çıktığı veya çıkmayı planladığı henüz tespit edilebilmiş değildir. OHA-L’in uzaması/olağanlaşması ve ihraçların devam etmesi bu yönde “süresiz dönüşümsüz bir beyin göçünü” hızlandırmaktadır.

Artan İşsizlikte OHAL/KHK Etkisi Ne Kadar?


“Türkiye’yi 2009 yılında teğet geçen kriz dönemi hariç!  2001 krizinden bu yana yapısallaşan % 10 bandındaki işsizlik, OHAL ve KHK’ler etkisi ile % 2-3 bandında artış göstermiştir. OHAL’in uzaması durumunda bu “çok nitelikli işsizlerin” genel işsizler içerisindeki payı artacaktır.  OHAL’in devam etmesi durumuna işsiz sayısı 2017 yılı sonunda 4 milyon bandını da aşacaktır. OHA-L’in uygulanmaya başladığı Temmuz 2016 döneminden bu yana işsiziler içerisinde üniversite mezunlarının oranı artış göstermektedir. En çok kitlesel ihracın yaşandığı Eylül ve Ekim aylarında her 100 işsizin 28’i yüksek öğretimli iken en son açıklanan Şubat dönemi verilerine göre bu oran % 24 olmuştur. 921.000 yükseköğretim mezununa tekabül eden % 24’lük oran, yüz bini aşan KHK’li ihracın Haziran dönemindeki sayıya (688.000) eklenmesi ve yeni mezunların iş bulamamasıyla ortaya çıkan OHAL tablosudur. Ayrıca KHK “listesi” ile olmasa dahi OHAL kapsamında kayyum atanan veya kapatılan kurum ve kuruluşlar kapsamında işsiz bırakılanların kaç bin kişi olduğu net olarak bilinememektedir. Bu kişiler “liste ile fişlenmişlere göre” iş bulma konusunda biraz daha avantajlı olabilmektedir.


Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketi

OHAL’de Artan İstihdam Daha Çok Kayıtdışı Sektörlerdedir!!!


OHAL-KHK uygulamaları kapsamında emeğin kazanılmış hakları genel olarak kısıtlanmıştır. İşçiler için kiralık işçilik dönemi başlatılırken, işsizlik sigortası 4 defa OHA-L KHK’leri ve bir defa da Bakanlar Kurulu kararı ile “işsizler aleyhine, işveren lehine” daha çok kullanılma açılmıştır[1]. Memurların güvenceli çalışmaları KHK’ler ile ihlal edilirken bu kapsamda yapısal bir  “reformla” tarafsız kamu emekçisi eliyle sunulan kamu hizmeti düzeni yerine, “partili kamu hizmeti düzenine” geçilmeye çalışmaktadır. Kıdem tazminatlarının kısıtlanmasına ilişkin çalışmalar devam ettirilmektedir. Ancak TÜİK’in Şubat dönemi verilerine göre bu politikalar işsizliğin artması ile sonuçlanmıştır. Sadece işsizliğin Türkiye tarihinin en yüksek sayısı olan 3.900.000 kişiye ulaşması değil mesele olan aynı zamanda istihdamda kayıt dışılığın payı da artmaktadır. OHA-L/KHK ihraçları ile birlikte Eylül döneminden bu yana arttığı ifade edilen istihdamın önemli bir oranı kayıt dışı sektörlerde olmuştur. Bu yönüyle Aralık ayında tüm istihdam artışından daha çok kayıt dışında artışın olduğu görülmektedir. Eylül dönemi itibariyle işe giren ortalama her yüz kişinin 68’i kayıt dışı işe girmiştir. İş bulabilen KHK’lilerin de bu kapsamda yerleşebildiği ifade edilmektedir.
Önceki Yıl Aynı Döneme Göre Toplam İstihdam Artışı
Kayıt Dışı İstihdam Artışı ve Toplam İstihdam Artışı İçindeki Oranı
2016
Ocak
 821.000
 116.000
14%
Şubat
 880.000
 398.000
45%
Mart
1 040.000
 370.000
36%
Nisan
1 000.000
 391.000
39%
Mayıs
 795.000
 228.000
29%
Haziran
 390.000
- 35.000
-9%
Temmuz
 294.000
- 87.000
-30%
Ağustos
 323.000
- 27.000
-8%
Eylül
 408.000
 91.000
22%
Ekim
 411.000
 208.000
51%
Kasım
 391.000
 322.000
82%
Aralık
 221.000
 232.000
105%
2017
Ocak
 397.000
 308.000
78%
Şubat
 500.000
 352.000
70%

Süresi bir yıla doğru uzayan ve “olağanlaşan OHAL” kapsamında, nitelikli ve kitlesel bir işsizlik arttırma politikası ortaya çıkmıştır. Enflasyon, İç/Dış Borçlanma, Cari Açık ve Bütçe açığı referandum sonrasında da “artışına” devam etmiştir. 2017 yılı hem işçiler hem kamu emekçileri için toplu görüşme/sözleşme yılıdır. Bu kapsamda uzun süreli nitelikli işsizliğin, reel ücret artışını negatif etkilemesi olasılıklardan biridir. Yine bu koşullarda nitelikli bir istihdam koşulu sağlanamadığından adeta bir beyin göçü teşviki söz konusudur. OHAL ve KHK’ler etkisiyle yaklaşık 500-700 bin arası yeni nitelikli işsiz ortaya çıkarılmıştır ve bu olumsuz gelişme nedeniyle istihdam koşulları kötüleşmiştir. OHAL-KHK ihraçları sonrasında artan istihdamın önemli bir kısmı güvencesiz, sigortasız ve kayıtdışı olduğu görülmelidir.
Sonuç soruları olarak Çalışma ve (Sosyal Güvenlik) Bakanı’nın, işsizlik sigortası fonu kullanılarak Milli İstihdam Seferberliği[2] kapsamında bir milyondan fazla kişiyi nerede işe yerleştirdiği bilinmemektedir[3]! Bu sayının İŞKUR bülteni ile henüz teyit edilmediğini ve İŞKUR Aylık İstatistik Bülteninin Son 3 “Aylık” dönemde yayımlanmadığını hatırlatmak zorundayız.  Bu kapsamda;
      1)      İŞKUR Aylık İstatistik Bültenleri neden yayınlanmamaktadır?
    
     2)      Gerçekten bir milyon kişi, işsizlik sigortası fonu kullanılarak mı işe yerleştirilmiştir? Bu bir milyon kişi için 773 TL teşvik verilmiş midir? (aylık olarak 1.000.000*773=773 Milyon TL) Bir milyon kişi “kayıt içi” işe yerleştirildiyse istihdamdaki kayıt dışılık payının artışı nasıl açıklanabilir.
     
      3)      Enflasyonun Mayıs ayında 2 haneli olması ve döviz kuru artışı nedeniyle 2017 zamlarının eridiği memur ve asgari ücretli için 2018-19 yıllarındaki artışlara ilişkin oranlar nelerdir?

    4)  Teşvikli-talimatlı-OHAL’li bir emek düzeninde nitelikli emeğin ülke dışına kaçmaması için pasaport yasakları yeterli olacak mıdır?
     
     5)      Sadece KHK ihraçları nedeniyle işsiz olanların sayısı günlük ortalama 500’ün altına indikçe yeni KHK’ler çıkarılacak mıdır?

     6)      Nitelikli işsizler ve niteliksiz istihdam koşulları ile amaçlanan emeğin çalışma koşulları ile “2023 hedefleri” arasında bir bağlantı var mıdır?
   
     *Bu yazı sendika.org sitesinde 22.05.2017 tarihinde yayınlanmıştır. "KHK İşsizliği:
Nitelikli ve devlet destekli başlığıyla yayınlanmıştır.  
"
     İlgili link "http://sendika42.org/2017/05/khk-issizligi-nitelikli-ve-devlet-destekli-sinan-ok/"


1 Mayıs 2017 Pazartesi

Bir Referandum İllüzyonu:Milli İstihdam Seferberliği (MİS)

Bir Referandum İllüzyonu:Milli İstihdam Seferberliği (*)
Milli İstihdam Seferberliği, 3 milyon 872 bin işsize, iş aramaktan bıkan milyonlara, ataması yapılmayan 750 bin üniversiteliye, ihraç edilen 110 bin 971 kamu emekçisine, 720 bin taşeron işçisine, Zorunlu BES’e tabi 4 milyon çalışana, 2 Milyon esnafa yeni hiçbir şey söylememektedir. İşsizlik sigortasından işverene ödenen yeni bir teşvikten ibaret olan MİS’e,  bu milyonlar aileleri ile birlikte referandumda ne diyecek?
Çok tekrarlanmış olabilir ama “cumhuriyet tarihinin” en yüksek işsiz sayısına ulaşan iktidar, AKP’nin tek başına iktidarı oldu. Aralık döneminde TÜİK tarafından açıklanan 3 milyon 872 bin işsiz sayısı veya 2016 yılı ortalaması için açıklanan 3 milyon 330 bin işsiz sayısı, cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiştir.
AKP birçok zaman yaptığı gibi işsizliği azaltacağını, bunun için bir sihirli formül bulduğunu, 2 milyon kişilik istihdam hedeflediğini yine deklere etti. Milli İstihdam Seferberliği (MİS), mis gibi mi, mış gibi mi, zaman gösterecek. Referanduma on günden az zaman kalmışken işsizlik üreten bir iktidarın 2 milyon istihdam hedefi gerçekten gerçekleşebilir mi? Yoksa “hayır” oylarının önemli bir kesimini oluşturan “ataması yapılmayanlara”, “işsizlere”, “ihraçlara” bir mavi boncuk mu? Toplumun geneline yönelik bir illüzyonist deneme mi?

“Tek kafasına göre” iktidarın uygulamaları emekçi lehine olmaz

Emeğin sorunları ile ilgilenenler bilir, AKP her sene müjdeli bir haber verir emekçilere ama izleyen zamanlarda emekçilerin reel kayıpları derinleşerek devam eder. Sadece 2010 yılı sonrasındaki temel kayıpları sıralarsak;
  • İşçiler, kamu emekçileri reel zam almamıştır[1]. Net bir şekilde enflasyona ezdirilmiştir. 2017 yılı günlük asgari ücret artışı bir doların altında kalmıştır. Ankara ve İstanbul’daki sadece ulaşım zammı asgari ücret artışından daha fazla olmuştur.
  • İşsizlik oranları düzenli bir şekilde artmış, gençler-kadınlar için ve genel olarak tarihi rekorlar aşılmıştır[2].
  • Yasadışı olan “kiralık işçilik” uygulaması legalleştirilmiştir. İşsizliğin bir artış nedeni de bu uygulamadır. MİS veya Ulusal İstihdam Stratejisi, kadrolu, güvenceli ve örgütlü istihdamın yerine bu yönde bir istihdamı teşvik etmektedir.
  • Taşeron çalıştırma yaygınlaşmıştır. Kamu sektöründe bile her dört çalışandan biri taşeron işçisi konumuna düşürülmüştür. Ek olarak 2015 seçimlerinden bu yana 550 gündür kadro verme sözü yerine getirilmemiştir.
  • İşçilerden toplanan İşsizlik Sigortası Fonu’nun, amaç dışı kullanımı yaygınlaşmıştır. MİS’in de kaynağı işçilerden kesilen bu fondur. Neredeyse tüm işçilerden kesilen fon, “seçilmiş” bazı işverene teşvik olarak verilecektir.
  • Toplum Yararına (Çalışma) Programları (TYP) adı altında bazı illerde, kamu çalışanı sayısından daha fazla TYP-İŞKUR çalışanı; (1) geçici bir şekilde, (2) mesleki bir kazanım ve üretim olmadan, (3) işsizlik sigortasından fonu kullanılarak (4) eğreti bir şekilde (5) kamuda istihdam edilmektedir. Bu kapsamda 2017 yılında işsizlik sigortasından kaç milyar TL kullanılacağı (en az 2 milyar TL) kamuoyuna deklere edilmemiştir.
  • Kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik girişimler denenmiştir, devam etmektedir. Hükümet programında bu amaçla bir eylem konulmuştur. Referandumda “evet” çıkması durumunda kıdem tazminatı kaldırılacaktır.
  • Kamu çalışanlarının kadro güvencesinin kaldırılmasına yönelik girişimler denenmiştir, devam etmektedir. Hükümet programında bu amaçla bir eylem konulmuştur. Referandumda “evet” çıkması durumunda kadro güvencesi kaldırılacaktır.
  • 110 bin 971 kamu emekçisi KHK’ler ile hukuka aykırı bir şekilde işten atılmıştır. 8 ay geçmesine rağmen hak arama kanalı olarak bir mahkeme gösterilememiştir. Bir ay içinde kurulacak denilen hukuksuz OHAL Komisyonu dahi üç aydır kurulmamıştır.
  • 1 Nisan 2017 itibariyle Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (Z-BES) kapsamında kamu çalışanlarının maaşlarından kesintiler yapılmaya başlanmıştır. İşçiler için uygulama ocak ayında başlatılmıştı. Emekçinin kazancını sermaye şirketlerine aktarma sistemi olarak Z-BES uygulamasıyla zaten reel olarak artmayan ücretlerin cari olarak da azalması gerçekleşecektir[3].

MİS ilk defa mı uygulanıyor, yeni bir şey söylüyor mu?

MİS ilk defa uygulanmamaktadır. Temel mantık olan “işverene teşvik, işsize mesleki eğitim” mantığı olup 15 yıllık en temel politikadır. İşverenin teşvikinin verildiği yer ise işsizlik sigortasıdır. İşsizlik sigortası fonundan işsizlere ödenen miktar ile diğer alanlara ödenen miktar arasındaki makas günden güne açılmaktadır. 2002-2016 yılları boyunca fona başvuran işsizlerin yüzde 35’ine ödeme yapılmamıştır. Bu süreçte işsizlik ödeneği kapsamında ödenen toplam miktar sadece 2016 yılında harcanan fon kadardır[4].
Ayrıca AKP döneminde emek meseleleri, “proje”lerin nesnesi haline getirilmiştir. Örneğin kayıtdışılık sorunu mu var. Hemen projesi yapılır. Çocuk işçiliği sorunu mu var, projesi hazır. Örneğin “Kadın istihdamı üzerine yapılan proje sayısını derlemek için bir proje” önerilse ciddi bir eylem planı, bürokratlar için il ziyaret takvimi, proje döngüsü döngeli, çalıştaylar, sosyal diyaloglar…
MİS’in ilk uygulama örneklerinden birisi de 2010 yılında uygulanmış, “Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Beceri 10 Projesi”dir. Bir milyon istihdam hedefi, beş milyon mesleki eğitim gibi “kanatlı-uçan” projeler geldi geçti! Projenin uygulama maliyetleri ile bile çok ciddi bir istihdam yaratılabilecekken nihayetinde projenin sonuçları suya yazıldı. Havalar ısınınca su buhar oldu. Onlarca AB projesi, milyon dolarlık uygulamalardan kaç kişinin istihdam edildiği hiçbir zaman tam olarak kamuoyuna açıklanmamıştır. Çünkü kalıcı istihdam geçici projelerle sağlanamaz.
2011-12 yıllarında “Her İşsize Bir Danışman Projesi” uygulanmaya başlandı. Bütün seçim konuşmalarında, bütçe konuşmalarında bu vurguya sonuna kadar değinildi. İşsizlik sorununun; danışmalık hizmetlerinin eksik verilmesinden kaynaklı olduğu, aslında piyasada çok iş olduğu, kişilerin vasıflarına göre işlere yönlendirilmediği gibi geleneksel emek piyasası “uydurmaları” ana akım medyada her şafak vakti tekrar ettirildi ve hâlâ tekrar ettirilmektedir.
Bu süreçte sözleşmeli olarak işe alınan 4 bin 817 “İş ve Meslek Danışmanı” (İMD); “İŞKUR çalışanı” bir “kariyer” yönlendirme kurumu olması gereken İŞKUR tarafından mağdur edildi. Kadroya geçirilirken maaşları düşürüldü. İŞKUR, OHAL ihraçları kapsamında 310 çalışanını işsiz bırakırken, 168 İMD’yi de hukuka aykırı bir şekilde işten attı. İMD’lerin öyküsü ayrıca yazılmalıdır. Ancak kurum içinden ve dışından İMD alımını, dört yılı aşkın süredir yapmayan kurumun personel sayısı düzenli bir şekilde azalmaktadır. An itibariyle Kurum Personeli başına düşen işsiz sayısı 500’ün üzerindedir. Ayrıca bu işsizler dışında kişi başına düzen Kursiyer ve Program Yararlanıcı sayısı ortalama 100 kişinin üzerindedir. Bir yanda işsiz sayısı tarihi bir şekilde artarken öte yandan İŞKUR çalışan sayısı azaltılmaktadır. İŞKUR Personeli Süppermen ve Süpperwomenlerden dahi oluşsa işsizliğin nedeni onların “performansı” değil. Çalışma Bakanı geçen gün İŞKUR’u kapatmanın ilk adımını da “müjdelemiş oldu”[5]. Zaten kiralık işçilik uygulaması yetkisi verilmiş Özel İstihdam Büroları’nın önünün açılması için İŞKUR’un daha da zayıflatılması, özerkliğinin aşındırılması gerekiyor. SGK ile birleştirilmesi bu “projenin” devamıdır.
Piyasanın kuralsız, esnek, kiralık, kayıtdışı, düşük ücretli olması stratejik bir politikanın sonucudur. Ulusal İstihdam Stratejisi ve MİS’in sonucu budur. “Nitelik nitelik” diye günde kaç vakit hatim indirenler, İŞKUR’a gelen her iki açık işten birinin beden işçisi veya vasıfsız işçi olduğunu görmüyor mu?
MİS kapsamında yine yüksekten uçan hedefler deklere edilmiştir. Dönemin sonunda suya yazılmak üzere! “Tarihin en büyük istihdam seferberliği”, “tarihin yeniden yazımı”[6] bunlar fırsatın eşantiyonu! Ama ifade edilen tarihi işsizlik artışının zaten böyle “tarihi” bir yanıtı hak ettiği açık değil mi!
Ücret meselesine gelince istihdam konusunda resmi hiçbir söylem yok. Artık milyonları aşan sayıda kişi, devlet teşvikiyle asgari ücretin altında istihdam edilmektedir. MİS kapsamında işbaşı eğitim programı başta olmak üzere, kiralık işçilik, çağrı üzerine çalışma, kısmi zamanlı çalışma legal hale getirilmiş “asgari ücret altında çalışma” biçimleridir.
MİS kapsamında işverene verilecekler listesi en az 8 yıldır devam eden uygulamalardır. Yeni bir uygulama olarak 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu geçici 17. maddesiyle ile işverenin ödemesi gereken “sigorta” payı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. “Yeni MİS” teşvik bundan ibaret. İşverene çalıştıracağı her ilave istihdam için 773 TL teşvik verilecek. Değirmenin suyunun İşsizlik Sigortası Fonu olduğu ifade edilmişti. Çalışan işçilerden kesilen işsizlik sigortası kesintisi işverenin ödemesi gereken vergi-prim kesintisine gidiyor. Yani en yoksuldan alınıyor en varsıla veriliyor. MİS budur! Kimler için MİS’miş; İşverenler için! Demek ki “milli”den kasıt sadece işveren kesimiymiş!
Bunun haricindeki bazı MİS başlıkları 2008 yılından beri zaten uygulanıyor. Diğer MİS başlıkları; (1) işbaşı eğitim programını tamamlayan sigortalıların istihdam edilmesi durumunda uygulanan prim ile ilgili teşvik (4447 sayılı kanun geçici 15.maddesi), (2) işsizlik ödeneği alanların istihdamı hakkında teşvik, (3) engelli istihdamı hakkında teşvik, (4) meslek edindirme kursları teşviki, (5) inşaat sektöründe faaliyet gösteren kişilerin MYK belgesi almalarına yardımcı olacak eğitim desteği teşviki gibi…
2008 yılından beri gelen paket paket teşvik heyecanı ülkeyi zaten tarihin en yüksek işsiz sayısına ulaştırmışken; “mış gibi” yapmaya devam edeceğiz. 2011 yılından bu yana uygulanan 6111 sayılı kanun kapsamında mesleki belge sahibi olan sigortalıların, kadınların ve gençlerin istihdam edilmesi durumunda uygulanan primi hakkında teşvikini de mis gibi yeni bir şey diye sunuyorlar.

İŞKUR bülteni neden yayımlanmıyor?

Denenmiş yanlışlardan doğru sonuç umanlara, “Yeter artık! İşsizliği kasıtlı artırmayın” denilmelidir. Ayrıca bu uygulamaların fona maliyeti topluma açıklanmak zorundadır.
İlginç olan şudur ki; maliyet, sadece işverene doğrudan aktırılan maliyet olmamaktadır. AB projelerindeki gibi MİS’te de önemli bir miktarda program-faaliyet giderleri “ziyaret-ziyafet” maliyetleri de gerçekleşmektedir. Her ne kadar nisan ayına varılmış olsa da şubat bülteni açıklanması gerekirken açıklanmış değil.
Özetle topluma aylık sunulması gereken ama henüz sunulmamış tablo şudur. MİS Kapsamında kaç lira harcanmış, üç ayda kaç kişi istihdam edilmiştir? Şayet 2017 yılı sonunda tamamlanacak bir proje ise ve an itibariyle 2 milyon hedefindeyse mart sonu itibariyle yaklaşık 500 bin ilave istihdamın gerçekleşmiş olması gerekmez mi? İŞKUR bültenine göre ocak ayında işe yerleşen sayısı 100 bin kişi bile değildir. İŞKUR verileri şubat ayı için açıklanmadığından (ki resmi istatistik programına göre 15 Mart’ta açıklanmış olmalıydı) hiçbir şey söylemiyor. Şu üç sorunun cevabını maliyetleri ile birlikte kamuoyu beklemektedir; hem de referandumdan önce.
Şubat ayı istatistik bülteni neden açıklanmıyor?
  • Artan işsiz sayısını referandumdan önce gizlemek için mi açıklanmıyor?
  • İki Milyon istihdam hedefinin tutturulmasının mümkün olmadığının referandumdan önce açığa çıkmaması için mi açıklanmıyor?
  • Referandum için kaç TYP programı açıldığının bilinmemesi için mi açıklanmıyor?
Sonuç olarak MİS, 3 milyon 872 bin işsize, iş aramaktan bıkan milyonlara, ataması yapılmayan 750 bin üniversiteliye, ihraç edilen 110 bin 971 kamu emekçisine, 720 bin taşeron işçisine, Zorunlu BES’e tabi 4 milyon çalışana, 2 Milyon esnafa yeni hiçbir şey söylememektedir.
İşsizlik sigortasından işverene ödenen yeni bir teşvikten ibaret olan MİS’e,  bu milyonlar aileleri ile birlikte referandumda ne diyecek?

(*) Bu yazı sendika.org sitesinde 11 Nisan 2017 tarihinde yayımlanmıştır. İlgili link için Tıklayınız.

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...