18 Ocak 2018 Perşembe

OHAL'DE ENFLASYON ORTALAMASI 2,3 PUAN ARTTI: OHAL Ekonomi Yazıları 2

Bir seri halinde yayınlayacağımız "OHAL Ekonomiyi Nasıl Etkiledi" yazılarının ikincisi Enflasyon üzerinedir. Yöntem olarak OHAL'den önceki dönemi OHAL Dönemi ile kıyaslayan yaklaşımla OHAL Dönemindeki eğilimler gösterilecektir. Bu eğilimlerin tek nedeninin OHAL uygulaması olmadığı diğer bir çok faktörün etkili olduğu ifade edilebilir. Ancak OHAL uygulaması bu faktörlerden çoğunu da etkilediğinden bu değerlendirme yerindedir.  


Enflasyon ülke nüfusunu bir bütün olarak  etkileyen bir faktördür. Bu yazıda OHAL döneminden önceki 18 ay ile (Ocak 2015 tarihinden Haziran 2016 Tarihine kadar) OHAL'le geçen 18 Ayda enflasyon eğilimleri aşağıda gösterilecektir. 


OHAL uygulamasına girilmeden önce Türkiye genelinde enflasyon yıllık bazda Mayıs 2016 için 6,58 ve Haziran 2016 ayı için 7,64 olarak açıklanmıştı.1. Dönem OHAL uygulaması sırasında bir artış göstermeyen enflasyon, OHAL olağanlaştıkça olağan bir artış sergilemiştir.  Bu olağan artışın OHAL hukuksuzluğu nedeniyle hızlandığı ifade edilebilir. Siyasal belirsizlik ve istikrarsızlık döviz kuru ve maliyet artışını tetiklemiş ve ithalata bağımlı ekonomide fiyatlar genel düzeyi yükselmiştir. Enflasyonun getirdiği belirsizlik para, istihdam ve yatırım kararlarında bir bütün olarak bir yavaşlama şeklinde de olmaktadır. Faizlerin yükselmesi reel/sosyal yatırımları azaltırken ve bu durum genel olarak işsizlik ile sonuçlanmaktadır. 
Enflasyonun en temel etkisi gıda harcamalarında ve kira artışlarında kendini gösterecektir. OHAL’den önce TÜFE endeksine göre yapılan sözleşmelerde artış 8 bandının altında iken bu yıl yapılacak sözleşmelerde veya artışlarda 11-12 bandında olacaktır.  Bu anlamda enflasyonun yükselmesi, gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirirken yoksul vatandaşları daha yoksul yapmaktadır.
  
Bu kapsamda 2015 yılı Enflasyon oranı  8,81 olarak 2016 Yılı Enflasyon oranı 8,53 olarak ve 2017 yılı Enflasyon oranı  11,92 olarak açıklanmıştır. OHAL Döneminde açıklanan enflasyon oranlarının daha yüksek olduğu bilinmektedir. Ohal'den önceki dönemin enflasyon ortalaması OHAL dönemi enflasyon ortalamasından 2,3 puan daha düşüktür. OHAL'de Enflasyon ortalama  % 2,3 puan yükselmiştir. Dünyada birçok ülkede "düşük" enflasyon (% 2'nin altında) sorunu yaşanırken Türkiye'de işsizlikle birlikte artan bir enflasyon gerçekleşmiştir. OHAL dönemi öncesi ve sonrası ortalama enflasyon oranları aşağıda gösterilmiştir. 




Bu yükselişin dönemsel seyrinin grafiği aşağıda gösterilmiştir. OHAL devam ettikçe halkın daha da yoksullaşacağı bir süreç yaşanacaktır. Özellikle 2017 yılında enflasyonda yukarı yönlü bir eğilimin ortaya çıktığı ve hala devam ettiği görülmektedir. 




  • Ortaya çıkmıştır ki OHAL hukuka, topluma ve emeğe zararlıdır. 
  • İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve ölümü çoğaltan bir OHAL’le karşı karşıyayız.
  • Bu nedenle toplum bütün kesimleriyle OHAL’e karşıdır. Çünkü fatura halka kesilmektedir. 
  • OHAL derhal kaldırılmalıdır veya uzatılacaksa referandumla uzatılmasına karar verilmelidir. 
  • Tüm OHAL KHK’leri derhal TBMM onayına sunulup yargı denetimine açılmalıdır. 
  • İhraç KHK’leri meclis genel kurulunda ret edilmelidir.
  • OHAL komisyonu lağvedilip tüm idare mahkemelerine başvuru yolu açılmalıdır.
x




OHAL'DE ASGARİ ÜCRET 75 DOLAR AZALDI: OHAL Ekonomi Yazıları 1


Bir seri halinde yayınlayacağımız "OHAL Ekonomiyi Nasıl Etkiledi" yazılarının ilki asgari ücret üzerinedir. Yöntem olarak OHAL'den önceki dönemi OHAL Dönemi ile kıyaslayan yaklaşımla OHAL Dönemindeki eğilimler gösterilecektir. Bu eğilimlerin tek nedeninin OHAL uygulaması olmadığı diğer bir çok faktörün etkili olduğu ifade edilebilir. Ancak OHAL uygulaması bu faktörlerden çoğunu da etkilediğinden bu değerlendirme yerindedir.  

Asgari ücret ülke nüfusunun % 95'ini etkileyen bir ücrettir. Sadece bu ücretle çalışan 7 milyon yurttaş ve aileleri değil etkilenen... İşsizlerin alacağı işsizlik sigortası miktarından engellileri alacağı sosyal yardımlara kadar bir çok veri asgari ücrete göre belirlenmektedir. 

OHAL döneminden önceki 18 ay ile (1 Ocak 2015 tarihinden 20 Temmuz 2016 Tarihine kadar) OHAL'le geçen 18 Ayda asgari ücret eğilimleri aşağıda gösterilecektir. 

Bu kapsamda 2015 yılı asgari ücreti 1.300 TL, 2016 Yılı asgari ücreti 1404 TL ve 2018 yılı Asgari Ücreti 1.603 TL'dir. Ancak dolar bazında bakıldığında asgari ücretin yılbaşı artış dönemleri dışında düzenli bir şekilde azaldığı görülmektedir. Asgari ücretin dolar kuru ile değerlendirilmesinin nedeni hem üretim hem de tüketimin yüksek oranda dolar endeksli olmasıdır. Sıradan yurttaşların, işsizlerin ve asgari ücretlilerin kullandığı elektrik, doğalgaz, dayanıklı tüketim malzemeleri vb. bir çok kalem dolar endekslidir.  

Ayrıca 2017 yılında asgari ücrete yapılan zammın (1300 liradan 1404 lira olması) oranı % 8 iken 2017 yılı enflasyonu % 11,92 olarak açıklanmıştır. Enflasyon etkisiyle reel yoksullaşma bir tarafa bırakılsa dahi, Asgari Ücretin dolar bazına OHAL döneminde 75 dolar azaldığı görülmektedir. 


Bu azalışın günlük seyrinin grafiği aşağıda gösterilmiştir. 2015 yılının başında 560 dolar üzerinde gelir elde edebilen asgari ücretliler OHAL süresinde hiçbir zaman bu düzeyde gelir elde edememiştir. Asgari ücretliler için geçerli olan bu eğilim tüm sabit ücretliler, işçiler ve kamu emekçileri için de geçerlidir. OHAL devam ettikçe halkın daha da yoksullaşacağı bir süreç yaşanacaktır. 



  • Ortaya çıkmıştır ki OHAL hukuka, topluma ve emeğe zararlıdır. 
  • İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve ölümü çoğaltan bir OHAL’le karşı karşıyayız.
  • Bu nedenle toplum bütün kesimleriyle OHAL’e karşıdır. Çünkü fatura halka kesilmektedir. 
  • OHAL derhal kaldırılmalıdır veya uzatılacaksa referandumla uzatılmasına karar verilmelidir. 
  • Tüm OHAL KHK’leri derhal TBMM onayına sunulup yargı denetimine açılmalıdır. 
  • İhraç KHK’leri meclis genel kurulunda ret edilmelidir.
  • OHAL komisyonu lağvedilip tüm idare mahkemelerine başvuru yolu açılmalıdır.


12 Ocak 2018 Cuma

İHRAÇTAN İADE EDİLEN 3.790 KİŞİ 392,2 MİLYON TAZMİNAT ALACAK

3.790 KİŞİNİN HAKSIZ YERE İHRAÇ EDİLDİĞİ ORTAYA ÇIKTI ŞİMDİLİK.
ALACAKLARI  TAZMİNAT 392 MİLYON. 

HANİ HATA ORANI % 1'İN ALTINDAYDI DEMEK LAZIM AMA İNSAN OLANA HATIRLATMA YAPILIR. BU HUKUKSUZLUK İÇERİSİNDE TUTARLILIK ARAMAK BAŞLI BAŞINA BİR TUTARSIZLIK OLUR. 
Bir Cuma sabahı daha KHK ile uyandık. Yine hukuksuz bir şekilde işten atılanların olduğu “olağan bir sabaha.”

Ancak 697 Sayılı KHK’de bir ilk var. İlk defa ihraç edilenlerin listesi iade edilenlerin listesinden az. Bu KHK dahil iade edilen toplam kişi sayısı 3.790 kişi oldu.
Yazıyla : “ÜçBinYediYüzDoksan”, Bu kişilere ödenecek maddi tazminat ise 
392, 2 Milyon TL... Bu kişilerin manevi kayıpları ise asla tazmin edilecek boyutlarda değil. Bu zararın sorumlusu kim: AKP, fatura kime çıkıyor: Halka... 392,2 milyon tazminat halktan toplanan vergilerle ödenecek. 


Türkiye’de birçok ilçenin nüfusundan daha fazla olan bu sayı bugüne kadar iade edilenlerin sayısı.
3.790 kişi, OHAL KHK’leri ile yıllardır çalıştıkları işlerinden sorgusuz, sualsiz bir gece ansızın atıldılar. Ve bugün ortaya çıkan gerçek şu ki: bu kişilerin herhangi bir “iltisak vb. iddia edilen saçmalıklar” durumu yokmuş. Açıkça hukuka aykırı olan ihraçların yüksek tazminatlarla topluma mal olacağı açıktır. 
Demek ki “kanunsuz suç ve ceza olmaz”, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu değildir” “masumiyet karinesi” “suç ve cezanın şahsiliği” gibi bin yılların birikimi ile ortaya çıkan ilkeler büyük bir hakikate denk düşmektedir. İnsanların yaşamına mal olan (Ki en az 43 kişi bu OHAL KHK’leri nedeniyle intihar etmiştir.[1]) ihraç etme işlemleri binlercesinin  haksız ihraç edilmesi şeklinde de olmuş.
Binlerce kişinin haksız yere ihraç edildiği bu ihraç KHK’leri hakkında daha önce % 1 Bile hata yok diyen[2] Hükümet yetkililerinin  şimdilik % 226 oranında yanıldıkları ortaya çıkmıştır. % 1 bile yok dedikleri oran şimdilik % 3,3 oldu. Yerel seçimlere doğru bu yanılgı ve haksızlık oranı daha da artacaktır.
3.790 kişinin bir yılı aşan sürelerle yaşadığı travma, maddi ve manevi kayıplar ve gördükleri “sistematik sosyal zulüm” sayılara ve oranlara indirgenemez. Açıkça hukuk dışı olan bu ihraç uygulamaları gün gelecek tamamen iptal edilmek zorunda kalacak. Ancak bu arada toplumsal yaşam zarar görecektir.
Sadece bugün iade edilen 540 öğretmenin başta öğrencileri ve aileleri olmak üzere onları tanıyan herkes de mağdur edilmiştir. 2 yıldır 540 sınıf bu saçma sapan KHK’ler yüzünden boş yere boş kalmıştır. Biz biliyoruz ki iade edilmeyen binlerce öğretmen de gün gelecek iade edilmek zorunda kalınacaktır. Çünkü hukuksuzluğun ve zulmün bir sonu vardır.
3.790 kişiye ödenen maddi tazminatın boyutu şimdilik yaklaşık olarak 392,3 Milyon civarındadır.[3] Gün geçtikçe bu milyonlarca tazminatı daha da artacaktır. Geçen süreçte binlerce kişinin kamu hizmeti sunumundan el çektirilmiş olmasının maliyeti bir yana iade edilen ihraçlara ödenen tazminat da halkın vergileridir. Yani siyasal iktidarın haksız hukuksuz ihraç uygulamasının faturası halka çıkarılmıştır. 

İHRAÇLARDA % 1 HATA YOK DİYENLERE  HATIRLATMA. HATA ORANI ŞİMDİLİK % 3,3... TOPLUMDAN ÖZÜR DİLEYECEK MİSİNİZ?
  • Ortaya çıkmıştır ki OHAL hukuka, topluma ve emeğe zararlıdır. 
  • İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve ölümü çoğaltan bir OHAL’le karşı karşıyayız.
  • Bu nedenle toplum bütün kesimleriyle OHAL’e karşıdır. Çünkü fatura halka kesilmektedir. 
  • OHAL derhal kaldırılmalıdır veya uzatılacaksa referandumla uzatılmasına karar verilmelidir. 
  • Tüm OHAL KHK’leri derhal TBMM onayına sunulup yargı denetimine açılmalıdır. 
  • İhraç KHK’leri meclis genel kurulunda ret edilmelidir.
  • OHAL komisyonu lağvedilip tüm idare mahkemelerine başvuru yolu açılmalıdır.


11 Ocak 2018 Perşembe

MHP Kürtler'den OY ALAMIYORSA, MHP'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI ALABİLİR Mİ?

Yerel ve genel seçimlere bir yıldan fazla süre var ama
Toplumun canına tak eden OHAL koşulları,
krize girmiş ekonomik, siysasi, hukuki, bürokratik yapı,
neredeyse işlevsizleşmiş yerel ve genel seçim sonuçları nedeniyle seçimler yeniden konuşulmaya başlandı.

Öncelikle bu "işlevsizliği" açıklamak lazım.
Yerel seçimlerin işlevsizliği ...
1) Kayyum atanan belediyeler (90 küsür BDP'li belediye)
2) İstifa ettirilen belediyeler (Ankara, İstanbul vb. )
3) Görevden uzaklaştırılan CHP'li Belediyeler (Ataşehir, Şişli, vb) nedeniyle yerel seçimlerin çok önemli bir kısmı iptal edilmesi nedeniyle...

Genel seçimlerin işlevsizliği ise
1) Referandumda meclisin azaltılan yetkileri,
2) Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ve sonucunda periyodik tutuklama ve göz altı olayları ve
3) OHAL KHK'lerinin birçok yasama faaliyetini Yasamaya uğramadan halletmesi nedeniyle... (30 KHKile 300'den fazla kanunda değişiklik yapıldı.)

Başlıktaki soruyu sormadan önce?

1) İYİ Parti'den sonra "MHP'nin seçmeni" varsayımı nasıl ölçülebilir. Böyle bir seçmen ne kadar kaldı?
2) Seçmen tercihlerinde krizde olduğu gün gibi ortada olan ekonomik durumun ve OHAL mağduriyetlerinin herhangi bir etkisi olmayacak mı?
3) "Sağ"adına tek aday mı çıkacak? (Meral Akşener, Gül, vb. olduğunda durum n'olur)

Öncelikle mevcut iktidara hem yerelde hem de genelde oy veren seçmenlerin "yukarıdaki işlevsizliklere" dair de bir sözü olmayacak mı? Misal "bizim seçtiğimiz belediye başkanını niye görevden aldın?" sorusu meşru bir soru olarak dolaşımdadır. Çünkü asıl nedenlerin kauoyuna açıklanmadığı ortadadır.

Gelelim başlığa... MHP Kürtler'den OY ALAMIYORSA, MHP'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI ALABİLİR Mİ? Görüldüğü üzere MHP'nin Türkiye ortalaması olan 11,9 oranına çok uzak olan düzeyler hep Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olarak görülmektedir. Kars ve Iğdır'daki demografik dağılım sonucu bu iki ilde MHP'nin oranı MHP'nin Türkiye ortalamasının üzerindedir. Aşağıdaki tabloda pembe ile gösterilen iller MHP'nin % 3 oranının altında oy aldığı illerdir.


MHP'nin en düşük oy aldığı illerin, Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olması nedeniyle başlıktaki soru cevabı merakla beklenecek bir soru! Çünkü Kürtlerin yaşamadığı il yok Türkiye'de. Özellikle Türkiye'nin işçi depoları olan İstanbul, Adana, Antalya gibi gibi yerlerdeki AKP'ye oy veren Kürt seçmenlerin, "MHP'nin desteklediği adaya" oy verip vermeyeceği tartışmaya açık bir konudur. Benzer bir soru AKP'nin bölge seçmeni için de geçerlidir. "Mütedeyyinlik ve dindarlık" söylemlerinin "Türk Milliyetçiliği" ile uzlaşan söylemi seçmen de nasıl karşılık bulacak.  AKP Dimyat'a pirince giderken Midyat'taki bulgurdan da olabilir mi? AKP'nin "Kürt milletvekillerinin uzun dönemdir şahit olduğumuz susma orucu neye alamettir? Benzer bir "seçmen kaçınması" durumunda çözüm sürecini durduran ve güvenlikçi politikalara abanan AKP'nin oy kayıpları daha çok olabilir. Seçim,seçim barajı ve ittifak tartışmalarının bu minvalde de devam etmesi gerekli gibi...

Hep söylenegelen tespit "bu seferki seçimler çok önemli" tespiti bu seferki seçimler için daha çok geçerli gibi:). Referandumda açığa çıkan "kıl payı" durumu, yerel seçimlerde % 50+ 1 alamayacağı aşikar bir seçim sonrasındaki seçimin sonuçları siyasal iktidarın tam istediği gibi olamayabilir. Bu durumda OHAL ipine sımsıkı sarılma veya belki de o zaman ohalden daha kolay çıkma ve olağanlaşma yolları aşınacaktır.

2018 yılının hiçbir parti için kolay geçmeyeceğini belirtmek lazım. Özellikle saadet, bbp, gibi "buçuk partilerin" hacimlerinin üstünde değer kazandığı bir döneme gidiyoruz. Çünkü iktidarın +1 oyu bulamaması durumundaki B senaryosunda kafası karışık. Bitirirken;Seçimle görevin el değiştirmesi de demokratik ülke olmanın bir ölçüt. Böyle bir olasılık varsa bir ülkede o ülkeye hala demokratik denebilir. Yeterki demos ne yaptığını bilsin. Sandıklarına sahip çıksın. maddi gerçekliği ortaya koysun.












OHAL’in “ETKİLEMEDİĞİ” HALK'A DAİR 50 İP UCU

Başlıktaki “HALK" ibaresi aşağıdaki milyonlara tekabül etmektedir. Bu kişiler vergi mükellefi ve seçmen ama “halktan sayılmıyorlar.” Sözü uzatmadan aşağıda, OHAL’in yaşamlarını altüst ettiği hatta yaşamlarına mal olduğu “HALK’a” dair uzun listeyi, Siz Halkımızın vicdan okuluna bir not olarak bırakıyoruz.
 OHAL bu milyonlar dışında hiç kimseyi etkilememektedir!
1.   İhraç edilenler (150.000) halk, seçmen, mükellef değil mi?
2.   Açığa alınananlar,(10 binlerce kişi) halk, seçmen, mükellef değil mi?
3.   Sürgün veya sık sık istem dışı görev yeri değişiklikleri (15.000 civarında) yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
4. Mesnetsiz disiplin soruşturmaları geçirme,(sayı belirsiz) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
5.   Gerekçe sunulmadan iş sözleşmesinin yenilenmemesi veya kısıtlanması, (20.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
6.    Yapılan işlemlerden sonra çok uzun süre geçmesine rağmen bir gerekçe sunulmaması ve hak arama kanalının gösterilmemesi, (Tüm toplum kesimleri) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
7. Kapatılan birçok medya kurum/kuruluşu nedeniyle düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve haber alma hakkının engellenmesi, (10 bin gazeteci ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
8. Düşüncesinden dolayı gözaltına, kovuşturmaya ve tutuklamaya maruz kalma, (Toplamda 200.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
9. Çalışanların saatlik/yıllık izin, sağlık raporu vb. kullanımında sorun yaşanması, mobingin artması (3 Milyon Civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
10. Sosyal dışla(n)ma ve geçim nedeniyle göç etmek, ev değiştirmek, (Binlerle ifade edilebilir) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
11.   Akrabalık, arkadaşlık ilişkilerinin bozulması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
12.  Boşanmalar, göç, aile içi şiddet nedeniyle aile bütünlüğünün dağılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
13. Gebelik sürecinde gözaltı/tutuklama/ihraç vb. OHAL muameleleri etkisiyle düşük, erken doğum vb. zorlukları, (“Tek bir cana kıyan tüm insanlığı öldürmüş sayılır MI”) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
14. Haksız ve sık sık üst arama, gözaltı, tutuklamaya maruz kalanlar, durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
15. Uzun süreli ve haksız gözaltı ve tutuklama sürelerine maruz kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
16. Keyfi ve hukuksuz ev baskınlarına maruz kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
17.  Ekonomik sorunlar, borç-kredi vb. ödeyememe, geçim sıkıntısı, yeni kredi çekememe, yüksek fiyat düzeyiyle yaşama... gibi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?

Şekil 1: Üretici Fiyat Endexi
18. Sosyal güvenlik hakkından yoksun kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
19. Lojman kullanma hakkından mahrum bırakılma ve derhal boşaltma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
20. Emekliliğe zorlanma, Emekli ikramiyesi alamama, Emekli olamama durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
21. Demokratik hak arama eylemlerinin kısıtlanması, kovuşturulması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
22. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının keyfi olarak engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
23.   Sendikal özgürlüklerin kısıtlanması, engellenmesi, (Örgütlenme gezileri, eylemler, bildiri dağıtımı, hukuksuz yargılama ve gözaltılar, seçilen yöneticilerin onaylanmaması vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
24. Grevlerin engellenmesi, yasaklanması, ertelenmesi, vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
25.  Kayyum atanan yerlerde siyasal temsilin zedelenmesi, işsizlik ve olumsuz sonuç  durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
26. İhraç, üniversite kapanması vb. nedenlerle akademik özgürlüklerin kısıtlanması veya engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
27.  Eğitim hakkının engellenmesi, öğrenci ihracı, yeni kayıt yaptırılmaması, ihraç akademisyenlerin çokluğu nedeniyle bölüm/ders/tez yetersizlikleri durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
28. Ebeveynlerin uğradığı OHAL hukuksuzluklarının çocukların eğitimi ve sağlığını olumsuz etkilemesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
29. Yurtdışında yaşayanların “başıma bir şey gelir” kaygısıyla ülkeye dönememesi, dönen bazılarının bir daha çıkış yapamaması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
30. Ülke yurttaşlarına yönelik vize tartışmalarının / kısıtlamalarının ortaya çıkardığı zararlar vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
31. Gördüğü muamele nedeniyle ülkeye aidiyetinin zayıfladığı düşüncesinin psikolojik yükünün ağır olması, geleceksizlik ve güvencesizlik duygusunun ağır gelmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
32. Baskı, korku ve haksızlığa uğrama riski nedeniyle bireysel ve ailevi sağlığın bozulması vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
33.İntihar eğiliminin arttırılması, intihar vb. ( ayrıntı için bknz. https://goo.gl/zSWrma ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
34.  Pasaport iptalleri, kişinin yurtdışı çıkış yasaklarının ailesini de kapsaması, pasaporta bağlı bazı hakların ve faaliyetlerin ihlali (Seyahat, eğitim, akademik araştırma, ticaret) vb durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
35.  Uzun süreli iş aramaya rağmen iş bulamama, bulunan işlerde kısa süreli kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
36. Mesleki uzmanlık alanını icra edememe (Hekimler, Öğretmenler, Avukatlar, gazeteciler vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
37. Mesleki sertifikaların iptal edilmesi (Güvenlik görevlileri, vb. ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
38.Atama için güvenlik soruşturması sonuçlarını beklemek durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
39. Akademik terfilerin ertelenmesi/durdurulması vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
40. Dilekçe hakkının ihlal edilmesi, dilekçelerin alınmaması veya alınıp yanıt verilmemesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
41.Ekonomik girişimler için izin, ruhsat vb. alınmasında zorluk çıkarılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
42.Görevde yükselme, uzmanlık vb. (ihraç doktorlar TUS’a giremiyor) sınavlara giriş haklarının kısıtlanması durum durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
43.Evlilik, nişanlılık, sözlülük gibi durumlardan cayılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
44.Sosyal medya soruşturmasına maruz kalmak durumunda kalanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
45. Suç ve cezanın kanuniliği ve şahsiliği ilkelerinin ihlal edilmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
46.İş bulması engellenenler halk, seçmen, mükellef değil mi?
47.İşten atılan engelliler, yakınları halk, seçmen, mükellef değil mi?
48. İşten atılma sonrası kazanılmış hakların ve ücretlerin verilmemesi durumlarını yaşayanlar,
49.  Yurtdışı eğitim burslarının, öğrenciliklerinin iptali,durumlarını yaşayanlar
50. Güvenlik güçlerinin keyfi ve bezdirici müdahaleleri, vb. durumları yaşayanlar

HALK, SEÇMEN, MÜKELLEF DEĞİL Mİ?
Referandumda ilk sinyalini aldığınız, 
Melih’inize Topbaş’ınıza mal olan bu soru Mart 2019’da sandıklarda size sorulacak. 
Bir halka bu kadar zulüm edilemeyeceğini göreceksiniz.
BİZ HALKIZ. NOKTA

4 Ocak 2018 Perşembe

OHAL-KHK İNTİHARLARI DEVAM EDİYOR

Haksızlığa uğrama ve çaresizlik düşüncesi işsizlik olgusu ile birleşince bireyler üzerinde olumsuz birçok soruna neden olmaktadır. Bireyin intihar eğiliminin artması da bu olumsuzluklardan biridir. Türkiye’de 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra ilan edilen OHAL kapsamında bir milyonu aşan sayıda insan mağdur olmuştur. Bu kapsamda sadece işten atılan kamu emekçisi sayısı açığa alınanlar hariç tutulduğunda 115.473 kişi olarak açıklanmıştır. Son dönemlerde açığa alma ve işten atma işlemine maruz kalan kişilerde ve uzun süreli işsiz kalan kişilerde intihar vakaları ve intihar eğilimi yaygınlaşmıştır. Bu bilgi notunda OHAL Döneminde OHAL nedeniyle intihar edenlere ve OHAL KHK işsizliği nedeniyle intihar eğiliminde olanlara dair veriler sunulacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü intihar eylemini “kişinin amacının bilincinde ve değişik derecelerde ölümcül amaçlı olarak kendine zarar vermesi” olarak tanımlamıştır. İntihar, intihar eylemi ve intihar girişimi olarak iki grupta ele alınmaktadır. İntiharlar ölümle sonuçlanır. İntihar girişimleri ise, bireyin kendisini yok etmek, zarar vermek, zehirlemek amacıyla gerçekleştirdiği intihara yönelik, ölümcül olmayan tüm “istemli” girişimleri kapsamaktadır (Harmancı, 2015).
TÜİK intihar istatistiklerine göre uzun süreli işsizlik veya ekonomik nedenlerle geçim zorluğu özellikle erkekler için önemli bir intihar nedenidir. Bir gece ansızın, herhangi bir hazırlığı olmadan aniden işsiz bırakılan yüzbinlerce kişi sosyal dışlanma, sosyal ilişkilerin bozulması, aile içi ilişkilerin bozulması ve göç gibi sorunlara ek olarak en temel geçim kaynaklarında mahrum bırakılmıştır. Buna ek olarak itibarsızlaştırılıp suçluluk psikolojisi ile başbaşa bırakılan binlerce insanın içerisinde intihar eden, intihar girişimine teşebbüs eden veya intihar eğilimi olan kişiler olmaktadır.
Gereç-Yöntem


1-      Bu çalışma kapsamında OHAL Döneminde OHAL nedeniyle intihar edenlere ilişkin verilere dair 1 Ocak 2018 tarihine kadar “medyaya yansıyabilen” intihar vakalarının analizi yapılacaktır.

2-      Medyada görünür olan intiharlara dair intihar edenlerin meslekleri, intihar ettikleri dönemler, intihar ettikleri yerler ve yaklaşık yaş grupları derlenmiştir.

3-      Darbe günü ve müteakip 5 gün şüpheli ölümler bu kapsamda değerlendirilmemiştir[1].

4-      İşsiz bırakılan yüzbinlerce işsiz yurttaşın uzun dönemli ve kendine özgü işsizlik koşulları nedeniyle intihar eğilimine dair görüşleri KESK tarafından yürütülen 10 Şubat-15 Mart 2017 tarihleri arasında yaklaşık 5.000 ihraç edilen kişi ile e-anket kapsamında derlenmiştir.

5-      İşsizlik dolayısıyla “intihar eğilimi” bizzat bu ifadeyi kullanan işsizleri kapsamaktadır. “sığıntı olma, çaresiz kalma, hak arayacak bir yolun olmaması vb nedenlerle 1) “psikolojik tedavi gördüğünü ifade eden” 2) Psikolojik Bozukluk yaşadığını ifade edenler” ve 3) Psikolojik sıkıntı yaşadığını ifade edenler intihar eğilimini pekiştiren değerlendirmeler olarak “Psikolojik Bozukluk/Sıkıntı Yaşadığını İfade Edenler” başlığında ele alınmıştır.

6-      Konu ile ilgili rapor ve diğer çalışmaların özetleri de bu kapsamda değerlendirilecektir.

7-      OHAL Döneminde; OHAL nedeniyle intihar edenlere ilişkin verilere dair 1 Ocak 2018 tarihine kadar medyaya yansıyabilen intihar vakalarının sayısı 43’dir. İntihar eden 4 kişi, bir yakını tutuklu/ihraç/açıkta olduğu için bu veriye dahil edilmiştir.

8-      OHAL uygulamaları nedeniyle intihar edenlerin 24’ü 2016 yılında, 19’u 2017 yılında intihar etmiştir.


9-      İntihar edenlerin 20’si emniyet mensubu, 6’sı öğretmendir. Mesleki olarak diğer intihar eden kişilerin meslekleri, imam, infaz koruma memuru, kaymakam, savcı, yarbay gibi meslekleri de içermiştir.

10-   İntihar eden 43 kişinin 40’ı erkektir.

11-   İntihar eden 43 kişinin 26’sı evli olup bu kişilerin 46 çocuğu olduğu tespit edilmiştir. Medeni durumu tespit edilemeyen kişi sayısı 11, bekar sayısı 5 ve 1 kişi de nişanlı.

12-  İntihar edenlerin dışında intihar girişiminde bulunan OHAL mağdurları ve ihraçlar bulunmaktadır[2]. İntihar girişimlerine dair nicel bir değerlendirme yapabilmek için yeterli veri bulunmamaktadır.  Ayrıca ihraç edildikten sonra yeni başladığı işte, iş kazası ve benzeri nedenlerle yaşamlarını yitirenler veya ihraç edilmesinin etkisiyle başlayan süreçlerden kaynaklı yaşam yitimleri de mevcuttur[3].

Sonuç olarak OHAL-KHK uygulamaları sonucunda intihar eden ve bu intiharı medyaya yansıyan kişi sayısı 43 olarak tespit edilmiştir. Yani OHAL uygulamaları bir intihar nedeni olarak gözlemlenmiştir.
İntihar vakaları genellikle ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın dönemlerde yaşanmıştır.
İntihar vakalarında “Emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlığı bulunmaktadır.
İntihar vakalarının önemli bir kısmı cezaevlerinde gerçekleştirilmiştir.
OHAL’in olumsuz etkilediği kişilerin ailelerinde de intihar vakaları görülmektedir.
30 yaş ve üzeri olanların intihar edenler içerisinde önemli bir ağırlığı bulunmaktadır.
Henüz intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar eğilimindedir. KESK İhraç Araştırmasına katılanların % 0,5’i OHAL-KHK uygulamaları nedeniyle bu yönde beyanda bulunmuştur. Genel olarak ihraç edilen sayısına genelleştirildiğinde 450-500 arası kişinin bu eğilimde olduğu ifade edilebilir.
Yaklaşık 6.000-6.500 kişinin ise OHAL-KHK kaynaklı psikolojik sorunları nedeniyle sıkıntı yaşadığı ifade edilmektedir.
Hem ihraç edilenler hem intihar edenler içerisinde baskın cinsiyet erkektir.
OHAL HUKUKSUZLUĞU YAŞAM HAKKINI DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE İHLAL ETMEKTEDİR.
 Raporun tümüne ve kaynakçasına erişmek için linki tıklayınız.

3 Ocak 2018 Çarşamba

Memur Zamlarının Belirlendiği Aylarda Enflasyon Düşük Çıkıyor, Hikmet-i İlahi işte...

Kamu emekçileri 2010 yılından bu yana zam alamamaktadır. Çünkü alınan ortalama zam oranı hem enflasyon oranının altında hem açıklanan enflasyon ile kamu emekçilerinin enflasyonu aynı değil.
Bunu teslim ettikten sonra başlıkta ifade edilen ilginç duruma da dikkati çekmek lazım. 
  
Kamu emekçilerinin zamlarının ve enflasyon farklarının belirlendiği aylarda (Haziran-Temmuz ve Aralık) enflasyon negatif çıkmakta çoğunlukla... Aşağıdaki tabloda pembe ile gösterilen dönemlerin bu üç ayda yoğunlaştığı görülmektedir. 

Bunun bilimsel açıklaması:)) el de avuçta bişiy kalmıyor. Talep düşüyor şeklinde de:))) açıklanabilir:)

Kaynak:TÜİK

Yalnız geçen yıl asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik diyenlerin yalancı olduğu da tescillenmiş oldu. 2017 Yılında Asgari Ücrete Yapılan Zam Oranı % 8 olup artış 1300 TL'den 1404 TL olmuştu. Bugün ortaya çıkan 2017 yılı enflasyon oranı (11,92) göstermektedir ki Asgari Ücretli reel olarak yoksullaşmıştır. Verilen zam oranı ile enflasyon arasında YAKLAŞIK % 50 FARK VARDIR.
Asgari Ücretli 2017 yılında enflasyona ezdirilmiştir. Benzer bir durumun bu yıllık artışta da yaşanabileceği bir eğilim içerisindeyiz. OHAL DEVAM ETTİĞİ SÜRECE HERKES YOKSULLAŞIR. HERKES'İN İÇERİSİNDE "TOPLUMUN PARAZİTİ SERMAYE SINIFLARI YOKTUR"



Memurlar açısından durum daha da vahimleşiyor. Memurlar 2017'de cari olarak % 5,6 zam aldılar ortalama olarak. Ama açıklanan enflasyon bunun % 113 üzerinde.


Memursenin tüm iş kollarında y-etkili sendika olduğu bir yerde bu farkın artması doğaldır. OHAL, KHK, İhraçlar kamu emekçilerinin reel yoksullaşması için "allahın lütfu bir durum sağlıyor."





Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...