31 Ocak 2017 Salı

UZUN SÜRELİ NEET, NİNJA OLUR ÇIKAR...

GENÇLİĞİN “NEET[1] SORUNU” “NİNJALAŞMAYA” YOL AÇAR

İşgücü piyasası kıyaslamaları için ILO’nun önerdiği 17 göstergeden[2] biri değil NEET. Daha çok OECD kıyaslamalarında kullanılan bu kavram, 2014 Ocak döneminden bu yana TÜİK hanehalkı işgücü anketleri kapsamında Türkiye için de üretilmektedir. NEET, NE İŞTE NE DE EĞİTİMDE OLMAYAN GENÇLERİN konumunu açıklamak için kullanılan bu terim, genç nüfus oranı görece daha yüksek ülkelerde daha önemli bir hal almaktadır. OECD verilerine göre Türkiye, NEET "Not in Employment or Training" değeri en yüksek üye ülkelerden biri görünümündedir. 

Kaynak: OECD

Ne işte ne de eğitimde olmayan gençler ya iş arayışında ya da işgücü piyasası dışındadır. Bu konumda gelecek kuşakları oluşturan gençlerin gerekli önlemler alınmaması durumunda hızlıca NİNJA[3]’laştığı (No income, no job, no asset= mealen Gelir yok, iş yok, elde avuçta bişiy yok:) söylenebilir. Türkiye’de NEET olarak ifade edilebilecek NİNJA potansiyeli ne kadardır? OECD ve TÜİK verilerinin ortak yönü, kadın ve erkek NEET oranları arasında çok ciddi fark bulunmaktadır.  
Türkiye NEET Oranları (2014-2016 Ekim)
Kaynak:TÜİK Ekim Dönemi verisidir.

15-24 yaş aralığında olan her 100 kadından 34,2'si NEET iken bu oran erkeklerde 14,6'dır. Aynı yaş grubu için erkek istihdam oranı 44,4, iken kadın istihdam oranı 22,8'dir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle özellikle lise üstü eğitime katılımda kadın katılımın daha düşük olduğu bilinmektedir. Yani NEET oranı yüksek olan kadınların hem işte hem de eğitimde olma oranı haliyle daha düşük olmaktadır.

Ne işte, ne eğitimde değiller bu gençler, nerelerdeler? Ya işsiz, ya da işgücü piyasasının dışındalar. Gençlerde işsizlik oranı Ekim dönemi itibariyle 21,2'ye yükselmiştir. Kadınlar da bu oran % 27,1'dir. Eğitimde olmayan bu gençlerin mezuniyet durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında durumun kadınlar yönüyle vahimliği daha da netleşiyor.  

Cinsiyet ve Eğitim Durumuna Göre NEET, Ekim 2016 TÜİK,
Kısaca NEET ve NİNJA konumu kadınlarda daha yoğun görülmektedir. İşsiz, eğitimsiz ve gelirsiz bir yaşamın kadınlar için uzun süreli yapısal adaletsizliklerle örülü bir toplum oluşturması olağandır. Kadınlara yönelik iş, eğitim ve istihdam imkanlarının daha çoklaştırılması bu aradaki makası kısa sürede kapatamaz. Yapısal bir adalet arayışı daha köklü toplumsal cinsiyet eşitliği ile olabilir. 





[1] “Neither in employment nor in education or training rate”
[3] 2008 Krizinde ABD’de borçlarını ödeyemeyediği için varlıklarına el konulan ve işsiz kalanlar için kullanılan bir kavram

30 Ocak 2017 Pazartesi

Dolar ve OHAL ilişkisi üzerine

Dolar ve OHAL ilişkisi üzerine... 
15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye toplumunun aleyhine Türkiye’de karanlık bir darbe girişimi daha gerçekleştirilmiştir. Bu darbe girişimi, halkın canı pahasına durdurulmuş ve halkın emeğiyle darbe bir gün içinde başarısız olmuştur. Ancak sonrasındaki 1. OHAL ve 2. OHAL ve şimdi 3. OHAL dönemi uygulamaları darbeden daha kötü sonuçlara yol açmış yüzbinleri aşan kamudan ihraçlara neden olmuştur. Ne 1961 ne 1980 ne de 28 Şubat darbe dönemlerinde yaşanmayan boyutlarda ve hukuksuzlukla malul işten çıkarılmalar yaşanmaktadır. Bunlar yaşanırken reel ekonomik süreçler bu duruma ilişkin “resmi rakamlarla bile” dehşet dengesinin aşıldığını göstermektedir. OHAL DURUMU ÜLKE EKONOMİSİNİ DERİN BİR KRİZE SÜRÜKLEMEKTEDİR. 
Aşağıdaki grafiktede görüleceği üzere 1. OHAL döneminde görece stabil olan dolar 2. ve şimdi 3. OHAL Döneminde çok hızlı bir yükseliş ivmesindedir. Uluslararası Kredi değerlendirme lobilerinin açıklamaları Türkiye'de iktisadi bir krizin yapısallaştığının işaretleri olarak okunmalıdır. 

Dolar kurunun bu kadar hızlı yükselmesinin tüm toplum kesimleri açısından olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Döviz kuru dövizle borçlanan kamu ve özel sektörü etkilediği kadar dışa bağımlı tüketiciyi de etkilemektedir. İktisadi analistlerin “dış mihraklı” nedenlerle artıyor dediği Dolar kuru her ülke parasını TL kadar olumsuz etkilememektedir. 2005 yılı başında 1,33 olan döviz kuru[1] ilk defa 28 Ağustos 2013 tarihinde  2 TL  bandının, 8 Eylül 2015 Tarihinde 3 TL Bandının üzerine çıkmıştır. Son 10 yılda % 245 kat artan doların 2. OHAL Döneminden sonra ne kadar arttığı açıktır. 30 Ocak tarihi itibariyle Dolar 4 bandını aşmış, tekrar 3,90 seviyelerine gerilemiştir. Doların yükselmesinin doğrudan bazı etkileri aşağıdaki gibi belirtilebilir.
  • Kısa vadede üretimi ithalata bağlı tüm ürünlerde hızlı genel fiyat artışı, yani enflasyon oranının yükselmesi. Yüksek enflasyonun en temel sonuçlarından biri gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Bunun da başka olumsuz sosyolojik sonuçları olur.
  • Kişi başına düşen gelirin azalışı ve reel satın alma gücünün düşüşü dolar bazlı yükselişin bir başka sonucudur. 
  • Kurun yükselişi TL’nin değersizleşmesi anlamına gelmekte olup bu durum ticaret dengelerini olumsuz etkileyecektir. 
  • Döviz kuru ile borçlanmış işletmelerin iflası orta ve uzun vadede döviz kurunun hızlı yükselişinin olumsuz sonuçlarındandır. Üretimi döviz kuruna endeksli işletmelerin maliyetlerinde artış yaşanacaktır. 
  • Döviz kuru artışı "Net Dış Borç stokunun ve bunun GSYİH’e oranının artması" anlamına gelmekte olup dolar yükseldikçe borcun artması demektir. 
OHAL koşullarında iktisadi yaşamın bir önşartı olarak yıllardır savunulagelen "istikrar" kelimesi birçok yönüyle anlamını kaybetmiştir. Döviz kuru, işsizlik oranı, enflasyon oranı gibi en temel veriler istikrarsız ve olumsuz bir eğilim sergilemektedir. Ekonomik eğilimlerin "olağanlaşması" ülke genelinde söylem düzeyinde dahi olsa "olağan hukuk" devleti olduğunun gösterimiyle ilişkilidir. Ekonomide olağanlaşmaya gidiş OHAL'in sonlanmasıyla başlayabilir. 



[1] Bütün yıl ortalaması 1,3407 olmuştur. 30.12.2005’te de Dolar 1,343’tü.

29 Ocak 2017 Pazar

KAMUDAN İHRAÇLARA BİR TEPKİ: ADA

15 Temmuz Darbe girişimin "Allah'ın lutfu" olarak vurgulanması üzerinden 200 gün geçmek üzere... Bu süreçte bir çok hukuk dışılığa  da imza atıldı... En önemlilerinden bir tanesi de kamu sektörüne yıllarını, geleceğini, eğitimini vermiş "yüzbin" kamu emekçisinin "olağan hukuka aykırı" bir şekilde herhangi bir açıklama yapılmadan işten atılması, olağan yargı yolunun geciktirilmesi oldu. Ankara bu kapsamda en çok ihracın yapıldığı yerlerden biri. İhraç edilen insanlar yaşamlarını işsizlikle mücadele ederek devam ettiriyorlar... 

Ankara Dayanışma Akademisi (ADA); "barış, özgürlük ve insanca yaşam talepleri nedeniyle ihraç edilen, görevinden uzaklaştırılan ve hak ihlallerine maruz kalanların; iktidarın baskıcı politikalarına karşı sesini yükseltmeyi hak sayanların, akademiyi yalnızca üniversite kampüslerinin duvarları içinde görmeyenlerin dayanışma, mücadele ve iletişim alanı olarak" faaliyet göstermektedir. Çok kısa bir süre içerisinde bir araya gelen ve "Ankara'nın"soğuğuna rağmen güzel işler yapmaya çalışan güzel insanlar topluluğu... 

Hayatın zorluklarını birlikte aşmak, haklı olduğumuzu göstermek ve tabii ki emeğimizi hakikatin hizmetinde kamuoyuna sunmak için ADA ile dayanışma halinde olmalıyız. Hepiniz "gerçeğin takipçileri, bu ülkenin yüz akı akademisyenlerimiz yalnız değildir" diyorsanız... ADA sizi bekliyor.

https://www.facebook.com/AnkaraDayanismaAkademisi/  adresi üzerinden ADA'lı Akademisyenlerin sunumlarına erişebilir, Etkinlik-Ders-Panel-Seminer gibi ADA üretimlerinden haberdar olabilirsiniz. ADA'nın Şubat Ayı seminerleri değerli katılımlarınızı beklemektedir.









28 Ocak 2017 Cumartesi

Uyarı

(1) Bu sitedeki yazılar ve yazara ait yorumlar yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Hiç kimseyi veya kişiyi yönlendirme çabası yoktur.  

(2) Bu sitede yer alan yazılar, ilgili yazıya link verilmeden ve yazar adı belirtilmeden kullanılamaz.

(3) Bu sitede yer verilecek soru ve yorumların hakaret, aşağılama, küfür, reklam vb. içermemesi şarttır. Bu tür soru ve yorumlar siteye alınmamaktadır. 

(4) Kişilere yönelik ögeler taşımayan soru, yorum ve katkıların yayımlanabilmesi gönderenin adını açıklama şartına bağlı değildir. Bunların adsız olarak gönderilmesi halinde sitede yer alması mümkündür.  

(5) Kişilere yönelik eleştiri ya da değerlendirme taşıyan soru ve yorumların yayımlanabilmesi için bu soru ve yorumları gönderenin isminin açıklanmış olması gereklidir. 

OHAL'DE ASGARİ ÜCRETTE AZAMİ AZALIŞ

Ohal Döneminde Asgari Ücret ve Sabit ücretler eridi.

Enflasyon ve Döviz kuru yükselmesi gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Orta ve uzun vadede fiyatlar genel düzeyinin genel olarak yükselişi orta ve alt gelirli emek kesimlerini yoksullaştırırken döviz kuru-faiz oranı yükselişi de üst gelir ve sermaye sahiplerini daha zenginleştirmektedir. 



Türkiye'de yıllık ortalama asgari ücretin yıllık ortalama döviz kuru (USD alış) üzerinden kaç dolar ettiği yukarıdaki grafikte gösterilmiştir. Grafiğin bize anlattığı özetle: enflasyon ve kurun sabit olduğu dönemlerde asgari ücret reel olarak artmasa da çok düşmez, hatta kısmi konjuntürel yükselişler de (2007-2014 arası) olabilir. Kurun dengesiz, enflasyonun ise yükselişte olduğu dönemlerde ücretler "güneş görmüş dondurmaya döner". Bakınız 20 Temmuz sıcağından sonra asgari ücrete...

İşgücünün Temel Sorunları


İşgücünün Temel Sorunları
  1. Çoçuk İşçiliği
  2. Engellilere Yönelik Ayrımcılık
  3. Mülteci Emeği sömürüsü
  4. Kayıtdışılık
  5. Kadın Emeğine Yönelik Ayrımcılık
  6. Eğitim-İstihdam ilişkisizliği
  7. Bölgesel Gelişmişlik Farkları sorunu
  8. Tarımsal istihdamın sorunları
  9. Hizmet sektörü istihdamının sorunları
  10. Sanayi sektörü istihdamının sorunları
  11. İnşaat sektörü istihdamının sorunları
  12. Çalışma saatlerinin uzunluğu
  13. Ücret ve ücrete bağlı haklar sorunu
  14. İzinler
  15. Kıdem tazminatı sorunları
  16. İşsizlik sigortası sorunları
  17. Sosyal Sigortalara ilişkin sorunlar
  18. "İşsizlikler", iş arama sorunları
  19. Kurumsal kapasitesizlikler
  20. Güvencesizlik/Esneklik sorunu
  21. Hukuki güvencesizlik sorunu
  22. "Sendikasızlık"
  23. AİPP'ler
  24. TYP'ler
  25. Denetim
  26. İSG
  27. İşyeri kaydı sorunları
  28. Teşvikler
  29. ....

Türkiye'nin Emek O'hali..

Türkiye'nin Emek O'hali..


   Ocak ayı sonu itibariyle 195 gündür Türkiye genelinde bir OHAL uygulaması devam etmektedir. "Ohalin olağan sonuçları" birçok yönüyle hayatımızı kısıtlarken genel ekonomik durumda da hayra alamet olmayan gelişmelere gidişat hızlanmış durumdadır. Tartışmalar "Anayasa" değişikliğine odaklanmış, emek kesimi reel bir kayıp dönemi yaşamakta ve genel kamuoyu bu konuya gereken özeni göstermemektedir. Daha çok kurdaki dalgalanmalar üzerinde yapılan tartışmanın emek kesimini nasıl etkilediği, dikkat çekilmesi gereken noktadır. OHAL KHK'leri kapsamında Ohal'le ve "Darbecilerle mücadele ile ilgisi olmayan"  ama emeğe dair ciddi ve kalıcı sorunlara yol çan birçok uygulama çıkarılmıştır. 

   TÜİK'in açıkladığı Ekim verilerine göre işsizlik oranı 2009 yılından sonraki en yüksek orana, % 11,8'e çıktı. Geçen yılın aynı dönemine göre 500 bin kişi artan işsiz sayısı ise net bir şekilde artan işgücüne yetecek kadar istihdam alanının oluşturulamadığının göstergesidir. % 11,8'lik işsizlik oranı ve 3.647.000 kişilik işsiz sayısı Türkiye'de emek için zor günlerin derinleşeceğini göstermektedir. Bunun anlamı özetle: "İşsizler daha uzun süreli iş arayacak ve iş bulmak için daha nitelikli olmaya çalışırken daha düşük ücretleri kabul edecek." Gençlerde ve kadınlarda işsizlik oranı % 21'e yükselmiştir. İş aramaktan bıkıp ve çalışmaya hazır olmasına rağmen işgücünden ayrılan nüfus 2.227.000 kişiye ulaşmıştır. Ne işte ne de eğitimde olmayan gençlerin  sayısı 2.889.000 kişiye ulaşmıştır ki bunların 427 bini yüksek öğrenim mezunudur. Bu vahim tablonun sonucu olarak İşgücüne Katılma Oranı % 52 istihdam oranı ise % 46'dır. 80 milyonluk bir ülkede toplam istihdam sadece 27 milyon 267 bin kişidir. Yani 1 kişi çalışıp 3 kişiye bakmaktadır çünkü 28 milyon 77 bin kişi işgücü dışındadır.  

    Çalışanlar açısından da işini kaybetme riskinin yükseldiği bir dönemin içerisindeyiz. Ohal döneminde gerek kamu sektöründe temel hukuki teamüllere aykırı bir şekilde patır patır çıkarılan KHK'ler, gerekse özel sektör için 1980'den beri çıkarılamayan ama Ekim ayında Ohal sessizliğinden yararlanılarak çıkarılan "kiralık işçilik" uygulaması, Türkiye'yi emek kesimi için güvencesiz, kayıtdışı ve haksız uygulamaların olduğu bir yere dönüştürmüştür. Her 100 çalışandan 33'ünün sigortasız çalıştığı Türkiye'de çalışanların % 11'i ücretsiz aile işçiliği yapmaktadır. Kendi hesabına çalışanlar % 17 iken ücretli veya yevmiyelilerin oranı % 68'dir. 

  

Kaynak:TUİK Ekim Dönemi

 "Tarımsal Çözülmenin" devam ettiği Türkiye'de her yüz çalışanın 19'u hala tarım sektöründe iken yine diğer 19'u sanayi sektöründe çalışmaktadır.  İnşaatın istihdam içindeki payı % 8 iken hizmetlerin payı % 54'tür. Ücretsiz çalışanlar biryana bırakıldığında Ohal döneminde sabit ücretle çalışan herkes TL'deki değersizleşme nedeniyle yoksullaşmıştır. Gerek asgari ücrette yıllık enflasyon oranının altındaki artış gerekse kamu çalışanlarına yapılan enflasyon tutarındaki zam, alınamadan erimiştir. OHAL dönemine 3 bandında başlayan kur 28 Ocak itibariyle bir kere 4,01 sınırını zorlamış an itibariyle 3,90 bandındadır. Kurdaki yukarı yönlü oynaklık kısa dönemde enflasyon faiz oranlarının yukarıya yükselmesi, yoksulların daha yoksul olması ve gelir dağılımında adaletsizliğin derinleşmesi ile sonuçlanır. 

OHAL'in emeğe dair bir sonucu da kısıtlanan sendikal faaliyetler ve yasaklanan grevler şeklinde olmuştur. Birçok sendikal faaliyet ve eylemlilik OHAL ve güvenlik gerekçesiyle ya yasaklanmış ya da gerçekleştirilememiştir. Yine en son Birleşik Metal İş'in aldığı grev kararının ertelenmesi OHAL dönemlerinin neredeyse rutin uygulaması olmuştur. 



Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...