24 Mayıs 2017 Çarşamba

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT*

 15 Temmuz darbe girişi-mi sadece “bağzı” projeler için “Allah’ın lütfu” olmadı. Yüzbinlerce kıdemli, nitelikli ve deneyimli emek sahibinin de işsiz bırakılmasıyla “sermaye” odaklı da bir hizmet oldu. Sadece KHK fişlemesiyle % 95’ten fazlası üniversite mezunu ve önemli bir kesimi yüksek lisans ve doktoralı olan “KHK’li yüzbinler”, kayıtiçi, “insan onuruna yakışır” ve nitelikli bir iş bulamaz durumdalar. Başta OHAL olmak üzere uygulanan ekonomik politikaların amacı, zaten artma eğiliminde olan işsizliği daha da arttırmaktır. Uygulanan milli istihdam seferberliği sonrasında söylem ile sonucun farklı çıktığı da görülmektedir.
Bu devlet destekli uzun süreli işsizlik, sosyo-ekonomik ve psikolojik açıdan kitlesel sorunlara yol açmaktadır. Tespit edilebilen yaklaşık 110.000 ihracın, “doğrudan” bakmakla yükümlü olduğu yaklaşık 500.000 yurttaşın en az 300.000’inin öğrenci olduğu tahmin ediliyor. İhraç edilenlerin içerisinde engelli, hamile, süreğen hastalığı olan bireylerin sayısının en az 2.000 kişi olduğu ifade edilmektedir. İhraç edildiği için intihar edenlerin sayısı günden güne artmaktadır ve bu korkunç sayının önemli bir kısmı medyanın gündemine gelmediği için konuşulan sayılar yüzün altında kalmaktadır.
İhraç edilenler yaşadığı yerde iş bulamadığı veya geçinemediği için boşanmakta, göç etmekte veya gurbete gitmektedir. Bu kapsamda çok yüksek oranda aile içi şiddet veya benzeri olumsuzluklar yaşanmaktadır. Önemli bir oranda borçlu olan bu kamu emekçileri kitlesi, uzun süreli işsiz kaldıklarından “günü kurtarabilmek” için elde avuçta var olanla yetinme veya var olanı “KHK’den satmak” durumunda kalmaktadır.  

İşsizliğin Nitelikli Hale Gelmesi Reel Ücretleri Düşürür

Hem nitelikli hem hak arama yolları bir OHA-L komisyonuna havale edilmiş deneyimli KHK’liler, sadece kayıtdışı ve kuralsız sektörlerde, tam da siyasal iktidarın 2000’lerden bu yana ulaşmak istediği “işgücü piyasasına” uygun bir yedek işgücü ordusunu oluşturuyor. Seyahat özgürlükleri kısıtlanmış olan onbinlerce yurttaşın karşı karşıya kaldığı sistematik ayrımcılığın bir sonucu olarak, KHK’liler niteliklerine uygun olmasa da düşük ücretli bir işte hem de kayıt dışı çalışmak zorunda kalmaktalar. 690 sayılı KHK ile iç hukuk yollarına başvuruları neredeyse “yasaklanmış” olan yüzbinlerin dosyaları, 7 kişilik OHA-L komisyonunda görüşülüp sonuçlanana kadar bu “nitelikli işsizlik ve niteliksiz istihdam” koşulları devam edecektir.  Bu durum, sermaye kesimine yönelik “istihdam teşviklerinin bir boyutudur.”

Devlet Beyin Göçünü mü Teşvik Ediyor?

İhraç edilen yaklaşık 5.000 akademisyenin yanı sıra sadece üniversitelerden “kapatılma, sözleşme yenilememe, vb.” nedenlerle 20.000 kişinin/akademisyenin işsiz kaldığı veya ülkeyi terk ettiği ifade edilmektedir. Bu yönüyle, bir tür devlet eliyle “beyin göçünü destekleme projesine” dönen ihraçlar sorunu mevcut durumda üniversitelerinde görevlerinin başında kalabilenleri de kapsamına almıştır. OHA-L nedeniyle kaç akademisyenin yurtdışına çıkış yasağı olduğu tespit edilebilirken çıkış yasağı olmayanlardan “kaç bin kişinin” çıktığı veya çıkmayı planladığı henüz tespit edilebilmiş değildir. OHA-L’in uzaması/olağanlaşması ve ihraçların devam etmesi bu yönde “süresiz dönüşümsüz bir beyin göçünü” hızlandırmaktadır.

Artan İşsizlikte OHAL/KHK Etkisi Ne Kadar?


“Türkiye’yi 2009 yılında teğet geçen kriz dönemi hariç!  2001 krizinden bu yana yapısallaşan % 10 bandındaki işsizlik, OHAL ve KHK’ler etkisi ile % 2-3 bandında artış göstermiştir. OHAL’in uzaması durumunda bu “çok nitelikli işsizlerin” genel işsizler içerisindeki payı artacaktır.  OHAL’in devam etmesi durumuna işsiz sayısı 2017 yılı sonunda 4 milyon bandını da aşacaktır. OHA-L’in uygulanmaya başladığı Temmuz 2016 döneminden bu yana işsiziler içerisinde üniversite mezunlarının oranı artış göstermektedir. En çok kitlesel ihracın yaşandığı Eylül ve Ekim aylarında her 100 işsizin 28’i yüksek öğretimli iken en son açıklanan Şubat dönemi verilerine göre bu oran % 24 olmuştur. 921.000 yükseköğretim mezununa tekabül eden % 24’lük oran, yüz bini aşan KHK’li ihracın Haziran dönemindeki sayıya (688.000) eklenmesi ve yeni mezunların iş bulamamasıyla ortaya çıkan OHAL tablosudur. Ayrıca KHK “listesi” ile olmasa dahi OHAL kapsamında kayyum atanan veya kapatılan kurum ve kuruluşlar kapsamında işsiz bırakılanların kaç bin kişi olduğu net olarak bilinememektedir. Bu kişiler “liste ile fişlenmişlere göre” iş bulma konusunda biraz daha avantajlı olabilmektedir.


Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketi

OHAL’de Artan İstihdam Daha Çok Kayıtdışı Sektörlerdedir!!!


OHAL-KHK uygulamaları kapsamında emeğin kazanılmış hakları genel olarak kısıtlanmıştır. İşçiler için kiralık işçilik dönemi başlatılırken, işsizlik sigortası 4 defa OHA-L KHK’leri ve bir defa da Bakanlar Kurulu kararı ile “işsizler aleyhine, işveren lehine” daha çok kullanılma açılmıştır[1]. Memurların güvenceli çalışmaları KHK’ler ile ihlal edilirken bu kapsamda yapısal bir  “reformla” tarafsız kamu emekçisi eliyle sunulan kamu hizmeti düzeni yerine, “partili kamu hizmeti düzenine” geçilmeye çalışmaktadır. Kıdem tazminatlarının kısıtlanmasına ilişkin çalışmalar devam ettirilmektedir. Ancak TÜİK’in Şubat dönemi verilerine göre bu politikalar işsizliğin artması ile sonuçlanmıştır. Sadece işsizliğin Türkiye tarihinin en yüksek sayısı olan 3.900.000 kişiye ulaşması değil mesele olan aynı zamanda istihdamda kayıt dışılığın payı da artmaktadır. OHA-L/KHK ihraçları ile birlikte Eylül döneminden bu yana arttığı ifade edilen istihdamın önemli bir oranı kayıt dışı sektörlerde olmuştur. Bu yönüyle Aralık ayında tüm istihdam artışından daha çok kayıt dışında artışın olduğu görülmektedir. Eylül dönemi itibariyle işe giren ortalama her yüz kişinin 68’i kayıt dışı işe girmiştir. İş bulabilen KHK’lilerin de bu kapsamda yerleşebildiği ifade edilmektedir.
Önceki Yıl Aynı Döneme Göre Toplam İstihdam Artışı
Kayıt Dışı İstihdam Artışı ve Toplam İstihdam Artışı İçindeki Oranı
2016
Ocak
 821.000
 116.000
14%
Şubat
 880.000
 398.000
45%
Mart
1 040.000
 370.000
36%
Nisan
1 000.000
 391.000
39%
Mayıs
 795.000
 228.000
29%
Haziran
 390.000
- 35.000
-9%
Temmuz
 294.000
- 87.000
-30%
Ağustos
 323.000
- 27.000
-8%
Eylül
 408.000
 91.000
22%
Ekim
 411.000
 208.000
51%
Kasım
 391.000
 322.000
82%
Aralık
 221.000
 232.000
105%
2017
Ocak
 397.000
 308.000
78%
Şubat
 500.000
 352.000
70%

Süresi bir yıla doğru uzayan ve “olağanlaşan OHAL” kapsamında, nitelikli ve kitlesel bir işsizlik arttırma politikası ortaya çıkmıştır. Enflasyon, İç/Dış Borçlanma, Cari Açık ve Bütçe açığı referandum sonrasında da “artışına” devam etmiştir. 2017 yılı hem işçiler hem kamu emekçileri için toplu görüşme/sözleşme yılıdır. Bu kapsamda uzun süreli nitelikli işsizliğin, reel ücret artışını negatif etkilemesi olasılıklardan biridir. Yine bu koşullarda nitelikli bir istihdam koşulu sağlanamadığından adeta bir beyin göçü teşviki söz konusudur. OHAL ve KHK’ler etkisiyle yaklaşık 500-700 bin arası yeni nitelikli işsiz ortaya çıkarılmıştır ve bu olumsuz gelişme nedeniyle istihdam koşulları kötüleşmiştir. OHAL-KHK ihraçları sonrasında artan istihdamın önemli bir kısmı güvencesiz, sigortasız ve kayıtdışı olduğu görülmelidir.
Sonuç soruları olarak Çalışma ve (Sosyal Güvenlik) Bakanı’nın, işsizlik sigortası fonu kullanılarak Milli İstihdam Seferberliği[2] kapsamında bir milyondan fazla kişiyi nerede işe yerleştirdiği bilinmemektedir[3]! Bu sayının İŞKUR bülteni ile henüz teyit edilmediğini ve İŞKUR Aylık İstatistik Bülteninin Son 3 “Aylık” dönemde yayımlanmadığını hatırlatmak zorundayız.  Bu kapsamda;
      1)      İŞKUR Aylık İstatistik Bültenleri neden yayınlanmamaktadır?
    
     2)      Gerçekten bir milyon kişi, işsizlik sigortası fonu kullanılarak mı işe yerleştirilmiştir? Bu bir milyon kişi için 773 TL teşvik verilmiş midir? (aylık olarak 1.000.000*773=773 Milyon TL) Bir milyon kişi “kayıt içi” işe yerleştirildiyse istihdamdaki kayıt dışılık payının artışı nasıl açıklanabilir.
     
      3)      Enflasyonun Mayıs ayında 2 haneli olması ve döviz kuru artışı nedeniyle 2017 zamlarının eridiği memur ve asgari ücretli için 2018-19 yıllarındaki artışlara ilişkin oranlar nelerdir?

    4)  Teşvikli-talimatlı-OHAL’li bir emek düzeninde nitelikli emeğin ülke dışına kaçmaması için pasaport yasakları yeterli olacak mıdır?
     
     5)      Sadece KHK ihraçları nedeniyle işsiz olanların sayısı günlük ortalama 500’ün altına indikçe yeni KHK’ler çıkarılacak mıdır?

     6)      Nitelikli işsizler ve niteliksiz istihdam koşulları ile amaçlanan emeğin çalışma koşulları ile “2023 hedefleri” arasında bir bağlantı var mıdır?
   
     *Bu yazı sendika.org sitesinde 22.05.2017 tarihinde yayınlanmıştır. "KHK İşsizliği:
Nitelikli ve devlet destekli başlığıyla yayınlanmıştır.  
"
     İlgili link "http://sendika42.org/2017/05/khk-issizligi-nitelikli-ve-devlet-destekli-sinan-ok/"


21 Mayıs 2017 Pazar

KESK Her Cumartesi Saat 14-16 Arası Sakarya Caddesinde OHAL'E ve İHRAÇLARA KARŞI EYLEMDE

KESK'liler Her Cumartesi Saat 14-16 Arası Sakarya Caddesinde OHAL'E ve İHRAÇLARA KARŞI EYLEMDELER.. 20 Mayıs Cumartesi Günü de eylemlerini gerçekleştiren KESK'liler taleplerini basına, kamuoyuna ve Ankara halkına ilettiler. 

Şiarları;
Kanunsuz suç ve cezanın olmaz,
Sendikal faaliyet suç değildir,
Savaşa karşı yaşamın tarafındayız,
Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz,
Yaşamak, yaşatmak istiyoruz,
Emekçiyiz haklıyız, kazanacağız, işimizi geri alacağız,

şeklinde olan Kamu Emekçileri Sendikası konfedarasyonu üyeleri bu haftaki eylemde

OHAL kapsamındaki sosyo-ekonomik kötüleşme ve hukuk dışılığa dikkati çektiler. Son dönemde hak arama yollarının kapatılması, polis şiddetinin artması ve göz altıların arttığına dikkati çeken KESK Ankara Dönem Sözcülüğü, yandaş basının kriminalizasyon yaptığını, muhalif basına yönelik baskıların da arttığını belirtti. Yüksel Caddesinde 3. ayında olan açlık grevi ve ülke genelinde ihraçların hak arama yollarına yapılan saldırılar kınandı. Basın açıklamasına KESK'e bağlı sendikaların üyeleri dışında, ihraç edilenler, milletvekilleri katılım gösterdi.

Basın açıklamasını KESK Ankara Şubeleri Adına Rona Temelli okurken, .Ankara Üniversitesinden ihraç edilen akademisyenler Hukukçu Cenk Yiğiter ve Sosyolog Güneş Gümüş kamudaki ve üniversitelerdeki ihraçların boyutlarına değindiler. Yiğiter OHAL komisyonun hukuk dışı niteliğine ve  AİHM içinde bulunması gereken tutuma dair görüşlerini ifade ederken Komisyonun olağan bir yargı yolu olmadığını ifade etti. Çankaya Toplum Sağlığı Merkezi çalışanı iken ihraç edilen Mahmut Konuk her pazartesi günü işyeri önünde yürüttüğü direnişine ilişkin açıklamada bulundu. Her pazartesi günü saat 11:30-13:30 saatleri arasında Çankaya TSM işyeri önünde eylemine  devam etmektedir. Benzer bir eylemi Cemal Yıldırım Ulus Defterdarlığı önünde her çarşamba günü yerine getirmektedir. ESM emekçileri de her perşembe günü 11:30-14:00 arasında yerine getirmektedir. 

KESK ve bağlı sendikaların OHAL ve ihraçlara karşı ülke çapındaki eylemlilikleri giderek çoğalacaktır.

Basın Açıklamasını İzlemek İçin  Tıklayınız

Güneş Gümüş Hocanın Konuşmasını dinlemek için Tıklayınız

Mehmet Sıddık Akın'nın konuşması için Tıklayınız

BU HAFTAKİ BASIN AÇIKLAMASI METNİ AŞAĞIDADIR.

SAYGIDEĞER ANKARA HALKINA, BASINA VE KAMUOYUNA
Siyasal iktidar 20 Temmuz 2016’da darbe girişimi gerekçesiyle olağan üstü hal ilan etmiştir. Olağan hukuku askıya almıştır. Olağan hukukun uygulanması ertelenmiştir.  İlk OHAL ilanından sonra kendi mensupları bile 3 ayın çok uzun olduğunu dillendirmişler ve sosyo-ekonomik yaşamın OHAL’in etkisinde kalmaması için çok uzatılmaması gerektiğini belirtmişlerdir. 304 gündür uygulanan OHAL kapsamında gelinen aşamada başta emekçiler olmak üzere tüm toplum kesimleri OHAL’in mağduru konumunda olduğu için OHAL’in sonlandırılmasını talep etmektedir.

Ancak Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı olan birçok işlemini yine başta emekçiler olmak üzere topluma dayatabilmek için OHAL’i uzatılmaktadır. Buradan uyarıyoruz. OHAL’in toplumsal maliyeti her geçen gün artmaktadır. Uğranılan haksızlıklar nedeniyle başta intiharlar olmak üzere, boşanmalar, aile içi şiddet, beyin göçü, işsizlik gibi çok temel kitlesel sorunlar devlet eliyle ortaya çıkarılmıştır ve her geçen gün derinleşmektedir. OHAL’i sonsuza kadar uzatamazsınız. Olağan hukukun dışında kalarak emekçilere uyguladığınız zulmü sonsuza kadar sürdüremezsiniz. Emekçiler bunun hesabını sizden soracak.

OHAL uygulaması sosyo-ekonomik düzeni bozmaktadır. Olağan hukuk yoluyla AKP iktidarının işten atamayacağı yüzbinlerce kişi karanlık hukuk kararnameleriyle (KHK) işten atılmıştır. Bu işsizlik durumu sadece kamu emekçilerine özgün olmayıp OHAL’deki  ekonomik bozulma nedeniyle 700.000 yeni işsizin ortaya çıktığını TÜİK verileri göstermektedir. 3.900.000 olan cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısına AKP iktidarı eliyle OHAL döneminde ulaşılmıştır. OHAL’in toplumsal maliyetinin faturası, evetçi-hayırcı fark etmeksizin tüm yurttaşlara artan enflasyon, işsizlik, cari açık ve bütçe açığı olarak döndüğü görülmelidir. 

OHAL ve KHK ihraçları karşısında tamamen demokratik yollarla hakkını arayan başta ihraç edilenler olmak üzere tüm yurttaşlara yönelen polis şiddeti yine bir OHAL hukuksuzluğudur. Anayasal bir haklar olan “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)” “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m 34)” başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini kullanan yurttaşlara karşı orantısız ve tamamen hukuka aykırı bir şekilde saldırı olmaktadır. Gündüz geçerli olan kural gece geçersiz olmaktadır yine bir ilde geçerli olan kural başka bir ilde keyfi bir şekilde geçersiz olmaktadır. Ekipten ekibi, validen valiye temel hak ve hürriyetlerin değeri ve sınırlanması değişmektedir. Hukuk devleti ilkesi güvenlik şeflerinin ve valilerin kararlarıyla ihlal edilmektedir.

Son dönemde Yüksel’de “tamamen demokratik ve hukuka uygun yöntemlerle uğradıkları haksızlığa karşı” direniş gösteren emekçilere yönelik genel olarak polisin tutumu yine yandaş basının yaklaşımı suçtur. Anayasa gereği “Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz ”Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu suça dahil olanlar hukuk önünde hesap verecektir. Başta Mehmet Dersulu ve Veli Saçılık, arkadaşlarımıza, Semih Özakça ve Veli Saçılık arkadaşlarımızın annelerine yönelik polis şiddetinin hiçbir gerekçesi olamaz bunun suç olduğunu kamuoyuna bildiriyoruz. Yine Türkiye’nin her yerinde basın açıklaması yapılabilirken geçen gün Diyarbakır’da KESK üyelerinin uğradığı hukuksuzluk hiçbir şekilde açıklanamaz. Siyasal iktidar, toplumun vergileriyle finanse ettiği yandaş medyası ve adeta kindar duygularla hareket eden güvenlikçiler bizim haklı direnişimizi ne durdurabilir ne de sesimizi kısabilir. Bize sosyal ölümü dayatan yaklaşıma karşı dün olduğu gibi bugünde yaşamın yaşatmanın yanındayız.

Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı bir şekilde hem işten atmakta, hem KHK’lerle yargı yolunda hesap vermekten kaçmaktadır. Haklarını arayanlara karşı ise ifade edildiği gibi sabah-akşam-gece saldırmaktadır. Kurulan OHAL komisyonunun en önemli işlevi, iktidarı bir dönem daha mahkemelerin önünde hesap vermekten kurtarmak şeklindedir. Kurulan komisyon olağan hukuka uygun değildir. OHAL’in uzatılmasının bir örneğidir. Yapılan hukuksuzlukların kılıfıdır. Yaklaşık 200.000 civarında olduğu belirtilen OHAL mağduru başvurusunun, iktidarın belirlediği 7 kişi marifetiyle çözüm bulması ihtimal dahilinde değildir. Savunma hakkının ihlal edildiği bu sürecin hak ve adalete uygun yürütülmesi mümkün değildir. İşten atılan emekçilerin dosya incelemeleri bu kişiler işlerinde iken yapılmalıdır. Yıllarca kamuda hizmet sunmuş emekçilerin hakkında bir soruşturma yürütülecekse bunun kanunda yolları açıktır. Hukuk dışına daha fazla çıkarak bu sorun çözülemez. İşinden atılan emekçiler derhal işlerine döndürülmelidir suç vb. isnatlar olanlar hakkında olağan disiplin hükümleri uygulanmalıdır. OHAL komisyonu değil olağan hukuk tesis edilmelidir.

Siyasal iktidar “OHAL fırsatçılığı” kapsamında kendisine tebaa olmayan tüm toplum kesimlerini hedefine koymuş ve sonu olmayan bir şekilde ülkeyi sosyo-ekonomik felaketlere sürüklemektedir. Tamamen demokratik yollarla haklarını arayan kamu emekçilerini yandaş kalemşörlerince “suçlu-terörist” gibi göstermektedir. Sabah ve Akşam gazetelerinin KESK üyelerine yönelik bu haberi nedeniyle suç duyurunda bulunduğumuzu belirtelim. Ancak OHAL kapsamında ne basın ne de basın özgürlüğü bırakan siyasal iktidar  başta “İMC TV, Hayat TV” gibi birçok özgür basın kanalını kapatmıştır. Tarihleri “FETÖ” vb. yaklaşımlarla mücadele ile geçen başta Evrensel, Cumhuriyet gibi gazetelere yönelik baskılar günden güne arttırılmaktadır. Türkiye dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerinde başını çekmektedir. Tutuksuz yargılanabilecek onlarca muhalif gazeteci tamamen olağan hukuka aykırı şekilde cezalandırılmaktadır. Basına müdahalenin son örneği “Sözcü Gazetesi ”ne yönelik gözaltı ve arama kararıdır. Bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz.

Bitirirken; Siyasal iktidar ve uzantılarını hukuk içine dönmeye, OHAL’i ve Polis şiddetini sonlandırmaya, başta ihraçlar olmak üzere suç uydurarak toplumu kriminalize etmemeye ÇAĞIRIYORUZ. OHAL nedeniyle günden güne derinleşen ekonomik-siyasi krizin faturasını bu halk değil siyasi sorumluları ödeyecektir. Hukuku erteleyerek bir yere varamazsınız, KURTULAMAZSINIZ. Biz KESK’li emekçiler ne dün ne bugün ne de yarın sizin OHAL ve darbe hukukunuzla değil fiili, meşru ve evrensel emek mücadelesiyle yol aldık, mücadele ettik. Etmeye devam edeceğiz. Başta açlık grevinde 3. Ayın içerisinde olan ve 6 aydır Yüksel’de direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça olmak üzere ihraç edilen tüm üyelerimizin işlerine döndürülmesini talep ediyoruz.

KAMUYOYUNA VE BASINA SAYGI İLE DUYURULUR.

KESK ANKARA ŞUBELER PLATFORMU


18 Mayıs 2017 Perşembe

"KHK İhraçlarının" “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?*


AKP iktidarları döneminde "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altındaki düzenlemelerle "Aktüeryal dengeler" gerekçesiyle emeklilik yaşı ve prim gün sayısı hem erkeklerde hem de kadınlarda yükseltildi. Dönemin "emek itirazı" nedeniyle 2000 yılı öncesi ve 2008 yılı öncesi dönemlerde "kayıtlı bir işe" başlayanların emeklilik yaşları aynı düzeylerde yükseltilemedi. Kısaca prim gün sayısını tamamlayanlar 65 yaşına gelmemişlerse bile emekli olabiliyorlar. OHAL kapsamında ihraç edilen 115.000 kişi içerisinde emeklilik hakkı kazananların yaklaşık % 15'i (Yaklaşık 17 bin kişi) 20 yıl ve üzeri kıdeme sahiptir. 657'ye tabi çalışıp ihraç edilen bu kişilerin emeklilik ikramiyesine "OHAL Uygulamaları” nedeniyle el konulabilmektedir. Tek bir gün bile eski düzende "SSK'li" olarak çalışmış olanların ikramiyeleri verilmemektedir. Tüm çalışmasını "Emekli Sandığı" üzerinden yapanlar ikramiyelerini alabilmekte ve iki grup için de emekli maaşı bağlanmaktadır. 

Hem ekonomik kriz nedeniyle özel sektörde istihdam artışının durma noktasında gelmesi hem kamu sektöründe ihraçlar nedeniyle kamusal istihdamın azalması, sigortalı toplam çalışan sayısının azalması ile sonuçlanmıştır. SGK verilerine göre bu azalış devam etmektedir. OHAL’de ekonominin iyiye gitmesinin muhal olduğunu hükümet yetkilileri bile defaten ifade etmişlerdir. OHAL’in uzatılması sadece “olağan hukuka göre hukuksuz uygulamaları” kolaylaştırmakla kalmamaktadır aynı zamanda ekonomiyi ve sosyal güvenlik sistemini de olumsuz etkilemektedir.

OHAL kapsamında işten atılanlar dışındakilerde de emeklilik furyası "ikramiyeyi kaptırmayalım" ötesinde bir hal almış durumdadır? Şu an çalışanlar üzerinde devam edegelen "ihraç edilme fobisi" ve işyerinde artık sistematik bir hal alan mobing durumu sosyo-psikolojik durumu uygun olmayanları emekliye zorlamaktadır. İşyerindeki hukuksuzluklara tanık olup herhangi birşey yapamayacağını düşünen “kıdemli çalışanlar” emekliliği bir kaçış yolu olarak da tercih etmektedir. Ancak planlananın üzerinde emekliye ayrılma olduğu için bu durum zaten sorunlara gömülü olan sosyal güvenlik sistemini daha da zorlamaktadır.

Referandumdan sonra, TÜİK iki keredir "Hanehalkı İşgücü Anketi" (HİA) açıklıyor. İşsiz sayısı, 17 Nisan ve 15 Mayısta yayımlanan bu bültenlere göre artışını sürdürüyor. Türkiye tarihinin en yüksek işsiz sayısı olan 3.900.000 sayısına ulaşmış durumdadır. Her 4 gençten birisi iş aramakta ama bulamamaktadır. Bunlar gibi işsizliğin artışına ilişkin haberler vakay-ı adiyeden hale gelmiş durumdadır velhasıl.

Ancak başka bir sorun da ifade edildiği gibi OHAL döneminde emekli olanların sayısındaki hızlı artıştır. TÜİK'in Ocak ve Şubat HİA sonuçlarına göre önceki yıl aynı dönemlerden bu yana “artan yeni”  emekli sayısı sırasıyla 279 bin ve 252 bin kişi olmuştur. SGK verileri de bu durumu desteklemektedir. Hükümet Milli İstihdam seferberliği adı altında işsizlik sigortası fonu kullanarak 800 bin kişinin işe yerleştirildiğini “basına” aktarmışsa da bu durumu resmi bir bültenle açıklamış değildir. İŞKUR bülteni Ocak ayından beri yayınlanmamakta ve neden yayımlanmadığına dair bir açıklama yapılmamaktadır. İşgücünün dışına çıkan emeklilerdeki bu olağan dışı artış emekli olduktan sonra iş bulma imkanlarının kısıtlı olmasıyla da bağlantılıdır. Emekli olarak ciddi bir gelir kaybına uğrayan yurttaşlar işsizliğin yüksekliği nedeniyle de iş aramamaktadır. “İş aramaktan bıkanların sayısının” da arttığı bu dönemde emekli olmanın düşük gelirli bir yaşamı tercih etmek anlamına geldiği bilinmektedir. İŞKUR üzerinden emekli olan kaç kişinin iş aradığı bülten 3 aydır yayımlanmadığı için bilinmemektedir.

İşgücüne Dahil  Olmayan Emekli Sayısındaki Fark (Önceki Yıl Aynı Döneme Göre)

Kısa vadede ekonomik kriz şiddetlenmesi ve OHAL’in uzatılması durumlarında işsizleşen kitlelerin yanı sıra emekliye ayrılan “nitelikli” işgücünün de bir yoksullaşmaya maruz kalacağı öngörülmelidir. İhraç edilenler içerisinde KHK ile işine geri dönenlerin (Yaklaşık bin kişi dönmüştür) “çalıştırılmadığı halde” aldığı tazminat yaklaşık 25 Milyon TL olmuştur. OHAL’in uzatılması bu toplumsal maliyeti de arttırmaktadır. Meseleye sadece parasal maliyet açısından bakmak bu kapsamda yaşanan intiharları, boşanmaları, psikolojik olumsuz durumları görmeyi engellememelidir. Dünya tarihinde ne SSCB dağılırken, ne Almanyalar birleşirken bu boyutlarda yaşanmayan “devlet destekli işsiz bırakma örneğinin”  toplumsal maliyeti zaten hesaplanamaz. Ancak bu maliyetin faturasının evetçi-hayırcı fark etmeksizin tüm yurttaşlara artan enflasyon, işsizlik, cari açık ve bütçe açığı olarak döndüğü görülmelidir. Olağan hale gelen OHAL’in olumsuz etkilediği en temel nüfus kesimleri alt ve orta gelir gruplarıdır. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu kesimlerin yaşam koşulları OHAL uzadıkça ve ekonomik kriz derinleştikçe kötüye gidecektedir. Haziran ayında da enflasyon beklentilerinin artış yönünde olduğu ve 2017 yılında kira artışlarının enflasyon oranlarına göre yapılacağı varsayılırsa bu son cümlelerin anlamı netleşecektir.

* Bu yazı Bianet'te 16.05.2017 tarihinde "OHAL’in “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?*" başlığıyla yayınlanmıştır. OHAL’in “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?



9 Mayıs 2017 Salı

OHAL'de ENGELLİ İHRAÇ OLMAK

OHAL’DE ENGELLİ İHRAÇ OLMAK,  

10-16 Mayıs Haftası Engelliler Haftası olarak “kutlanıyor.” Özellikle engellilere yönelik kamu hizmeti sunumu sorumluluğu olan yerel yönetimler ve ASPB birimleri bu “kutlamaların” öznesi olarak bu haftalığa özgü epey bir “program” içerisinde oluyor. Ankara özelinde bir piknik organize edilmiş bile. Keşke ortada “bir kutlama havası olsa da” engelli, engelsiz tüm yurttaşlar dahil olsa… Bu yazı kapsamında engellilerin maruz kaldığı ayrımcılığın katmerli örnekleri sunulmayacak. Ya da “Başkent’in merkezi Kızılay’da dahi” engellilerin gidebileceği kadar uyumlu üç lokantanın, 5 kamu kurumunun olmadığı söylenmeyecek. 

Tehlikeli sarı çizgiler, uyumsuz otobüsler, çalışmayan asansörler, çıkmaz sokaklar, bozuk satıhlar, olmayan engelli otoparkları, vs. vs… bu yazının konusu değil… Bu yazının konusu kimilerine Allah’ın lütfu gibi gelen 15 Temmuz 2016 sonrasında ihraç edilen engellilerin veya yakını engellilerin ifadelerini yorumsuz size sunmaktır. 10-16 Mayıs Haftasında kutlama yapmak isteyenlere talep etmeleri durumunda ihraç engellilerin adresleri gösterilebilir. Hangi koşullarda erişebildikleri işlerinden “bir gece ansızın” atıldılar. Gidebilecekleri bir işleri yok, hesap sorabilecekleri bir mahkeme yok, 23 Ocak’ta kurulacak denilen ama henüz kurulamayan komisyondan adalet bekleme sırasında yüzbinlerle birlikte bekliyorlar. Sözü uzatmadan ihraç engellilere ve engelli yakınlarına ilişkin yorumları “yorumsuz” b-ilginize sunalım.

“İşten atıldıktan sonra başka yerde iş bulamadım hem engelli olduğum için hem de KHK ile atıldığım için.”

“Hiçbir sebep gösterilmeden KHK ile ihraç edildiğimi gördüm. İş veren yok, eş dost uzaklaşmış, kendi vatanımızda el olduk. Tamamen ötekileştirilmiş durumdayım.”

“Hiç bir şey sorulmadan ihraç edildim. Evde yardımcı benim için ihtiyaç. Maddi yetersizlik buna imkan tanımıyor. İş yapmakta zorlanıyorum. Eşim de engelli kendine uygun olmayan şartlarda çalışıyor. Geçimimizi sağlamakta zorlanıyoruz.”

“672 sayılı KHK ile eşim ve ben haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atıldık şuan hiçbir gelirimiz yok maddi manevi çok sıkıntı içindeyiz en yakın dost bildiklerimizde arayıp sormuyor 3 çocuğumuz var en azından birimiz göreve dönsek çocuklarımızın iadesini karşılarız başka bir yerde işte vermiyorlar %89 özürlüyüm bu mağduriyetimizi bir çözüm bulunmasını istiyoruz saygılarımızla”

Benim ihraç olmamdan dolayı, eşim yüzde 86 ağır engelli annesine bakıyor olmasına ve bakım aylığını almak için her şartımızın tutuyor olmasına rağmen bu haktan yararlanamadı. Sebep olarak da açık açık benim ihraç olmam gösterildi, hâlbuki ne hasta olan benim ne de bakım parasını alacak olan” (10 Yıllık Öğretmen)

Engelli kızımın özel psikolog tedavisini ihmal ettik. Ve iş bulma konusunda kimselerin yardımcı olmaması en büyük mağduriyet.

Engelli olmam yaşamı iyice zorlaştırıyor

Engelli olmamdan dolayı yaşamak istemiyorum

“Engelliyim işim aşım yok, hakkım yenmiş daha ne olsun”

“Görme engelliyim psikolojik sıkıntılardan her geçen gün sağlığımı kaybediyorum. Esim hamile evim kredi elden vermem gereken çok borcum var maddi ve manevi olarak çok zor durumdayım."

“Kendim gibi işitme engelli öğrencilerim kendi durumlarına duyarlı bir öğretmenden mahrum kaldı.”

“Yaşantıları değişti, engelli çocuğumun terapilerini haftalıktan 15 günde 1 e düşürdüm.”

“Yüzde 98 engelli çocuğum var sürekli tedavi istiyor hatta şuan tokat Gaziosmanpaşa üniversitesinde de yoğun bakımda yatmak da…”

“Yasal bir sendikaya bir sene üyeliğimden dolayı ihracım başka yapabileceğim bir işim yok her yerde yüzüme kapılar kapanıyor ben vatanını seven öğrencilerini seven bir öğretmendim işimi hayatımı elimden aldılar.”

“Hayatım boyunca bilerek hiç bir canlıyı incitmedim. Ayaklarımdaki engele rağmen okudum ünv. Mezunu oldum. Devlet memuru olmak için 16 sene bekledim. Sınavlara girdim. 2014 te nasip oldu. Her zaman lanetlediğim ve bir parçası asla olmadığım 15 Temmuzdaki hadise yüzünden ihraç oldum. Eşim bu nedenle benden boşandı. Toplumdan tecrit edildim. Kimse iş vermedi. Evli olduğum sure içinde kredi kullanmıştım. Borcum çok. Psikolojik çok bozuk, bu süre içinde 15 kilo zayıfladım. Tansiyon, böbrek ve kalp rahatsızlığım var. Söylenecek çok şey var ama hayırlısı artık.”

“Esim ve ben ikimiz de ortopedik engelliyiz. Ayni Kurumda engelli kadrosunda uzman olarak çalışıyorduk. 20.07.2016 tarihinde açığa alındık. Açığa alınmış olma memuriyet sayıldığından ikimiz de 22.07.2016 tarihinde emeklilik dilekçesi verdik. Daha sonra 17.08.2016 tarihinde memuriyetten ihraç olduk. İhraçtan önce 22.07.2016 tarihinde engelli kadrosundan emekliliğimizi istememize rağmen çalıştığımız Kurum Yöneticileri dilekçemizi işleme koymayıp ihracımızı beklediler. Acaba Kurum Yöneticilerimiz bizi emekli etmeden ihraç etmekle; emekli maaşından mahrum ederek Eşim ve benim açlık içinde ölmemizi mi istediler diye düşünmeden edemiyoruz. Zira karı koca engelli iki insanının emeklilik dilekçesini işleme koymamanın başka bir anlamı yok.
 SGK mevzuatı gereği engelli olduğumuz için yaş şartı aranmaksızın 15 yıllık çalışmayla emekli olma hakkımız varken İhraç olduğumuz için 25 yıldan önce emekli olamıyoruz. Hem engelli hem de ihraç olduğumuz için kimse ise almak istemiyor. Şu an akrabalarımızın yardımı ile geçinmeye çalışıyoruz. Bu yaşımıza kadar kimseye muhtaç olmadan kendi kendimize yeterken başkalarına muhtaç olmak çok ızdırab verici. SGK nezdinde birçok görüşmeler yaptık, sağ olsunlar onlar durumumuzla ilgilendiler. Ancak şu an ne yazık ki emekli maaşı bağlanamayacağını, normal sağlıklı vatandaşlar gibi 25 yıl ve yaş şartını sağlamamız gerektiğini söylüyorlar. Ancak ortada bir gerçek vaki o da bizim memuriyetimiz sırasında verdiğimiz dilekçenin işleme konmayarak hakkimizin gasp edilmiş olması. Devletimizden sadaka yada başka birşey değil yalnızca yasal hakkımız olan engelli emekliliğimizin yapılmasını istiyoruz.”

OHAL KHK’leri kapsamında kaç engellinin işsiz bırakıldığı, ihraç edildiği açıklanmış değildir. Ancak daimi hastalığı ve engelli olan en az 2 bin kişinin ihraç edildiği tahmin edilmektedir. Bu yönüyle yaşatılan mağduriyetin insaf ve izanla açıklanması muhaldir. OHAL’in tek muhalliği bu değildir. Bir Arapça sözle bitirelim bu muhal durumu. “el küfru yedum ez zulmü la yedum”

Aşağıdaki Grafikler Türkiye Genelinde 33 ilden Adresi-Telefonu ve diğer bilgileri tespit edilen 51 Engelli ihracın niteliklerine göre oluşturulmuştur. Dayanışma göstermek isteyenler ile adresleri ve telefonları rızaları alınarak paylaşılabilir.

Ankara
5
Adana
4
Konya
4
İstanbul
3
Gaziantep
2
Bursa
2
Sakarya
2
Çanakkale
2
Denizli
2
Hatay
2
Nusaybin
1
Antalya
1
Trabzon
1
Aydın
1
Kütahya
1
Dersim
1
Samsun
1
Diyarbakır
1
Yozgat
1
Erzurum
1
Burdur
1
Balıkesir
1
Manisa
1
Bartın
1
Afyon
1
Bolu
1
Siirt
1
İzmir
1
Tunceli
1
Maraş
1
Zonguldak
1
Kilis
1
Kocaeli
1


İhraç Edilen Engellilerin Engel Gruplarına Göre Dağılımı


Öz bakım İhtiyacınız Var mı?



Medeni Durum Görünümü


Cinsiyet Dağılımı


Şu an gelir getirici bir işte çalışıyor musunuz?



Arapça sözün mealini bilenlere havale ediyoruz durumu. Engelliler Haftasında OHAL KHK’leri ile mağdur edilen binlerce engellinin hakkı yerde kalmaz…

Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...