10 Nisan 2017 Pazartesi

Şu Recep Ayını Hayır'la atlatalım.

Malum hicri takvime göre ömrümüz Recep ayından geçiyor. Betonkara'da bile leylaklar, kayısılar, kirazlar çiçek açtı  ancak Memleketin bir kısmında kar yağmaya devam ediyor. Ülke, 12 Eylül Anayasaları (1982-2010) altında güzel günler filmini çekerken!!! "yetmez ama daha kötüsü" şenlikleri devam ediyor. Yine de yoğun bir ba'har baskısı var Elhamdulillah. Balkanlar ve ortadoğu'dan gelen Ba'har ortalığı ıstacak gibi görünüyor. 


Recep ayının hikmetlerini saymakla bitiremeyiz. Bitiremeyeceğimiz için saymayacağım. Ancak bireysel ve toplumsal tarihler ve tarihsel kırılma anları vardır. Örneğin 10 Ekim bir "kırılma" tarihidir. 680 yılında Kerbela'da 10 Ekim tarihi bir kırılma anıdır. Yezit'e biat etmeyenlerin İslam çölünde susuz bırakıldığı bu tarih, "İslam Dininin zalim iktidarla ilk sınavıdır" denilmektedir. Tarih ve toplum ikiye yarılmıştır 10 Ekim 680'de... O gün bugündur "su vermeyenlere" karşı "susuz bırakılanların" tarafında duranlar "mutlak" denilen iktidarların ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. 

"10 Ekim" demişken Yezit karanlığının 21. yüzyıl temsilcilerinin ordusu, Ankara'da 101 canımızı da O Gün aldı"lar". Amed'den Suruç'tan başlayan "karanlık faşist şölen" stadlarla, ekranlarda, kurunun yanındaki "yaşta", alkış buldu. "Biz", bedenlerimizin ve ruhlarımızın parçalarını "Barış, Demokrasi ve Emek" meydanında ararken kimileri yaptırdıkları anketleri Sayın kamuoyuna duyuruyordu. Aynı cemaatten kişiler ŞİMDİ, 19 Recep 1438 (16 Nisan 2017) referandumu için anket açıklamanın "hakaret" olduğunu açıklıyorlar.  

16 Nisan 2017 tarihi Hicri Recep ayının 19'una tekabül ediyor. Ekonomik ve Siyasi anlamda varolan risklere ve kötü tabloya ek olarak yeni ve yapısal birçok risk getiren tek adam rejimine teslim olmamak, mahkum kalmamak için referandumda hayır demeliyiz. Recep ayını hayırla atlatabilmek için...

Kimler Hayır Demeli, 
1) Kişi başına 10 Bin Dolar düşüyor diyorlar Ya, her kim ki bu 10 bin dolardan (hatta yarısından bile) habersizse Onlar Hayır Demeli, Yani YOKSULLAR HAYIR DEMELİ
2) Cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısı içerisinde olan 3.872.000 işsiz hayır demelidir.
3) Üniversite okuyup atanamayan 600.000 kişi hayır demelidir.
4) 550 Gündür kadro vereceğiz dedikleri 720.000 taşeron işsiçi hayır demelidir.
5) İhraç Edilen 110.971 kişi hayır demelidir.
6) Z-orunlu BES'e sokulan 4 Milyon çalışan Hayır Demeli (Nisan Maaşlarını düşük alacaklar)
7) Kıdem tazminatı kaldırılmaya çalışılan 13 milyon işçi hayır demeli.
8) Kadro güvencesi kaldırılmaya çalışılan 3 Milyon kamu emekçisi hayır demeli.
Sadece kendileri değil, aileleri, arkadaşları, dostları ve tanıdıkları da hayır demeli. Bu kadar mükemmel bir ekonomi varsa biz neden bu haldeyiz demek için... 


İlk 10 Ekim için yazılan mısralar.. (Kastamonulu Şazi'den,) Yaradılmış Cümlesinin figanını duyamadığım için ... 





7 Nisan 2017 Cuma

Referandum Sonucu Ne Çıkar?

9 gün sonra bu vakitlerde Türkiye'de çok önemli bir karar verilmiş olacak. Meclisin yasa çıkarma, bütçe hazırlama ve denetim haklarının kısıtlanmasından tutun düzenleme alanı belirlsiz CB kararnamelerine kadar birçok başlığa ya hayır ya da evet denilmiş olacak. Tüm olumsuz siyasi ve iktisadi gelişmelerden bağımsız bir şekilde referandum/anayasa değişikliklerini inceleyip sonuna kadar okuyan ve anlayan bir seçmenin bu rejime onay vermesi rasyonel görünmemektedir. Ancak siyasal davranış ile rasyonalite arasıda bir bağ varsaymanın yanlış bir varsayım olduğu defaten ıspatlanmıştır. Seçmen davranış saiklerinde önemli faktörlerin başında ilginç bir şekilde 1) alışkanlık, 2) inat 3) alternatifsizlik düşüncesi 4) geçmiş deneyimlerin esas alınması gelmektedir. Bu davranışın kavramsallaştırıması olarak daha geniş bir kavram olan "siyasal katılma" ise birçok faktörden etkilenmektedir. Seçmenin yaşı, cinsiyeti, etnik/dini vurgusu, eğitim düzeyi, gelir düzeyi, yaşadığı sosyolojik çevre "katılmayı" nitelikli veya niteliksiz hale getirmektedir.

En yaygın somut seçmen davranışı veya katılma şekli en basit şekilde seçim ve referandumlarda oy vermedir. Ancak bu durumun hangi koşullarda olduğu da belirleyicidir. Rejimin niteliği, katılmanın amacı ve işlevini de etkilemektedir. Örneğin faşist rejimlerde katılma, temsilden ziyade "belirli bir yönde harekete geçirme" "resmi ideolojinin onaylanması" "faşist liderin topluma onaylatılması" gibi işlevleri içermektedir. Rejimin başarısı bu katılmanın başarısıyla ölçülür. Aynı şekilde parlamenter veya başkanlık/yarı-başkanlık rejimlerinde de "kitlesel katılımı" belirleyen en önemli faktörlerin başında "siyasetin finansmanı" "hukuk devleti ilkesinin korunması" "örgütlenme ve ifade özgürlüğü" gibi ilkelerin uygulanıyor olması gerekir. Bir rejimde, siyasal iktidarının demokratik yoldan el değiştirilmesi imkan dahilinde değil veya çok güç ise buradaki siyasal katılma yolları işlevsiz ve anlamsızdır. 16 Nisan Referandumundan Hayır seçeneğinin sandıktan başarılı çıkmamasının bu riskine neredeyse hiç değinilmemektedir. Bu durumda Hafız Esat, Saddam, Mübarek uygulamalarının benzerlerine gidişat için yol açılmış olacaktır. Bireyler üzerinden bu kadar net olmazsa dahi aynı partinin tekelinin korunması yönünde bir taslağın sunulduğu açıktır. Bir kere iktidar olanın bir daha sandıkla iktidardan uzaklaştırılması neredeyse mümkün olmayacaktır. Referandumun asıl siyasal tehlikesi budur. 

Peki evet veya hayır sonucu ne kadar net? Anket firmalarının hava koşullarına (Rüzgar:) göre açıkladıkları oranlar gerçeği ne kadar yansıtabilir? Öncelikle Türkiye'de anket şirketlerinin seçimlerdeki başarısız tahminleri ilk defa olmuyor. İşin doğası gereği tahminler tam olarak tutmayabilir ancak anket şirketlerinin önemli bir kesimi sonucun ne olacağını tahmin etmek yerine ne olması gerektiğini belirlemek yönünde bir çaba içerisinde olmaktadır. Bu durumda da her zaman yanlışlanan sonuçları haftalarca savunabilmektedirler. 2017 Referandum sonucunun tahmin edilmesi çok güç bir durumdur. Bu tahmin etme zorluğunun birçok nedeni bulunmaktadır. 

1- OHAL koşullarında toplumun önemli bir kesimi temel ifade ve iletişim hürriyetlerinden tecrit edilmiş durumdadır. Kapatılan medya kurumu sayısı yereller dahil edildiğinde tam olarak tespit edilememektedir. İşsiz kalan medya çalışanının 10 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ana akım medyada tek seslilik nizamı neredeyse yüzde 100 sağlanmıştır. 
2- Yine OHAL koşulları nedeniyle oluşturulan "korku-kaygı iklimi" nedeniyle yurttaşlar sosyal medya üzerinde bile fikirlerini tam olarak ifade edememektedirler. 
3- Özellikle hayır propagandasına yönelik gözaltı, saldırı vb. haberlerin sık sık çevrildiği görülmektedir. 

Bu üç maddeye ek olarak; 
1)  MHP seçmeninin nasıl bir tutum alacağının tam olarak bilinememesi
2) AKP-MHP yakınlaşmasının Dindar, Kürt, Liberal vb. eski AKP seçmenini nasıl etkileyeceğinin tam olarak bilinememesi
3) Son bir yıl içerisinde işsizlik, enflasyon, döviz kuru, faiz artışının ve yaşanan derin ekonomik krizin seçmenin yaşamında ne gibi etkilerinin olduğunun tam olarak bilinememesi,
4 ) AKP OHAL uygulamaları sonucu kamudan hukuksuz bir şekilde atılan 110.971 kişinin ve milyonlara varan aile, akraba ve dostlarının nasıl bir tutum alacağının tam olarak bilinememesi,
5) AKP'nin 1 Kasım seçimlerinden sonra uyguladığı sokağa çıkma yasakları ve bu kapsamda yaşamı her türlü etkilenen seçmenin davranışının ne yönde olacağının tam olarak bilinememesi
6) Tahmini en çok zorlaştıran madde olarak "parti aidiyetlerinin" referandumda ne kadar belirleyici olacağıdır. 

Tüm bu maddeler haliyle anket şirketlerinin de tahminlerini tamamen zora sokmaktadır. Tüm bu zorluklara rağmen önceki "seçimlerin sonuçlarına bakılarak" bazı tahminler yapılabilir. Örneğin MHP seçmeninin belirleyici olmadığı, Doğu-Güneydoğu'da Hayır kesinlikle yüksek çıkacaktır. Benzer bir şekilde Marmara ve Ege Bölgelerinde Hayır'ın yüksek çıkma olasılığı vardır. Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde ise Evet kesinlikle yüksek çıkacaktır.  Akdeniz bölgesinde Evet veya Hayır'ın yönünü MHP'li seçmen (% 23,4 oranındadır) belirleyecektir. Evet ve Hayır'ın birbirine en yakın çıkacağı bölgeler Marmara ve Akdenizdir. 

Hayırın En Yüksek çıkacağı iller; Şırnak (86), Hakkari (85), Dersim (84), Diyarbekir (75), Mardin-Ağrı-Batman (72), Van (70) Muş (66), Iğdır (65), İzmir (62), Edirne-Kırklareli-Siirt (60) Bitlis (57), Tekirdağ-Kars-Ardahan (55), Ankara (50), İstanbul (49).

Evet'in % 75 üzerinde olabileceği iller Rize, Maraş, Malatya, Erzurum ve Konya gibi illerdir.

Sonuçlarının tahmin edilmesi en güç iller: Kayseri, Isparta, Manisa, Mersin, Adana, Antep ve Sivas olduğu söylenebilir.

10 gün sonra kimin/hangi şirketin de daha çok yanıldığını görmüş olacağız. Sonucun Hayır'lı olması temennimizdir. Sonuç ne olursa olsun yukarıda tahminleri zorlaştıran nedenler bu ülke yurttaşlarının yaşamlarındaki belirsizliklere işaret etmektedir. Olağan hukuk düzenine geçilmedikçe sonuçlar yapısal çözümlere doğru gitmeyecektir. 



4 Nisan 2017 Salı

"Milli" İstihdam Seferberliği (MİS) Yeni Bir Şey Söylüyor mu?

Çok tekrarlanmış olabilir ama Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısına ulaşan iktidar, AKP oldu. Aralık döneminde açıklanan 3.872.000 işsiz sayısı veya 2016 yılı için açıklanan 3.330.000 işsiz sayısı cumhuriyet tarihi boyunca görülen değerler değildir. AKP birçok zaman yaptığı gibi işsizliği azaltacağını, bunun için bir sihirli form-ül bulduğunu, 2 Milyon Kişilik istihdam hedeflediğini yine deklere etti. Milli İstihdam Seferberliği mis gibi oldu. mis gibi oldu ile mış gibi oldu bağzı klav-yelerde yerseniz aynı yazılır. 

Emeğin sorunları ile ilgilenenler bilir, AKP her sene müjdeli bir haber verir emekçilere... Emek meseleleri "Proje"lerin nesnesi haline gelmiştir bu dönemde. Örneğin kayıt dışılık sorunu mu var. Hemen projesi yapılır. Çocuk işçiliği sorunu mu var projesi hazır... Örneğin "Kadın istihdamı üzerine yapılan proje sayısını derlemek için" bir proje önerilse ciddi bir eylem planı, bürokratlar için il ziyaret takvimi, proje döngüsü döngeli, çalıştaylar, sosyal diyaloglar ... daha neler neler, keçiler kuzular meler... Misal 2010 yılında Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Beceri 10 Projesi ... BİR MİLYON İSTİHDAM HEDEFLERİ, TAVUKLAR DÜŞÜNÜLMEDEN 5 MİLYON MESLEKİ EĞİTİM gibi kanatlı projeler geldi geçti... projenin uygulama maliyetleri ile çok ciddi bir istihdam yaratılabilecekken nihayetinde projenin sonuçları suya yazıldı. Havalar ısınınca su buhar oldu. Proje de yerini benzer projelere bıraktı. Değişen tek şey projelerin "parlak" adları...

2011-12  yıllarında "Her İşsize Bir Danışman Projesi" uygulanmaya başlandı. Bütün seçim konuşmalarında, bütçe konuşmalarında bu vurgu, futbolcu Pele'nin vurgusuyla dilller PELE'senk oldu... İşsizlik sorununun; danışmalık hizmetlerinin eksik verilmesinden kaynaklı olduğu, aslında piyasada çok iş olduğu, kişilerin vasıflarına göre işlere yönlendirilmediği gibi geleneksel emek piyasası "uydurmaları" ana akım medyada her şafak vakti tekrar ettirildi... Günde bilmem kaç vakit hala tekrar ettirilmektedir. Sözleşmeli olarak işe alınan 4.817 "İş ve Meslek Danışmanı (İMD)"; "İŞKUR çalışanı" bir "kariyer" yönlendirme kurumu olması gereken İŞKUR tarafından mağdur edildi. Kadroya geçirilirken maaşları düşürüldü. İŞKUR, İhraçlar kapsamında 310 çalışanını işsiz bırakırken, 168 İMD'yi de hukuka aykırı bir şekilde işten attı. İMD'lerin öyküsü başlı başına yazılmalı. O nedenle kısa kesiyorum. Ancak kurum içinden ve dışından İMD alımını 4 yılı aşkın süredir  yapmayan kurumun personel sayısı düzenli bir şekilde azalmaktadır. An itibariyle Kurum Personeli başına düşen işsiz sayısı 500'ün üzerindedir. Ayrıca bu işsizler dışında kişi başına düzen Kursiyer ve Program Yararlanıcı sayısı ortalama 100 kişinin üzerindedir. Bir yanda işsiz sayısı tarihi bir şekilde artarken öte yandan İŞKUR çalışan sayısı azalmaktadır. Sayılara niye vurgu yapıyorum. İŞKUR Personeli Süppermen ve Süpperwomenlerden dahi oluşsa işsizliğin nedeni onların "performansı" değil. Piyasa kuralsız, esnek, kiralık, kayıtdışı, düşük ücretli... ve bu tesadüf değil. Bir politikanın sonucu. Ulusal istihdam "stratejisi" budur. "Nitelik nitelik" diye günde kaç vakit hatim indirenler, İŞKUR'a gelen her iki açık işten birinin BEDEN İŞÇİSİ olduğunu görmüyor mu? Neyse...

An itibariyle yine mış gibi MİS projesi içerisinden geçmekteyiz. Gün geçmiyor ki bir parlak hedef açıklanmasın. İllere gıcır gıcır ziyaretler ve tabi ki ziyafetler... Hedef bu defa daha yüksekten uçuyor... Göçmenler bile işsiz beğenmek zorunda kalacak... 2 milyon ... Duydunuz Sayın Duduk severler... Duduk Gladyatör filminde önemli bir figurat... Fırsat 2017 yılı için geçerli.. Kaçırırsanız da sorun yok... Hangi fırsat... ahanda sahanda bu fırsat... MİS gibi... 

"Türkiye'de Tarih Yeniden Yazılıyor.. Daha çok çalışalım, daha çok üretelim diye tarihin en büyük istihdam seferberliği başladı. Çalışmak isteyene işte fırsat, Devletten İstihdama eşi benzeri görülmemiş destek. Yeni işe girenlerin tüm vergi ve primlerini devlet ödüyor. Gözünüzdeki ışık, yüzünüzdeki gülüş hiç eksik olmasın, Hedefe 2 milyon yeni iş, 2 milyon yeni çalışan. Şimdi çalışamanın, üretmenin, ilerlemenin tam zamanı..." (Aynen böyle, izlemek için linki ...  https://www.youtube.com/watch?v=ebK1_0uuGPw ) Ücret meselesi... Ha o mesele... önemli değilki zaten...

"Tarihin en büyük istihdam seferberliği", "yeniden yazımı" bunlar fırsatın eşantiyonu... Ama ifade edilen tarihi işsizlik artışının zaten böyle "tarihi" bir yanıtı hak ettiği açık. Şimdi n'olcak mış gibi seferde sorulabilir... el-cevap: işverenlere daha çok teşvik verilecek, işçilere de her zamankinden... Nasıl yani: Her zamanki işte... daha net ifadeyle  Pilav-e İstihdam (Pi: 3 virGÜL 14 küsüratı da var)..

Yazıyı kurtarmak adına özetle işverene verilecekler listesi:
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu Geçici 17.maddesiyle ile işverenin ödemesi gereken "sigorta" payı işsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanıyor. "Yeni MİS" teşvik bu. İşverene çalıştıracağı her ilave istihdam için 773 TL teşvik verilecek. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu. Çalışan işçilerden geliyor. Çalışan işçilerden kesilen işsizlik sigortası kesintisi işverenin ödemesi gereken vergi-prim kesintisine gidiyor. Yani en yoksuldan alınıyor en varsıla veriliyor. MİS Budur... Kimler için MİS miş... İşverenler için... DEMEKKİ MİLLİ'DEN KASIT SADECE İŞVEREN KESİMİYMİS.

Bunun haricindeki BAĞZI MİS başlıkları 2008 yılından beri uygulanıyor . Diğer MİS Başlıkları; İşbaşı Eğitim Programını tamamlayan sigortalıların istihdam edilmesi durumunda uygulanan prim ile ilgili teşvik (4447 sayılı kanun geçici 15.maddesi), İşsizlik ödeneği alanların istihdamı hakkında teşvik, Engelli istihdamı hakkında teşvik, Meslek edindirme kursları teşviki, inşaat sektöründe faaliyet gösteren kişilerin MYK belgesi almalarına yardımcı olacak eğitim desteği teşiviki gibi... 2008 yılından berigelen PAKET PAKET teşvik heyecanı bizi zaten tarihin en yüksek işsiz sayısına ulaştırmışken... mış gibi yapmaya devam edeceğiz. 2011 yılından bu yana uygulanan 6111 sayılı kanun kapsamında mesleki belge sahibi olan sigortalıların, kadınların ve gençlerin istihdam edilmesi durumunda uygulanan primi hakkında teşvikini mis gibi yeni birşey diye sunuyorlar.  

MİS sadece işverenlere MİS BUYMUŞ... 


Denenmiş yanlışlardan doğru sonuç umanlara "Pelé zamanında bir çocuk işçi idi"  diyelim. Bi de şunu talep edelim. Tamam proje yapın. Sonuçta ekmek parası. İhraç edildiğimiz için halden anlarız.! Bunun fona maliyetini topluma açıklamak zorundasınız. İlginç olan maliyet sadece işverene doğrudan akratırılan maliyet olmamaktadır. Yukarıda ifade edilen ziyaret-ziyafet maliyetleri de açıklanmalıdır. Her ne kadar nisan ayında isek de henüz şubat bülteni bile açıklanmış değil (İŞKUR). Özetle topluma aylık sunulması gereken tablo şudur.

1- MİS Kapsamında kaç lira harcanmış, 3 ayda kaç kişi istihdam edilmiştir? Şayet 2017 yılı sonunda tamamlanacak bir proje ise ve an itibariyle 2 milyon hedefindeyse yaklaşık 500.000 ilave istihdamın gerçekleşmiş olması gerekmez mi? Ocak ayında işe yerleşen sayısı 100.000 kişi bile değildir. TÜİK verileri de  hiç öyle söylemiyor. İŞKUR verileri Şubat ayı için açıklanmadığından (ki resmi istatistik programına göre açıklanmış olmalıydı) hiç birşey söylemiyor. 
MİS Gibi olmuyorsa Mış Gibi mi yapalım, Klavyeyi suçlarız... 

31 Mart 2017 Cuma

İHRAÇLARIN İADESİ İÇİN TBMM YASA ÇIKARSIN KAMPANYASINA KATILIN


Haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilenlerin işlerine dönebilmeleri için en hızlı ve adil yol TBMM'nin bir yasa ile Bu hukuksuzluğu ortadan kaldırmasıdır. 

20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana 110.971 kişi herhangi bir hukuki ölçü dikkate alınmadan işinden atılmıştır. Kaç yıl geçerse geçsin bu kişilerin olağan hukuk kapsamında işlerine dönecekleri anlaşılmıştır. Gerek OHAL komisyonu, gerekse 688 sayılı KHK ile 416 kişinin iadesi bu sürecin uzatılması dışında birşey değildir. Bu süreçte ruh sağlığı bozulan, intihar eden, sütü kesilen, okulunu, evini, sokağını değiştiren, arkadaşlarını kaybeden insanlara sadece maaşını iade etmek başlı başına "toplumsal maliyete ilişkin bir körlüğün göstergesidir". Bu sosyal-psikolojij-ekonomik kitlesel sorun gittikçe derinleşen boyutlarda ülke sathına yayılmıştır. 
Bu haksızlık ve hukuksuzluğun çözümü; TBMM'nin Üç maddelik kanunla şunu söylemesidir.
"MADDE 1: 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra yayımlanan tüm OHAL KHK'leriyle işten atmalar, KHK yayım tarihlerinden itibaren hükümsüzdür.
MADDE 2: Darbe girişimi amacıyla suç işleyenlere ilişkin adli ve idari işlem başlatılanlar birinci madde kapsamında değildir.
MADDE 3: Darbe girişimi ile ilgili herhangi bir suç işlemediği halde OHAL KHK'leri kapsamında mağdur edilenlerin zararları tazmin edilecektir."
Bu düzenleme ile olağan hukuka geçişin ilk adımı atılmış olacaktır. Bu kapsamda siz de böyle olması gerektiğini düşünüyorsanız, bu amaçla başlatılan imza kampanyasına katılabilirsiniz.

30 Mart 2017 Perşembe

İŞKUR İstatistik BültenLERi Neden Yayınlanmıyor?

Modern devletlerde istatistik en stratejik planlama araçlarından biridir. Hatta bu öneme vurgu yapmak isteyen bazı analistler Devlet (STATe) ile İstatistik (STATistic) arasındaki kökene sık sık değinir. Çağdaş devletlerin çoğunda resmi istatistiklerin ne zaman yayınlanacağı önceden açıklanır ve planlama/beklenti/strateji/program gibi kendi büyük  içi çabaya göre dolan kelimeler bu zaman öngörülerek yapılır. Bu konuda Türkiye'de önemli bir işlevi yerine getiren Kurum Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'dur. Son yıllarda "revizyon" tartışmaları kuruma dair olumlu algıyı biraz aşındırmışsa da yine verilen emek ortadadır. 

Resmi istatistik programını en iyi uygulayan kurumların başında TÜİK gelmektedir. Örneğin önceden bilinir ki her ayın 15'inde saat 10:00'da işsizlik verileri açıklanır, Hakeza 3'ünde enflasyon verileri ... gibi... Misal 31 Mart 2017'de ekonomik büyüme verileri açıklanacak. Sorun şu ki bazı kurumlar Resmi İstatistik Programı (RİP) taahhüdünü yerine getirirken TÜİK kadar çaba içerisinde olmayabiliyor. RİP'e göre (http://www.resmiistatistik.gov.tr/misc/Resmi_Istatistik_Programi_2017_2021.pdf ) İŞKUR İstatistik Bülteni için (t+15) gün olması gereken süre 2016 çok uzun süre uygulanmamıştı. 6-7 ay yayımlanmayan istatistikler toplu şekilde yayımlandılar çok daha sonra. An itibariyle de (30.03.2017, 03:09) yayımlanmış olması gereken Şubat Ayı İstatistik bültenine www.iskur.gov.tr adresi üzerinden erişilememektedir. 

Söz konusu istatistik bülteni çok önemli verileri kapsadığından ve 2017 yılı başı itibariyle bir zaten yeni revizyondan geçirildiğinden RİP'e uygun periyodik yayınına devam etmelidir. Sadece Kayıtlı İşsiz ve Kayıtlı İşgücü verilerini değil, özellikle Milli İstihdam Seferberliği (MİS) adı altında İşbaşı Eğitim Programları, ve yararlanıcı sayısı yüzbinlerin üzerinde olan Toplum Yararına Programlar (TYP) da dahil Aktif ve "Pasif" İşgücü İstihdam Politikalarının verileri bu önemli bülten de sunulmaktadır. 679 Sayılı OHAl KHK'si nedeniyle muvakkat bir ayrılık durumu bir yana bırakılırsa 11 Yıllık İŞKUR Emekçisi olan biri olarak bu bültendeki verilerin işgücü piyasasına (İP) dair birçok reel eğilim sunduğunu söyleyebilirim. Hem MİS, hem İP analizi için Şubat Ayı VE ŞİMDİ DE MART AYI İstatistik bültenini hasretle beklediğimizi İŞKUR'a güvenlik görevlisi eşliğinde girmeyen arkadaşlar ilgili sorumlulara iletebilirler mi? Yılların hatırına olsun bu istek...


Meraklısı için Ocak Bülteni Linki: 
http://dnn.iskur.gov.tr/istatistik/bulten/bulten.pdf




KHK İADESİNİN TOPLUMA MALİYETİ 14 MİLYON TL Mİ?

Elbetteki #Hayır, bu süreçte ruh sağlığı bozulan, intihar eden, sütü kesilen, okulunu, evini, sokağını değiştiren, arkadaşlarını kaybeden insanlara sadece maaşını iade etmek başlı başına bir "üç noktadır"... toplumsal vicdan elbette hesap soracaktır. Referandum hesabıyla iadeler yapılıyormuş gibi gösterme çabasının resmi gazetede yayınlandığı gündür bugün. 

Bu işin çözümü TBMM'nin  Üç maddelik kanunla şunu söylemesidir. 

"MADDE 1: 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra yayımlanan tüm OHAL KHK'leriyle işten atmalar KHK yayım tarihlerinden itibaren hükümsüzdür. 

MADDE 2: Darbe girişimi amacıyla  suç işleyenlere ilişkin adli ve idari işlem başlatılanlar birinci madde kapsamında değildir. 

MADDE 3: Darbe girişimi ile ilgili herhangi bir suç işlemediği halde OHAL KHK'leri kapsamında mağdur edilenlerin zararları tazmin edilecektir."

Siyasal iktidar toplumsal mantıkla dalga geçiyor. 110.971 kişiyi KHK'lerle hukuksuz bir şekilde siyasi tasarufla işten attılar. Hesapsız ve hukuksuz bir şekilde. Bugün 416 kişiyi işe döndürdüler, yine aynı yöntemle. İşinin başına dönen arkadaşlara #hayırlı olsun diyoruz elbette. Önceki iadeler de dahil edilince geriye 110.053 kişi kaldı. Binde bir bile hata olmaz diyenler şimdi patır patır iade yapmak zorundalar. Çünkü işten atılanların % 83'ü atıldığını resmi gazeteden öğrenmiş. Öncesinde herhangi bir suçlama, ifadealma  savunma verme vb. durum yaşanmamış. İşten atılanlar içerisinde 2.000'den fazla engelli, hamile, kronik hastalığı olan kişi var. Bugüne kadar 40'tan fazla kişinin intihar ettiği ifade ediliyor. Binlerce kişinin sosyal dışlanmaya maruz kaldığı, iş bulamadığı ve psikolojik sorunlar yaşadığı görülmektedir. Yüzbinlerce kişiye aileler de mecbur dahil olduğundan 750.000-1.500.000 arası nüfusun etkilendiği bir sosyal sorun bizzat iktidarın hukuksuz tasarrufuyla hortlatılmış oluyor. 

Gelelim başlıktaki nazik konuya... Bu haksız hukuksuz uygulama devam ettiği sürece bunun bizzat parasal maliyeti de yükselmektedir. Örneğin sadece 416 kişinin ortalama maliyeti 14 Milyon TL civarında olacaktır. Siyasal iktidarın yaptığı haksızlığın bedelini tüm toplum ödeyecektir. Bu kişiler masum oldukları halde aylardır hak ettikleri kadrolarının karşılığı olarak sadece aylıkları iade edilecek. Bunun maliyeti 14 Milyon. Bu insanlar hizmet sunamadığı için aksayan kamu hizmetlerinin maliyeti de hesaplanamaz tıpkı bu ihraçların yaşadıkları zulmün karşılığının "sadece aylık" iadesi olarak hesaplanmaması gerektiği gibi. Her geçen gün her anlamda maliyeti arttırmaktadır. İktidarın anlamak istemediği husus: sadece maaşını vermediğiniz kişiyi cezalandırmadınız, annesi-babası, eşi-kardeşi-arkadaşı, öğrencisi, engellisi, hastası kim varsa tanıdık onu da cezalandırdınız. Bunun maliyeti veya tazminatı hesaplanabilir mi? Sadece ilk 6 aylık iadeleri için KHK Mağdurlarına 22 Milyon verildi. Ama yaşanan ruhi durumun maliyeti hesaplanabilir mi? Onu vicdanlara ve sandıklara mı bırakacağız.



686 sayılı OHAL KHK'si iade olan ihraçlara tazminat yolunu bugün için kapalı tutmuş. Ancak Anayasa'nın 125. maddesi gereği idarenin tüm eylem ve işlemlerinden dolayı oluşan zararları karşılayacağı olağan günlere gittiğimizde bu zararlar elbette tazmin edilecektir. Ama bu faturanın tüm topluma kesildiği görülmelidir. Ve bu hatadan ne kadar erken dönülürse o kadar toplumsal maliyet az olacaktır. Ortalama brüt aylık 4.000 TL (Minimum ortalamadır) olarak hesaplandığında bile çıkan iade maliyeti tablosu aşağıdadır. Buna faiz ve diğer tazminatlar dahil değildir. 


Toplumda sorulması gereken ilk soru şu olmalıdır "İade edilen 918 kişi madem ki suçsuzdur, masumdur neden bu mağduriyet yaşatıldı."  İkinci soru bu mağduriyetin maliyetini neden biz çekiyoruz. Sorumsuz sorumlular kim ise onların çekmesi gerekmez mi?

Maliyet demişken peki, Mehmet Fatih Tıraş'ın ailesine, arkadaşlarına ve sevildiklerine ne diyecekler ... ve diğer intiharların, psikolojik olarak sorun-sıkıntı yaşayan binlerin ailesine... Bu mudur adalet, #hayır.


Bu tabloyu çizdirenlere armağan ediyorum:( Maliyet hesabını yapamadım.


Henüz intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar eğilimindedir. KESK İhraç Araştırmasına katılanların % 0,5’i bu yönde beyanda bulunmuştur. İhraç edilen sayısına genelleştirildiğinde 450-500 arası kişinin bu eğilimde olduğu, 6000-6500 kişinin ise OHAL-KHK kaynaklı psikolojik sorunları nedeniyle sıkıntı yaşadığı görülmektedir. Süreç uzadıkça artan tek maliyet TL niteliğindeki maliyet değildir. İnsan olan anlar...







  




27 Mart 2017 Pazartesi

İHRAÇLAR KURULTAYI KESK'İN ÇAĞRISIYLA 1-2 NİSANDA ANKARA


Türkiye'nin geçirdiği kritik dönemlerin birinden  daha geçiyoruz. Darbe-OHAL-OHAL'de Referandum... Her hafta bir yıla yetecek gündem, hak ihlali, olağan dışılık ortaya çıkıyor. Bu OHAL durumu yapılan baskılar nedeniyle olağan bir alışkanlık haline de geldi. Karanlığın koyulaştığı bu dönemde KESK gibi örgütlerin tutumu tarihsel olmaktadır. Türkiye'de sadece son darbe girişiminden sonra kaç yüzbin kişinin mağdur edildiğini tespit edebilmek mümkün değildir. Darbeyle, şiddetle veya herhangi bir suçla ilgisiz yüzbinlerce kişi hukuki olmayan siyasi bir tasarrufla işsiz bırakıldı. Sadece  KHK'ler ile işsiz bırakılanların sayısı 103.000 civarında. Bu sayıya kayyım atanan yerel yönetimler, kapanan üniversiteler, medya kuruluşları, özel işletmeler dahil değil. Ama geçen yıl aynı döneme göre işsiz sayısının 668.000 kişi arttığını TÜİK verileri söylüyor. Önemli bir kesiminin OHAL işsizleri olduğu ifade edilebilir.




Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), taşıdığı tarihsel mirasa sahip çıkma adına bugün emeğe karşı yapılan bu hukuksuz saldırının karşısında durmaya çalışıyor. Tüm ihraçların hukuka aykırı olduğunu, ihraç edilenlerle dayanışılması gerektiğini, bu kapsamda fiili, meşru, hukuki tüm yolların sonuna kadar zorlanması gerektiğini hep ifade etti, bu yönde kararlar aldı ve uygulamalara imza attı. Her cumartesi günü birçok ilde KESK üyeleri KESK'in aldığı kararlar doğrultusunda ihraçlara karşı alandalar. 

Türkiye emek tarihinin emekten yana sayfalarında KESK mücadelesinin yeri hep önemliydi ve halen öyledir. KESK'in söyleyeceği söz emekten yana ve söylenecek sözdür. İhraçlara yönelik saldırıya karşı hukuki dayanışma adına tüm imkanları sonuna kadar kullanılmıştır. Yine ekonomik dayanışma adına KESK ve üye sendikaların pratiği dünya tarihine geçecek önemli bir örnektir. Bugün ihraç edilen KESK'lilerin diğer ihraçlardan daha iyi moral düzeyinde olduğu açıktır. Bu moral durum sadece verilen dayanışma ödenekleriyle açıklanamaz. Bununla birlikte "haklı olmanın dayanağıdır" KESK'li olmak. Haksızlığa her türlü imkanla karşı çıkılacağının pratiğidir. 

Gelinen aşamada KESK tüm ihraç üyelerinin katılımıyla bir kurultay hazırlığında olduğunu yaklaşık iki ay önce deklere etmişti. Bu süreçte gereken hazırlıkların yapıldığını, 1-2 Nisan’da ANKARA’da, İMO Konferans Salonunda uluslararası katılımı da olan “OHAL/KHK Rejimi Ve Kamu Emekçileri İhraç Kurultayı’nın” yapılacağı bugün duyuruldu.  KESK’in basın metninden satır başları aşağıda ifade edilmiştir.

KESK bu çabanın temel hak hürriyetleri koruma çabası olduğunu, siyasal iktidarın darbe fırsatçılığı yaptığını, yapılan işlemlerin darbeyle alakası olmayan tüm muhalif kesimlere de yöneldiğini, OHAL hukuksuzluğunun devam etmesi durumundan hukuk dışına çıkmanın sıradanlaşacağını ifade etmektedir. OHAL kapsamında ihraç, açığa alma, adli ve idari soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, demokratik hakların kullanımı karşısında yasaklama ve fiili müdahaleler gibi her türlü zor ve baskı aracı artarak kullanılmaktadır. Yüzbinlerce kamu emekçisinin hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihracı düzenlemesi nasıl bir zorbalık ile karşı karşıya olduğumuzun en somut ifadesidir. AKP açıkça sendikal örgütlülüğü, temel hak ve özgürlükleri hedef almaktadır. Sendikal hak ve özgürlükler KHK’lar yoluyla ortadan kaldırılmıştır. Açık ki, Konfederasyonumuz, sendikalarımız ve üyeler bu yolla biat etmeye zorlanmakta, sendikal eylem ve etkinliklerimizden dolayı pişman ettirilmeye çalışılmaktadır. Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetlerimiz darbe girişimi fırsatçıları tarafından açığa almaların, ihraçların, gözaltı ve tutuklamaların gerekçesi haline getirilmektedir. Yapılan işlemlerin mağdur ettiği yurttaş sayısı bir milyonu geçmiştir. Yapılmak istenen şey bu fırsatçılık döneminde AKP’ye uygun “Kamu Personel Reformu” düzenlemelerine hız kazandırmaktır. Nitekim 16 Nisan’dan sonra yapacakları ilk işin kamu emekçilerinin iş güvencesinin ve kıdem tazminatının fona dönüştürülerek ortadan kaldırılması olduğunu bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı “diplomatik” bir dille ilan etmiştir. Dolaysıyla ihraçlar bu çalışmalardan da bağımsız değildir.” “Devlet Personel Başkanlığına yazdığımız yazılara verilen cevaplardan ihraç sayılarına ilişkin net sayılar verilmese de en az 103 bin kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Bunlardan 3131’i konfederasyonumuza bağlı sendikaların üyesi olup 698 arkadaşımız ise açığa alınmış durumdadır.” “Bir üyesine yapılmış haksızlığı tüm üyelerine yönelik olarak kabul eden bir gelenekten gelen KESK ve bağlı sendikalarımız tüm darbelere karşı sergilediği fiili, meşru ve demokratik direnişini, dayanışma ilişkilerini ve hukuki mücadelesini tüm zorluklara rağmen AKP darbesi karşısında da sergilemiştir, sergilemektedir.”
Bu nedenle Konfederasyonumuz bir kurultay çalışması gerçekleştirecektir. Bir süredir tüm illerde gerçekleştirilen çalıştaylarla kurultayın ön hazırlıkları başlatılmıştır. “OHAL/KHK REJİMİ VE KAMU EMEKÇİLERİ İHRAÇ KURULTAYI” adıyla gerçekleştireceğimiz ve uluslararası katılımcıların da olacağı kurultayımız 1-2 Nisan tarihinde Ankara’da, İnşaat Mühendisleri Odası Konferans salonunda gerçekleştirilecektir. Bu başlıkta, içerikte ve nitelikte bir kurultay ülkemizde ilk kez gerçekleştirilecektir[1].

Sadece KESK üyeleri değil tüm ihraç edilenler kurultay’daki tartışma ve tebliğleri dinlemeye davetlidir.


[1] http://www.kesk.org.tr/2017/03/27/ohalkhk-rejimi-ve-kamu-emekcileri-ihrac-kurultayinda-bulusuyoruz/


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...