Şiarları;
Kanunsuz suç ve cezanın olmaz,
Sendikal faaliyet suç değildir,
Savaşa karşı yaşamın tarafındayız,
Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz,
Yaşamak, yaşatmak istiyoruz,
Emekçiyiz haklıyız, kazanacağız, işimizi geri alacağız,
şeklinde olan Kamu Emekçileri Sendikası konfedarasyonu üyeleri bu haftaki eylemde
OHAL kapsamındaki sosyo-ekonomik kötüleşme ve hukuk dışılığa dikkati çektiler. Son dönemde hak arama yollarının kapatılması, polis şiddetinin artması ve göz altıların arttığına dikkati çeken KESK Ankara Dönem Sözcülüğü, yandaş basının kriminalizasyon yaptığını, muhalif basına yönelik baskıların da arttığını belirtti. Yüksel Caddesinde 3. ayında olan açlık grevi ve ülke genelinde ihraçların hak arama yollarına yapılan saldırılar kınandı. Basın açıklamasına KESK'e bağlı sendikaların üyeleri dışında, ihraç edilenler, milletvekilleri katılım gösterdi.
Basın açıklamasını KESK Ankara Şubeleri Adına Rona Temelli okurken, .Ankara Üniversitesinden ihraç edilen akademisyenler Hukukçu Cenk Yiğiter ve Sosyolog Güneş Gümüş kamudaki ve üniversitelerdeki ihraçların boyutlarına değindiler. Yiğiter OHAL komisyonun hukuk dışı niteliğine ve AİHM içinde bulunması gereken tutuma dair görüşlerini ifade ederken Komisyonun olağan bir yargı yolu olmadığını ifade etti. Çankaya Toplum Sağlığı Merkezi çalışanı iken ihraç edilen Mahmut Konuk her pazartesi günü işyeri önünde yürüttüğü direnişine ilişkin açıklamada bulundu. Her pazartesi günü saat 11:30-13:30 saatleri arasında Çankaya TSM işyeri önünde eylemine devam etmektedir. Benzer bir eylemi Cemal Yıldırım Ulus Defterdarlığı önünde her çarşamba günü yerine getirmektedir. ESM emekçileri de her perşembe günü 11:30-14:00 arasında yerine getirmektedir.
KESK ve bağlı sendikaların OHAL ve ihraçlara karşı ülke çapındaki eylemlilikleri giderek çoğalacaktır.
Basın Açıklamasını İzlemek İçin Tıklayınız
Güneş Gümüş Hocanın Konuşmasını dinlemek için Tıklayınız
Mehmet Sıddık Akın'nın konuşması için Tıklayınız
BU HAFTAKİ BASIN AÇIKLAMASI METNİ AŞAĞIDADIR.
SAYGIDEĞER ANKARA HALKINA, BASINA VE KAMUOYUNA
Siyasal iktidar 20 Temmuz 2016’da darbe girişimi gerekçesiyle olağan
üstü hal ilan etmiştir. Olağan hukuku askıya almıştır. Olağan hukukun
uygulanması ertelenmiştir. İlk OHAL ilanından
sonra kendi mensupları bile 3 ayın çok uzun olduğunu dillendirmişler ve
sosyo-ekonomik yaşamın OHAL’in etkisinde kalmaması için çok uzatılmaması
gerektiğini belirtmişlerdir. 304 gündür uygulanan OHAL kapsamında gelinen aşamada
başta emekçiler olmak üzere tüm toplum kesimleri OHAL’in mağduru konumunda
olduğu için OHAL’in sonlandırılmasını talep etmektedir.
Ancak Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı olan birçok işlemini yine
başta emekçiler olmak üzere topluma dayatabilmek için OHAL’i uzatılmaktadır. Buradan
uyarıyoruz. OHAL’in toplumsal maliyeti her geçen gün artmaktadır. Uğranılan
haksızlıklar nedeniyle başta intiharlar olmak üzere, boşanmalar, aile içi
şiddet, beyin göçü, işsizlik gibi çok temel kitlesel sorunlar devlet eliyle
ortaya çıkarılmıştır ve her geçen gün derinleşmektedir. OHAL’i sonsuza kadar
uzatamazsınız. Olağan hukukun dışında kalarak emekçilere uyguladığınız zulmü
sonsuza kadar sürdüremezsiniz. Emekçiler bunun hesabını sizden soracak.
OHAL uygulaması sosyo-ekonomik düzeni bozmaktadır. Olağan hukuk yoluyla
AKP iktidarının işten atamayacağı yüzbinlerce kişi karanlık hukuk
kararnameleriyle (KHK) işten atılmıştır. Bu işsizlik durumu sadece kamu
emekçilerine özgün olmayıp OHAL’deki
ekonomik bozulma nedeniyle 700.000 yeni işsizin ortaya çıktığını TÜİK
verileri göstermektedir. 3.900.000 olan cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz
sayısına AKP iktidarı eliyle OHAL döneminde ulaşılmıştır. OHAL’in toplumsal maliyetinin faturası, evetçi-hayırcı
fark etmeksizin tüm yurttaşlara artan enflasyon, işsizlik, cari açık ve bütçe
açığı olarak döndüğü görülmelidir.
OHAL ve KHK
ihraçları karşısında tamamen demokratik yollarla hakkını arayan başta ihraç
edilenler olmak üzere tüm yurttaşlara yönelen polis şiddeti yine bir OHAL
hukuksuzluğudur. Anayasal bir haklar olan “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)”
“düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” “toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı (m 34)” başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini kullanan
yurttaşlara karşı orantısız ve tamamen hukuka aykırı bir şekilde saldırı
olmaktadır. Gündüz geçerli olan kural gece geçersiz olmaktadır yine bir ilde
geçerli olan kural başka bir ilde keyfi bir şekilde geçersiz olmaktadır.
Ekipten ekibi, validen valiye temel hak ve hürriyetlerin değeri ve sınırlanması
değişmektedir. Hukuk devleti ilkesi güvenlik şeflerinin ve valilerin
kararlarıyla ihlal edilmektedir.
Son dönemde
Yüksel’de “tamamen demokratik ve hukuka uygun yöntemlerle uğradıkları
haksızlığa karşı” direniş gösteren emekçilere yönelik genel olarak polisin
tutumu yine yandaş basının yaklaşımı suçtur. Anayasa gereği “Konusu suç teşkil
eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez, yerine getiren kimse sorumluluktan
kurtulamaz ”Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu suça dahil olanlar hukuk
önünde hesap verecektir. Başta Mehmet Dersulu ve Veli Saçılık, arkadaşlarımıza,
Semih Özakça ve Veli Saçılık arkadaşlarımızın annelerine yönelik polis
şiddetinin hiçbir gerekçesi olamaz bunun suç olduğunu kamuoyuna bildiriyoruz.
Yine Türkiye’nin her yerinde basın açıklaması yapılabilirken geçen gün
Diyarbakır’da KESK üyelerinin uğradığı hukuksuzluk hiçbir şekilde açıklanamaz.
Siyasal iktidar, toplumun vergileriyle finanse ettiği yandaş medyası ve adeta
kindar duygularla hareket eden güvenlikçiler bizim haklı direnişimizi ne
durdurabilir ne de sesimizi kısabilir. Bize sosyal ölümü dayatan yaklaşıma
karşı dün olduğu gibi bugünde yaşamın yaşatmanın yanındayız.
Siyasal
iktidar olağan hukuka aykırı bir şekilde hem işten atmakta, hem KHK’lerle yargı
yolunda hesap vermekten kaçmaktadır. Haklarını arayanlara karşı ise ifade
edildiği gibi sabah-akşam-gece saldırmaktadır. Kurulan OHAL komisyonunun en
önemli işlevi, iktidarı bir dönem daha mahkemelerin önünde hesap vermekten
kurtarmak şeklindedir. Kurulan komisyon olağan hukuka uygun değildir. OHAL’in
uzatılmasının bir örneğidir. Yapılan hukuksuzlukların kılıfıdır. Yaklaşık
200.000 civarında olduğu belirtilen OHAL mağduru başvurusunun, iktidarın
belirlediği 7 kişi marifetiyle çözüm bulması ihtimal dahilinde değildir. Savunma
hakkının ihlal edildiği bu sürecin hak ve adalete uygun yürütülmesi mümkün
değildir. İşten atılan emekçilerin dosya incelemeleri bu kişiler işlerinde iken
yapılmalıdır. Yıllarca kamuda hizmet sunmuş emekçilerin hakkında bir soruşturma
yürütülecekse bunun kanunda yolları açıktır. Hukuk dışına daha fazla çıkarak bu
sorun çözülemez. İşinden atılan emekçiler derhal işlerine döndürülmelidir suç
vb. isnatlar olanlar hakkında olağan disiplin hükümleri uygulanmalıdır. OHAL
komisyonu değil olağan hukuk tesis edilmelidir.
Siyasal
iktidar “OHAL fırsatçılığı” kapsamında kendisine tebaa olmayan tüm toplum
kesimlerini hedefine koymuş ve sonu olmayan bir şekilde ülkeyi sosyo-ekonomik
felaketlere sürüklemektedir. Tamamen demokratik yollarla haklarını arayan kamu
emekçilerini yandaş kalemşörlerince “suçlu-terörist” gibi göstermektedir. Sabah
ve Akşam gazetelerinin KESK üyelerine yönelik bu haberi nedeniyle suç duyurunda
bulunduğumuzu belirtelim. Ancak OHAL kapsamında ne basın ne de basın özgürlüğü
bırakan siyasal iktidar başta “İMC TV, Hayat
TV” gibi birçok özgür basın kanalını kapatmıştır. Tarihleri “FETÖ” vb.
yaklaşımlarla mücadele ile geçen başta Evrensel, Cumhuriyet gibi gazetelere
yönelik baskılar günden güne arttırılmaktadır. Türkiye dünyada en çok
gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerinde başını çekmektedir. Tutuksuz
yargılanabilecek onlarca muhalif gazeteci tamamen olağan hukuka aykırı şekilde
cezalandırılmaktadır. Basına müdahalenin son örneği “Sözcü Gazetesi ”ne yönelik
gözaltı ve arama kararıdır. Bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz.
Bitirirken;
Siyasal iktidar ve uzantılarını hukuk içine dönmeye, OHAL’i ve Polis şiddetini
sonlandırmaya, başta ihraçlar olmak üzere suç uydurarak toplumu kriminalize etmemeye
ÇAĞIRIYORUZ. OHAL nedeniyle günden güne derinleşen ekonomik-siyasi krizin
faturasını bu halk değil siyasi sorumluları ödeyecektir. Hukuku erteleyerek bir
yere varamazsınız, KURTULAMAZSINIZ. Biz KESK’li emekçiler ne dün ne bugün ne de
yarın sizin OHAL ve darbe hukukunuzla değil fiili, meşru ve evrensel emek
mücadelesiyle yol aldık, mücadele ettik. Etmeye devam edeceğiz. Başta açlık
grevinde 3. Ayın içerisinde olan ve 6 aydır Yüksel’de direnen Nuriye Gülmen ve
Semih Özakça olmak üzere ihraç edilen tüm üyelerimizin işlerine döndürülmesini
talep ediyoruz.
KAMUYOYUNA VE
BASINA SAYGI İLE DUYURULUR.
KESK ANKARA
ŞUBELER PLATFORMU