Türkiye, 15 Temmuz “Darbe Girişinden” sonra 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana OHAL uygulaması altında bir rejim içerisindedir. OHAL uygulamaları kapsamında kamudaki işlerinden “olağan hukukla” atılması, olası olmayan yüzbinlerce kamu emekçisi karşı yargı yolu “yasaklanarak” işinden atılmış durumda.
OHAL döneminde ortaya çıkan yeni işsiz sayısı TÜİK verilerine göre yaklaşık 700 bin civarında ve toplam açık işsiz sayısı Türkiye tarihinde ilk defa 4 milyon sınırını zorlamaktadır. Bu işten atmalar nedeniyle içerisinde engelli, hamile, öğrenci, çocuk ve yaşlıların olduğu yaklaşık 2 milyon “vatandaş” doğrudan yoksullaştırılmaktadır.
Ancak siyasal iktidarın birçok sözcüsü uygulanan OHAL’in “vatandaşı” etkilemediği yönünde beyanatları sık sık vermektedir. En son Cumhurbaşkanının “Herkes biliyor ki OHAL sadece terörle mücadele için vardır. Bugüne kadar hangi vatandaşımızın işi OHAL'den dolayı zarar görmüştür. Terörist olmayan için OHAL yok hükmündedir” beyanatı olmuştur. Bu beyanat sadece “ihraçların itirazının sonucu değil” başta işverenler olmak üzere toplumun birçok kesiminden “OHAL uzatılmasın, sadece ekonomik açıdan değil her açıdan batıyoruz” itirazına dair verilmiş bir beyanattır. Özellikle ekonomi yönetiminde görev alan AKP’li Bakanların bile uzatılmasından mustarip olduğu OHAL seneyi devriyesini tamamlama evresinde. Gelelim başlıktaki yoksullaştırmanın vatandaş düzeyindeki etkisine!
1- Fiyatlar genel olarak tüm vatandaşlar için artıyor!
OHAL uygulamasına girilmeden önce Türkiye genelinde enflasyon yıllık bazda Mayıs 2016 için 6,58 ve Haziran 2016 ayı için 7,64 olarak açıklanmıştı.
1. Dönem OHAL uygulaması sırasında bir artış göstermeyen enflasyon, OHAL olağanlaştıkça olağan bir artış sergilemiştir. Bu olağan artışın OHAL hukuksuzluğu nedeniyle hızlandığı ifade edilebilir. Siyasal belirsizlik ve istikrarsızlık döviz kuru ve maliyet artışını tetiklemiş ve ithalata bağımlı ekonomide fiyatlar genel düzeyi yükselmiştir. Enflasyonun getirdiği belirsizlik para, istihdam ve yatırım kararlarında bir bütün olarak bir yavaşlama şeklinde de olmaktadır. Faizlerin yükselmesi reel/sosyal yatırımları azaltırken ve bu durum genel olarak işsizlik ile sonuçlanmaktadır. Enflasyonun en temel etkisi gıda harcamalarında ve kira artışlarında kendini gösterecektir. OHAL’den önce TÜFE endeksine göre yapılan sözleşmelerde artış 8 bandının altında iken bu yıl yapılacak sözleşmelerde veya artışlarda 11-12 bandında olacaktır. Bu anlamda enflasyonun yükselmesi, gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirirken yoksul vatandaşları daha yoksul yapmaktadır.
Şekil 1: OHAL’de Enflasyon İki Haneli Olmuştur.
2- İşsizlik yapısallaşıyor; genç ve eğitimliler daha çok işsiz kalıyor
OHAL ilan edildiğinden bu yana her ay açıklanan TÜİK verilerine göre işsiz sayısı artış göstermektedir. TÜİK verilerinde göre OHAL’de Türkiye emeği daha kötü koşullarda istihdam edilmektedir. Hanehalkı araştırma sonuçlarına göre; yaşanan işsizlik artışları gençler, kadınlar ve genel nüfus için tarihsel değerleri aşar niteliktedir. OHAL döneminde ortaya çıkan yeni işsizler de genç ve üniversite yoğunluğu daha yüksek bir kitleyi oluşturmaktadır. OHAL Döneminde “uzun süreli işsiz sayılan” İşsizler içerisinde 6 ay ve 12 Ay veya daha uzun süreli işsiz olanların oranı yükseliyor. OHAL döneminde işe girebilenlerin yaklaşık yüzde 70’i kayıtdışı sektörlerde işe girmiştir.
Şekil 2: OHAL’de “Yeni İşsizlerin Sayısı” Sürekli Artıyor.
3- OHAL’de reel ücretler azal(tıl)ıyor
OHAL uygulaması kapsamında birçok temel hak gibi çalışma haklarına ilişkin kısıtlamalarda yaygınlaşmıştır. Hem işçi hem de memurların ücret artış talepleri kısıtlanmış ve bu yöndeki girişimler engellenmiştir. 2017 yılının toplu iş görüşmesi/sözleşmesi yılı olması nedeniyle hem işçi hem de memurların örgütlü bir şekilde zam ve diğer taleplerini sunmak için tüm girişimleri OHAL’e takılmaktadır. İptal edilen veya ertelenen grevler OHAL fırsatının ürünüdür. Yine KHK’lerce ihraç edilen kamu emekçileri OHAL nedeniyle sistematik bir mobing ağı içerisindedir. Sadece KHK’ler ile ihraç edilenler değil geriye kalan yaklaşık 3 milyon kamu emekçisinin talepleri OHAL koşullarında kısıtlanmaktadır.
Sonuç olarak OHAL uygulamasının olağanlaşması emekçilerin temel kazanılmış haklarının geriletilmesi ile devam ettirilmektedir. Örneğin kamuda taşeron işçiliği yaygınlaştırılmıştır. 1 Kasım seçimlerinde verilen “Kadro sözünün” tutulmayacağı 570 gün sonra Çalış(tır)ma ve Sosyal Güvensizlik Bakanı’nca deklere edilmiştir. Yüzbinlerce ataması yapılmayan öğretmen varken Milli Eğitim Bakanlığı işten attığı 35 bin kadar öğretmenin yerine atama yapmaktansa taşeron işçiliği koşullarında öğretmen çalıştırmaya başlamıştır.
Bu durumlar da kitlesel bir yoksullaştırma ile sonuçlanmaktadır. Olağan koşullarda;
1- İşçilerin kıdem tazminatının kısıtlanması,
2- Memur kadro güvencesinin kaldırılması,
3- Kiralık işçilik uygulamasının başlatılması,
4- Zorunlu bireysel emeklilik sisteminde (Z-BES) geçilmesi,
5- Varlık fonu adı altında kamusal birikimlerin kamuoyu denetimi dışına çıkarılması,
6- Taşerona kadro sözünün tutulmaması,
7- Taşerondan daha geri koşulları olan Toplum Yararına Program (TYP) gibi uygulamalarla işsizlik fonunun işçiler ve işsizler aleyhine harcanması mümkün olmayacaktı.
29 Nisan 2017 tarihinde yayınlanan KHK dahil 10 tane kararname ile 102 bin 152 kamu emekçisi görevden uzaklaştırılmıştır. Bazı emniyet görevlileri ve hakim ve savcılar KHK ile atılmasına rağmen bu sayıya dahil değildir. Söz konusu 10 KHK’de süresi geçmiş olmasına rağmen henüz meclisin onayından geçmemiştir ve bu atılmalar tamamen kanuna aykırıdır. OHAL’in uzatılması bu “kanundan/mahkemeden kaçma” girişimini sürdürmektedir.
Kayyumların belediyelerden işten attığı sözleşmeli personeller, taşeron işçileri, kapandığı için çalışma hakları gasp edilen üniversite çalışanı ve akademisyenler 102.152 sayısına dahil değildir. Ayrıca KHK’ler ile kapatılan binlerce kurum ve kuruluş (vakıf, dernek, sağlık kuruluşu, basın/medya kuruluşu vb.) bünyesinde binlerce kişinin işsiz bırakıldığı bilinmektedir. Belirtilen başlıklar OHAL Ekonomi Politikasının başlıklarıdır. Eğer bu “yoksullaştırma politikasının” mağdurları “vatandaş olarak” kabul edilmiyorsa OHAL’in vatandaşa sirayet eden boyutu tespiti doğru bir tespittir. Yasaklanan grevler, artan döviz kuru, işsizlik ve enflasyon reel ücretleri azaltıyor ve çalışan çalışmayan herkesi mağdur ediyor. Bu yoksullaştırma çabası tesadüf değildir. Başlığa atfen “iktidar yozlaşır, mutlak iktidar mutlak yozlaşır.”
* YAZI Bianette 10.06.2017 Tarihinde yayınlanmıştır.
OHAL YOKSULLAŞTRIR...