8 Temmuz 2017 Cumartesi

ENGELLİ İHRAÇLARIN SAYISI 2.000: “PEKİŞTİRİLMİŞ ADALETSİZLİK”*



Türkiye’de darbe “girişinden” aylar geçtikten sonra, OHAL kapsamında “olağan hukuka aykırı bir şekilde” işten atmalar gerçekleştirilmiştir. İhraçların, masuniyet karinesi gözetilmeden yapıldığı, idari tasarruflarla yüzbinleri aşan sayıda yurttaşın “kişisel kanaatler, ihbarlar ve fişlemeler” sonucu işten atıldığı yaygın bir şekilde ifade edilmektedir. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz”, “İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez” “Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez” “Suç ve cezanın şahsiliği”, “Kanunlar geriye yürümez” … gibi tarihsel/evrensel hukuk ilkelerine ve cari anayasaya aykırı bir sürecin, “OHAL adı” altında yaşatıldığı görülmektedir. KESK gibi, tarihi, darbelerle mücadelede geçmiş sendikaların ve kurumların “darbe ile mücadele adı altında” üyelerinin işten atılması “darbe ile mücadele ile mücadele” anlayışını pekiştirmektedir. Bu karmaşa ve hukuksuzluk içerisinde engelli ihraç olmak “pekiştirilmiş bir adaletsizliğe” maruz kalmak şeklinde yaşanmaktadır.

1 Eylül 2017 Dünya Barış Günü itibariyle bir yılı dolacak olan ihraç edilmiş kamu emekçileri içerisinde Engelliler de önemli bir sayıda bulunmaktadır. Ankara da SGK’den ihraç bir ortopedik bir engellinin beyanı durumu özetler niteliktedir. “Siyasal iktidar, ilk defa engelliler ile engelli olmayanlar arasında ayırım yapmadı. Bize de engelli olmayanlara yaptığı işlemin aynısını yaptı!”




Engelli kişilerin, çalışma yaşamına dahil olmaları en temel evrensel yurttaşlık haklarındandır ancak kamuda engelli olarak çalışmak; hem adaylık süreci hem de sonrasında birçok zorluğu barındırmaktadır. Engelliliğe yönelik, toplumsal ve hukuksal tanımlama karmaşasından, ön yargılardan ve kişisel özelliklerden kaynaklı durumlar ve sorunlar da yaşanmaktadır.  Tüm bu zorlukları aşıp kamu emekçisi olma durumuna “erişebilmiş” en az 2.000 engelli ihraçlar kapsamında tekrar engellenmiştir. 

KESK, “İhraç Edilen Kamu Emekçileri” Araştırması’nın verilerine göre yüzbinlerce ihraç edilen emekçiler içerisinde; Ortopedik, Görme,  İşitme, Zihinsel, Çoklu engelli olduğunu ifade edenlerin yanısıra “süreğen hastalıkları” olanların olduğu tespit edilmiştir. OHAL Kapsamında ihraç edilen engelli ve kronik hasta oranı % 2,88, yaklaşık sayısı ise 2.000 kişi civarındadır. Araştırma, polis/asker ihraçları içerisinde engelli ihraç olmadığı varsayımıyla bu sayıya ulaşmıştır. Araştırmada 55 farklı ilden ve 19 farklı kurumdan engelli ihraç edildiği beyan edilmiştir.

İhraç edilen engellilerin % 42’si ortopedik, % 13’ü görme, % 9’u çoklu (birden fazla engeli olan), % 7’si işitme engelli olduğunu ifade ederken süreğen hastalığı olanların oranı % 29’dur.  İhraç edilen engellilerin % 82’si erkek % 18’i kadındır. İhraç edilen engellilerin engel grupları ve cinsiyete göre görünümü aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Engel Grubu
Erkek
Kadın
 Toplam
Erkek
Kadın
 Toplam
Fiziksel / Ortopedik
43%
36%
42%
85%
15%
100%
Süreğen Hastalık
28%
36%
29%
78%
22%
100%
Görme
14%
12%
13%
84%
16%
100%
Çoklu
8%
12%
9%
75%
25%
100%
İşitsel
8%
4%
7%
90%
10%
100%
Genel Toplam
100%
100%
100%
82%
18%
100%
İhraç edilen engellilerin de ihraç edilmeden önce herhangi bir idari veya adli kovuşturma/soruşturma işlemi geçirmediği, savunma hakkını kullanmadığı görülmektedir. “İhraç edilmeden önce hiçbir soruşturma yapılmadı” diyen engelli ihraç oranı % 82’dir.

Engelli ihraçların en temel sorunlarından birisi emeklilik hakkını kazanmış olan engelli ihraçların emekli edilmeden ihraç edilmesidir. 15 yıllık hizmeti bulunan ihraç engelliler emeklilik haklarından mahrum bırakılmıştır. Olağan koşullarda 15 yılda kazanılmış hakları olan emeklilikleri, ihraç edildikten sonra “engelli değillermiş gibi” var sayılarak 25 yıl prim şartı koşulmaktadır. Bu nedenle 25 yıl şartını yerine getiremeyen yüzlerce engelli hem ihraç edilmiş hem de yoksulluğa terk edilmiştir. Engelli ihraçların kıdemlerini gösteren aşağıdaki tabloda görüleceği üzere ihraç edilen her iki engelliden birisi emeklilik hakkını kazandığı halde ihraç edilmiştir. Ancak 25 yılını doldurmuş ve yaş şartını yerine getiren engelli ihraçlar emekli olabilmektedir. Bu kişilerin de emekli ikramiyesi çoğunlukla verilmemiştir.

Kıdem
Erkek
Kadın
Toplam
1-5 Yıl
23%
16%
22%
6-10 Yıl
18%
28%
20%
11-15 Yıl
9%
8%
9%
16-20 Yıl
31%
20%
29%
20 Yıl Üzeri
18%
28%
20%
Genel Toplam
100%
100%
100%

Araştırma sonuçlarına göre ihraç edilen engellilerin % 79’u lisans veya yüksek lisans mezunudur. Engellilerin bu eğitim düzeyine erişimlerindeki zorluklar düşünüldüğünde yapılan haksızlık daha da derinleşmektedir.

İhraç edilen engellilerin % 80’ni evli olduğunu ifade etmiştir. Araştırma sonuçlarına göre engelli ihraçların % 95’inin kendileri dışındakilere de dair bakım yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda  % 84’ünün çocuk bakma yükümlülüğü, % 61’inin öğrenci bakım yükümlülüğü bulunmaktadır. İhraç engellilerle ilgili en temel sorunlardan birisi de % 18’inin kendileri dışında engelli veya kronik hasta bakım yükümlülüğü bulunmaktadır.

KESK İhraç Edilen Kamu Emekçileri Araştırmasına göre; ihraç edilen engellilerin % 46’sı kiracı ve % 31’inin ipotekli konut borcu bulunmaktadır. İhraç işlemiyle işsiz bırakılan engellilerin % 68’i gelir hiç olmayan hanelerde yaşamak zorunda bırakılmıştır. İhraç edilen engellilerin % 79’u iş aramış ama sadece % 9’u iş bulabilmiştir.  

İhraç edilen engellilerin % 82’si ihraçtan sonra bir sağlık sorunu yaşamasına rağmen sadece % 26’sının sağlık güvencesi bulunmaktadır. İhraç edilen engellilerin % 76’sı aile içi ilişkilerinde ihraç nedeniyle sorun yaşarken % 89’u genel sosyal ilişkilerinde sorun yaşadığını beyan etmiştir. Engelli ihraçların % 81’i kendileriyle gerçekleştirilen sosyal dayanışmanın yetersiz kaldığını ifade etmiştir.

Engellilerin toplumsal yaşama dahil olması için çok önemli rolleri olan kurumların engelli ihraçları içerisinde en büyük payı aldığı görülmektedir. İhraç edilen her iki engelliden biri Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ihraç edildiğini beyan etmiştir. İhraç edilen engelli bir öğretmenin beyanı şöyledir. ““Kendim gibi işitme engelli öğrencilerim kendi durumlarına duyarlı bir öğretmenden mahrum kaldı.”

Yazının başında ifade edilen “pekiştirilmiş adaletsizlik durumunu” engelliler kendi ifadeleriyle şöyle belirtmişlerdir.

 “İşten atıldıktan sonra başka yerde de iş bulamadım hem engelli olduğum için hem de KHK ile atıldığım için.”

“Hiçbir sebep gösterilmeden KHK ile ihraç edildiğimi gördüm. İşveren yok, eş dost uzaklaşmış, kendi vatanımızda el olduk. Tamamen ötekileştirilmiş durumdayım.”

“Hiç bir şey sorulmadan ihraç edildim. Evde yardımcı benim için ihtiyaç. Maddi yetersizlik buna imkan tanımıyor. İş yapmakta zorlanıyorum. Eşim de engelli kendine uygun olmayan şartlarda çalışıyor. Geçimimizi sağlamakta zorlanıyoruz.”

“672 sayılı KHK ile eşim ve ben haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atıldık şuan hiçbir gelirimiz yok maddi manevi çok sıkıntı içindeyiz en yakın dost bildiklerimizde arayıp sormuyor 3 çocuğumuz var en azından birimiz göreve dönsek çocuklarımızın iadesini karşılarız başka bir yerde işte vermiyorlar %89 özürlüyüm bu mağduriyetimizi bir çözüm bulunmasını istiyoruz saygılarımızla”

NOT: OHAL kapsamında ihraç edilen engellilerin “tam listesine ve nihai durumlarına” ulaşmak amacıyla Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Ankara Şubesi bir araştırma başlatmıştır. “Engelli İhraçlar” veya “Süreğen/Kronik Hastalığı Olan İhraçlar” linki doldurarak durumlarını iletebilir.

*Bu yazı  6 Temmuz 2017 tarihinde Bianette yayınlanmıştır. 


6 Temmuz 2017 Perşembe

SAMSUN İŞKUR'DA MOBİNGCİ MÜDÜRÜN KAMUYA MALİYETİ 5.000 TL


Samsun Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü bünyesinde iş ve meslek danışmanı kadrosunda görev yapmakta olan Büro Emekçileri Sendikası üyesi bir çalışan, iş yerinde maruz kaldığı mobbing nedeniyle açmış olduğumuz davada haklı bulundu. Büro Emekçileri Sendikası Genel Merkezinin açıklamasına göre mahkeme, üyeleri olan Uğur Uzun'un mobinge maruz kaldığını delilleriyle kabul etti ve mobingci müdürün mobingi nedeniyle İŞKUR'u tazminat ödeme yaptırımı ile cezalandırdı.

Samsun 1. İdare Mahkemesi, 2015/1095 E. Sayılı dosyada yaptığı yargılama soncunda 07.03.2017 tarihinde verdiği kararda sendika üyesinin işyerinde mobbing, ayrımcılık ve psikolojik taciz nedeniyle zarar gördüğü tespitiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Davanın sonucunda faiz ve diğer giderler hariç mobing nedeniyle sorumlu kamu kuruluşu olan İŞKUR'a 5.000 (yazıyla beş bin) Türk Lirası tazminat kararı alınmıştır. 

Yasa gereği söz konusu tazminatın mobingci müdüre rücu edilmesi imkanı bulunmaktadır. İdarenin bu tazminatı mobingci müdüre rücu edip etmeyeceği kamu emekçilerince merakla beklenmektedir. Kamu kurumlarında mobing durumunda tazminat kararı verilmesi hallerinde "rücu" işleminin etik gereği olması gerekmektedir. Çünkü kişisel bir bilgi/mevzuat eksikliği ve psikolojik bireysel durumlar nedeniyle gerçekleşen mobing eyleminin idarece finanse edilmesi doğru değildir. Mobing tazminatları mobingcilere rücu edilmelidir. Bu tazminatın, sorumlu personele aktarılmaması durumunda özellikle kifayetsiz yöneticilerin mobingi desteklemiş olacaktır. Kararın ayrıntıları aşağıdadır... 



Bu tazminat vergilerimizle ödenirse haksızlıktır. mobingçiye rücu edilirse azdır... Yine haksızlığın ve zorbalığın tespiti için tarihi bir karardır. Kararın alınmasında emeği geçenlere teşekkür ederiz. Mobing suçunun azalması için bu tazminatların faillere rücu edilmesi kanunen zorunlu hale getirilmelidir.  

5 Temmuz 2017 Çarşamba

OHAL’DE KHK’LERLE KİMLER İHRAÇ EDİLDİ?*

1930’larda o döneme kadar yaşanan en büyük ekonomik krizini anlatmak için kullanılan bir fotoğrafta, bir erkeğin sırtında “3 meslek sahibiyim, 3 dil biliyorum, 3 yıl savaştım, 3 çocuğum var, 3 ay bile çalışmadım ve yalnızca 1 tane iş istiyorum.” cümlelerini içeren bir afiş hala kullanılmaktadır. Türkiye’de 15 Temmuz 2016 “darbe girişinden” sonra tarihsel bir artış sergileyen işsizlik kitlesi benzer bir durumla açıklanabilir. Birçok OHAL KHK’si İhracı çoklu meslekli, dilli, deneyimli olmasına rağmen işsiz olmaya devam ediyor. Türkiye’nin nitelikli üniversite mezunları OHAL KHK’leri kapsamında işe gittikleri bir günün gecesinde “cebri ve istikrarlı bir işsizliğin koşullarına terkedildiler.” Yıllarca kamusal hizmetlerin sunumunda görev almış emekçiler aylardır işsiz bırakılmış durumdadır.



En son 29 Nisan 2017 tarihinde yayınlanan KHK dahil 10 tane kararname ile 102.152 kamu emekçisi işten atıldı. (Not: Bu yazıldıktan sonra 14 Temmuzda 7.348 kişi ve 24 Aralıkta 2.756 daha ihraç edilmiştir.) Söz konusu tüm ihraç KHK’leri de henüz meclisin onayından geçmemiştir. Gecikmenin nedeni bu KHK’leri anayasa mahkemesinin denetiminden kaçırmak için zaman kazanmaktır. Kayyumların belediyelerden işten attığı sözleşmeli personeller, taşeron işçileri, kapandığı için çalışma hakları gasp edilen üniversite çalışanı ve akademisyenler belirtilen sayıya dahil değildir. Ayrıca KHK’ler ile kapatılan binlerce kurum ve kuruluş (vakıf, dernek, sağlık kuruluşu, basın/medya kuruluşu vb.) bünyesinde binlerce kişinin işsiz bırakıldığı bilinmektedir. OHAL döneminde ortaya çıkan toplam yeni işsiz sayısı TÜİK verilerine göre  700.000 kişi civarındadır. Türkiye tarihinde ilk defa işsiz sayısı 4 milyona yaklaşmıştır. Ayrıca İŞKUR Genel müdürlüğü 5 aydır kaç işçinin başvuru yaptığını ve İŞKUR istatistik bültenini açıklamamaktadır.

Bu kapsamda Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) KHK’ler ile ihraç edilenleri kapsayan bir e-anket uyguladı. Yaklaşık 5.000 kişinin yanıt verdiği bu ankete göre de ihraç edilen nitelikli bir kitle bulunmaktadır. Anketin sonuçları KHK’ler ile milyonlarca kişinin hayatının nasıl olumsuz etkilendiğini göstermektedir. İşsizlik ve güvencesizlik ile sosyal dışlanma ve hakkını arayamama duygusu ihraçlarla işten atılanların en temel sorunları olarak ifade edilmiştir. Araştırmanın özet sonuçları aşağıda gösterilmiştir.

1.      KESK’in araştırmasına göre işten atılanların % 82’si KHK ile ihraç edildiğini öğrenmiştir, öncesinde herhangi bir ifade alma veya savunma hakkını kullanma durumu olmamıştır. Bu kişiler hakkında KHK’den önce açılan adli veya idari hiçbir işlem olmadığı gibi açığa alma işlemi de yoktur. 

2.      İşten atılanların % 62’si AKP iktidarları döneminde kamuda işe başlamıştır.

3.      İşten atılanların % 22’si herhangi bir sendikaya üye değildir. % 11’inin sendikalara üye olması yasaklanmıştır. Toplam ihraçlar içerisinde yaklaşık % 3 oranında (110.000 kişi içerisinde 3.249 kişi) KESK üyesi bulunmaktadır. Geriye kalan % 64 ihraçlar Memur-Sen, Kamu-Sen ve Cihan-Sen ve diğer konfederasyon sendikalarının üyesidir.

4.      81 ilde işten atmalar yaşanmıştır.

5.      İşten atılanların % 23 Kadın, % 77’si Erkektir. İşten atılanların % 82’si evli olduğu ifade etmiştir. Evli olanların % 97,5’inin bakmakla yükümlü oldukları en az bir kişi bulunmaktadır. Evli Kadınların % 86’sının, Evli Erkeklerin % 92’sinin çocukları bulunmaktadır.

6.      İşten atılanların % 71’i lisans mezunu, % 17’si ise Yüksek lisans veya doktora eğitim düzeyindedir. Yani işten atılanların % 88’i üniversite mezunudur. Önlisans mezunu ihraçların oranı % 8 olarak ifade edildiğinde ihraç edilenlerin % 96’sının lise üzeri eğitim düzeyinde olduğu ifade edilebilir.

7.      İşten atılanların yaklaşık % 71’i 20-40 yaş, % 29’u 40-65 yaş aralığındadır.

8.      İşten atılanların bakmakla yükümlü olduklarının % 78’i çocuktur, % 55,3’ü Öğrencidir, % 9,6’sı Engelli veya Hastadır. İşten atılanların % 2,9’u engelli veya kronik hastadır. İşten atılan engelli veya kronik hasta sayısının kesinlikle 2.000 kişinin üzerindedir.

9.      İşten atılanların % 46’sı Kiracı, % 26’sının ipotekli konut kredisi borcu var. İşten atıldığı için kirasını ödeyebileceği bir eve ve ailesinin/akrabasının yanına taşınan, evini satan çok ciddi oranda ihraç edilen bulunmaktadır.

10.  İşten atılanların % 63’ünün şu an yaşadıkları hanelerde herhangi sürekli bir gelir bulunmamaktadır.

11.  İşten atılanların % 44’ünün tüketici kredisi borcu, % 75’inin başka borçları bulunmaktadır.

12.  İşten atılanların % 21’inin bir yakını, % 4’ünün 2 yakını, % 3’ünün 3 veya daha fazla yakını işten atılmıştır. İşten atılanların % 1’inin (en az 1.000 kişidir) yakınları şu halen açıktadır.

13.  İşten atılanların % 84’ü iş aramıştır ancak iş arayanların sadece % 8’i iş bulabilmiştir. % 92’si halen iş bulamamıştır.

14.  İşten atılanların % 73’ünün aile içi ilişkilerinde, % 90’ının sosyal ilişkilerinde bozulma yaşanmıştır. Bu kapsamsa dışlanma, psikolojik sorunlar, boşanma veya geçici ayrılıklar en çok ifade edilen sorunlardır. İşten atılanların % 83’ü sağlık sorunları yaşadığını belirtmiştir. İşten atılanların % 69’unun herhangi bir sağlık sigortası bulunmamaktadır. Bu kapsam gelir testi yapıp GSS kapsamına girecektir.

15.  İşten atılanların ortalama % 85’i kendileriyle gerçekleştirilen sosyal dayanışmayı (Aile, Arkadaş, Üye olunan Yerlerin dayanışması) yeterli bulmamaktadır. Sendikal dayanışma genel sosyal dayanışmayı arttırmaktadır. KESK üyeleri bu yönüyle daha olumlu bir konumda oldukları belirtmişlerdir. KESK üyelerinde sosyal dayanışma oranı daha yüksektir.

16.  İşten atılanların % 41’i herhangi bir yerden hukuki destek alamamıştır. Hiçbir yerden hukuki destek alamadıklarını belirten ihraçların % 23’ü Cihan-Sen, % 21’i Memur-Sen, % 8’i Kamu-Sen üyesi olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca hiçbir yerden hukuki destek almayanların % 31’i sendikalara üye değil ve 15’inin de yasal olarak zaten üye olma hakkı bulunmamaktadır. KESK talep eden tüm üyelerine hukuki ve ekonomik destek vermiştir.

17.  Tüm mahkemeler yetkisizlik kararı açıklamasına ve 690 sayılı KHK ile mahkemelere ret talimatı verilmesine rağmen ihraç edilenlerin % 92’si mahkeme yoluna başvurmuştur.  

18.  İşten atılanların % 90’ı “OHAL Komisyonu” hakkında görüşünü “Olumsuz buluyorum, AİHM yolunu geciktirmek için kurulmuş bağımlı bir komisyondur” şeklinde ifade ederken % 7’si “Olumlu buluyorum. Hızlıca yapılan bu haksızlık hızlıca düzeltilebilir” şeklinde ifade etmiştir. 

Sonuç olarak “OHAL kapsamında olağan hukuka aykırı şekilde” bir ön soruşturma ve savunma yapılmadan ihraç edilerek işsiz bırakılan yüzbinlerce kişinin, toplumsal olarak bakmakla yükümlü oldukları milyonlara varan yurttaş bulunmaktadır. Sadece ihraç edilen kişi değil bakmakla yükümlü olduğu, çocuk-yaşlı-engelli ve diğer aile efradı da mağdur edilmektedir. Sayının kitleselliği ve sürecin gittikçe uzaması adaletsizlik duygusunu pekiştirmektedir. Ne mahkemelerde ne de mecliste bu haksızlığa karşı bir yolun açık olmaması ve ihraçları bir yıla yaklaşan kişilerin bulunması sorunun kalıcı toplumsal sonuçlarına neden olmaktadır. Özellikle aile içi ilişkilerde bozulma, şiddet, psikolojik bozulma ve intihar eğilimi bu süreçte ihraçların bireysel sorunları olarak yaşanmaktadır. İhraç Edilenler Kim? Sorununun yanıtı: Her yer  ve her kesimden herkes şeklinde verilebilir. Ancak ihraç edildikten sonra dönen yaklaşık 1.400 kişinin hangi kriterler doğrultusunda işine döndüğü de başka bir soru-n ve haksızlık olarak tartışılmalıdır.

* Bu yazı 03.07.2017 tarihinde Bianet'te yayınlanmıştır.


2 Temmuz 2017 Pazar

KESK Ankara'da İhraçları ve OHAL'i Protesto etti

20 Temmuz 2016 tarihinde başlayan OHA-l toplum zararlısı bir uygulama olmuştur. 1 Eylül 2016 tarihinden bu yana KHK'ler ile ihraç edilen sayısı 100.000LERCE kişiye ULAŞMIŞTIR. Binlerce kamu emekçisi ihraç edilme korkusuyla mobing altındadır... OHAL KAPSAMINDA 2.000 ENGELLİ İHRAÇ İHRAÇ EDİLMİŞTİR. DEMOKRATİK YOLLA İŞİNİ TALEP EDEN ihraçlara Başta "Yüksel" olmak üzere ÜLKE GENELİNDE YÖNELEN ŞİDDETİ saldırılmaktadır. 

OLAĞAN HUKUKU ERTELEYEREK, HUKUK DIŞINA ÇIKARAK HESAP VERMEKTEN KANUNDAN KAÇANLARA KARŞI KESK CUMARTESİ GÜNLERİ ALANDADIR. 


Her hafta saat 14'te Ankara Sakarya Caddesinde OHAL'e ve İhraçlara Hayır Demek için toplanan KESK'li Kamu emekçileri 1 Temmuz 2017 tarihinde de basın açıklaması ve oturma eylemi yaptı. Basın açıklamasını dönem sözcülüğü adına Tüm-Belsen Ankara Şube Yöneticisi Sayın İsmail Kaygusuz yaptıktan sonra SES üyesi Veli Saçılık açlık grevinde 115. günü dolduran Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumu ve talepleri hakkında bilgi verdi.  Basın açıklamasının tam metni ve görüntüleri aşağıdadır. 

" Değerli Basın Emekçileri

Başta 115 gündür bedenlerini ışığa dönüştürerek adalet sadece adalet diyen Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA’nın bu soylu direnişini, bu yere göğe sığmaz çığlıklarını bir kez daha saygıyla selamlamayı bir borç biliriz. Ve bu İnsanlık Değerleri, hükümet yetkililerince duyulup, bu arkadaşlarımızın talepleri karşılık buluncaya kadar bir yanımız hep yaralı kalacaktır. Ve buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz: bu Arkadaşlarımız, her geçen saniye ölüme bir adım daha yaklaşıyorlar. Bu Arkadaşlarımızın yaşamları sizin iki dudağınız arasındadır. Aksi takdirde Arkadaşlarımızın yaşamları ile ilgili yaşanacak olan her olumsuzluğun sorumlusu sizler olacaksınız. Nasıl ki gece yarısı KHK’siyle bu arkadaşlarımızı sorgusuz-sualsiz işten attıysanız, isterseniz bir KHK ile bu arkadaşlarımızı ve tüm ihraç edilen kamu emekçilerine işlerini iade edebilirsiniz.  

Aylardır biz bu sokaklarda adalet arıyoruz,  yalnızca biz kamu emekçileri değil, bu ülkenin tüm ezilenleri, sömürülenleri, mazlumları adalet arıyor. Şiddete, tacize ve tecavüze uğramış kadınları adalet arıyor, Tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan ve yakılarak öldürülen çocukların anne ve babası adalet arıyor, Berkin Elvan’ın Ali İsmail Korkmaz’ın, Ceylan Önkol’un annesi babası adalet arıyor. Bundan tam 24 yıl önce, Sivas Madımak’ta sadece semah dönüp, türkü söyledikleri için yakılan canlarımızın anneleri, babaları, çocukları kardeşleri adalet arıyor. Grevi yasaklanan işçi adalet arıyor, LGS de geleceği çalınan öğrenciler adalet arıyor. Doğanın tahrip edilmesine karşı Köylüler adalet arıyor. Köyleri yakılanlar, köylerinden göçertilenler adalet arıyor. Ataması yapılmayan öğretmenler adalet arıyor. Soma’da ve nice iş cinayetlerinde ölen işçilerin aileleri adalet arıyor. KPSS de geleceği karartılan işsiz gençler adalet arıyor. Çocukları gözaltında kaybedilen Cumartesi anneleri adalet arıyor.

Değerli Basın Emekçileri;
İnsanlık adalet arıyor, yaşam hakkı adalet arıyor, doğa adalet arıyor. İnsanlıktan yana ne varsa adaletsizliklerle boğulmuş adeta nefes alamaz hale gelmiştir. Bu ülkede bir avuç vurguncu, talancı ve yalancı dışında emeğiyle geçinen tüm herkes adalete aç, adalete muhtaç hale getirilmiştir. Adaletsizliğin temel yasası tüm haksızlıkların hukuksuzlukların üstünün kapatılmasıdır. Özgürlük diyen, hakkımı istiyorum diyen, emeğimin karşılığını istiyorum diyen, demokrasi diyen herkes ama herkesin sesini bastırmak için, kapitalist sistemin temel yasasıdır Adaletsizlik, Adalet demek bu ülkede en büyük bir suç haline gelmiştir. Evet, adaletsizlik ezenlerin zulmedenlerin ve sömürenlerin yegâne silahıdır.

Türkiye’de OHAL ve KHK rejimi darbe girişimi gerekçesiyle kurumsallaştırılmıştır. Gelinen aşamada darbeyle darbe girişimiyle ilgisi bulunmayan başta 3.249 KESK’li olmak üzere binlerce kamu emekçisi adaletsiz bir şekilde terorize edilmiştir. Darbe girişiminden yüzlerce gün sonra kamu emekçileri hukuka ve ahlaka aykırı bir şekilde işten atılmıştır. Haklarını hem mecliste hem de mahkemelerde aramalarının yolları kapatılmıştır. Her türlü demokratik hak arama yolu şiddetle bastırılmaya çalışılmaktadır. Dün Ankara’da Nuriye ve Semihe destek amacıyla en temel haklarını kullanan zor kullanılarak 11 kişi gözaltına alınmıştır.

Değerli basın emekçileri

İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, Ankara’nın İbiş’inden geri kalmamak adına Ocak 2016’da, ’Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attıkları gerekçesiyle, Prof. Dr. Cem Terzi’nin de aralarında bulunduğu 12 akademisyeni açığa almıştır. Bir buçuk yıl sonra bir dünyaya akademik rüştünü ortaya koymuş değerli akademisyenlerimiz bir imza nedeniyle işlerinden alı konulmuştur.

Sonuç olarak Adalet ülkemizin en temel ihtiyacı haline gelmiştir. Yaşanılır bir ülke, çocuklarımızın geleceği için şimdi adalet diyen tüm güçlerle bir araya gelme zamanıdır. 15 Haziran da Ankara’dan başlayan “ adalet “ yürüyüşüne bu anlamda değer veren KESK, bu yürüyüşte yerini almış 30 Haziran 2017’te kitlesel katılım göstermiştir. KESK bundan sonra da fiili ve meşru her yolla Adalet arayışına devam edecektir. Basın açıklamamızı bitirirken hepinizi Nuriye ve Semih’in sesini duymaya davet ediyoruz. Ayrıca yarın Kolej meydanında saat 18’de gerçekleştireceğimiz Sivas anmasına çağırıyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 
1 Temmuz 2017
                                                                   
                                                      KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcülüğü"

Basın açıklamasının görüntülerini izlemek için lüften Tıklayınız  Görüntüler için Mahmut Konuk'a teşekkür ederiz.


15 Haziran 2017 Perşembe

OHAL'DE İŞSİZ SAYISI ARTMAYA DEVAM EDİYOR.

OHAL’DE İşsizlik Artmaya Devam Ediyor.
15 Temmuz Darbe girişinden sonra ilan edilen OHAL kapsamında yapılanlar, ülke hukuku ve siyaseti kadar ekonomisini de istikrarsızlaştırmıştır. Yüzbinlerce “yeni işsiz” ortaya çıkartılmış, KHK’ler ile 140.000 kamu emekçisi aileleri ile birlikte mağdur edilmiştir. OHAL’den dolayı 2.000’e yakın engelli kamu emekçisi bile işten atılmıştır. Türkiye ve dünya tarihinde bu şekilde kitlesel işsizleştirme dönemi yaşanmamıştır. Ayrıca bu hukuksuzluğa karşı yargı yolu kapatılmış ve AİHM bile vahim durumu kabullenmiştir[1].


İşsiz sayısına 619.000 kişi daha eklendi. Mart 2017 Dönemi toplam işsiz sayısı: 3 Milyon 642 bin

Tıpkı her ayın 15’inde açıklanan TÜİK işsizlik verileri gibi 15 Haziran 2017 günü açıklanan Hanehalkı işgücü verileri de OHAL döneminde işsizliğin arttığını göstermektedir. TÜİK son bir yıl içerisinde 619.000 kişinin daha işsiz kaldığını açıklamıştır. Genel İşsizlik oranı 1,6, Erkek işsizlik oranı 1,8 ve kadın işsizlik oranı 2,5 oranında artarken gençlerdeki artış oranı 3,4 şeklinde olmuştur. Gençlerdeki NEET oranı % 23’e yükselmiştir. 15-64 arası yaş arası işsizlik oranı genel işsizlik oranından daha yüksektir. Kadın emeğine ilişkin verilerin tümü erkeklere göre daha olumsuz düzeylerdedir.


Son 3 Yılda İşsiz Sayısı Artıyor

İşsiz sayılarındaki artış son 3 yıllık dönemde olağan bir artış gösterirken OHAL uygulamasının başladığı Temmuz 2016 döneminden sonra bir sıçrama yaşadığı görülmektedir. Bu eğilimin devam etmesi durumunda 2017 yılında açık işsiz sayısının 4 milyon sınırını aşacağı görülmelidir. Son dönemde açıklanan ekonomik büyümeye rağmen işsiz sayısının 619 bin kişi artmış olması emeğe dair krizin boyutlarını gösterir.

İşsiz Sayısının OHAL'deki Artışı


OHAL devam ettiği sürece ekonominin “istikrarı” zor görünmektedir. Enflasyon ve işsizliğin bir arada artması ve iki haneli olarak yapısallaşması toplum kesimlerinin bir bütün olarak yoksullaşması ile sonuçlanmaktadır. Ekonominin büyüyen tarafı işçinin ücreti memurun maaşı değildir. OHAL’de işsizlik artarken ücretlerin reel olarak artması mümkün görünmemektedir.










14 Haziran 2017 Çarşamba

İHRAÇLAR HAKKINDA AİHM’İN VAHİM KARARI: OHAL "ADALETİ" MUHALDİR

     
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde bir “darbe girişi” yapıldı. Bu tarihten 5 gün sonra OHAL ilan edildi ve çok kısa bir süre içerisinde çıkarılan KHK’ler ile (668, 669, 670 sayılı KHK’ler) yaklaşık 6.000 kişi “darbecilik” ile suçlanarak işten atıldı. Çoğunluğu asker ve polis olan bu işten atmalar OHAL başlangıcı olan dönemde yeni darbeden çıkma ve 249 kişinin yaşamını yitirdiği binlercesinin yaralandığı süreç nedeniyle hiçbir şekilde tartışılmadı. Çok cılız bir şekilde “adil yargılanmaları” yönündeki talepler kopan gürültü arasında kayboldu gitti. 

Ancak darbeden 48 gün sonra çıkarılan KHK ile 50.684 kamu emekçisi işten atılınca OHAL’in nasıl bir toplumsal faciaya dönüştüğü fark edilmeye başlandı. Allah'ın lütfu OHAL uzatıkça muhalif ne/kim varsa hedef oldu. En son, darbeden 288 gün sonra 29 Nisan tarihinde yaklaşık 4.000 insan işten atıldı. 16 Temmuz akşamı "darbe girişi" bitti ama kendisi gelişerek devam ediyor. Toplam işten atılan KHK'li sayısı 110.000'i geçti. 700.000 yeni işsiz ortaya çıktı.

Çoğunluğu üniversite mezunu, çoğunluğu AKP döneminde işe girmiş ve hakkında herhangi bir soruşturma açılmayan, savunma hakkı kullanamayan binlerce kişi;

1)    Masuniyet karinesi,
2)    Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi,
3)    İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez ilkesi,
4)    Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez ilkesi,
5)  Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi
6)  Kanunların geriye yürümezliği ilkesi
...
 İHLAL EDİLEREK İHRAÇ EDİLDİ.

İhraçlar, olağan hukuk kapsamında
1)    AİHM İçtihatlarına,
2)    Anayasa Mahkemesi içtihatlarına ve kararlarına
3)   Birçok uluslararası sözleşmeye,
4)   Cari anayasaya,
5)   Yüzlerce temel kanuna (Medeni, Ceza, DMK, 4688, İYUK, vb.),
6) OHAL Hukukunun kendisine (Sendikaların kapatılması örneğin)
...
AYKIRIDIR.

AİHM, 12 Haziran 2017 tarihinde vahim ve tarihsel yanlı-ş olan bir karar vermiştir. 2 milyona varan mağduru ilgilendiren bir hukuksuzluk rejiminin ihtiyaçları yönünde karar almıştır. “İç hukuk yollarının tüketilmesi” olarak sunulan “Komisyon’un” Ocak ayından bu yana hala oluşmamış ve göreve başlamamış olması dahi bir veri olarak yeterlidir. Ayrıca kurulan komisyonun “bir hukuk yolu” olarak öngörülmesi dahi AİHM ve Venedik Komisyonunun genel eğilimleri ve tavsiyelerine aykırıdır. Faşizmin giderek yerleşikleştiği bu düzende,

1) Yargı bağımsızlığının olup olmadığının artık tartışılmadığı, 
2) Kuvvetler ayrılığının olup olmadığının tartışılmadığı, 
3) Hakim güvencesinin olup olmadığının artık tartışılmadığı bir ülkede tamamen siyasal iktidarın atamasıyla oluşan “olağan hukuka aykırı bir komisyonun” hukuk yolu olduğunu iddia etmek hukuktan kasıt ne olduğunu açıklamayı gerektirir. 

Her 4 hakimden birinin işten atıldığı, yasama-yürütme erklerinin bir kişiye endexlendiği ve görevdeki hakimlerin her an iltisaklanabileceği yerde “hukuk yolu” aramak ilginç bir çabadır.

Darbeden 106 gün sonra yoğunlaşan KESK’li ihraçlar (675 Sayılı 29 Ekim tarihli KHK’den önce ihraçlar içerisinde KESK’li oranı % 1’in altındadır. Şu an % 3 civarındadır.) iç hukuk yolunu aşmak amacıyla dava açmışlardır. İdare mahkemeleri ve bölge idare mahkemeleri aşamalarında OHAL KHK’lerine yargı yolu açık olmadığı belirtilerek mahkemeler ret kararları vermişlerdir. 690 sayılı KHK ile mahkemelere bu yönde ret kararı vermeleri için talimat verilmiştir. Yani iç hukuk yolu aslında yasaklanmıştır. AİHM'in vahim kararı bunun üzerine verilmiştir.

AİHM, yüzbinlere varacak olan başvuruları “bir iş yükü olarak” değerlendirmiş ve tıpkı siyasal iktidarın kanundan kaçma girişimi olan OHAL gibi kendine süre çıkarmıştır. OHAL devam ettikçe komisyonun işleyeceğini düşünmek abesle iştigaldir. Komisyon üyelerinin siyasal iktidarın talepleri dışında esas alacağı bir temel ilke/kural/yasa/anayasa yoktur. Aksi takdirde ilgili KHK’de belirtildiği üzere iltisaklanma riski her zaman vardır. Böyle bağımlı bir komisyonu, AİHM tüm karşı görüşlere rağmen “iç hukuk yolu” olarak saymıştır. Bu karar üstüne ancak içilir. Geciken adalet adalet değildir. Komisyonun kuruluşundan bugüne anlaşılan şudur: Ömrü karga kadar uzun, hızı kaplumbağa kadar yavaştır. Hiçbir şekilde hukuki değil, darbe girişinin gelişme bölümüdür.

NOT: MADEM Kİ MAHKEMELER İŞE YARAMIYOR. OHAL SÜRESİNCE ADLİ TATİLE ÇIKARILSINLAR. HEM TASARRUF OLUR. HEM DE TATİLDE DİNLENEN YARGIÇLAR BAĞIMSIZLAŞIR İYİCE… Aşağıdaki haritada sadece işten atılan öğretmenleri göreceksiniz. Bu haritayı mimarına, AİHM'in yüce yargıçlarına ve bağımsız tüm yargıçlara kapak fotoğrafı olarak armağan ediyorum. 

Kaynak: İHOP OHAL Raporu, 


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...