Yerel ve genel seçimlere bir yıldan fazla süre var ama
Toplumun canına tak eden OHAL koşulları,
krize girmiş ekonomik, siysasi, hukuki, bürokratik yapı,
neredeyse işlevsizleşmiş yerel ve genel seçim sonuçları nedeniyle seçimler yeniden konuşulmaya başlandı.
Öncelikle bu "işlevsizliği" açıklamak lazım.
Yerel seçimlerin işlevsizliği ...
1) Kayyum atanan belediyeler (90 küsür BDP'li belediye)
2) İstifa ettirilen belediyeler (Ankara, İstanbul vb. )
3) Görevden uzaklaştırılan CHP'li Belediyeler (Ataşehir, Şişli, vb) nedeniyle yerel seçimlerin çok önemli bir kısmı iptal edilmesi nedeniyle...
Genel seçimlerin işlevsizliği ise
1) Referandumda meclisin azaltılan yetkileri,
2) Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ve sonucunda periyodik tutuklama ve göz altı olayları ve
3) OHAL KHK'lerinin birçok yasama faaliyetini Yasamaya uğramadan halletmesi nedeniyle... (30 KHKile 300'den fazla kanunda değişiklik yapıldı.)
Başlıktaki soruyu sormadan önce?
1) İYİ Parti'den sonra "MHP'nin seçmeni" varsayımı nasıl ölçülebilir. Böyle bir seçmen ne kadar kaldı?
2) Seçmen tercihlerinde krizde olduğu gün gibi ortada olan ekonomik durumun ve OHAL mağduriyetlerinin herhangi bir etkisi olmayacak mı?
3) "Sağ"adına tek aday mı çıkacak? (Meral Akşener, Gül, vb. olduğunda durum n'olur)
Öncelikle mevcut iktidara hem yerelde hem de genelde oy veren seçmenlerin "yukarıdaki işlevsizliklere" dair de bir sözü olmayacak mı? Misal "bizim seçtiğimiz belediye başkanını niye görevden aldın?" sorusu meşru bir soru olarak dolaşımdadır. Çünkü asıl nedenlerin kauoyuna açıklanmadığı ortadadır.
Gelelim başlığa... MHP Kürtler'den OY ALAMIYORSA, MHP'NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI ALABİLİR Mİ? Görüldüğü üzere MHP'nin Türkiye ortalaması olan 11,9 oranına çok uzak olan düzeyler hep Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olarak görülmektedir. Kars ve Iğdır'daki demografik dağılım sonucu bu iki ilde MHP'nin oranı MHP'nin Türkiye ortalamasının üzerindedir. Aşağıdaki tabloda pembe ile gösterilen iller MHP'nin % 3 oranının altında oy aldığı illerdir.
MHP'nin en düşük oy aldığı illerin, Kürt nüfusun yoğun olduğu iller olması nedeniyle başlıktaki soru cevabı merakla beklenecek bir soru! Çünkü Kürtlerin yaşamadığı il yok Türkiye'de. Özellikle Türkiye'nin işçi depoları olan İstanbul, Adana, Antalya gibi gibi yerlerdeki AKP'ye oy veren Kürt seçmenlerin, "MHP'nin desteklediği adaya" oy verip vermeyeceği tartışmaya açık bir konudur. Benzer bir soru AKP'nin bölge seçmeni için de geçerlidir. "Mütedeyyinlik ve dindarlık" söylemlerinin "Türk Milliyetçiliği" ile uzlaşan söylemi seçmen de nasıl karşılık bulacak. AKP Dimyat'a pirince giderken Midyat'taki bulgurdan da olabilir mi? AKP'nin "Kürt milletvekillerinin uzun dönemdir şahit olduğumuz susma orucu neye alamettir? Benzer bir "seçmen kaçınması" durumunda çözüm sürecini durduran ve güvenlikçi politikalara abanan AKP'nin oy kayıpları daha çok olabilir. Seçim,seçim barajı ve ittifak tartışmalarının bu minvalde de devam etmesi gerekli gibi...
Hep söylenegelen tespit "bu seferki seçimler çok önemli" tespiti bu seferki seçimler için daha çok geçerli gibi:). Referandumda açığa çıkan "kıl payı" durumu, yerel seçimlerde % 50+ 1 alamayacağı aşikar bir seçim sonrasındaki seçimin sonuçları siyasal iktidarın tam istediği gibi olamayabilir. Bu durumda OHAL ipine sımsıkı sarılma veya belki de o zaman ohalden daha kolay çıkma ve olağanlaşma yolları aşınacaktır.
2018 yılının hiçbir parti için kolay geçmeyeceğini belirtmek lazım. Özellikle saadet, bbp, gibi "buçuk partilerin" hacimlerinin üstünde değer kazandığı bir döneme gidiyoruz. Çünkü iktidarın +1 oyu bulamaması durumundaki B senaryosunda kafası karışık. Bitirirken;Seçimle görevin el değiştirmesi de demokratik ülke olmanın bir ölçüt. Böyle bir olasılık varsa bir ülkede o ülkeye hala demokratik denebilir. Yeterki demos ne yaptığını bilsin. Sandıklarına sahip çıksın. maddi gerçekliği ortaya koysun.
İŞKUR'dan ihraç edilen İstihdam Uzmanı Sinan OK tarafından oluşturulan kişisel bir SAYFA'DIR.
11 Ocak 2018 Perşembe
OHAL’in “ETKİLEMEDİĞİ” HALK'A DAİR 50 İP UCU
Başlıktaki “HALK" ibaresi aşağıdaki milyonlara tekabül etmektedir. Bu kişiler vergi mükellefi ve seçmen
ama “halktan sayılmıyorlar.” Sözü uzatmadan aşağıda, OHAL’in yaşamlarını altüst
ettiği hatta yaşamlarına mal olduğu “HALK’a” dair uzun listeyi, Siz Halkımızın vicdan okuluna bir not olarak bırakıyoruz.
OHAL bu milyonlar dışında hiç kimseyi etkilememektedir!
OHAL bu milyonlar dışında hiç kimseyi etkilememektedir!
1. İhraç edilenler (150.000) halk, seçmen, mükellef değil
mi?
2. Açığa alınananlar,(10 binlerce kişi) halk, seçmen,
mükellef değil mi?
3. Sürgün veya sık sık istem dışı görev yeri
değişiklikleri (15.000 civarında) yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
4. Mesnetsiz disiplin soruşturmaları geçirme,(sayı
belirsiz) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
5. Gerekçe sunulmadan iş sözleşmesinin yenilenmemesi veya
kısıtlanması, (20.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef
değil mi?
6. Yapılan işlemlerden sonra çok uzun süre geçmesine
rağmen bir gerekçe sunulmaması ve hak arama kanalının gösterilmemesi, (Tüm
toplum kesimleri) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
7. Kapatılan birçok medya kurum/kuruluşu nedeniyle düşünce
ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve haber alma hakkının engellenmesi, (10 bin
gazeteci ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
8. Düşüncesinden dolayı gözaltına, kovuşturmaya ve
tutuklamaya maruz kalma, (Toplamda 200.000 civarında) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
9. Çalışanların saatlik/yıllık izin, sağlık raporu vb.
kullanımında sorun yaşanması, mobingin artması (3 Milyon Civarında) durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
10. Sosyal dışla(n)ma ve geçim nedeniyle göç etmek, ev
değiştirmek, (Binlerle ifade edilebilir) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
11.
Akrabalık, arkadaşlık ilişkilerinin bozulması durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
12. Boşanmalar, göç, aile içi şiddet nedeniyle aile
bütünlüğünün dağılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
13. Gebelik sürecinde gözaltı/tutuklama/ihraç vb. OHAL
muameleleri etkisiyle düşük, erken doğum vb. zorlukları, (“Tek bir cana kıyan
tüm insanlığı öldürmüş sayılır MI”) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
14. Haksız ve sık sık üst arama, gözaltı, tutuklamaya maruz
kalanlar, durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
15. Uzun süreli ve haksız gözaltı ve tutuklama sürelerine
maruz kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
16. Keyfi ve hukuksuz ev baskınlarına maruz kalma durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
17. Ekonomik sorunlar, borç-kredi vb. ödeyememe, geçim
sıkıntısı, yeni kredi çekememe, yüksek fiyat düzeyiyle yaşama... gibi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
Şekil 1: Üretici Fiyat Endexi
Şekil 1: Üretici Fiyat Endexi
19. Lojman kullanma hakkından mahrum bırakılma ve derhal
boşaltma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
20. Emekliliğe zorlanma, Emekli ikramiyesi alamama, Emekli
olamama durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
21. Demokratik hak arama eylemlerinin kısıtlanması,
kovuşturulması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
22. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının keyfi olarak
engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
23.
Sendikal özgürlüklerin kısıtlanması, engellenmesi, (Örgütlenme
gezileri, eylemler, bildiri dağıtımı, hukuksuz yargılama ve gözaltılar, seçilen
yöneticilerin onaylanmaması vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef
değil mi?
24. Grevlerin engellenmesi, yasaklanması, ertelenmesi, vb. durumları
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
25. Kayyum atanan yerlerde siyasal temsilin zedelenmesi,
işsizlik ve olumsuz sonuç durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
26. İhraç, üniversite kapanması vb. nedenlerle akademik
özgürlüklerin kısıtlanması veya engellenmesi durumlarını yaşayanlar halk,
seçmen, mükellef değil mi?
27. Eğitim hakkının engellenmesi, öğrenci ihracı, yeni
kayıt yaptırılmaması, ihraç akademisyenlerin çokluğu nedeniyle bölüm/ders/tez
yetersizlikleri durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
28. Ebeveynlerin uğradığı OHAL hukuksuzluklarının
çocukların eğitimi ve sağlığını olumsuz etkilemesi durumlarını yaşayanlar halk,
seçmen, mükellef değil mi?
29. Yurtdışında yaşayanların “başıma bir şey gelir”
kaygısıyla ülkeye dönememesi, dönen bazılarının bir daha çıkış yapamaması durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
30. Ülke yurttaşlarına yönelik vize tartışmalarının /
kısıtlamalarının ortaya çıkardığı zararlar vb. durumları yaşayanlar halk,
seçmen, mükellef değil mi?
31. Gördüğü muamele nedeniyle ülkeye aidiyetinin
zayıfladığı düşüncesinin psikolojik yükünün ağır olması, geleceksizlik ve
güvencesizlik duygusunun ağır gelmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
32. Baskı, korku ve haksızlığa uğrama riski nedeniyle
bireysel ve ailevi sağlığın bozulması vb. durumları yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
33.İntihar eğiliminin arttırılması, intihar vb. ( ayrıntı
için bknz. https://goo.gl/zSWrma ) durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
34. Pasaport iptalleri, kişinin yurtdışı çıkış yasaklarının
ailesini de kapsaması, pasaporta bağlı bazı hakların ve faaliyetlerin ihlali
(Seyahat, eğitim, akademik araştırma, ticaret) vb durumları yaşayanlar halk,
seçmen, mükellef değil mi?
35. Uzun süreli iş aramaya rağmen iş bulamama, bulunan
işlerde kısa süreli kalma durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil
mi?
36. Mesleki uzmanlık alanını icra edememe (Hekimler,
Öğretmenler, Avukatlar, gazeteciler vb.) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen,
mükellef değil mi?
37. Mesleki sertifikaların iptal edilmesi (Güvenlik
görevlileri, vb. ) durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
38.Atama için güvenlik soruşturması sonuçlarını beklemek durumlarını
yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
39. Akademik terfilerin ertelenmesi/durdurulması vb.
durumları yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
40. Dilekçe hakkının ihlal edilmesi, dilekçelerin alınmaması
veya alınıp yanıt verilmemesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef
değil mi?
41.Ekonomik girişimler için izin, ruhsat vb. alınmasında
zorluk çıkarılması durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
42.Görevde yükselme, uzmanlık vb. (ihraç doktorlar TUS’a
giremiyor) sınavlara giriş haklarının kısıtlanması durum durumlarını yaşayanlar
halk, seçmen, mükellef değil mi?
43.Evlilik, nişanlılık, sözlülük gibi durumlardan cayılması
durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
44.Sosyal medya soruşturmasına maruz kalmak durumunda
kalanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
45. Suç ve cezanın kanuniliği ve şahsiliği ilkelerinin
ihlal edilmesi durumlarını yaşayanlar halk, seçmen, mükellef değil mi?
46.İş bulması engellenenler halk, seçmen, mükellef değil
mi?
47.İşten atılan engelliler, yakınları halk, seçmen,
mükellef değil mi?
48. İşten atılma sonrası kazanılmış hakların ve
ücretlerin verilmemesi durumlarını yaşayanlar,
49. Yurtdışı eğitim burslarının, öğrenciliklerinin iptali,” durumlarını
yaşayanlar
50. Güvenlik güçlerinin keyfi ve bezdirici müdahaleleri,
vb. durumları yaşayanlar
HALK, SEÇMEN, MÜKELLEF DEĞİL Mİ?
Referandumda ilk sinyalini aldığınız,
Melih’inize
Topbaş’ınıza mal olan bu soru Mart 2019’da sandıklarda size sorulacak.
Bir
halka bu kadar zulüm edilemeyeceğini göreceksiniz.
BİZ HALKIZ. NOKTA
4 Ocak 2018 Perşembe
OHAL-KHK İNTİHARLARI DEVAM EDİYOR
Haksızlığa uğrama ve çaresizlik
düşüncesi işsizlik olgusu ile birleşince bireyler üzerinde olumsuz birçok
soruna neden olmaktadır. Bireyin intihar eğiliminin artması da bu
olumsuzluklardan biridir. Türkiye’de 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra ilan
edilen OHAL kapsamında bir milyonu aşan sayıda insan mağdur olmuştur. Bu
kapsamda sadece işten atılan kamu emekçisi sayısı açığa alınanlar hariç
tutulduğunda 115.473 kişi olarak açıklanmıştır. Son dönemlerde açığa alma ve
işten atma işlemine maruz kalan kişilerde ve uzun süreli işsiz kalan kişilerde
intihar vakaları ve intihar eğilimi yaygınlaşmıştır. Bu bilgi notunda OHAL
Döneminde OHAL nedeniyle intihar edenlere ve OHAL KHK işsizliği nedeniyle
intihar eğiliminde olanlara dair veriler sunulacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü intihar eylemini
“kişinin amacının bilincinde ve değişik derecelerde ölümcül amaçlı olarak
kendine zarar vermesi” olarak tanımlamıştır. İntihar, intihar eylemi ve intihar
girişimi olarak iki grupta ele alınmaktadır. İntiharlar ölümle sonuçlanır.
İntihar girişimleri ise, bireyin kendisini yok etmek, zarar vermek, zehirlemek
amacıyla gerçekleştirdiği intihara yönelik, ölümcül olmayan tüm “istemli”
girişimleri kapsamaktadır (Harmancı, 2015).
TÜİK intihar istatistiklerine göre
uzun süreli işsizlik veya ekonomik nedenlerle geçim zorluğu özellikle erkekler
için önemli bir intihar nedenidir. Bir gece ansızın, herhangi bir hazırlığı olmadan
aniden işsiz bırakılan yüzbinlerce kişi sosyal dışlanma, sosyal ilişkilerin
bozulması, aile içi ilişkilerin bozulması ve göç gibi sorunlara ek olarak en
temel geçim kaynaklarında mahrum bırakılmıştır. Buna ek olarak
itibarsızlaştırılıp suçluluk psikolojisi ile başbaşa bırakılan binlerce insanın
içerisinde intihar eden, intihar girişimine teşebbüs eden veya intihar eğilimi
olan kişiler olmaktadır.
Gereç-Yöntem
1-
Bu çalışma kapsamında OHAL Döneminde OHAL nedeniyle intihar
edenlere ilişkin verilere dair 1 Ocak 2018 tarihine kadar “medyaya yansıyabilen”
intihar vakalarının analizi yapılacaktır.
2-
Medyada görünür olan intiharlara dair intihar edenlerin
meslekleri, intihar ettikleri dönemler, intihar ettikleri yerler ve yaklaşık
yaş grupları derlenmiştir.
3-
Darbe günü ve müteakip 5 gün şüpheli ölümler bu kapsamda değerlendirilmemiştir[1].
4-
İşsiz bırakılan yüzbinlerce işsiz yurttaşın uzun dönemli ve
kendine özgü işsizlik koşulları nedeniyle intihar eğilimine dair görüşleri KESK tarafından yürütülen 10 Şubat-15
Mart 2017 tarihleri arasında yaklaşık 5.000 ihraç edilen kişi ile e-anket
kapsamında derlenmiştir.
5-
İşsizlik dolayısıyla “intihar eğilimi” bizzat bu ifadeyi kullanan
işsizleri kapsamaktadır. “sığıntı olma, çaresiz kalma, hak arayacak bir yolun
olmaması vb nedenlerle 1) “psikolojik tedavi gördüğünü ifade eden” 2)
Psikolojik Bozukluk yaşadığını ifade edenler” ve 3) Psikolojik sıkıntı
yaşadığını ifade edenler intihar eğilimini pekiştiren değerlendirmeler olarak “Psikolojik Bozukluk/Sıkıntı Yaşadığını İfade Edenler”
başlığında ele alınmıştır.
6-
Konu ile ilgili rapor ve diğer çalışmaların özetleri de bu
kapsamda değerlendirilecektir.
7-
OHAL Döneminde; OHAL nedeniyle intihar edenlere ilişkin verilere
dair 1 Ocak 2018 tarihine kadar medyaya yansıyabilen intihar vakalarının sayısı
43’dir. İntihar eden 4 kişi, bir yakını tutuklu/ihraç/açıkta olduğu için bu
veriye dahil edilmiştir.
8-
OHAL uygulamaları nedeniyle intihar edenlerin 24’ü 2016 yılında,
19’u 2017 yılında intihar etmiştir.
9-
İntihar edenlerin 20’si emniyet mensubu, 6’sı öğretmendir. Mesleki
olarak diğer intihar eden kişilerin meslekleri, imam, infaz koruma memuru,
kaymakam, savcı, yarbay gibi meslekleri de içermiştir.
10-
İntihar eden 43 kişinin 40’ı erkektir.
11-
İntihar eden 43 kişinin 26’sı evli olup bu kişilerin 46 çocuğu olduğu
tespit edilmiştir. Medeni durumu tespit edilemeyen kişi sayısı 11, bekar sayısı
5 ve 1 kişi de nişanlı.
12- İntihar
edenlerin dışında intihar girişiminde bulunan OHAL mağdurları ve ihraçlar
bulunmaktadır[2].
İntihar girişimlerine dair nicel bir değerlendirme yapabilmek için yeterli veri
bulunmamaktadır. Ayrıca ihraç edildikten
sonra yeni başladığı işte, iş kazası ve benzeri nedenlerle yaşamlarını
yitirenler veya ihraç edilmesinin etkisiyle başlayan süreçlerden kaynaklı yaşam
yitimleri de mevcuttur[3].
Sonuç
olarak OHAL-KHK uygulamaları sonucunda intihar eden ve bu intiharı medyaya
yansıyan kişi sayısı 43 olarak tespit edilmiştir. Yani OHAL uygulamaları bir
intihar nedeni olarak gözlemlenmiştir.
İntihar
vakaları genellikle ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın dönemlerde
yaşanmıştır.
İntihar
vakalarında “Emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlığı bulunmaktadır.
İntihar
vakalarının önemli bir kısmı cezaevlerinde gerçekleştirilmiştir.
OHAL’in
olumsuz etkilediği kişilerin ailelerinde de intihar vakaları görülmektedir.
30
yaş ve üzeri olanların intihar edenler içerisinde önemli bir ağırlığı
bulunmaktadır.
Henüz
intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar
eğilimindedir. KESK İhraç Araştırmasına katılanların % 0,5’i OHAL-KHK
uygulamaları nedeniyle bu yönde beyanda bulunmuştur. Genel olarak ihraç edilen
sayısına genelleştirildiğinde 450-500 arası kişinin bu eğilimde olduğu ifade
edilebilir.
Yaklaşık
6.000-6.500 kişinin ise OHAL-KHK kaynaklı psikolojik sorunları nedeniyle
sıkıntı yaşadığı ifade edilmektedir.
Hem
ihraç edilenler hem intihar edenler içerisinde baskın cinsiyet erkektir.
OHAL
HUKUKSUZLUĞU YAŞAM HAKKINI DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE İHLAL ETMEKTEDİR.
3 Ocak 2018 Çarşamba
Memur Zamlarının Belirlendiği Aylarda Enflasyon Düşük Çıkıyor, Hikmet-i İlahi işte...
Kamu emekçileri 2010 yılından bu yana zam alamamaktadır. Çünkü alınan ortalama zam oranı hem enflasyon oranının altında hem açıklanan enflasyon ile kamu emekçilerinin enflasyonu aynı değil.
Bunu teslim ettikten sonra başlıkta ifade edilen ilginç duruma da dikkati çekmek lazım.
Kamu emekçilerinin zamlarının ve enflasyon farklarının belirlendiği aylarda (Haziran-Temmuz ve Aralık) enflasyon negatif çıkmakta çoğunlukla... Aşağıdaki tabloda pembe ile gösterilen dönemlerin bu üç ayda yoğunlaştığı görülmektedir.
Bunun bilimsel açıklaması:)) el de avuçta bişiy kalmıyor. Talep düşüyor şeklinde de:))) açıklanabilir:)
Kaynak:TÜİK
Yalnız geçen yıl asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik diyenlerin yalancı olduğu da tescillenmiş oldu. 2017 Yılında Asgari Ücrete Yapılan Zam Oranı % 8 olup artış 1300 TL'den 1404 TL olmuştu. Bugün ortaya çıkan 2017 yılı enflasyon oranı (11,92) göstermektedir ki Asgari Ücretli reel olarak yoksullaşmıştır. Verilen zam oranı ile enflasyon arasında YAKLAŞIK % 50 FARK VARDIR.
Asgari Ücretli 2017 yılında enflasyona ezdirilmiştir. Benzer bir durumun bu yıllık artışta da yaşanabileceği bir eğilim içerisindeyiz. OHAL DEVAM ETTİĞİ SÜRECE HERKES YOKSULLAŞIR. HERKES'İN İÇERİSİNDE "TOPLUMUN PARAZİTİ SERMAYE SINIFLARI YOKTUR"
Memurlar açısından durum daha da vahimleşiyor. Memurlar 2017'de cari olarak % 5,6 zam aldılar ortalama olarak. Ama açıklanan enflasyon bunun % 113 üzerinde.
Memursenin tüm iş kollarında y-etkili sendika olduğu bir yerde bu farkın artması doğaldır. OHAL, KHK, İhraçlar kamu emekçilerinin reel yoksullaşması için "allahın lütfu bir durum sağlıyor."
2 Ocak 2018 Salı
Asgari Ücret ve Sıfır Otomobil Problemleri: Bakan Yardımcısının Foto-Sentez Önerisine Hayır
Laf açılmışken "otomobil'in"
nemenem bir şey olduğunu 80 yıl önceden gören ve "otomobilli yaşam"ı
yazan İlya Ehrenburg'a saygılar sunalım. Geçen yüzyıl başında insanlık tarihinin tüm alanlarına tesir eden “tekerlek
üzerindeki hızlı aracın” öyküsü, geldi işçilerin asgari ücretlerine dayandı.
Bakan yardımcısı kontenjanını dolduran bir Çavuşoğlu 42 aylık asgari ücretle “sıfır
otomobil” alınabileceğini vazetti. OHAL Hukuksuzluğu nedeniyle 62 kere
kapatılan Sendika Org’un haberine göre[1]
bakanın yardımcısı olan bu zatın hangi
bakanın yardımcısı olduğuna değinilmemiş. Bu yönüyle habercilikte sendika orga
bir eleştiri yapabiliriz. Muhteşem Ehrenburg ise toplumsal hayattaki değişimi otomobil ekseninde anlatan ve
bunu yaparken üretim ilişkileri, işçilik, keşifler, petrol, lastik, kauçuk vb. otomobil üretimiyle ilgili tüm
başlıkları neredeyse atlamayan bir şiir roman yazmıştır. Bakan yardımcısının
söz konusu kitabı toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında okuması zorunludur.
Sayın Bakan yardımcısının işini
kolaylaştırmak adına, kitabın özetlerini piyasada bulabileceğini ifade edelim.
Ama Bakan yardımcısının göz ardı ettiği hususları göz ardı edemeyiz. Hadi bakan
yardımcısının dediği mucize gerçekleşti. Asgari ücretli “fotosentezle beslenme
ve barınma ihtiyacını karşıladı ve 42 ay
sonra pırılı pırıl sıfırladığı arabasını aldı”
Bakan yardımcılarını bakanlar kuruluna
almıyorlarsa haberi olmayabilir Sayın Çavuşoğlu’nun. Buradan duyurmaya
çalışalım. Önceklikle asgari ücret minibüs parası kadar zam yapıldı. Yani günlük 6,6 TL.
Bununla birlikte “su ve havası bedava olan” Sıfır bir aracın;
1. Motorlu taşıtlar vergisi en az yarım
asgari ücret kadardır.
2. Sıfır otomobillerde zorunlu trafik
sigortası ve kasko bir asgari ücrete yakın.
3. Trafik cezaları bütçe açığını kapatmanın
bir aracına dönüşmüşken araç almak kimin haddine.
4. Park parası
5. Lastik değişimi, değiştirmezsen cezası
6. Yıllık bakım
7. Otopark mafyası vergileri
8. Muayane ücretleri (Katılım payı)
9. ….
Asgari ücret artışı, kedilerin mevsimi gibi yılda bir dönem ...
Yakıt gideri :))) ise sistematik zamlanıyor….
Bazen günde 5
vakit zam (aslında zam değil onlar güncelleme:I) alan araç yakıtları bakan
yardımcısının gündemine girer mi bilmiyoruz. Bakanlar kurulunu vergi güncelleme yetkisinin sınırsızlığı için bir KHK'lik canı yeter...
Siz asgari ücretliyseniz, Bakan
Yardımcısına aldanıp araç işine girmeyin. Foto-sentezle yaşamak zorunda
kalırsınız. Tıpkı alım gücünün üzerinde 15 yıl eve giren ama evinde huzur kalmayan
milyonların durumu gibi… 42 Ay ömrünüzün 3 yılından fazladır.
Geçen gün ömürdendir. Gün geçirmeden İlya Ehrenburg’un
“otomobilli yaşam” kitabını okuyun. Zaten Bakan yardımcısını boşvereceksiniz o
zaman.
Acaba Henry Ford'un işçileri kendi ürettikleri otomobillere sahip olmak için 42 ay çalışıyor muydu? Bu konuda OHAL Komisyonu bir araştırma yapsın. Başka bir iş yapmıyor Çünkü.
30 Aralık 2017 Cumartesi
Asgari Ücretli Neden Zam Almadı? Asgari Ücretli Kişi Başına Düşen 10 Bin Dolardan Haberdar mı?
AKP bir sermaye partisidir ve OHAL KHK rejimini emeğin reel ücretlerini düşük tutmak için uzattıkça uzatıyor. Bu kapsamda yüksek enflasyon ve kur oynaklığı işsizleri ve düşük ücretlileri yoksullaştırma politikası olarak uygulanmaktadır. AKP ne işsizliği ne de enflasyonu düşürme yaklaşımı içerisinde değildir. Sözel olarak ifade edilen "faiz karşıtlığına" rağmen uygulanan temel politikalar daha çok rant için faizlerin yükselmesi ile sonuçlanmıştır. AKP emekçilerin lehine birşey yapmayacağını aşağıda maddelenen pratiklerle ispatlamıştır;
1- Bireysel emeklilik sisteminin cebri hale getirilmesi,
2- Kiralık işçilik uygulamasının legal hale getirilmesi, (Güvencesiz Esnekliğin! yaygınlaşması)
3- İşsizliğin azaltılmaması, yüksek oranlı genç işsizliği, yüksek NEET,
4- Sürekli enflasyon farkı alınması/reel zam alınmaması,
5- İşsizlik sigortası fonunun işçi ve işsizler lehine kullanılmaması,
6- Kıdem tazminatı ile ilgili dava ve diğer süreçlerin çok uzun sürmesi,
7- Çalışma saatlerinin çok uzun olması,
8- Tarım dışı alanda bile yaygın (%22 üzeri) kayıtdışı istihdamın olması,
9- İşçi sağlığı ve güvenliği alanında gerekli çalışmaların yapılmaması,
10- Taşeron çalışmanın yaygınlaştırılması,
....
% 12,98 olarak açıklanan "Kasım Dönemi sonu" yıllık enflayon 3 Ocak günü muhtemelen % 13-14 bandına çıkacak. Bu orana rağmen 1.404 olan asgari ücretin 1.603 olarak açıklanması reel zam alınmaması anlamına gelmektedir. An itibariyle enflasyon zaten % 14'e yaklaşmıştır yani yapılan zam sadece enflasyon kaybını gidermektedir. Muhtemeldir ki daha da yükselecek olan enflasyona karşı yoksullaşan asgari ücretli korunmayacaktır.
Asgari ücretli günlük 1 dolar bile zam almamıştır. Şayet 2018 yılı için ortalama döviz kuru 3,98 olacaksa günlük ortalama asgari ücret 13,4 dolar olacaktır. 2017 yılı için bu değer 12,8'dir. 2016 yılında önceki seçim vaatleri ve CHP'nin ilgili siyasetinin etkisiyle artan 14,4'e yükselen asgari ücret dolar kuru artışı etkisi nedeniyle 2 yıldır aynı seviyeye yükselememiştir.
Her ne kadar ülke ekonomisinin 2017'de büyüme gösterdiği ifade edilse de söz konusu büyümenin nitelikli bir istihdam koşulu sağlamadığı, işsizliği azaltmadığı ve yoksullaştıran bir büyüme olduğu ifade edilmişti. Asgari ücretlinin yoksullaşması son bir yıl içerisinde gelir dağılımdaki adaletsizliği gösteren gini kat sayısındaki olumsuz eğilimle de ortaya çıkmıştır. OVP'ye göre de azalan "kişi başına düşen gelir verileri" bu kişilerin asgari ücretli olması durumunda daha da çarpıcı bir hal almaktadır. Asgari ücrtlilerin ortalam gelire göre gelirleri aşağıda gösterilmiştir.
Kişi Başına Düşen Gelir ve Asgari Ücretlinin Geliri (Yıllık, USD)
Yukarıdaki tablo göstermektedir ki asgari ücretli bu ülkede yoksul kalmaya devam edecek ve en zengin ile en yoksul arasındaki makas iyice açılacaktır. Kişi başına düşen gelirin 2018 yılında 11.409 yükseleceği OVP ile öngörülmüştür. Her ne kadar 2014 yılı verisinin altında bir değer ise de söz konusu asgari ücretliler için durum daha vahimdir. Asgari ücretli nufüsun artmasına rağmen ortalama gelirin yeterince artmaması gelir dağılımında kısa ve orta vadede oluşacak daha derin bir adaletsizliğin işaretleri olarak okunabilir.
Asgari ücret günlük 6,6 liralık bir artışla günlük 53 TL'ye yükselmiştir. Bu yönüyle SGK Eylül ayı verilerine göre 14.547.574 sigortalının ortalama günlük kazancı 96,71 TL'dir. Bu veri bile göstermektedir ki asgari ücretli emeğinin karşılığını alamamaktadır. Ortalama ücretten % 45 daha düşük ücret alan yaklaşık 6 milyon asgari ücretli, bu sömürüyü durdurmalıdır. Bunu durdurmanın ilk adımını referandumda siyasal iktidarı "mühürsüz oylara" muhtaç bırakma şeklinde gösteren asgari ücretli; devamını ilk sandıkta emek karşıtı bu siyasal iktidarı tasfiyesi ile gösterecektir.
29 Aralık 2017 Cuma
ASGARİ ÜCRETLİYE GÜNLÜK MİNİ-BÜS PARASI KADAR ZAM VERİLECEK Mİ?
Tüm nüfus kesimlerini ilgilendiren
bütçe ve asgari ücret tartışmaları nedeniyle Aralık ayı emeğin koşullarının
belirlendiği bir aydır. Geçen hafta, son hali verilen bütçede dolaylı
vergilerin % 70’e varan ağırlığı nedeniyle ve yeni yılda “enflasyon, zam ve
yeniden değerleme” etkileriyle de neredeyse her şeyin pahalılaşacağı bir döneme
girilmektedir. Özellikle 2010’lu yıllarda emek açısından geçim koşullarının
açık bir şekil kötüleştirildiği söylenebilir. Halen uygulanagelen OHAL
döneminde ise bu kötüleşmenin derinleştiği açıktır. Neredeyse tüm çalışanların
koşulları AKP döneminde olumsuz etkilenmiş ve reel ücretleri azalmıştır.
2010’dan bu yana AKP hükümetlerinin
emeğin kazanılmış haklarına yönelik sistematik bir saldırı politikasını
uyguladığı görülmektedir. AKP, bireysel emeklilik sistemine katılımı cebri hale
getirmiş ve tüm çalışanları rızasız bir şekilde bu sisteme dahil etmek
amacındadır. Milyonlarca çalışan zorla sokulduğu bu sistemden çıkmıştır. AKP
iktidarı yine cebren BES sistemi için çalışmalarına devam etmektedir.
Tüm bu veriler göstermektedir ki
siyasal iktidar asgari ücretlinin yaşamını nasıl sürdürüldüğü ile ilgilenmemektedir.
2017 yılında 100 TL devlet teşvikiyle (yani halktan alınan vergilerle) 1.404 TL
olan asgari ücret TÜİK ve TÜRK-İŞ’in “açlık sınırı” altında bir ücrettir.
İronik bir şekilde Memur-Sen bile açlık sınırının 2017 yılı Ağustos dönemi için
1.709 TL olduğunu açıklamıştır.
Asgari ücretle çalışma Türkiye’de
istisnai bir durum değildir. Kayıtlı istihdam edilenler çok yüksek bir oranda
“asgari” ücretle istihdam edilmektedir. AKP’den önce “ücretlilerin” milli
gelirden aldığı pay % 50’ye yakınken 2017’de bu pay % 30’a yaklaşmıştır. Ücretliler içerisinde de “yevmiyeliler ile
birlikte” en olumsuz koşullarda çalışanlar asgari ücretlidir. Yukarıda da ifade
edildiği gibi asgari ücretlinin Türkiye’de çalışırken yaşadığı tek sorun
ücretinin “asgari” olması değildir.
Enflasyonun iki haneli olduğu bir yerde
zammın enflasyon altında kalması reel yoksullaşmayı derinleştirecektir. Asgari
ücretli 2017 yılında 104 liralık zam alarak yıllık enflasyonun altında
çalıştırıldı. 2016’da % 8,53 olarak açıklanan enflasyon son 12 aylık ortalamaya
göre Kasım ayında 10,87 olarak açıklanmıştır. Önceki kasıma göre bu oran daha
da yüksek olup 12,98’dir. Bu verilere göre asgari ücretlinin zam aldığını
varsaymak için enflasyon oranlarının üzerinde bir artış sağlanmalıdır.
Asgari ücretliye reel olarak “sıfır
zam” verilmesi ancak enflasyon oranlarında cari artış ile mümkündür. Verilecek
cari artış 150-200 TL arasında olursa asgari ücretli reel zam almamış
olacaktır. Enflasyon oranlarının altında bir cari artış ise asgari ücretlinin
yoksulluğunu derinleştirecektir. Açlık sınırının üzerinde ve reel zam verilmiş
bir asgari ücret 1.800 TL’nin altında olmamalıdır. Bu yönüyle DİSK ve
TÜRK-İŞ’in teklifi (2.300 ve 1.893) insan onuruna yakışır iş ve yaşam için
gerekli asgari ücret bandını göstermektedir. TÜRK-İŞ teklifinin TÜİK verisi
olması ayrıca asgari ücretin asgari ne olması gerektiğini göstermektedir.
Önceki yıl asgari ücret artışı günlük
1 Doların altında gerçekleşmişti. Bu yıl için de cari artışla asgari ücretin
1.550 olması durumunda artış yine bir doların altında kalacaktır. Bu artış asgari ücretlinin
günlük minibüs/ulaşım giderini bile karşılayamamaktadır. Yani işçi, işveren ve
devlet temsilcilerinin “Asgari Ücret Tespit Komisyonunda” kaçıncı kez bir araya
gelişi hepi topu bu kadardır.
Asgari ücretli minibüs parası alacak mı?
Alamayacak mı? 2009 krizinden bu yana yapılan cari artışlara göre asgari
ücretlinin toplam günlük ücret artışı minibüs/ulaşım giderinin altındadır. 7
Milyon çalışanı doğrudan ve tüm çalışanları dolaylı olarak etkileyen bu karar
29 Aralık 2017’de açıklanacak ve 2018’de uygulanacak.
Not: Bu yazı Bianet'te 28.12.2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Not: Bu yazı Bianet'te 28.12.2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!
İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...
-
İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...
-
Türkiye tarihinde yaşamadığı ve muhtemel bir daha yaşamayacağı bir hukuk dışılığın içerisinde debelenmektedir. Açıkça hukuka aykırı onbinle...
-
19 yıl önce üniversite okumak için gittiğim Ankara’dan 19 gün önce ayrıldım. Yakinen tanıyanlar bilirler 750 gün önce, “6 Ocak 2017’de” 6...