19 Temmuz 2017 Çarşamba

OHAL'DE İŞÇİYE DE MEMURA DA ZAM YOK, GREVSİZ TİS TISTIR ÇÜNKÜ.

Ücretler yönüyle ekonomik eğilimler tamamen emekçilerin aleyhinedir. Hem enflasyon oranının altında verilen zamlar hem döviz kuru oynaklığı nedeniyle satın alma gücü paritesinde yaşanacak olan düşüşler reel azalışın göstergeleridir. 2017 yılı için asgari ücrete yapılan günlük zam 1 doların altındadır (3,46 TL).



Tıpkı asgari ücretliler gibi kamu çalışanları da reel bir yoksullaştırma sistematiği içerisindedir. Mevcut durumda “grevsiz bir toplu sözleşme” (yani toplu sözleşme yok, yandaş sendikalarla birlikte toplu satış var) yapılmaktadır. Birçok temel talebin hiç yansıtılmadığı bu sözde sözleşmenin kararlaştırılan birçok maddesi dahi uygulanmamaktadır.  2002 yılından bu yana kamu emekçileri hep enflasyonun altında, verilen zamların da vergi dilimleriyle geri alındığı bir süreç yaşadılar. 2017 yılında getirilen zorunlu bireysel emeklilik sistemi (Z-BES) uygulaması kamu ve özel sektörde emekçilerin gelirlerine yeni bir tür el koyma biçimi olacaktır. Bu yolla batık şirketlerin maliyetleri yine halkın ve emekçilerin sırtına yükletilecektir.

Memurların Reel Kayıpları Gittikçe Artıyor

“Enflasyon oranı veya altında” zam alan kamu emekçileri ve diğer sabit gelirli yurttaşlar günden güne reel kayıplar yaşamaktadır.  2015 TÜİK yıllık enflasyon verilerine göre 2016 ve 2017 yılı memur zammı negatiftir. Döviz kurunun ek reel azalış etkisi dışında sadece enflasyon verilen zammın reel olarak verilmediğini göstermektedir. 2016 yılı için zam SIFIRIN ALTINDA Yüzde -0,16 iken 2017’de bu oran  daha da düşerek – 3,47 olarak gerçekleşmiştir.

Tablo 1:  Memur Maaş Zammı Neden Negatiftir
Değer Tanımı
Hesap Yöntemi
Değer
2015 Yılı Ortalama Maaşı[1]
100
Ocak 2016 Zamlı Maaşı
(100*6/100)+100
106
2016 6 Aylık Zam Toplamı
(106-100)*6
36
2016 Temmuz Zamlı Maaşı
(106*5/100)+106
111
2016 İkinci 6 Aylık Zam Toplamı
(111-100)*6
67,8
12 Aylık Toplam Ek Zam
(36+67,8)
104
Aylık Ortalama Cari Artış
(104/12)
8,65
Cari Zam Oranı
(8,65/100)
8,65%
2016 Reel Zammı
(Önceki Yıl Enflasyon Oranı 2015= 8,81) - (Cari Zam Oranı = 8,65)
-0,16
2016 Yılı Ortalama Maaşı
Neredeyse zam alınmadığı için yine 100 birim var sayılabilir
100
Ocak 2017 Zamlı Maaşı
(100*3/100)+100
103
2016 6 Aylık Zam Toplamı
(103-100)*6
18
2017 Temmuz Zamlı Maaşı
(103*4/100)+103
107
2017 İkinci 6 Aylık Zam Toplamı
(107-100)*6
43
12 Aylık Toplam Ek Zam
(18+42,72)
61
Aylık Ortalama Cari Artış
(61/12)
5,06
Cari Zam Oranı
(5,06/100)
5%
2017 Reel Zammı
(Önceki Yıl Enflasyon Oranı 2015= 8,53) - (Cari Zam Oranı = 5,06)
-3,47

2016 yılında 6+5 şeklindeki zam, yıllık ortalamada cari zam olarak  % 8,65 değerinde gerçekleşmiştir. 2017 yılında ise  3+4 şeklindeki zam, yıllık ortalamada cari zam olarak  % 5,06 değerinde gerçekleşmiştir. 2015 ve 2016 yıllarında enflasyon oranı sırasıyla 8,81 ve 8,53 şeklinde gerçekleştiğinden bu iki yıl negatif zam alınmıştır. 2017 yılı sonu için iki haneli enflasyon değerleri öngörülürken 2017 TİS görüşmelerinde yandaş sendika yine çarpıtmalarıyla sözde TİS imzalayacaktır.  MEMURSEN ve Bağlı Sendikalar yukarıdaki tabloda açıkça 8,65 olan oranın % 11 olduğunu kamuoyuna deklere edebilmişlerdir.

Tablo 2: 2017 Zammı İçin 3+4 Küçüktür 4+3’tenin İspatı

2017’de 3+4 halinde dönemsel zamlar enflasyon etkisi nedeniyle
(– )3,47 şeklinde reel ücret azalışına neden olacaktır.
2016 Yılı Ortalama Maaşı
Neredeyse zam alınmadığı için yine 100 birim var sayılabilir
100
Ocak 2017 Zamlı Maaşı
(100*3/100)+100
103
2016 6 Aylık Zam Toplamı
(103-100)*6
18
2017 Temmuz Zamlı Maaşı
(103*4/100)+103
107
2017 İkinci 6 Aylık Zam Toplamı
(107-100)*6
43
12 Aylık Toplam Ek Zam
(18+42,72)
61
Aylık Ortalama Cari Artış
(61/12)
5,06
Cari Zam Oranı
(5,06/100)
5%

2017 Reel Zammı
(Önceki Yıl Enflasyon Oranı 2015= 8,53) - (Cari Zam Oranı = 5,06)
-3,47
2017’de 4+3 halinde dönemsel zamlar yapılsaydı enflasyon etkisi nedeniyle daha düşük( –) 2,97 şeklinde reel ücret azalışına neden olacaktır.[2]
2016 Yılı Ortalama Maaşı
Neredeyse zam alınmadığı için yine 100 birimdir.
100
Ocak 2017 Zamlı Maaşı
(100*4/100)+100
104
2016 6 Aylık Zam Toplamı
(104-100)*6
24
2017 Temmuz Zamlı Maaşı
(104*3/100)+104
107
2017 İkinci 6 Aylık Zam Toplamı
(107-100)*6
43
12 Aylık Toplam Ek Zam
(24+43)
67
Aylık Ortalama Cari Artış
(67/12)
5,56
Cari Zam Oranı
(5,56/100)
5,6%

2017 Reel Zammı
(Önceki Yıl Enflasyon Oranı 2015= 8,53) - (Cari Zam Oranı = 5,56)
-2,97

Yine 2017 yılı için % 5,06 olan oran için % 7 iddiasında bulunabilmişlerdir. Halbuki 2017 yılı için öngörülen zammın 3+4 yerine 4+3 olması bile kamu emekçilerinin daha lehinde olan bir durum olacaktı.  Sonuç olarak enflasyon farkı almak, reel zam almamak demektir. 2014 yılında bu farkı dahi alamayan kamu emekçileri yıllardır iktidar ve yandaş sendikalar eliyle yoksullaştırılmakta


[1]  Her memur kendi maaşı üzerinden hesaplayabilir.  Zam oranı değişmez. Anlaşılabilirlik için 2015 ortalama maaşı 100 birim varsayılmıştır. 3.000 TL üzerinden de yapılsa yine zam oranları eksi 0,16 ve  eksi 3,47 çıkacaktır.
[2] Açıklayıcı not: Negatif sayılarda büyük sayı küçüktür. 

16 Temmuz 2017 Pazar

AKADEMİ İHRAÇLARI: BEYİN GÖÇÜ HIZLANDIRMA POLİTİKASI!*

Türkiye’de üniversiteler, üniversiteliler, üniversite hocaları… “tarihinin en karanlık döneminden” geçmektedir. OHAL kapsamında “masumiyet karinesi”, “kanunsuz suç ve ceza olmaz”, “idari işlemle suç ve ceza inşa edilemez” “kanunların geriye yürümezliği” gibi temel ilkelerin yanısıra anayasal hükümler olarak “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)” “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir.  Anayasanın 125. Maddesi gereği “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ibaresi ihraçlar için ikinci bir KHK’ye kadar askıya alınmıştır[i]. Bir yılı dolmak üzere olan OHAL işlemlerine karşı yargı yolu açık değildir. OHAL KHK’leri yargı denetiminden kaçırılmak amacıyla meclis genel kurulunda oylanarak kanunlaştırılmamaktadır.
Üniversitelerin özerkliği için önceki dönemlerde sık eleştiri alan “YÖK’ün merkeziyetçi” müdahalesi durumuna rahmet okutan “atanmış rektörlerin üniversitelerini” yaşayan bir ülkedeyiz. Kendisi, seçimsiz atamayla gelen rektörler de kendi ölçütleriyle belirledikleri “ekipleriyle” çalışmak istemektedir. Sadece KHK ihraçları kapsamında 185 üniversitenin 117’sinde 5.247 Akademisyen işten atılmıştır.  YÖK istatistik verilerine göre Türkiye’de ilk defa “öğretim elemanı” sayısı azalmıştır. 81 ilde üniversite açmakla iftihar eden siyasal iktidar ortada bir yargı kararı olmadan “iftira, fişleme ve istihbarat” ile aralarında “dünyaca ünlü” akademisyenleri de içeren KHK Fişleri ile 80 ilden (Sadece Ağrı’da akademisyen ihracı olmamıştır.) akademisyenleri işinden atmıştır

İllere Göre İhraç Edilen Akademisyen Sayısı[ii]



İhraç edilen sayı binlerle ifade edildiği için birçok üniversitede bazı anabilim dallarında birçok ders açılamamış, binlerce tez yarım veya danışmansız kalmış, akademik dergilerin danışma kurullarına kadar müdahale edilmiş, akademisyen başına düşen öğrenci sayısı artmıştır. YÖK istatistiklerine göre 2016 yılında önceki yıla göre yapılan tez sayısı 1.173 azalış göstermiştir. 2017 yılında bu eğilimin daha kötüleşerek devam edeceği görülmektedir.


Yıl
Yüksek Lisans Tezi
Doktora Tezi
Toplam
2012
15.393
4.790
20.183
2013
17.068
4.987
22.055
2014
19.482
5.329
24.811
2015
21.059
5.665
26.724
2016
19.901
5.650
25.551
2017
3.087
762
3.849
2015’e göre 2016 azalışı
-1.158
-15
-1.173
 Kaynak YÖK, 12.07.2017



Ancak OHAL’in üniversiteye etkisi sadece akademisyen ihraçları ve bunların sonuçları şeklinde değildir. OHAL döneminde okuldan uzaklaştırılan lisans/master/doktora öğrencisi sayısı tam olarak bilinmese de binlerle ifade edilmektedir. Üniversitesi kapatıldığı için işsiz bırakılan akademisyen sayısı, üniversitesi kapatılmadığı halde sözleşmesi yenilenmeyen akademisyen sayısı yine binlerle ifade edildiği halde tam sayısı bilinmemektedir. OHAL KHK’si ile kadro durumları güvencesiz hale getirilen binlerce ÖYP’li de OHAL’in “nitelikli işsizlerine” dahil olmaya başlamıştır. Keyfi, “olağan hukuka aykırı” idari işlemler, ihraçlar ve mobing ortamı üniversiteleri akademik/bilimsel özerklik alanı olmaktan çıkarmaktadır.


İşsizler içerisinde üniversiteli oranının günden güne artması, mimar, mühendis ve avukat gibi meslekler dahil üniversiteli istihdamda “asgari ücretle çalışmanın yaygınlaşması” nitelikli işgücünü bu ülkeden uzaklaştırmaktadır. OHAL sürecinde kamudan KHK ihraçlarıyla ve özel sektörde kayyum uygulamalarının yaygınlaşmasıyla “nitelikli işgücü” yönünü her zamankinden daha yoğun şekilde ülke dışına yöneltmektedir. Pasaportu kısıtlandığı için yurtdışına çıkamayan akademisyen sayısı yaklaşık olarak bilinmektedir ancak bu kısıtı olmayan kaç “bin” akademisyenin OHAL sürecinde ülkeyi terk ettiği hiçbir zaman bilinemeyecektir.

AKP iktidarının, 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında uygulamaya konulan “öncelikli dönüşüm programlarından (ÖDÖP)” biri olan “Nitelikli İnsan Gücü İçin Çekim Merkezi Eylem Programı[i]” beyin göçünü tersine çevirme hedefi bulunmaktaydı. Türkiye’den göçmüş nitelikli araştırmacıları geri getirmek ve bununla yetinmeyip Türkiyeli olmayan araştırmacılar için de ülkeyi “çekim merkezi” haline getirmek iddiası birçok diğer iddiası gibi sözde kalmıştır.  2017-18 yılları için yurtdışından gelmesi hedeflenen kişi sayısı kadar (yaklaşık 22 bin) kişinin Türkiye’yi veya akademik/bilimsel üretimi terk ettiği görülmektedir[ii].



Bugün yaşanan süreç cebren bir beyin göçü teşviki şeklindedir.  Üniversiteliler arasında yaygın bir “gelecek kaygısı” “işsiz kalma korkusu” olduğu, birçok veriye yansımaktadır. “Üniversite, açmayı bina açılışı ile özdeşleştiren zevatın” ihraçlar ile ülkede nasıl bir beyin göçü başlattığının farkında olmaması anlaşılır bir durumdur. Ancak üniversitelerde, “üniversiteler içinde kalarak” “akademisyen” sıfatını taşımaya devam eden akademisyenlerin sessizliği bu duruma ilişkin vahametin boyutunu göstermektedir. Dünya üniversiteleri içerisinde “ilk 100 listesinde” Türkiye’den hiçbir üniversitenin adını görememek bu akademik sessizliğin karşılığı olabilir mi?  

Halen görevde olan bir r-ektörün reel-ironik bir analizi, hepimize ders verir niteliktedir. “3000’li yıllarda Yozgat’ta hedeflediğimiz büyük ve muhteşem bir üniversite olacak.” 

*Not: Bu yazı Bianette'te 14 Temmuz 2017 günü sabah yayınlanmıştır. Aynı günün gecesinde 302 akademisyen daha ihraç edilmiştir. 25 Ağustos 2017 Tarihinde 120 Akademisyen daha üniversitelerden ihraç edilmiştir. 





[i] Tebliğ’e rağmen misyonu halen belirsiz OHAL komisyonu bir yargı yolu değildir.

15 Temmuz 2017 Cumartesi

7.348 KİŞİ BU “MUBAREK CUMA GÜNÜ” İHRAÇ EDİLDİ.


x
Türkiye’de devletin, hukuk devleti olmadığını görmek için sadece ihraçlar konusunu incelemek yeterlidir. Binlerce insan bu sabah işe gittiler, belki yüzlercesi mesaiye kaldı ve evine varmadan “internetten” işine son verildi.  692 Sayılı OHAL KHK’si de önceki 24 KHK gibi darbeyle mücadele adı altında sadece sıradan insanları işten attı. İhraç KHK’lerinin hiçbirisi meclisin onayına sunulmuş değil. Milli irade diye başımızın etini yiyenler bu zulüm KHK’lerini neden meclisin onayından geçirmez? Neden mahkemelerde hak arama yolunu kapatır? Neden kanundan kaçar?  Bir yılda sadece KHK’ler ile ortalama hergün 300 kişi işsiz bırakılmıştır.

Bugün (14.07.2017) ise darbenin yıldönümünde bir gün önce yani 364 gün önce olan darbe nedeniyle 7.348 kişi işten atıldı. Ayın 15’ine saatler kala… Binlerce insan yarın maaşını alacakken sabaha çok kötü koşulları olan bir işsizlikle uyanacak… Eşine, çocuğuna anne-babasına bu durumu nasıl anlatacak? Geçen yıl bugün yapılan darbe girişimi nedeniyle ben bugün işsiz kaldım mı? Diyecek…!!!

692 Sayılı OHAL KHK’si 4-5 saat geç yayınlansaydı 7.348 Kişi X 3.500 TL’den = 25 Milyon 718 binTL maaş alacaktı yarın ... “4 saat geç yayınlansa KHK, maaş olarak bu "hainlerin" çocuklarına, öğrencilerine, anne-babalarına, eşlerine, banka/kredi kartı taksitlerine, ilaç/hastane masraflarına gidecekti... Muhtemelen yarın kirasını ödeyecekti bu hainler... Bakkaldan ekmeğin yanına çikolata... bir paket sigara... yazın sıcağını bastırmak için koli koli soda...”

Bu 7.348 kişi de diğer yüzbinler gibi AİHM’in vahim kararı nedeniyle Misyonu belirsiz komisyonun “adaletini” bekleyecek…  Adalet mi? Üç nokta… Cumaların anlamı tüm ülke için netleşti sanırım... 192 Sayfa ihraç listesi... Muhtemelen referandumda bu 7.348 kişinin de mebzul miktarı "Evet" demiştir. 

2303 polis, 791 TSK mensubu, 102 öğretmen, 1486 Belediyeci, 356 Üniversite çalışanı, 789 Sağlık personeli/tıpçı 418 Adliyeci, 551 Diyanet personeli, 102 Maliye Bakanlığı .... 7 bin 348 insan işinden atıldı... Darbeden tam bir yıl sonra... adaletiniz bu işte... başka birşey söylemeye gerek yok.



Hiçbiri meclisin onayına sunulmamış, “olağan hukuka aykırı” 11 KHK ile 106.771 kamu emekçisini ihraç ettiniz. Mahkemelere başvuru yolunu kapattınız. İhraçlar bir yanda devam ederken bir yanda “olağan hukuka aykırı” komisyonunuz ne iş yapacak… Cumanız Mübarek … Sizin ölçütlerinize göre… ne aynı gökyüzü altındayız ne aynı tanrının safında... Lekum dînukum veliye dîn!!!

Kim bu 7.348 kişi diye merak edenler için ihraç edilen diğer yüz binden farkları yok… Ayrıntılı bilgi için ...






8 Temmuz 2017 Cumartesi

ENGELLİ İHRAÇLARIN SAYISI 2.000: “PEKİŞTİRİLMİŞ ADALETSİZLİK”*



Türkiye’de darbe “girişinden” aylar geçtikten sonra, OHAL kapsamında “olağan hukuka aykırı bir şekilde” işten atmalar gerçekleştirilmiştir. İhraçların, masuniyet karinesi gözetilmeden yapıldığı, idari tasarruflarla yüzbinleri aşan sayıda yurttaşın “kişisel kanaatler, ihbarlar ve fişlemeler” sonucu işten atıldığı yaygın bir şekilde ifade edilmektedir. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz”, “İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez” “Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez” “Suç ve cezanın şahsiliği”, “Kanunlar geriye yürümez” … gibi tarihsel/evrensel hukuk ilkelerine ve cari anayasaya aykırı bir sürecin, “OHAL adı” altında yaşatıldığı görülmektedir. KESK gibi, tarihi, darbelerle mücadelede geçmiş sendikaların ve kurumların “darbe ile mücadele adı altında” üyelerinin işten atılması “darbe ile mücadele ile mücadele” anlayışını pekiştirmektedir. Bu karmaşa ve hukuksuzluk içerisinde engelli ihraç olmak “pekiştirilmiş bir adaletsizliğe” maruz kalmak şeklinde yaşanmaktadır.

1 Eylül 2017 Dünya Barış Günü itibariyle bir yılı dolacak olan ihraç edilmiş kamu emekçileri içerisinde Engelliler de önemli bir sayıda bulunmaktadır. Ankara da SGK’den ihraç bir ortopedik bir engellinin beyanı durumu özetler niteliktedir. “Siyasal iktidar, ilk defa engelliler ile engelli olmayanlar arasında ayırım yapmadı. Bize de engelli olmayanlara yaptığı işlemin aynısını yaptı!”




Engelli kişilerin, çalışma yaşamına dahil olmaları en temel evrensel yurttaşlık haklarındandır ancak kamuda engelli olarak çalışmak; hem adaylık süreci hem de sonrasında birçok zorluğu barındırmaktadır. Engelliliğe yönelik, toplumsal ve hukuksal tanımlama karmaşasından, ön yargılardan ve kişisel özelliklerden kaynaklı durumlar ve sorunlar da yaşanmaktadır.  Tüm bu zorlukları aşıp kamu emekçisi olma durumuna “erişebilmiş” en az 2.000 engelli ihraçlar kapsamında tekrar engellenmiştir. 

KESK, “İhraç Edilen Kamu Emekçileri” Araştırması’nın verilerine göre yüzbinlerce ihraç edilen emekçiler içerisinde; Ortopedik, Görme,  İşitme, Zihinsel, Çoklu engelli olduğunu ifade edenlerin yanısıra “süreğen hastalıkları” olanların olduğu tespit edilmiştir. OHAL Kapsamında ihraç edilen engelli ve kronik hasta oranı % 2,88, yaklaşık sayısı ise 2.000 kişi civarındadır. Araştırma, polis/asker ihraçları içerisinde engelli ihraç olmadığı varsayımıyla bu sayıya ulaşmıştır. Araştırmada 55 farklı ilden ve 19 farklı kurumdan engelli ihraç edildiği beyan edilmiştir.

İhraç edilen engellilerin % 42’si ortopedik, % 13’ü görme, % 9’u çoklu (birden fazla engeli olan), % 7’si işitme engelli olduğunu ifade ederken süreğen hastalığı olanların oranı % 29’dur.  İhraç edilen engellilerin % 82’si erkek % 18’i kadındır. İhraç edilen engellilerin engel grupları ve cinsiyete göre görünümü aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Engel Grubu
Erkek
Kadın
 Toplam
Erkek
Kadın
 Toplam
Fiziksel / Ortopedik
43%
36%
42%
85%
15%
100%
Süreğen Hastalık
28%
36%
29%
78%
22%
100%
Görme
14%
12%
13%
84%
16%
100%
Çoklu
8%
12%
9%
75%
25%
100%
İşitsel
8%
4%
7%
90%
10%
100%
Genel Toplam
100%
100%
100%
82%
18%
100%
İhraç edilen engellilerin de ihraç edilmeden önce herhangi bir idari veya adli kovuşturma/soruşturma işlemi geçirmediği, savunma hakkını kullanmadığı görülmektedir. “İhraç edilmeden önce hiçbir soruşturma yapılmadı” diyen engelli ihraç oranı % 82’dir.

Engelli ihraçların en temel sorunlarından birisi emeklilik hakkını kazanmış olan engelli ihraçların emekli edilmeden ihraç edilmesidir. 15 yıllık hizmeti bulunan ihraç engelliler emeklilik haklarından mahrum bırakılmıştır. Olağan koşullarda 15 yılda kazanılmış hakları olan emeklilikleri, ihraç edildikten sonra “engelli değillermiş gibi” var sayılarak 25 yıl prim şartı koşulmaktadır. Bu nedenle 25 yıl şartını yerine getiremeyen yüzlerce engelli hem ihraç edilmiş hem de yoksulluğa terk edilmiştir. Engelli ihraçların kıdemlerini gösteren aşağıdaki tabloda görüleceği üzere ihraç edilen her iki engelliden birisi emeklilik hakkını kazandığı halde ihraç edilmiştir. Ancak 25 yılını doldurmuş ve yaş şartını yerine getiren engelli ihraçlar emekli olabilmektedir. Bu kişilerin de emekli ikramiyesi çoğunlukla verilmemiştir.

Kıdem
Erkek
Kadın
Toplam
1-5 Yıl
23%
16%
22%
6-10 Yıl
18%
28%
20%
11-15 Yıl
9%
8%
9%
16-20 Yıl
31%
20%
29%
20 Yıl Üzeri
18%
28%
20%
Genel Toplam
100%
100%
100%

Araştırma sonuçlarına göre ihraç edilen engellilerin % 79’u lisans veya yüksek lisans mezunudur. Engellilerin bu eğitim düzeyine erişimlerindeki zorluklar düşünüldüğünde yapılan haksızlık daha da derinleşmektedir.

İhraç edilen engellilerin % 80’ni evli olduğunu ifade etmiştir. Araştırma sonuçlarına göre engelli ihraçların % 95’inin kendileri dışındakilere de dair bakım yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda  % 84’ünün çocuk bakma yükümlülüğü, % 61’inin öğrenci bakım yükümlülüğü bulunmaktadır. İhraç engellilerle ilgili en temel sorunlardan birisi de % 18’inin kendileri dışında engelli veya kronik hasta bakım yükümlülüğü bulunmaktadır.

KESK İhraç Edilen Kamu Emekçileri Araştırmasına göre; ihraç edilen engellilerin % 46’sı kiracı ve % 31’inin ipotekli konut borcu bulunmaktadır. İhraç işlemiyle işsiz bırakılan engellilerin % 68’i gelir hiç olmayan hanelerde yaşamak zorunda bırakılmıştır. İhraç edilen engellilerin % 79’u iş aramış ama sadece % 9’u iş bulabilmiştir.  

İhraç edilen engellilerin % 82’si ihraçtan sonra bir sağlık sorunu yaşamasına rağmen sadece % 26’sının sağlık güvencesi bulunmaktadır. İhraç edilen engellilerin % 76’sı aile içi ilişkilerinde ihraç nedeniyle sorun yaşarken % 89’u genel sosyal ilişkilerinde sorun yaşadığını beyan etmiştir. Engelli ihraçların % 81’i kendileriyle gerçekleştirilen sosyal dayanışmanın yetersiz kaldığını ifade etmiştir.

Engellilerin toplumsal yaşama dahil olması için çok önemli rolleri olan kurumların engelli ihraçları içerisinde en büyük payı aldığı görülmektedir. İhraç edilen her iki engelliden biri Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ihraç edildiğini beyan etmiştir. İhraç edilen engelli bir öğretmenin beyanı şöyledir. ““Kendim gibi işitme engelli öğrencilerim kendi durumlarına duyarlı bir öğretmenden mahrum kaldı.”

Yazının başında ifade edilen “pekiştirilmiş adaletsizlik durumunu” engelliler kendi ifadeleriyle şöyle belirtmişlerdir.

 “İşten atıldıktan sonra başka yerde de iş bulamadım hem engelli olduğum için hem de KHK ile atıldığım için.”

“Hiçbir sebep gösterilmeden KHK ile ihraç edildiğimi gördüm. İşveren yok, eş dost uzaklaşmış, kendi vatanımızda el olduk. Tamamen ötekileştirilmiş durumdayım.”

“Hiç bir şey sorulmadan ihraç edildim. Evde yardımcı benim için ihtiyaç. Maddi yetersizlik buna imkan tanımıyor. İş yapmakta zorlanıyorum. Eşim de engelli kendine uygun olmayan şartlarda çalışıyor. Geçimimizi sağlamakta zorlanıyoruz.”

“672 sayılı KHK ile eşim ve ben haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atıldık şuan hiçbir gelirimiz yok maddi manevi çok sıkıntı içindeyiz en yakın dost bildiklerimizde arayıp sormuyor 3 çocuğumuz var en azından birimiz göreve dönsek çocuklarımızın iadesini karşılarız başka bir yerde işte vermiyorlar %89 özürlüyüm bu mağduriyetimizi bir çözüm bulunmasını istiyoruz saygılarımızla”

NOT: OHAL kapsamında ihraç edilen engellilerin “tam listesine ve nihai durumlarına” ulaşmak amacıyla Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Ankara Şubesi bir araştırma başlatmıştır. “Engelli İhraçlar” veya “Süreğen/Kronik Hastalığı Olan İhraçlar” linki doldurarak durumlarını iletebilir.

*Bu yazı  6 Temmuz 2017 tarihinde Bianette yayınlanmıştır. 


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...