Türkiye’de üniversiteler,
üniversiteliler, üniversite hocaları… “tarihinin en karanlık döneminden”
geçmektedir. OHAL kapsamında “masumiyet karinesi”, “kanunsuz suç ve ceza
olmaz”, “idari işlemle suç ve ceza inşa edilemez” “kanunların geriye
yürümezliği” gibi temel ilkelerin yanısıra anayasal hükümler olarak “düşünce ve
kanaat hürriyeti (m 25)” “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)”
sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir.
Anayasanın 125. Maddesi gereği “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolu açıktır.” ibaresi ihraçlar için ikinci bir KHK’ye kadar askıya
alınmıştır[i].
Bir yılı dolmak üzere olan OHAL işlemlerine karşı yargı yolu açık değildir.
OHAL KHK’leri yargı denetiminden kaçırılmak amacıyla meclis genel kurulunda
oylanarak kanunlaştırılmamaktadır.
Üniversitelerin özerkliği için
önceki dönemlerde sık eleştiri alan “YÖK’ün merkeziyetçi” müdahalesi durumuna
rahmet okutan “atanmış rektörlerin üniversitelerini” yaşayan bir ülkedeyiz. Kendisi,
seçimsiz atamayla gelen rektörler de kendi ölçütleriyle belirledikleri
“ekipleriyle” çalışmak istemektedir. Sadece
KHK ihraçları kapsamında 185 üniversitenin 117’sinde 5.247 Akademisyen işten
atılmıştır. YÖK istatistik verilerine
göre Türkiye’de ilk defa “öğretim elemanı” sayısı azalmıştır. 81 ilde
üniversite açmakla iftihar eden siyasal iktidar ortada bir yargı kararı olmadan
“iftira, fişleme ve istihbarat” ile aralarında “dünyaca ünlü” akademisyenleri
de içeren KHK Fişleri ile 80 ilden (Sadece Ağrı’da akademisyen ihracı
olmamıştır.) akademisyenleri işinden atmıştır
İllere Göre İhraç Edilen Akademisyen Sayısı[ii]
Yıl
|
Yüksek Lisans Tezi
|
Doktora Tezi
|
Toplam
|
2012
|
15.393
|
4.790
|
20.183
|
2013
|
17.068
|
4.987
|
22.055
|
2014
|
19.482
|
5.329
|
24.811
|
2015
|
21.059
|
5.665
|
26.724
|
2016
|
19.901
|
5.650
|
25.551
|
2017
|
3.087
|
762
|
3.849
|
2015’e göre
2016 azalışı
|
-1.158
|
-15
|
-1.173
|
Ancak OHAL’in üniversiteye etkisi
sadece akademisyen ihraçları ve bunların sonuçları şeklinde değildir. OHAL
döneminde okuldan uzaklaştırılan lisans/master/doktora öğrencisi sayısı tam
olarak bilinmese de binlerle ifade edilmektedir. Üniversitesi kapatıldığı için
işsiz bırakılan akademisyen sayısı, üniversitesi kapatılmadığı halde sözleşmesi
yenilenmeyen akademisyen sayısı yine binlerle ifade edildiği halde tam sayısı
bilinmemektedir. OHAL KHK’si ile kadro durumları güvencesiz hale getirilen
binlerce ÖYP’li de OHAL’in “nitelikli işsizlerine” dahil olmaya başlamıştır.
Keyfi, “olağan hukuka aykırı” idari işlemler, ihraçlar ve mobing ortamı
üniversiteleri akademik/bilimsel özerklik alanı olmaktan çıkarmaktadır.
İşsizler içerisinde üniversiteli
oranının günden güne artması, mimar, mühendis ve avukat gibi meslekler dahil
üniversiteli istihdamda “asgari ücretle çalışmanın yaygınlaşması” nitelikli
işgücünü bu ülkeden uzaklaştırmaktadır. OHAL sürecinde kamudan KHK ihraçlarıyla
ve özel sektörde kayyum uygulamalarının yaygınlaşmasıyla “nitelikli işgücü”
yönünü her zamankinden daha yoğun şekilde ülke dışına yöneltmektedir. Pasaportu
kısıtlandığı için yurtdışına çıkamayan akademisyen sayısı yaklaşık olarak
bilinmektedir ancak bu kısıtı olmayan kaç “bin” akademisyenin OHAL sürecinde
ülkeyi terk ettiği hiçbir zaman bilinemeyecektir.
AKP iktidarının, 10. Beş Yıllık
Kalkınma Planı kapsamında uygulamaya konulan “öncelikli dönüşüm programlarından
(ÖDÖP)” biri olan “Nitelikli İnsan Gücü İçin Çekim Merkezi Eylem Programı[i]”
beyin göçünü tersine çevirme hedefi bulunmaktaydı. Türkiye’den göçmüş nitelikli
araştırmacıları geri getirmek ve bununla yetinmeyip Türkiyeli olmayan
araştırmacılar için de ülkeyi “çekim merkezi” haline getirmek iddiası birçok
diğer iddiası gibi sözde kalmıştır. 2017-18 yılları için yurtdışından gelmesi
hedeflenen kişi sayısı kadar (yaklaşık 22 bin) kişinin Türkiye’yi veya
akademik/bilimsel üretimi terk ettiği görülmektedir[ii].
Bugün yaşanan süreç cebren bir
beyin göçü teşviki şeklindedir. Üniversiteliler
arasında yaygın bir “gelecek kaygısı” “işsiz kalma korkusu” olduğu, birçok
veriye yansımaktadır. “Üniversite, açmayı bina açılışı ile özdeşleştiren
zevatın” ihraçlar ile ülkede nasıl bir beyin göçü başlattığının farkında
olmaması anlaşılır bir durumdur. Ancak üniversitelerde, “üniversiteler içinde
kalarak” “akademisyen” sıfatını taşımaya devam eden akademisyenlerin sessizliği
bu duruma ilişkin vahametin boyutunu göstermektedir. Dünya üniversiteleri
içerisinde “ilk 100 listesinde” Türkiye’den hiçbir üniversitenin adını
görememek bu akademik sessizliğin karşılığı olabilir mi?
Halen görevde olan bir r-ektörün reel-ironik
bir analizi, hepimize ders verir niteliktedir. “3000’li yıllarda Yozgat’ta
hedeflediğimiz büyük ve muhteşem bir üniversite olacak.”
*Not: Bu yazı Bianette'te 14 Temmuz 2017 günü sabah yayınlanmıştır. Aynı günün gecesinde 302 akademisyen daha ihraç edilmiştir. 25 Ağustos 2017 Tarihinde 120 Akademisyen daha üniversitelerden ihraç edilmiştir.
[i] Tebliğ’e
rağmen misyonu halen belirsiz OHAL komisyonu bir yargı yolu değildir.