9 Mart 2017 Perşembe

OHAL Uzatılması Sırasıyla Dövizi, Enflasyonu ve Faizi Arttıracak.

Oha-l uzadıkça dolar yükselecek. Ekonomi daha da çökecek. Nokta. TL cinsinden parası olan halktan insanlar, şimdilik döviz yerine dayanıklı gıda ve tüketim malzemeleri alsalar daha karlı olacaklar diyelim. Tefe-randumda evete kilitlenmiş bir erteleme ekonomisinin, halteri havada tutan halterci gibi beklediğini söyleyebiliriz. Hakemin işareti referandum tarihinden önce değil. Ama bir halterci olarak ekonomi, referanduma varmadan bir yerlerinden yırtılma da yaşayabilir. Haltercinin döviz, faiz, işsizlik ve enflasyon yerlerinden yırtılma işaretleri çok bariz. Her halükarda bu işaret verildiğinde halter düşecek, kontrollü düşmesi başhakemin insafına terk edilecekse, ekonominin beli, herkes canlı yayında izlerken  kırılacak gibi. İktisadın jöleye ve cilaya gelmez kuralları var işte… çok iddialı gelebilir ama tekrar edelim: “dolar/euro alacağınıza sağlıklı koşullarda koruyabilmek şartıyla tüketim tarihi 1-2 yılı aşan gıda stoğu daha karlı olucaktır”   

Hayat tesadüfleri sever ama iktisat öyle değil, sanki tesadüfler yokmuş gibi davranır. Değişkenlerin birini sabit tutar, diğerlerinin etkilerini varsayar ya da tersi... Reelde ise "hayat ve iktisat" ne tam mutatis mutandis ne de tam ceteris paribus'tur. Bazı değişkenler ne sabit, ne ölçülebilir ne de öyle varsayılabilir. Bu yönüyle OHA-L uygulamasının bir ekonomik değişken olarak varsayılması ve sonuçlarının, etkilerinin ne yönde olduğunun ölçülmesi neredeyse mümkün değildir? Ülkenin "var olan" pozitif ve normatif iktisatçıları birbiriyle bu konuyu tartışamamak üzerine tartışmakta anlaşmışlar gibi. Peki başlıktaki gözlemin yani "oha-l uzadıkça dolar yükselir'in" iktisadi bir kanun olabileceğini söyleyebilir miyiz? İktisatçıların cevabı: Diğer değişkenlere de bakmak lazım! şeklinde olur... Realite diğer değişkenlerin değerlendirilmesini beklemez. 

Referandumla başbakanlığının bitirilmesi teklif edilen Başbakan Binali Yıldırım, OHAL'in 4 kere, 1 yıla varana kadar uzatılacağının müjdesini bugün verdi... 4. Keredir uzatılan olağan OHAL uygulaması referandumdan sonra da devam edebilir. Bu olağan OHAL'de Dolar kurunun dengesizleşmesinin sonuçları alt ve orta sınıfları daha olumsuz etkilemektedir. Ama büyük sermaye kesimleri hariç bu dengesizliğin zararları tüm toplum kesimlerinedir. 

2005 yılı başında 1,33 olan döviz kuru ilk defa 28 Ağustos 2013 tarihinde  2 TL  bandının, 8 Eylül 2015 Tarihinde 3 TL Bandının üzerine çıkmıştır. Son 10 yılda % 245 kat artan doların, 2. OHAL Döneminden sonra ne kadar arttığı açıktır. 30 Ocak tarihi itibariyle Dolar 4 bandını aşmış, an itibariyle 3,75 seviyelerine gerilemiştir. Doların yükselmesinin doğrudan bazı etkileri aşağıdaki gibi belirtilebilir.

  • Kısa vadede üretimi ithalata bağlı tüm ürünlerde hızlı genel fiyat artışı, yani enflasyon oranının yükselmesi. Yüksek enflasyonun en temel sonuçlarından biri gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirir. Bunun da başka olumsuz sosyolojik sonuçları olur.
  • Kişi başına düşen gelirin azalışı ve reel satın alma gücünün düşüşü dolar bazlı yükselişin bir başka sonucudur. 
  • Kurun yükselişi TL’nin değersizleşmesi anlamına gelmekte olup bu durum ticaret dengelerini olumsuz etkileyecektir. 
  • Döviz kuru ile borçlanmış işletmelerin iflası orta ve uzun vadede döviz kurunun hızlı yükselişinin olumsuz sonuçlarındandır. Üretimi döviz kuruna endeksli işletmelerin maliyetlerinde artış yaşanacaktır. 
  • Döviz kuru artışı "Net Dış Borç stokunun ve bunun GSYİH’e oranının artması" anlamına gelmekte olup dolar yükseldikçe borcun artması demektir. 

Son bir ayda döviz kuru başladığı yere geri dönmüştür. Temenni ve talimatlarla yönetilmeye çalışılan ekonomi özellikle iç üretimin daralması, işsizliğin ve enflasyonun yükselmesi gibi temel kriz işaretlerini uzunca bir süredir vermektedir.  Aşağıdaki grafikte son bir ayda Doların seyri sunulmuştur. 




İkinci dönem OHAL'inde artan kurun maliyet etkisi 2017 yılının ilk iki ayında enflasyonunun 10,13 TÜFE ve 15,36 şeklinde gerçekleşmesi ile sonuçlandı. Enflasyonun yükselmesinin ilk sonuçlarından biri de faiz oranlarının yükselmesi olacaktır. Söylem düzeyinde ideolojik nedenlerle ve yatırımların yapılması amacıyla "faiz karşıtlığı yapanların" uyguladıkları ekonomi politikaları, OHAL'le birleşince faizlerin yükseltilmesi zaruri olmuştur. 

OHAL, sırasıyla döviz kurunu, döviz kuru maliyetleri ve maliyetler enflasyonu arttırmıştır. Enflasyonun yoksullaştırma fonksiyonun işlemesi, faizin artması şeklinde de olacaktır. Kısır döngü şudur ki: Faizler arttırılmadıkça döviz kurunun artışı durdurulamaz. Buradan OHAL uzatma kararı alanların bilerek faizi arttıracaklarını ifade edebiliriz. 

Bu arada haltercinin canı çıksa da halterin havada tutulması zorunlu hale geldi. Görünmeyen "net hata noksan helikopterinin" "görünmeyen ipleriyle" asılı halter, o kadar yükseldi ki, halterci "teslim ol" çağrısına uygun kolları yukarıda ve hatta ayakları yerden kesilmek üzere. Cereyanda kalmış heyecanlı izleyiciler için referandumdan önce yarıştaymış gibi titreme numaraları çekmek zorunda... Sonuç ne olursa olsun 17 Nisan sabahı, efsanevi halterci olan ekonomi; hem halterin, hem helikopterin hem de başhakemin altında kalacak... Üstteki bu üçünün, en üstünde kimin/neyin olacağına yüce halkımızın milli iradesinin tecellisi karar verecek... Faturası kendisine kesildiği ve kesileceği için herkesin bu karara saygı göstermesi gereklidir. Sonuç ne olursa olsun ayakta alkışlayacağım. Ancak ben başkan olsam halterin icrasını kalıcı bir şekilde askıya alırdım. Böyle spor olur iddiasında olan arkadaşlara  da, o zaman böyle iktisadi yazı olur deriz. 

Konuyla alakası yok ama tarih bizi Koç burcundan Boğa burcuna doğru götürürken daha çok borçlandırarak götürecek, bu kesin iktisadi bilgi. Nisanın referandum döneminden sonraki haftada Hitler'in doğum gününü kutlamak isteyen neo-naziler türedi bir de... Yani küresel çapta da çapsızlık had safhada. Dolar konusunda Trump'ın sadece bize Trump olmadığına değinerek ceteris paribus budur diyorum. Ama TBMM'nin Burcu Boğa (23 Nisan). Tehlikenin farkında mısınız? bilmiyorum ama referandumla Koç burcuna çekilmeye çalışılıyor Yeni Meclis (16 Nisan), Yükselinin ne olduğuna siz karar veriniz! Referanduma 38 gün kalmışken burçlarda 1 gün bile önemli. Hitler 20 Nisan'da kalarak koçlaşırken Lenin 22 Nisanda Boğalaşmıştır... 

Borçlar bizim kabul ettik, Burçları da bir kenara bırakıp da herkesin bir fikrinin mutlaka olduğu  şu kolay soruyu sorarak bitirelim. "Siyaset mi ekonomiyi belirler, ekonomi mi siyaseti...?" Tez zamanda görecez... Hatta bunun tezi yazılır, ihraç edilmiş bir akademisyence... Sayıları 20 Bini geçmiş diyorlar... Yanlış hesap burada da devam ediyor... Bu pasaportu kısıtlanan sayısı ve bunları gerçek anlamda ihraç etmiş değiliz. Pasaportu kısıtlanmadığı için ülkede kalmak zorunda olmayıp bu cennet vatanı beyin göçü teşvik procesi kapsamında terkederek self-ihraç yapan akademisyen sayısını hiç öğrenemeyeceğiz... Çünkü göçemeyip sabah kahvaltısında dut yediği için susma hakkını kullananları hiçbir iktisadi modelleme ve muska belirleyemez. Yetmez ama #hayır 


7 Mart 2017 Salı

40 Ekonomik Nedenle Hayır!!!


40 Ekonomik Nedenle Hayır!!!

Referanduma 40 gün kaldı. “HAYIR Diyorsak Vallahi Sebebi Var” diyenlerin argümanları çok net. Bu yazıda da HAYIR'ın sadece ekonomik nedenleri 40 maddede özetlenmiştir. 15 yıldan fazladır "ne istedi de alamadı diyebileceğimiz" iktidar, neden sınırsız, dengesiz ve denetimsiz bir tekel rejimi kurmaya çalışıyor, anlaşılabilir değil. Bu konu üzerine çok şey yazılabilir ama ifade edildiği gibi bu yazıda sadece "ekonomik nedenlerle HAYIR nedenleri özetlenecektir." Ancak önerilen teklifle değişecek rejimin iddia edildiği gibi istikrar değil, yıkım düzeyinde istikrarsızlık potansiyeli içerdiği söylenebilir. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olan iktidar için yaptıklarından ve yapacaklarından 40 ekonomik seçki aşağıdadır. 

1. Anayasa Teklifine  göre iddia edilenin aksine siyasal ve ekonomik kriz riski daha yüksektir.  “Cumhurbaşkanı seçimleri de TBMM seçimleri gibi 5 yılda bir olacak ve seçmenler, iki seçim için aynı gün sandığa gidecek. Cumhurbaşkanı seçiminde birinci oylamada gerekli çoğunluğun sağlanamaması halinde, belirtilen usule göre ikinci oylama yapılacak.” Birinci turda dağılımı netleşen meclis aritmetiğinin zıttı yönde bir cumhurbaşkanının ikinci turda seçilmesi olasılık dâhilindedir. Mecliste muhalefet olarak kalan partilerin ikinci aday etrafında uzlaşması durumunda rejim sürekli bir kriz veya seçim sarmalına girecektir. Bunun da ekonomik krize neden olması kesin bir durumdur. İstikrarsızlığa HAYIR
        
  2. Referandumla parlamentonun en temel yetkilerinden olan bütçe ve vergi hakkının kısıtlanmasına ve tek’ele verilmesine HAYIR,

3. Referandumla meclisin yetkileri kısıtlanırken milletvekili sayısının ek olarak 50 kişi arttırılmasına HAYIR, Her dönem maliyeti 100.000 asgari ücreti geçen bu uygulama tamamen gereksiz bir masraf olacaktır topluma. Dünya’da 600 vekili olan meclis sayısı çok azdır.

4. Teklifle ortaya çıkan Anayasa’da meclisin görevleri sadece bir paragrafta kısıtlanarak bir şekilde ifade edilmiştir. Başbakanlık ve kabine sisteminin lağvedilmesinden sonra tek kişinin belirleyici olacağı bu tip bir rejimde görevli cumhurbaşkanının görevleri onlarca maddede dağılmış ve sınırı belli değildir. Tüm ülke ekonomisinin tek kişinin alacağı kararlara havale edileceği bu yapıda hata yapmak lüksü yoktur. Ayrıca son darbe girişiminde “Yaver’lerin durumu” Cumhurbaşkanı üzerinden yapılan tartışmanın Cumhurbaşkanı Yardımcıları için de yapılmasını gerektirmektedir. Cumhurbaşkanına vekâlet dönemlerinde bu yetkiler Cumhurbaşkanının kendisine karşı dahi kullanılabilir. Mesela meclisi fesh etme yetkisi vekilin de yetkisi olacaksa, sistematik iktisadi krizler için bir yapı oluşturulmuş olacaktır.

5. İşsizliğe HAYIR. An itibariyle 3 milyon 872 bin kişi açık işsizdir. Oran 12,7’dir. Gençler ve kadınlarda bu oran % 20’lerin üzerindedir. 15 yılda bu sorun derinleşmiştir. Çözülmemiştir.

6. Gelir dağılımında adaletsiz bölüşüme HAYIR, Son bir yılda bile toplumun en zengin yüzde 20’sinin geliri, en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı 7,4'ten 7,6'ya yükselmiştir. Türkiye’de Gini Katsayısı Yüksektir, Yani gelir dağılımında adaletsizlik vardır.  

7. Yoksulluğun kısır döngüsüne HAYIR. Yoksul olduğu için çocuklarına yeterince eğitim ve sağlık bütçesi ayıramayan hanehalkları bir sonraki kuşakta daha yoksul olmaktadır. Türkiye nüfusunun önemli bir kesiminin, “sosyal yardıma bağımlı bir yaşama” mahkûm edilmesine HAYIR. Hanelerin yüzde 60’ında aylık ortalama geliri 739 lirayı aşmıyor, 10 milyona yakın işçi ailesi aylık 1.404 lira asgari ücretle yaşamını sürdürmek zorunda. Diğer yandan açlık sınırı resmi olarak 1600 lira olarak TÜİK tarafından açıklandı.

8.  Zamlara ve enflasyona HAYIR,  Enflasyon iki haneli olmuştur tekrar. Başta kira ve gıda giderleri olmak üzere milyonlarca kişi bu nedenle daha yoksuldur artık. Asgari ücrete yapılan günlük zam 1 doların altında kalırken  İstanbul ve Ankara gibi illerde sadece ulaşıma daha fazla zam gelmiştir.

9. İnsan onuruna yakışmayan istihdama HAYIR. Asgari ücretin altında, fazla sürelerle, izin ve tatil hakkı olmadan, sosyal güvencesiz yaygın çalışma rejimleri bulunmaktadır. Kiralık işçilik düzeni böyledir. Emeğin mallaştırılmasına HAYIR

10. İşyerlerinde sistematik mobing, taciz ve yıldırmaya HAYIR, İşyerlerinde sistematik mobing, ayrımcılık ve tacizi durdurmaya yönelik bir yaklaşım yoktur.

11. Kayıtdışı, ücretsiz, güvencesiz ve sigortasız çalışmaya HAYIR, Son bir yılda kayıtdışı çalışan sayısı 322.000 kişi artmıştır. Her 100 çalışanın 11’i ücretsiz aile işçisidir. Bu oran son bir yılda da artış göstermiştir.

12. Kamu sektörünün KHK’lerle tasfiyesine  HAYIR, 102.143 kamu emekçisi adalet bakanının ifadesiyle hukuka uygun ceza kanunlarıyla değil "kendi tasarruflarıyla" işsiz bırakılmıştır.

13. Emek örgütlerinin ve sendikaların kısıtlanmasına,  grevlerin engellenmesine HAYIR, Ülkede sendikalılık oranı düşerken, KHK’ler ile sendikalar kapatılırken, yandaş sendikalar dışındakilerde üye olanlar tehdit edilip mobinge uğrarken “demokrasi nutuklarına”  HAYIR

14. Ekonomik temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına HAYIR, Uluslararası sözleşmeler ve anayasa koruması altında olan çalışma hakkı, sendikal faaliyet hakkı, kamu hizmetine girme hakkı taammüden ihlal edilmektedir.

15. Ücretlerin reel olarak azalmasına HAYIR, Döviz kuru ve enflasyon artışı sonucu ücretlerdeki cari zamlar anlamsızlaşmıştır. Sabit ücretli, asgari ücretli, memur vb. reel yoksullaşmasını yaşamaktadır.

16. İşsizlik sigortası fonunun amaç dışı kullanımına HAYIR, Fondan harcanan 100 birim harcamanın 70’i işsizlik ödemesinin dışında harcanmıştır.

17. Kadrosuz ve Taşeron istihdamına HAYIR, Kamuda 720.000 kişi olduğu ifade edilen taşeron işçilerine verilen söz tutulmamıştır.

18. TYP/İŞKUR işçilerine bütçeden kadro ve maaş verilsin, İşsizlik fonundan ödenmesine HAYIR, Yararlanıcı sayısı 1 Milyonu aşan bu uygulama fon için bir kara delik, siyasal iktidar içinse “Allah’ın seçim dönemlerindeki lütfu” olmuştur. 2015 yılında çifte seçim olduğu için yarım milyona yakın kişi TYP yararlanıcısı yapılmıştır. Bu yıl sayının kaç olacağı tam olarak kamuoyuna sunulmuş değildir. Yüzbinlerle ifade edilebilecek sayıda kişinin fona ortalama maliyeti 20.000 TL'nin altında değildir.

19. Bütçe açıklarına HAYIR, Eğitim, Sağlık ve Adalete  daha fazla bütçe ayrılması gerekirken bu alanlar dışında popülist politikalar nedeniyle bütçe açık vermektedir.

20. Savaşa daha çok, eğitim ve sağlığa daha da az bütçe ayıran İKTİDARA HAYIR,

21. Devalüasyon ve yoksullaştırma politikalarına HAYIR,

22. Çevreyi ve doğayı her türlü sermayeye yağmalattıran siyasal anlayışa HAYIR,

23. İş cinayetlerine HAYIR, 1.970 Kişi sadece 2016 yılında yaşamını yitirmiştir. Soma’nın müsebbipleri hala yargılanmamıştır.

24. Çocuk işçiliğine HAYIR, Ülkede ve bölgede yaşanan çatışmalı sürecin sonucu göç çocukları vurmuştur.  Bu konuda en güncel veri 2012 yılına aittir. Bu bile yaklaşımı göstermektedir.

25. Mülteci emek sömürüsüne HAYIR,

26. Kadın emeği sömürüsüne ve cinsiyetçiliğe HAYIR, Kadını ikincilleştiren siyasal söylem en sistematik ayrımcılığa imkân sunmaktadır.  Soma’da moda olan tekme atma 2016 yılında kadınlara yönelen bir cezasız pratik olmuştur. Bu durum kadınların ekonomik sömürüsüne de temel olmaktadır.

27. Engellilerin istihdamına “yük” olarak bakılmasına HAYIR, Hem devlette hem de özel sektörde engellilere yönelik ayrılan istihdam kontenjanları doldurulmazken binlerce engelli insani koşullarda yaşamak için iş aramaktadır.

28. Bölgesel adaletsizlik ve sömürüye HAYIR, Hem kamusal kaynaklar hem de teşvikler bölgeler arasında adil bir şekilde dağıtılmamaktadır. Geri kalmışlık, coğrafi bir durummuş gibi sunulmaktadır. Bu sığ ve zalim anlayışa HAYIR

29. İşçinin kıdem tazminatının gasp edilmesine HAYIR, Hükümet programına göre referandumdan sonra işçilerin kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatı gasp edilecektir.

30. Memurun kadrolu çalışma hakkının gasp edilmesine HAYIR, 3 milyon kamu emekçisinin sınav ve liyakatle kazandığı kadrolarına siyasal bir kararla son verilecektir. Bu sadece memurların kadro sorunu değil aynı zamanda kamuda yozlaşma ve yolsuzluk sistemini de getirecek bir öneridir.

31. Savaş ve OHAL ekonomisine HAYIR,

32. Ölçüsüz örtülü ödenek kullanımına HAYIR,

33. Zorunlu Bireysel Emeklilik sistemi gaspına HAYIR, Çalışanların emeklerine 3 yıl kesinti  yapıp, 5 yıl geri alımı kısıtlamak zorbalıktır.

34. Esnaftan ahilik fonu adı altında yeni prim kesilmesine HAYIR, 2 milyon esnaftan % 2’lik ek kesinti yapıp 3 yıl sonra batması durumunda asgari ücretin çok altında bir iade sistemi adil değildir.

35. Kamusal varlıkların tıpkı işsizlik fonu gibi siyasal iktidar lehinde denetimsiz kullanımı olanVarlık Fonuna HAYIR,

36. Kamu sektöründe liyakatsiz, sınavsız,  verimsiz yandaş kadrolaşmasına HAYIR,

37. Kamu ihalelerinde yandaş korunmasına, kayrılmasına HAYIR,

38. Tüm sektörleri gören değil sadece yandaşları kapsayan ekonomik teşvik düzenine HAYIR,

39. Borçlanmaya HAYIR, 2002 yılında kişi başına düşen Borç 470 dolardan 2016 yılında 6.089 dolara fırlamıştır. Borçlar çevrilemeyecek duruma gelmiştir. Fatura tüm topluma kesilmektedir.



4 Mart 2017 Cumartesi

Enflasyon İki (DUBLE) Haneli; Birisi Kiralık, Birisi HAYIR Demek İçin...

Sadece duble yol edebiyatının ülkeyi getirdiği çıkmaz yol duble enflasyon... Enflasyon Ücretlileri Vuruyor. Bir duble içelim derseniz vergi oranı % 70'lerin üzerinde... İçme mübtelası olanlar içmeye ara verse vergi sistemi çökecek... Biz dubleye dönelim... 

Ülkenin en istikrarlı olduğu iddia edilen alan olan ekonomi, 2009 krizinden beter sinyaller veriyor. Özetle döviz kuru, işsizlik oranları ve enflasyon artarken cari açık, bütçe açığı ve tasarruf açığı devam ediyor. Bu kötüye gidişin önemli bir nedeni siyasal istikrarsızlık ve öngöremezliktir. Gelinen aşamada hem üretici hem tüketici boyutuyla acı reçete uygulanmaya başlamıştır bile. Üretici daha az kazanıp daha sık iflas edecek, tüketici daha az tüketip daha çok çalışacak, özetle yoksullaşması derinleşecektir. İktisadi körlüğün belirtileri çok sık tekrarlanmakta ve ders alınmadığı için dert alınmaktadır. 



TCMB 19 Ocak 2017 tarihinde Ocak ayı TÜFE beklentisi 1,44, yıllık TÜFE beklentisi ise 8,48 olarak açıklanmış ancak 3 Şubat 2017 tarihinde ise gerçekleşme sırasıyla 2,46 ve 9,22 olarak gerçekleşmiştir. Beklenti ve tahminlerden daha kötü gerçekleşmeler son 7 aylık ülke ekonomisinin temel eğilimi olmuştur. Nitekim ‘Ocak ve Şubat aylarında 9,22 ve 10,13 şeklinde açıklanan Tüketici enflasyonu izleyen aylarda da artarak devam etme eğilimdedir. Merkez Bankası ve TÜİK’in reel ekonomik durumu gizleme eğiliminde olduğu da “enflasyon gündeminin” başlıkları arasındadır. Ne kadar örtülebilir bilinmez ama 2017 yılı için enflasyon beklentisinin % 11'i aşacağını söylemek için iktisatçı olmaya gerek yok. Gerçekleşme % 11 iken hedeflenen % 5, Memurun aldığı ortalama zam % 5,... Öngörüsüzlük mü bir tercih mi... Tartışılmalı... Memur-Sen'in imza attığı yıllık TİS Şubat ayında amiyane tabirle fıs olmuştur. Memursen yönetiminin memurlara maliyetini bir yazıya sığdıramayacağımızdan onları TİS'e havale edelim. Gelelim merkez bankasına...

İddia odur ki; "TCMB, 2001 krizi sonrası enflasyon “hedeflemesi” dönemine girmiştir. Türkiye’de 2002-2005 örtük enflasyon hedeflemesi ve 2006 sonrası da resmi enflasyon hedeflemesi dönemi olmuştur". “Tek haneli enflasyonun” sağlanması hedeflenen bu yapıda fiyat istikrarı “sosyal istikrarın” temeli varsayılmıştır. "Enflasyon hedeflemesi “rejimi” herhangi bir ara hedef kullanmaksızın, doğrudan enflasyonun kendisini hedeflemektedir" "Dünya genelinde merkez bankaları rakamsal bir hedef ilan ederek bu hedefe ulaşma konusunda güçlü bir taahhüt oluşturmakta ve hedefe ulaşılamaması durumunda kamuoyuna hesap vermekle yükümlü olmaktadır." Tırnaklı cümleler Merkez Bankasının sitesinden parlak cümleler...

Ancak Türkiye’de hedefle gerçekleşme arasındaki bant gittikçe genişlerken, enflasyon “hedeflemesinin” amaçlarını gerçekleştirmediği ve bu hedefin emekçilerin ücret zammı taleplerine karşı kullanıldığı görülmektedir. Siyasal iktidarın merkez bankasına baskı yaptığı kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Hükümetle birlikte hedeflenen enflasyon oranlarında gerçekleşen sapmalar; hedeflerin gerçekçi belirlenmediğini, yönlendirme ve manipülasyon içerdiği, ileriye dönük emekçilerin zam taleplerini kısıtladığını göstermektedir. 2002 yılından bu yana AKP hükümetleri ve TCMB’nin hedeflediği (Örtük ve Açık) enflasyon değerleri negatif yıllar dahil edildiğinde bile ortalama % 49 sapma göstermiştir. Açık enflasyon hedeflemesi yapılan 2006’dan sonra bu ortalama sapma artarak % 69 olmuştur. Bu kadar sapma ancak kasıtlı olur, ya da hedef belirlerken realiter körlükle... 

2016 yılında hedef sapması oranı % 71 iken, OHAL ve referandum sonrası olumsuz eğilimler bu oranı daha da saptırarak 2017 için % 120 oranında sapma şeklinde göstermektedir. 2018 ve 2019 yılları güncel istikrarsızlık ve belirsizlikler nedeniyle tahmin edilebilir değildir. İlginç olan şu ki döviz kuru 2006'da kaç idi, şimdi kaç... ama hedef % 5 imiş... Bu süreçte ülkede neredeyse değişmeyen tek ekonomik gösterge "hedeflenen enflasyon" .. 

Tahmin veya hedeflemelerin reel olması için kısa ve orta vadeli program ve taahhütlerin yaklaşık değerlerde yerine getirilmesi gerekmektedir. AKP hükümetlerinin Orta Vadeli Programlarında (OVP) belirtilen tüm tahmin ve hedefler 2011 yılından bu yana düzenli bir şekilde tutmamaktadır. Bilimsel bir yöntem içermeyen, temel ekonomik göstergelerde emeği göz ardı eden ve reel ekonomik durumu “temenniler ve talimatlarla” düzeltebileceğini iddia eden "ulusal istihdam stratejisi (UİS)" gibi stratejilerin ve OVP’ler gibi programların ülke ekonomisini getirdiği yer çöküştür. Ülkenin içinde bulunduğu siyasal şiddet ve kutuplaşma durumu öngörülmeden, OHAL rejimi terkedilip asgari hukuk düzenine dönülmeden “ekonomide işlerin düzeleceğini ummak ” en basit eleştiriyle iktisat ve siyasete dair bilgisizliktir. Resmi söylemin aksine OVP’ler falcıların “üç vakte kadar” açıklamalarını geçmiştir . Örneğin Ekim 2016’da ilk OHAL döneminin sonunda açıklanan OVP’ye göre Türkiye’nin büyüme oranı 2017 için 4,4 değeri, enflasyon oranı için ise 6,5 değeri açıklanmıştır . Üç yıllık perspektifle hazırlandığı iddia edilen “metin” üç ay içinde yıl bitmeden kadük kalmıştır. Ocak ve Şubat Ayları TCMB Beklenti Anketi ve Enflasyon Raporu verileriyle ekonomik büyüme verileri aşağı yönlü enflasyon verileri ise yukarı yönlü revize edilmiştir. Ekonomide bir panik havası olduğu, iyileşme sinyallerinin 2017 yazında görünebileceği temenni edilmektedir. Ancak dün açıklanan enflasyon verileri TÜFE 10,13 iken Yİ-ÜFE 15,36 şeklindedir. Bu açıklamalar üzerine son iki haftadır artmayan döviz kuru yeniden artış göstermiştir. Bu artışlar en çok ücretli kesimi olumsuz etkilemektedir. Bu seneki kira artışları % 12'den aşağı olmaz. Gıda fiyatlarındaki artış genel artıştan daha yüksek. Ama ücret artışı yandaş sendikaların yönetimine emanet... 

Enflasyon yoksulları daha yoksul, zenginleri daha zengin yapar... Zenginlerin referandum da fikri önemli değil, Çünkü toplam seçmenin % 5'ini oluştururlar en fazla. Yoksulun ise Hayır'ı kendine olacak.!!!.


2 Mart 2017 Perşembe

Domuzların Uçmasını ve "İyi" Ekonomik Gelişmeleri Bekleyelim...

Bu Bİ Tuzağı mı veya OHAL yazı çetin geçti, bakalım kışı nasıl geçecek...?

Bi mani olmazsa yarın (03.03.17) saat 10'da TÜİK, Şubat "Ayı" enflasyon verilerini açıklayacak. Geçen ay açıkladığı 9,22 oranının artık iki haneli olmama olasılığı güneşin doğmama ve domuzların uçuşa geçebilme olasılığı kadar... Olmayacak diye bir şey yok... İnsan türü domuz türünü seviyor yemekte, evcil hayvan olarak değil. Toplu kıyım sistemleri hayvan hakları savunucularının gündeminde.  Güneş dediğiniz yıldızın da bir ömrü var ve domuzlar içinse evrim devam ediyor:), insandan kurtulmak için uçmayı öğrenebilirler. Bu milenyum olmazsa bi sonrakine...

Tabi bu gelişmeler sıradan yurttaşlar için olumlu gelişmeler değil, güneşin doğmaması veya yanlış yerden doğması zaten kıyamet alameti olarak kodlanmış... Enflasyon meselesi de doğal bir artış sergilemek zorunda artık. Yazın güneşi altında turizm sektörünün fazla kuru-ması, üstüne döviz kuru-nun dengesizleşmesi, üstüne üstlük geleneksel aylık "kuru-nun yanında yaş da yanmış olabilir ihraç şenlikleri" gelince enflasyon, işsizlik ve bu iki kötü arkadaşın meşru çocuğu yoksullaşma domuzların çamur sevgisi kadar doğal sonuçlardır. 

İstikrar diyenlerin dengesizlik hapşırdığı bir ekonomik yapıdayız. TÜİK daha kötüsünü açıklayana kadar 2016'da en kötü işsizlik oranı olan 12,1 olarak bekliyor. İŞKUR'un TYP'lerine başvurularda rekorlar kayıt altına alınmadığı için kırılan rekorların bilgisinden toplum mahrum kalıyor. "İşsizlik nasıl azaltılamaz" üzerine çalışma yapmak isteyen ihraç akadeMİSyenler, "milli istihdam seferberliği (MİS) kapsamı'nda" yapılanları da inceleyebilir. Ancak Türkiye'de istihdam, Ulusal İstihdam Stratejisi'ne konu olduğu günden beri yerinde sayıyor. Tanrı hiçbir kulunu proje konusu, ve hiçbir sorunu da Strateji meselesi yapmasın... Demek ki trajik bir stratejik yaklaşım var ki, eğitimli (mezun sayısı manasında) sayısının artması ne çalışma koşullarını düzeltiyor ne de insan onuruna yakışır bir iş sağlıyor. "İş çok aslında çalışmak isteyen yoğ" diyen "ağbilere" de cevaben "Hakketen  iş zibil gibi, çok, ama ücret istemezsen" denilebilir. Ücret politikası oluşturulmadan stratejik bir istihdam politikasının olacağını sananlar, talimat vererek işsizliği, kayıtdışılığı azaltacaklarını sana-dursunlar. "Samanı bile ithal ediyoruz" geyiğine girmicem...

Gel gelelim fiyatlar genel düzeyi yukarı yönlü genel bi düzeysizlik eğilimi içinde... sanki grafikleri domuzlar yalamış da tik tik kalmış.. tabi ki sosyal bir mevzu olmasına rağmen tamamen doğal eğilimler bu enfla-syonistik durumlar.... bir jölenin başta durması kadar doğal... Zincirin halkaları ile zincir arasındaki ilişki gibi zinciri boş-almış dolu koymuş bir yapı var. "Döviz kuru -maliyet artışı-fiyat " artışı... Nasıl yani diye hala teyze dayı amca soranlara ... aşağıdaki grafik cevap versin.  Ben yeterince Felsefelendim... Devir Din-lenme devri... Memleketin bazı yerlerinde Hap-şırığı gelenlere Yerhamükallah  bazı yerlerde de "hayır olsun" deniliyor... "Pıpkı bunun bigi" enflasyonda her yurttaşa ve bölgeye aynı oranda yansımıyor maalesef... Ama tüm ülke için "tek" oran açıklanıyor... Örneğin yakıt fiyatları Ankara özelinde bile Mamak ve Çankaya arasında faklılık arz edyor... Geçtim Tekirdağ ile Muğla arasındaki farkı... Çankaya'da yaşayanlar için benzin, mazot ve LPG fiyat eğilimi aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. Malum tabir ile "3 aşağı 5 yukarı" her yer de benzer bir eğilim vardır. Zaten 5 yukarı olması da tesadüf değildir... Benzin 5'i geçti, S-oldu benzin... Cin-aslı mı-fotokopi mi bu kafiye kafi...


Sıkıcı fiyat artışı mevzularını bir kenara bırakalım. Kenarı siz seçin ama, s-ağ ve/veya s-ol. Sonuçta cümleniz "seçme ve seçtirme" hakkında sahipsiniz. Ağ ve Ol arasında da tercih yapabileceğinize tereddüdü olana heçbişey demiyorum ve bu konuyu kapatıyorum.

Yazının bütünlüğü kaybolmasın diye konuyu domuzlara bağlamak zorundayım. İntihal ve intihar tartışmalarının yoğunlaştığı çamuru az, çorağı çok akademik yaşam ünitesinde, en çok kullanılan bilgi kaynağı vikipedya "domozofobiyi" arttıran 3 cümle içermektedir. 

"Bir seferde yaklaşık 6-12 arasında yavru doğuran domuzlar, tutsaklık halinde kendi yavrularını yiyebilirler. 
Domuzların ter bezleri yoktur, bu nedenle sıcak havalarda kendilerine serin tutabilmek için sürekli olarak su veya çamura erişmeleri gerekir. 
Ayrıca çamuru derilerini güneş yanıklarından korumak için kullanırlar"

Not: Yazıyı buraya kadar okuyanlara sürpriz kitaplar hediyelenecektir. Hayır oranının attığı her fark puanı için ayrı kitap düşünülüyor. 





27 Şubat 2017 Pazartesi

Kemer Sıkma Sırası Esnafta mı?

Kemer Sıkma Sırası Esnafta mı? Soru çok net ve son günlerde her konuda çoğunluk olan "Hayır diyenler" bu konu da azınlık...
Referanduma 47 gün kaldı... Zor iki sene yaşayan, hergün batış haberleri ile gündem olan esnafın "hayırla şer arasındaki tercihi çok belirleyici olacak" derken esnaflara yönelik yeni bir kesinti başlatılacak haberleri çıktı. Zaten zor günlerden geçen esnaf bir de ahilik fonu primi ödeyecek. "Ahilik fonu" kapsamında her esnaf zorunlu olarak 35,55 TL  prim ödeyecek. Bu kesinti 2.077.276  Bağ-kurlu esnaftan kesilecek. Esnaflar önce aylık 73 milyon 847 bin 162 liralık primi ödeyecek. Sonra faiz geliri hariç tutulursa bu primler 1 Milyar 772 Milyon 331 bin 883 lira olunca şartları uyan esnafa asgari ücretin çok altında bir ödeme yapılacak. Böyle bile olsa iyi diyebilirdik. Böyle mi? Tabi ki hayır... Neden?

Torba kanunların temel yasama faaliyetlerine dönüştüğü bir mecliste esas yönüyle kanunları takip etmek neredeyse mümkün değil artık. Yasama uzmanlarının feriştahı olsanız bir bütün halinde torba kanunları kavramanız çok zor oluyor... Birbiri ile ilgisiz yüzlerce başlığı, çoğu zaman maddi hatalar da içerecek şekilde, kamuoyunda, ilgili komisyonlarda ve gerektiği gibi tartışmadan hurra yallah torba yapan kanunlar, genellikle "türdeş" yazarların müjde içerikli  yazılarıyla belli gaza'telerde görünür oluyor. Yine bir müjdeli haberle ve torbayla karşı karşıyayız. Esnaf Ahilik Sandığı..

Müjdeli habere göre; esnaflar da işsizlik sigortası fonu gibi bir fondan yararlandırılacak! Esnaf battığında veya kapattığında dükkanı, geri ödeme alacak... Fonun hazırlandığı dönem, binlerce esnafın battığı döneme denk geldi tesadüfen... şu işe bak sen ama art niyet aramaya yok gerek...
Müjdeli habere devam edecek olursak "kapsamdaki Bağ-Kur’lular yüzde 2 oranında prim ödeyecek. Esnaf Ahilik Sandığı’na prim ödenmesi zorunlu olacak. Ödenecek prim miktarı 35,55 TL olarak belirlendi. Sandığa 3 yıl boyunca son 120 günü kesintisiz olmak üzere en az 720 gün prim ödeyen esnafa sandıktan ödenek verilecek. 720 gün prim ödeyen esnaf 6 ay ödenek alabilecek. Son 3 yılın içerisinde en az 900 gün prim ödeyen esnafa 8 ay, son 3 yılın tamamında yani 1.080 gün prim ödeyen esnafa ise 10 ay ödenek verilecek[1]
Şimdi bu müjdeli haberin "gizlediği" hususları sıralayacak olursak;

1- 35,55 TL olacak olan prim kesintisi, Kasım ayı verilerine göre 2.077.276 esnaftan kesilecek. Yani aylık 73 milyon 847 bin 162 liralık prim toplanacak. Faiz geliri hariç tutulursa bu primler 1 Milyar 772 Milyon 331 bin 883 lira olacak 24 ay içerisinde.  
2- İlk ödeme 24 ay prim toplandıktan sonra yapılacak. Şimdiki batık esnaflar ve 2 yıl içinde batacak esnaflar bu fondan yararlanamayacak.
3- İki yıldan sonra batacak olan esnafların son 4 aylık primlerinin kesintisiz ödemiş olmaları gerekir. Bir gün dahi eksik ödeme yapan esnaf isterse 720 değil 820 günü olsun yine yararlanamayacak. 
4- Zaten günü kurtaramayan, büyük AVMlere kapılan küçük esnafın her ay ödeyeceği prim "düzenli ve zorunlu gider olacak."

AHİLİK Fonu Esnafa ödenecek mi sorusuna şu an uygulamada olan işsizlik fonu uygulaması cevap versin... Kesintiye gelince neredeyse tüm sigortalılardan kesilen işsizlik sigortası primi, ödemeye gelince işsizlerin % 10-12'sine ödenmiştir... İşsizlik sigortası fonu haritası aşağıdadır.. Esnafların hepsinden kesilen prim batan tüm esnafları dahi kapsamayacaktır. Örn: işsizlik sigortası, Baknz az aşağıya...

"İŞKUR İşsizlik Sigortası Aralık 2016 bültenine göre; “İşsizlik Sigortasının uygulamaya başladığı Mart 2002 tarihinden 31.12.2016 tarihine kadar 7.865.560 kişi başvuruda bulunmuş, 5.123.004 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Mart 2002 tarihinden 31 Aralık 2016 tarihine kadar toplam 14.313.273.079.-TLödemede bulunulmuştur.” Buna göre başvuran her 100 işsizin 35’ine yukarıdaki şartlardan birine uymadığı gerekçesiyle işsizlik ödeneği ödenememiştir. Yasa bu konuda çok açık ve kısıtlayıcı olduğu için % 35 gibi görece yüksek bir oranda hak etmeyen işsiz, olumsuz dönüt almıştır. 

Tablo : Mart 2002-2016 İşsizlik Ödeneği Başvuruları
Başvuran Toplam Kişi Sayısı
7.865.560
100%
Ödenme Yapılmayan Toplam Kişi Sayısı
2.742.556
35%
Ödenen Kişi Sayısı
5.123.004
65%
Ödenen Toplam Miktar (TL)
14.313.273.079

Ortalama Kişi Başına Ödeme (TL)
2.794


Kaynak: İŞKUR İşsizlik Sigortası Bülteni

İŞKUR İşsizlik Sigortası Aralık 2016 bültenine göre; 2016 yılında Fondan harcanan miktar 12.145.157.598 TL’dir. Aynı dönemde bu kapsamda işsizlik ödeneğinin toplam harcama içindeki oranı % 30’dur. Fonun % 70’i işsizlik ödeneği dışındaki harcama kalemlerinde harcanmıştır. Kurulduğu aşamadan bu yana bu oranın düzenli bir artış sergilediği ortadadır.

“Kullanılma kapsamı” özellikle torba yasalarla yıllar içinde genişletilen fonun “kullanıldığı başlık sayısını tam olarak belirlemek” ayrı bir araştırma gerektirebilir."

Görünen o ki siyasal iktidar memura ve işçiye zorla katılım yoluyla uyguladığı Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) benzeri uygulamayı esnaflara da yayacak. İşin kötü yanı işçi ve memur 2 ay sonra bu kesintiden kurtulabilecek. Esnafın kesintisi ise zorunlu olacak. Esnafın yararlanma imkanı da daha kısıtlı olacak. Bakalım esnaf ne diyecek... 


[1] http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/issizlik-maasi-1-ay--erken-baglanacak-2403277/"


19 Şubat 2017 Pazar

GİZLENEN İŞSİZLİK ORANI % 10, REEL İŞSİZLİK İSE % 21

Reel İşsiz Sayısı 6 Milyon 446 bin 558 kişi…

TÜİK tarafından işsiz sayılmak çok zor ama bu ülkede işsiz bırakılmak çok kolay. İşsiz sayılmak için tek kurum yani TÜİK görevli iken, işsiz bırakılmak için yüzlerce kurum iş başında, harıl harıl KHK listesi hazırlıyor. Milli Eğitim, YÖK ve iş ve işçi bulmada kanuni görevleri olan İŞKUR da bu hararetli kurumlardan... 

1 Eylül Dünya Barış Gününde startı verilen işten atma KHK şenlikleri kapsamında yuvarlak hesap 101.900 kişi işsiz bırakılmıştır. Uluslararası hukuk, anayasa, temel kanunlar ve hatta en düşük normlara dahi aykırı olan bu işten atmalar “olağan hukuka ve hukuk fakültesi 1. sınıf bilgisine göre yok hükmündedir.” Ancak bu yazının konusu kamudan işten atmaların işsizliğe etkisi değil. Her ne kadar reyisicumhur imzasıyla işsiz bırakılmışlarsa da, OHAL KHK NO: 679’dan 687’e kadar işsiz bırakılanlar, TÜİK’e göre işsizlik verileri içerisinde işsiz sayılmıyorlar.

İşte bu nedenle TÜİK’çe işsiz sayılmak çok zor durum durumdur. TÜİK’e göre işsiz sayılmanız içün aşağıdaki şartların hepsinin bir arada olması gereklidir. İşsiz sayılmanız için: 
  1. Referans dönemi içinde, (son KHK’liler henüz bu referans döneminde olmadığından işsiz sayılmamaktadır.)
  2. İstihdam halinde olmayan kişilerden, (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı  da olmayan) (İŞKUR Kursiyerleri, Engelli Bakıcıları, ücretsiz aile işçileri vb. işsiz sayılmamaktadır.)
  3. İş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış  olan, (6 Ocak haftasında ihraç edildiyseniz ve o hafta iş arayıp sonra aramaya ara verdiyseniz, TÜİK işsiz saymıyor sizi) (2014 yılı öncesinde iş arama kriterinde referans dönemi olarak “son 4 hafta” yerine “son 3 ay”  kullanılmaktaydı. Her ne hikmetse bu süre kısaltıldı.)
  4. 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan (Herhangi bir nedenle başlayamıyorsanız işsiz sayılmıyorsunuz.)
  5. 15 ve daha yukarı yaştaki fertlerden olmanız gerekir 
Bu koşullardan herhangi birini tutmayanlar açık işsizlik oranına ve sayısına dahil edilememektedir. Örneğin Kasım döneminde 12,1 oranını ve 3 milyon 715 bin sayısını oluşturan işsizler bu 5 koşulu aynı anda yerine getirmektedir. Bilindiği üzere işsizlik; açık işsizlik, gizli işsizlik diye tasnif ediliyor. 3 milyon 715 bin kişi açık işsizdir. Sürekli iş arama faaliyetine rağmen iş bulamamaktadır. Gizli işsizlik ise verimle ilgili olup çalıştığı halde katma değeri olmayan işgücünü tarif eder ki ölçümü çok zordur. Bu yazıda vurgulamak istenen kavram sadece işgücüne dahil olmayıp iş başı yapmaya hazır olanlarla da ilgili değil… ki bu kapsamda da 3 milyon 715 bin kişiye ek olarak 2 milyon 286 bin kişi bulunmaktadır. Birçok araştırmada reel işsizlik oranına dahil edilen bu kişiler ülkeler için kritik eşiği gösterir. Bu milyonların da dışında milyonları gösteren bir kavram: “Gizlenen İşsizlik”
Gizlenen işsizler kimlerden oluşuyor. 1) Stajyerler 2) Mevsimlik Çalışanlar 3) İŞKUR TYP’leri Kapsamında Yararlanıcılar, 4) Engelli Bakım Parası alan kişiler 5) … Bu kişilerin “istihdam halinde” oldukları iddiası, hafta da bir saat dahi olsa kazanç karşılığı (ayni veya nakdi) iş yapmalarına dayandırılmaktadır. An itibariyle TÜİK, açık işsiz olmasına rağmen İŞKUR Kursiyer ve Yararlanıcılarını işsiz saymamaktadır. Gizli işsizliğin bir türü de olabilecek bu "eğreti istihdam durumu" hem geçici olmak yönüyle sorunludur hem de işçilerden kesilen primlerden biriken işsizlik sigortası fonundan ücretlendirme yapılması yönüyle de sorunludur. Son 687 sayılı KHK ile bu durum daha da yaygınlaşacak... yani kişilerin hem bir işi olmayacak, hem de işsiz sayılmayacak... bu sayının kaç kişi olduğu veya olacağı net değildir. 


Tablo 1: İşsizler ve Gizlenen İşsizler Tablosu (2016 Tahmini)

2016 Yılı için tahmini TÜİK verilerini ve Yayınlanmış İŞKUR verilerini içeren yukarıdaki tabloda görülebileceği üzere İŞKUR etkisiyle 2,2 oranında bir işsizlik oranı massedilmektedir. 2016 yılı için İŞKUR'un programları ve kursları kapsamında 684.558 kişi istihdam da sayılmaktadır.  TYP programına ilişkin "verimsiz", "herhangi bir mesleki nitelik kazandırmayan" ve "aktif işgücü programı olarak ifade edilmemesi gereken" bir program değerlendirmesi yapılmaktadır. Yine kursiyer ve stajyerlerin "geçicilik" durumu bu kapsamdaki "istihdamın" "ertelenen bir işsizlik" olduğunu göstermektedir. 2013 yılından bu yana yoğunlaşan bu erteleme durumu 2015-16 yıllarındaki işsizliğin patlamasının bir nedeni olabilir. 

2017 yılı için ise daha iyimser olmak için çok az neden var. Referandum sürecine girmiş, işsizliğin kamu kurumları eliyle ihraçlar yoluyla arttırıldığı, enflasyon ve döviz kurunun birlikte arttığı bir iktisadi yapıda istikrarsızlığın ilk sonucu işsizliğin radikal artışı olacaktır. 
    


Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...