KHK İhraçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KHK İhraçları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2017 Pazar

KESK Ankara'da İhraçları ve OHAL'i Protesto etti

20 Temmuz 2016 tarihinde başlayan OHA-l toplum zararlısı bir uygulama olmuştur. 1 Eylül 2016 tarihinden bu yana KHK'ler ile ihraç edilen sayısı 100.000LERCE kişiye ULAŞMIŞTIR. Binlerce kamu emekçisi ihraç edilme korkusuyla mobing altındadır... OHAL KAPSAMINDA 2.000 ENGELLİ İHRAÇ İHRAÇ EDİLMİŞTİR. DEMOKRATİK YOLLA İŞİNİ TALEP EDEN ihraçlara Başta "Yüksel" olmak üzere ÜLKE GENELİNDE YÖNELEN ŞİDDETİ saldırılmaktadır. 

OLAĞAN HUKUKU ERTELEYEREK, HUKUK DIŞINA ÇIKARAK HESAP VERMEKTEN KANUNDAN KAÇANLARA KARŞI KESK CUMARTESİ GÜNLERİ ALANDADIR. 


Her hafta saat 14'te Ankara Sakarya Caddesinde OHAL'e ve İhraçlara Hayır Demek için toplanan KESK'li Kamu emekçileri 1 Temmuz 2017 tarihinde de basın açıklaması ve oturma eylemi yaptı. Basın açıklamasını dönem sözcülüğü adına Tüm-Belsen Ankara Şube Yöneticisi Sayın İsmail Kaygusuz yaptıktan sonra SES üyesi Veli Saçılık açlık grevinde 115. günü dolduran Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumu ve talepleri hakkında bilgi verdi.  Basın açıklamasının tam metni ve görüntüleri aşağıdadır. 

" Değerli Basın Emekçileri

Başta 115 gündür bedenlerini ışığa dönüştürerek adalet sadece adalet diyen Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA’nın bu soylu direnişini, bu yere göğe sığmaz çığlıklarını bir kez daha saygıyla selamlamayı bir borç biliriz. Ve bu İnsanlık Değerleri, hükümet yetkililerince duyulup, bu arkadaşlarımızın talepleri karşılık buluncaya kadar bir yanımız hep yaralı kalacaktır. Ve buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz: bu Arkadaşlarımız, her geçen saniye ölüme bir adım daha yaklaşıyorlar. Bu Arkadaşlarımızın yaşamları sizin iki dudağınız arasındadır. Aksi takdirde Arkadaşlarımızın yaşamları ile ilgili yaşanacak olan her olumsuzluğun sorumlusu sizler olacaksınız. Nasıl ki gece yarısı KHK’siyle bu arkadaşlarımızı sorgusuz-sualsiz işten attıysanız, isterseniz bir KHK ile bu arkadaşlarımızı ve tüm ihraç edilen kamu emekçilerine işlerini iade edebilirsiniz.  

Aylardır biz bu sokaklarda adalet arıyoruz,  yalnızca biz kamu emekçileri değil, bu ülkenin tüm ezilenleri, sömürülenleri, mazlumları adalet arıyor. Şiddete, tacize ve tecavüze uğramış kadınları adalet arıyor, Tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan ve yakılarak öldürülen çocukların anne ve babası adalet arıyor, Berkin Elvan’ın Ali İsmail Korkmaz’ın, Ceylan Önkol’un annesi babası adalet arıyor. Bundan tam 24 yıl önce, Sivas Madımak’ta sadece semah dönüp, türkü söyledikleri için yakılan canlarımızın anneleri, babaları, çocukları kardeşleri adalet arıyor. Grevi yasaklanan işçi adalet arıyor, LGS de geleceği çalınan öğrenciler adalet arıyor. Doğanın tahrip edilmesine karşı Köylüler adalet arıyor. Köyleri yakılanlar, köylerinden göçertilenler adalet arıyor. Ataması yapılmayan öğretmenler adalet arıyor. Soma’da ve nice iş cinayetlerinde ölen işçilerin aileleri adalet arıyor. KPSS de geleceği karartılan işsiz gençler adalet arıyor. Çocukları gözaltında kaybedilen Cumartesi anneleri adalet arıyor.

Değerli Basın Emekçileri;
İnsanlık adalet arıyor, yaşam hakkı adalet arıyor, doğa adalet arıyor. İnsanlıktan yana ne varsa adaletsizliklerle boğulmuş adeta nefes alamaz hale gelmiştir. Bu ülkede bir avuç vurguncu, talancı ve yalancı dışında emeğiyle geçinen tüm herkes adalete aç, adalete muhtaç hale getirilmiştir. Adaletsizliğin temel yasası tüm haksızlıkların hukuksuzlukların üstünün kapatılmasıdır. Özgürlük diyen, hakkımı istiyorum diyen, emeğimin karşılığını istiyorum diyen, demokrasi diyen herkes ama herkesin sesini bastırmak için, kapitalist sistemin temel yasasıdır Adaletsizlik, Adalet demek bu ülkede en büyük bir suç haline gelmiştir. Evet, adaletsizlik ezenlerin zulmedenlerin ve sömürenlerin yegâne silahıdır.

Türkiye’de OHAL ve KHK rejimi darbe girişimi gerekçesiyle kurumsallaştırılmıştır. Gelinen aşamada darbeyle darbe girişimiyle ilgisi bulunmayan başta 3.249 KESK’li olmak üzere binlerce kamu emekçisi adaletsiz bir şekilde terorize edilmiştir. Darbe girişiminden yüzlerce gün sonra kamu emekçileri hukuka ve ahlaka aykırı bir şekilde işten atılmıştır. Haklarını hem mecliste hem de mahkemelerde aramalarının yolları kapatılmıştır. Her türlü demokratik hak arama yolu şiddetle bastırılmaya çalışılmaktadır. Dün Ankara’da Nuriye ve Semihe destek amacıyla en temel haklarını kullanan zor kullanılarak 11 kişi gözaltına alınmıştır.

Değerli basın emekçileri

İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, Ankara’nın İbiş’inden geri kalmamak adına Ocak 2016’da, ’Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attıkları gerekçesiyle, Prof. Dr. Cem Terzi’nin de aralarında bulunduğu 12 akademisyeni açığa almıştır. Bir buçuk yıl sonra bir dünyaya akademik rüştünü ortaya koymuş değerli akademisyenlerimiz bir imza nedeniyle işlerinden alı konulmuştur.

Sonuç olarak Adalet ülkemizin en temel ihtiyacı haline gelmiştir. Yaşanılır bir ülke, çocuklarımızın geleceği için şimdi adalet diyen tüm güçlerle bir araya gelme zamanıdır. 15 Haziran da Ankara’dan başlayan “ adalet “ yürüyüşüne bu anlamda değer veren KESK, bu yürüyüşte yerini almış 30 Haziran 2017’te kitlesel katılım göstermiştir. KESK bundan sonra da fiili ve meşru her yolla Adalet arayışına devam edecektir. Basın açıklamamızı bitirirken hepinizi Nuriye ve Semih’in sesini duymaya davet ediyoruz. Ayrıca yarın Kolej meydanında saat 18’de gerçekleştireceğimiz Sivas anmasına çağırıyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 
1 Temmuz 2017
                                                                   
                                                      KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcülüğü"

Basın açıklamasının görüntülerini izlemek için lüften Tıklayınız  Görüntüler için Mahmut Konuk'a teşekkür ederiz.


14 Haziran 2017 Çarşamba

İHRAÇLAR HAKKINDA AİHM’İN VAHİM KARARI: OHAL "ADALETİ" MUHALDİR

     
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde bir “darbe girişi” yapıldı. Bu tarihten 5 gün sonra OHAL ilan edildi ve çok kısa bir süre içerisinde çıkarılan KHK’ler ile (668, 669, 670 sayılı KHK’ler) yaklaşık 6.000 kişi “darbecilik” ile suçlanarak işten atıldı. Çoğunluğu asker ve polis olan bu işten atmalar OHAL başlangıcı olan dönemde yeni darbeden çıkma ve 249 kişinin yaşamını yitirdiği binlercesinin yaralandığı süreç nedeniyle hiçbir şekilde tartışılmadı. Çok cılız bir şekilde “adil yargılanmaları” yönündeki talepler kopan gürültü arasında kayboldu gitti. 

Ancak darbeden 48 gün sonra çıkarılan KHK ile 50.684 kamu emekçisi işten atılınca OHAL’in nasıl bir toplumsal faciaya dönüştüğü fark edilmeye başlandı. Allah'ın lütfu OHAL uzatıkça muhalif ne/kim varsa hedef oldu. En son, darbeden 288 gün sonra 29 Nisan tarihinde yaklaşık 4.000 insan işten atıldı. 16 Temmuz akşamı "darbe girişi" bitti ama kendisi gelişerek devam ediyor. Toplam işten atılan KHK'li sayısı 110.000'i geçti. 700.000 yeni işsiz ortaya çıktı.

Çoğunluğu üniversite mezunu, çoğunluğu AKP döneminde işe girmiş ve hakkında herhangi bir soruşturma açılmayan, savunma hakkı kullanamayan binlerce kişi;

1)    Masuniyet karinesi,
2)    Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi,
3)    İdari kararla suç ve ceza inşa edilemez ilkesi,
4)    Sert çekirdekli haklar KHK ile düzenlemez ilkesi,
5)  Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi
6)  Kanunların geriye yürümezliği ilkesi
...
 İHLAL EDİLEREK İHRAÇ EDİLDİ.

İhraçlar, olağan hukuk kapsamında
1)    AİHM İçtihatlarına,
2)    Anayasa Mahkemesi içtihatlarına ve kararlarına
3)   Birçok uluslararası sözleşmeye,
4)   Cari anayasaya,
5)   Yüzlerce temel kanuna (Medeni, Ceza, DMK, 4688, İYUK, vb.),
6) OHAL Hukukunun kendisine (Sendikaların kapatılması örneğin)
...
AYKIRIDIR.

AİHM, 12 Haziran 2017 tarihinde vahim ve tarihsel yanlı-ş olan bir karar vermiştir. 2 milyona varan mağduru ilgilendiren bir hukuksuzluk rejiminin ihtiyaçları yönünde karar almıştır. “İç hukuk yollarının tüketilmesi” olarak sunulan “Komisyon’un” Ocak ayından bu yana hala oluşmamış ve göreve başlamamış olması dahi bir veri olarak yeterlidir. Ayrıca kurulan komisyonun “bir hukuk yolu” olarak öngörülmesi dahi AİHM ve Venedik Komisyonunun genel eğilimleri ve tavsiyelerine aykırıdır. Faşizmin giderek yerleşikleştiği bu düzende,

1) Yargı bağımsızlığının olup olmadığının artık tartışılmadığı, 
2) Kuvvetler ayrılığının olup olmadığının tartışılmadığı, 
3) Hakim güvencesinin olup olmadığının artık tartışılmadığı bir ülkede tamamen siyasal iktidarın atamasıyla oluşan “olağan hukuka aykırı bir komisyonun” hukuk yolu olduğunu iddia etmek hukuktan kasıt ne olduğunu açıklamayı gerektirir. 

Her 4 hakimden birinin işten atıldığı, yasama-yürütme erklerinin bir kişiye endexlendiği ve görevdeki hakimlerin her an iltisaklanabileceği yerde “hukuk yolu” aramak ilginç bir çabadır.

Darbeden 106 gün sonra yoğunlaşan KESK’li ihraçlar (675 Sayılı 29 Ekim tarihli KHK’den önce ihraçlar içerisinde KESK’li oranı % 1’in altındadır. Şu an % 3 civarındadır.) iç hukuk yolunu aşmak amacıyla dava açmışlardır. İdare mahkemeleri ve bölge idare mahkemeleri aşamalarında OHAL KHK’lerine yargı yolu açık olmadığı belirtilerek mahkemeler ret kararları vermişlerdir. 690 sayılı KHK ile mahkemelere bu yönde ret kararı vermeleri için talimat verilmiştir. Yani iç hukuk yolu aslında yasaklanmıştır. AİHM'in vahim kararı bunun üzerine verilmiştir.

AİHM, yüzbinlere varacak olan başvuruları “bir iş yükü olarak” değerlendirmiş ve tıpkı siyasal iktidarın kanundan kaçma girişimi olan OHAL gibi kendine süre çıkarmıştır. OHAL devam ettikçe komisyonun işleyeceğini düşünmek abesle iştigaldir. Komisyon üyelerinin siyasal iktidarın talepleri dışında esas alacağı bir temel ilke/kural/yasa/anayasa yoktur. Aksi takdirde ilgili KHK’de belirtildiği üzere iltisaklanma riski her zaman vardır. Böyle bağımlı bir komisyonu, AİHM tüm karşı görüşlere rağmen “iç hukuk yolu” olarak saymıştır. Bu karar üstüne ancak içilir. Geciken adalet adalet değildir. Komisyonun kuruluşundan bugüne anlaşılan şudur: Ömrü karga kadar uzun, hızı kaplumbağa kadar yavaştır. Hiçbir şekilde hukuki değil, darbe girişinin gelişme bölümüdür.

NOT: MADEM Kİ MAHKEMELER İŞE YARAMIYOR. OHAL SÜRESİNCE ADLİ TATİLE ÇIKARILSINLAR. HEM TASARRUF OLUR. HEM DE TATİLDE DİNLENEN YARGIÇLAR BAĞIMSIZLAŞIR İYİCE… Aşağıdaki haritada sadece işten atılan öğretmenleri göreceksiniz. Bu haritayı mimarına, AİHM'in yüce yargıçlarına ve bağımsız tüm yargıçlara kapak fotoğrafı olarak armağan ediyorum. 

Kaynak: İHOP OHAL Raporu, 


24 Mayıs 2017 Çarşamba

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT

KHK’Lİ İŞSİZLİĞİ: DEVLET DESTEKLİ OVER-QUALİFİED UNEMPLOYMENT*

 15 Temmuz darbe girişi-mi sadece “bağzı” projeler için “Allah’ın lütfu” olmadı. Yüzbinlerce kıdemli, nitelikli ve deneyimli emek sahibinin de işsiz bırakılmasıyla “sermaye” odaklı da bir hizmet oldu. Sadece KHK fişlemesiyle % 95’ten fazlası üniversite mezunu ve önemli bir kesimi yüksek lisans ve doktoralı olan “KHK’li yüzbinler”, kayıtiçi, “insan onuruna yakışır” ve nitelikli bir iş bulamaz durumdalar. Başta OHAL olmak üzere uygulanan ekonomik politikaların amacı, zaten artma eğiliminde olan işsizliği daha da arttırmaktır. Uygulanan milli istihdam seferberliği sonrasında söylem ile sonucun farklı çıktığı da görülmektedir.
Bu devlet destekli uzun süreli işsizlik, sosyo-ekonomik ve psikolojik açıdan kitlesel sorunlara yol açmaktadır. Tespit edilebilen yaklaşık 110.000 ihracın, “doğrudan” bakmakla yükümlü olduğu yaklaşık 500.000 yurttaşın en az 300.000’inin öğrenci olduğu tahmin ediliyor. İhraç edilenlerin içerisinde engelli, hamile, süreğen hastalığı olan bireylerin sayısının en az 2.000 kişi olduğu ifade edilmektedir. İhraç edildiği için intihar edenlerin sayısı günden güne artmaktadır ve bu korkunç sayının önemli bir kısmı medyanın gündemine gelmediği için konuşulan sayılar yüzün altında kalmaktadır.
İhraç edilenler yaşadığı yerde iş bulamadığı veya geçinemediği için boşanmakta, göç etmekte veya gurbete gitmektedir. Bu kapsamda çok yüksek oranda aile içi şiddet veya benzeri olumsuzluklar yaşanmaktadır. Önemli bir oranda borçlu olan bu kamu emekçileri kitlesi, uzun süreli işsiz kaldıklarından “günü kurtarabilmek” için elde avuçta var olanla yetinme veya var olanı “KHK’den satmak” durumunda kalmaktadır.  

İşsizliğin Nitelikli Hale Gelmesi Reel Ücretleri Düşürür

Hem nitelikli hem hak arama yolları bir OHA-L komisyonuna havale edilmiş deneyimli KHK’liler, sadece kayıtdışı ve kuralsız sektörlerde, tam da siyasal iktidarın 2000’lerden bu yana ulaşmak istediği “işgücü piyasasına” uygun bir yedek işgücü ordusunu oluşturuyor. Seyahat özgürlükleri kısıtlanmış olan onbinlerce yurttaşın karşı karşıya kaldığı sistematik ayrımcılığın bir sonucu olarak, KHK’liler niteliklerine uygun olmasa da düşük ücretli bir işte hem de kayıt dışı çalışmak zorunda kalmaktalar. 690 sayılı KHK ile iç hukuk yollarına başvuruları neredeyse “yasaklanmış” olan yüzbinlerin dosyaları, 7 kişilik OHA-L komisyonunda görüşülüp sonuçlanana kadar bu “nitelikli işsizlik ve niteliksiz istihdam” koşulları devam edecektir.  Bu durum, sermaye kesimine yönelik “istihdam teşviklerinin bir boyutudur.”

Devlet Beyin Göçünü mü Teşvik Ediyor?

İhraç edilen yaklaşık 5.000 akademisyenin yanı sıra sadece üniversitelerden “kapatılma, sözleşme yenilememe, vb.” nedenlerle 20.000 kişinin/akademisyenin işsiz kaldığı veya ülkeyi terk ettiği ifade edilmektedir. Bu yönüyle, bir tür devlet eliyle “beyin göçünü destekleme projesine” dönen ihraçlar sorunu mevcut durumda üniversitelerinde görevlerinin başında kalabilenleri de kapsamına almıştır. OHA-L nedeniyle kaç akademisyenin yurtdışına çıkış yasağı olduğu tespit edilebilirken çıkış yasağı olmayanlardan “kaç bin kişinin” çıktığı veya çıkmayı planladığı henüz tespit edilebilmiş değildir. OHA-L’in uzaması/olağanlaşması ve ihraçların devam etmesi bu yönde “süresiz dönüşümsüz bir beyin göçünü” hızlandırmaktadır.

Artan İşsizlikte OHAL/KHK Etkisi Ne Kadar?


“Türkiye’yi 2009 yılında teğet geçen kriz dönemi hariç!  2001 krizinden bu yana yapısallaşan % 10 bandındaki işsizlik, OHAL ve KHK’ler etkisi ile % 2-3 bandında artış göstermiştir. OHAL’in uzaması durumunda bu “çok nitelikli işsizlerin” genel işsizler içerisindeki payı artacaktır.  OHAL’in devam etmesi durumuna işsiz sayısı 2017 yılı sonunda 4 milyon bandını da aşacaktır. OHA-L’in uygulanmaya başladığı Temmuz 2016 döneminden bu yana işsiziler içerisinde üniversite mezunlarının oranı artış göstermektedir. En çok kitlesel ihracın yaşandığı Eylül ve Ekim aylarında her 100 işsizin 28’i yüksek öğretimli iken en son açıklanan Şubat dönemi verilerine göre bu oran % 24 olmuştur. 921.000 yükseköğretim mezununa tekabül eden % 24’lük oran, yüz bini aşan KHK’li ihracın Haziran dönemindeki sayıya (688.000) eklenmesi ve yeni mezunların iş bulamamasıyla ortaya çıkan OHAL tablosudur. Ayrıca KHK “listesi” ile olmasa dahi OHAL kapsamında kayyum atanan veya kapatılan kurum ve kuruluşlar kapsamında işsiz bırakılanların kaç bin kişi olduğu net olarak bilinememektedir. Bu kişiler “liste ile fişlenmişlere göre” iş bulma konusunda biraz daha avantajlı olabilmektedir.


Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketi

OHAL’de Artan İstihdam Daha Çok Kayıtdışı Sektörlerdedir!!!


OHAL-KHK uygulamaları kapsamında emeğin kazanılmış hakları genel olarak kısıtlanmıştır. İşçiler için kiralık işçilik dönemi başlatılırken, işsizlik sigortası 4 defa OHA-L KHK’leri ve bir defa da Bakanlar Kurulu kararı ile “işsizler aleyhine, işveren lehine” daha çok kullanılma açılmıştır[1]. Memurların güvenceli çalışmaları KHK’ler ile ihlal edilirken bu kapsamda yapısal bir  “reformla” tarafsız kamu emekçisi eliyle sunulan kamu hizmeti düzeni yerine, “partili kamu hizmeti düzenine” geçilmeye çalışmaktadır. Kıdem tazminatlarının kısıtlanmasına ilişkin çalışmalar devam ettirilmektedir. Ancak TÜİK’in Şubat dönemi verilerine göre bu politikalar işsizliğin artması ile sonuçlanmıştır. Sadece işsizliğin Türkiye tarihinin en yüksek sayısı olan 3.900.000 kişiye ulaşması değil mesele olan aynı zamanda istihdamda kayıt dışılığın payı da artmaktadır. OHA-L/KHK ihraçları ile birlikte Eylül döneminden bu yana arttığı ifade edilen istihdamın önemli bir oranı kayıt dışı sektörlerde olmuştur. Bu yönüyle Aralık ayında tüm istihdam artışından daha çok kayıt dışında artışın olduğu görülmektedir. Eylül dönemi itibariyle işe giren ortalama her yüz kişinin 68’i kayıt dışı işe girmiştir. İş bulabilen KHK’lilerin de bu kapsamda yerleşebildiği ifade edilmektedir.
Önceki Yıl Aynı Döneme Göre Toplam İstihdam Artışı
Kayıt Dışı İstihdam Artışı ve Toplam İstihdam Artışı İçindeki Oranı
2016
Ocak
 821.000
 116.000
14%
Şubat
 880.000
 398.000
45%
Mart
1 040.000
 370.000
36%
Nisan
1 000.000
 391.000
39%
Mayıs
 795.000
 228.000
29%
Haziran
 390.000
- 35.000
-9%
Temmuz
 294.000
- 87.000
-30%
Ağustos
 323.000
- 27.000
-8%
Eylül
 408.000
 91.000
22%
Ekim
 411.000
 208.000
51%
Kasım
 391.000
 322.000
82%
Aralık
 221.000
 232.000
105%
2017
Ocak
 397.000
 308.000
78%
Şubat
 500.000
 352.000
70%

Süresi bir yıla doğru uzayan ve “olağanlaşan OHAL” kapsamında, nitelikli ve kitlesel bir işsizlik arttırma politikası ortaya çıkmıştır. Enflasyon, İç/Dış Borçlanma, Cari Açık ve Bütçe açığı referandum sonrasında da “artışına” devam etmiştir. 2017 yılı hem işçiler hem kamu emekçileri için toplu görüşme/sözleşme yılıdır. Bu kapsamda uzun süreli nitelikli işsizliğin, reel ücret artışını negatif etkilemesi olasılıklardan biridir. Yine bu koşullarda nitelikli bir istihdam koşulu sağlanamadığından adeta bir beyin göçü teşviki söz konusudur. OHAL ve KHK’ler etkisiyle yaklaşık 500-700 bin arası yeni nitelikli işsiz ortaya çıkarılmıştır ve bu olumsuz gelişme nedeniyle istihdam koşulları kötüleşmiştir. OHAL-KHK ihraçları sonrasında artan istihdamın önemli bir kısmı güvencesiz, sigortasız ve kayıtdışı olduğu görülmelidir.
Sonuç soruları olarak Çalışma ve (Sosyal Güvenlik) Bakanı’nın, işsizlik sigortası fonu kullanılarak Milli İstihdam Seferberliği[2] kapsamında bir milyondan fazla kişiyi nerede işe yerleştirdiği bilinmemektedir[3]! Bu sayının İŞKUR bülteni ile henüz teyit edilmediğini ve İŞKUR Aylık İstatistik Bülteninin Son 3 “Aylık” dönemde yayımlanmadığını hatırlatmak zorundayız.  Bu kapsamda;
      1)      İŞKUR Aylık İstatistik Bültenleri neden yayınlanmamaktadır?
    
     2)      Gerçekten bir milyon kişi, işsizlik sigortası fonu kullanılarak mı işe yerleştirilmiştir? Bu bir milyon kişi için 773 TL teşvik verilmiş midir? (aylık olarak 1.000.000*773=773 Milyon TL) Bir milyon kişi “kayıt içi” işe yerleştirildiyse istihdamdaki kayıt dışılık payının artışı nasıl açıklanabilir.
     
      3)      Enflasyonun Mayıs ayında 2 haneli olması ve döviz kuru artışı nedeniyle 2017 zamlarının eridiği memur ve asgari ücretli için 2018-19 yıllarındaki artışlara ilişkin oranlar nelerdir?

    4)  Teşvikli-talimatlı-OHAL’li bir emek düzeninde nitelikli emeğin ülke dışına kaçmaması için pasaport yasakları yeterli olacak mıdır?
     
     5)      Sadece KHK ihraçları nedeniyle işsiz olanların sayısı günlük ortalama 500’ün altına indikçe yeni KHK’ler çıkarılacak mıdır?

     6)      Nitelikli işsizler ve niteliksiz istihdam koşulları ile amaçlanan emeğin çalışma koşulları ile “2023 hedefleri” arasında bir bağlantı var mıdır?
   
     *Bu yazı sendika.org sitesinde 22.05.2017 tarihinde yayınlanmıştır. "KHK İşsizliği:
Nitelikli ve devlet destekli başlığıyla yayınlanmıştır.  
"
     İlgili link "http://sendika42.org/2017/05/khk-issizligi-nitelikli-ve-devlet-destekli-sinan-ok/"


21 Mayıs 2017 Pazar

KESK Her Cumartesi Saat 14-16 Arası Sakarya Caddesinde OHAL'E ve İHRAÇLARA KARŞI EYLEMDE

KESK'liler Her Cumartesi Saat 14-16 Arası Sakarya Caddesinde OHAL'E ve İHRAÇLARA KARŞI EYLEMDELER.. 20 Mayıs Cumartesi Günü de eylemlerini gerçekleştiren KESK'liler taleplerini basına, kamuoyuna ve Ankara halkına ilettiler. 

Şiarları;
Kanunsuz suç ve cezanın olmaz,
Sendikal faaliyet suç değildir,
Savaşa karşı yaşamın tarafındayız,
Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz,
Yaşamak, yaşatmak istiyoruz,
Emekçiyiz haklıyız, kazanacağız, işimizi geri alacağız,

şeklinde olan Kamu Emekçileri Sendikası konfedarasyonu üyeleri bu haftaki eylemde

OHAL kapsamındaki sosyo-ekonomik kötüleşme ve hukuk dışılığa dikkati çektiler. Son dönemde hak arama yollarının kapatılması, polis şiddetinin artması ve göz altıların arttığına dikkati çeken KESK Ankara Dönem Sözcülüğü, yandaş basının kriminalizasyon yaptığını, muhalif basına yönelik baskıların da arttığını belirtti. Yüksel Caddesinde 3. ayında olan açlık grevi ve ülke genelinde ihraçların hak arama yollarına yapılan saldırılar kınandı. Basın açıklamasına KESK'e bağlı sendikaların üyeleri dışında, ihraç edilenler, milletvekilleri katılım gösterdi.

Basın açıklamasını KESK Ankara Şubeleri Adına Rona Temelli okurken, .Ankara Üniversitesinden ihraç edilen akademisyenler Hukukçu Cenk Yiğiter ve Sosyolog Güneş Gümüş kamudaki ve üniversitelerdeki ihraçların boyutlarına değindiler. Yiğiter OHAL komisyonun hukuk dışı niteliğine ve  AİHM içinde bulunması gereken tutuma dair görüşlerini ifade ederken Komisyonun olağan bir yargı yolu olmadığını ifade etti. Çankaya Toplum Sağlığı Merkezi çalışanı iken ihraç edilen Mahmut Konuk her pazartesi günü işyeri önünde yürüttüğü direnişine ilişkin açıklamada bulundu. Her pazartesi günü saat 11:30-13:30 saatleri arasında Çankaya TSM işyeri önünde eylemine  devam etmektedir. Benzer bir eylemi Cemal Yıldırım Ulus Defterdarlığı önünde her çarşamba günü yerine getirmektedir. ESM emekçileri de her perşembe günü 11:30-14:00 arasında yerine getirmektedir. 

KESK ve bağlı sendikaların OHAL ve ihraçlara karşı ülke çapındaki eylemlilikleri giderek çoğalacaktır.

Basın Açıklamasını İzlemek İçin  Tıklayınız

Güneş Gümüş Hocanın Konuşmasını dinlemek için Tıklayınız

Mehmet Sıddık Akın'nın konuşması için Tıklayınız

BU HAFTAKİ BASIN AÇIKLAMASI METNİ AŞAĞIDADIR.

SAYGIDEĞER ANKARA HALKINA, BASINA VE KAMUOYUNA
Siyasal iktidar 20 Temmuz 2016’da darbe girişimi gerekçesiyle olağan üstü hal ilan etmiştir. Olağan hukuku askıya almıştır. Olağan hukukun uygulanması ertelenmiştir.  İlk OHAL ilanından sonra kendi mensupları bile 3 ayın çok uzun olduğunu dillendirmişler ve sosyo-ekonomik yaşamın OHAL’in etkisinde kalmaması için çok uzatılmaması gerektiğini belirtmişlerdir. 304 gündür uygulanan OHAL kapsamında gelinen aşamada başta emekçiler olmak üzere tüm toplum kesimleri OHAL’in mağduru konumunda olduğu için OHAL’in sonlandırılmasını talep etmektedir.

Ancak Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı olan birçok işlemini yine başta emekçiler olmak üzere topluma dayatabilmek için OHAL’i uzatılmaktadır. Buradan uyarıyoruz. OHAL’in toplumsal maliyeti her geçen gün artmaktadır. Uğranılan haksızlıklar nedeniyle başta intiharlar olmak üzere, boşanmalar, aile içi şiddet, beyin göçü, işsizlik gibi çok temel kitlesel sorunlar devlet eliyle ortaya çıkarılmıştır ve her geçen gün derinleşmektedir. OHAL’i sonsuza kadar uzatamazsınız. Olağan hukukun dışında kalarak emekçilere uyguladığınız zulmü sonsuza kadar sürdüremezsiniz. Emekçiler bunun hesabını sizden soracak.

OHAL uygulaması sosyo-ekonomik düzeni bozmaktadır. Olağan hukuk yoluyla AKP iktidarının işten atamayacağı yüzbinlerce kişi karanlık hukuk kararnameleriyle (KHK) işten atılmıştır. Bu işsizlik durumu sadece kamu emekçilerine özgün olmayıp OHAL’deki  ekonomik bozulma nedeniyle 700.000 yeni işsizin ortaya çıktığını TÜİK verileri göstermektedir. 3.900.000 olan cumhuriyet tarihinin en yüksek işsiz sayısına AKP iktidarı eliyle OHAL döneminde ulaşılmıştır. OHAL’in toplumsal maliyetinin faturası, evetçi-hayırcı fark etmeksizin tüm yurttaşlara artan enflasyon, işsizlik, cari açık ve bütçe açığı olarak döndüğü görülmelidir. 

OHAL ve KHK ihraçları karşısında tamamen demokratik yollarla hakkını arayan başta ihraç edilenler olmak üzere tüm yurttaşlara yönelen polis şiddeti yine bir OHAL hukuksuzluğudur. Anayasal bir haklar olan “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)” “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m 34)” başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini kullanan yurttaşlara karşı orantısız ve tamamen hukuka aykırı bir şekilde saldırı olmaktadır. Gündüz geçerli olan kural gece geçersiz olmaktadır yine bir ilde geçerli olan kural başka bir ilde keyfi bir şekilde geçersiz olmaktadır. Ekipten ekibi, validen valiye temel hak ve hürriyetlerin değeri ve sınırlanması değişmektedir. Hukuk devleti ilkesi güvenlik şeflerinin ve valilerin kararlarıyla ihlal edilmektedir.

Son dönemde Yüksel’de “tamamen demokratik ve hukuka uygun yöntemlerle uğradıkları haksızlığa karşı” direniş gösteren emekçilere yönelik genel olarak polisin tutumu yine yandaş basının yaklaşımı suçtur. Anayasa gereği “Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz ”Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu suça dahil olanlar hukuk önünde hesap verecektir. Başta Mehmet Dersulu ve Veli Saçılık, arkadaşlarımıza, Semih Özakça ve Veli Saçılık arkadaşlarımızın annelerine yönelik polis şiddetinin hiçbir gerekçesi olamaz bunun suç olduğunu kamuoyuna bildiriyoruz. Yine Türkiye’nin her yerinde basın açıklaması yapılabilirken geçen gün Diyarbakır’da KESK üyelerinin uğradığı hukuksuzluk hiçbir şekilde açıklanamaz. Siyasal iktidar, toplumun vergileriyle finanse ettiği yandaş medyası ve adeta kindar duygularla hareket eden güvenlikçiler bizim haklı direnişimizi ne durdurabilir ne de sesimizi kısabilir. Bize sosyal ölümü dayatan yaklaşıma karşı dün olduğu gibi bugünde yaşamın yaşatmanın yanındayız.

Siyasal iktidar olağan hukuka aykırı bir şekilde hem işten atmakta, hem KHK’lerle yargı yolunda hesap vermekten kaçmaktadır. Haklarını arayanlara karşı ise ifade edildiği gibi sabah-akşam-gece saldırmaktadır. Kurulan OHAL komisyonunun en önemli işlevi, iktidarı bir dönem daha mahkemelerin önünde hesap vermekten kurtarmak şeklindedir. Kurulan komisyon olağan hukuka uygun değildir. OHAL’in uzatılmasının bir örneğidir. Yapılan hukuksuzlukların kılıfıdır. Yaklaşık 200.000 civarında olduğu belirtilen OHAL mağduru başvurusunun, iktidarın belirlediği 7 kişi marifetiyle çözüm bulması ihtimal dahilinde değildir. Savunma hakkının ihlal edildiği bu sürecin hak ve adalete uygun yürütülmesi mümkün değildir. İşten atılan emekçilerin dosya incelemeleri bu kişiler işlerinde iken yapılmalıdır. Yıllarca kamuda hizmet sunmuş emekçilerin hakkında bir soruşturma yürütülecekse bunun kanunda yolları açıktır. Hukuk dışına daha fazla çıkarak bu sorun çözülemez. İşinden atılan emekçiler derhal işlerine döndürülmelidir suç vb. isnatlar olanlar hakkında olağan disiplin hükümleri uygulanmalıdır. OHAL komisyonu değil olağan hukuk tesis edilmelidir.

Siyasal iktidar “OHAL fırsatçılığı” kapsamında kendisine tebaa olmayan tüm toplum kesimlerini hedefine koymuş ve sonu olmayan bir şekilde ülkeyi sosyo-ekonomik felaketlere sürüklemektedir. Tamamen demokratik yollarla haklarını arayan kamu emekçilerini yandaş kalemşörlerince “suçlu-terörist” gibi göstermektedir. Sabah ve Akşam gazetelerinin KESK üyelerine yönelik bu haberi nedeniyle suç duyurunda bulunduğumuzu belirtelim. Ancak OHAL kapsamında ne basın ne de basın özgürlüğü bırakan siyasal iktidar  başta “İMC TV, Hayat TV” gibi birçok özgür basın kanalını kapatmıştır. Tarihleri “FETÖ” vb. yaklaşımlarla mücadele ile geçen başta Evrensel, Cumhuriyet gibi gazetelere yönelik baskılar günden güne arttırılmaktadır. Türkiye dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerinde başını çekmektedir. Tutuksuz yargılanabilecek onlarca muhalif gazeteci tamamen olağan hukuka aykırı şekilde cezalandırılmaktadır. Basına müdahalenin son örneği “Sözcü Gazetesi ”ne yönelik gözaltı ve arama kararıdır. Bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz.

Bitirirken; Siyasal iktidar ve uzantılarını hukuk içine dönmeye, OHAL’i ve Polis şiddetini sonlandırmaya, başta ihraçlar olmak üzere suç uydurarak toplumu kriminalize etmemeye ÇAĞIRIYORUZ. OHAL nedeniyle günden güne derinleşen ekonomik-siyasi krizin faturasını bu halk değil siyasi sorumluları ödeyecektir. Hukuku erteleyerek bir yere varamazsınız, KURTULAMAZSINIZ. Biz KESK’li emekçiler ne dün ne bugün ne de yarın sizin OHAL ve darbe hukukunuzla değil fiili, meşru ve evrensel emek mücadelesiyle yol aldık, mücadele ettik. Etmeye devam edeceğiz. Başta açlık grevinde 3. Ayın içerisinde olan ve 6 aydır Yüksel’de direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça olmak üzere ihraç edilen tüm üyelerimizin işlerine döndürülmesini talep ediyoruz.

KAMUYOYUNA VE BASINA SAYGI İLE DUYURULUR.

KESK ANKARA ŞUBELER PLATFORMU


18 Mayıs 2017 Perşembe

"KHK İhraçlarının" “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?*


AKP iktidarları döneminde "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altındaki düzenlemelerle "Aktüeryal dengeler" gerekçesiyle emeklilik yaşı ve prim gün sayısı hem erkeklerde hem de kadınlarda yükseltildi. Dönemin "emek itirazı" nedeniyle 2000 yılı öncesi ve 2008 yılı öncesi dönemlerde "kayıtlı bir işe" başlayanların emeklilik yaşları aynı düzeylerde yükseltilemedi. Kısaca prim gün sayısını tamamlayanlar 65 yaşına gelmemişlerse bile emekli olabiliyorlar. OHAL kapsamında ihraç edilen 115.000 kişi içerisinde emeklilik hakkı kazananların yaklaşık % 15'i (Yaklaşık 17 bin kişi) 20 yıl ve üzeri kıdeme sahiptir. 657'ye tabi çalışıp ihraç edilen bu kişilerin emeklilik ikramiyesine "OHAL Uygulamaları” nedeniyle el konulabilmektedir. Tek bir gün bile eski düzende "SSK'li" olarak çalışmış olanların ikramiyeleri verilmemektedir. Tüm çalışmasını "Emekli Sandığı" üzerinden yapanlar ikramiyelerini alabilmekte ve iki grup için de emekli maaşı bağlanmaktadır. 

Hem ekonomik kriz nedeniyle özel sektörde istihdam artışının durma noktasında gelmesi hem kamu sektöründe ihraçlar nedeniyle kamusal istihdamın azalması, sigortalı toplam çalışan sayısının azalması ile sonuçlanmıştır. SGK verilerine göre bu azalış devam etmektedir. OHAL’de ekonominin iyiye gitmesinin muhal olduğunu hükümet yetkilileri bile defaten ifade etmişlerdir. OHAL’in uzatılması sadece “olağan hukuka göre hukuksuz uygulamaları” kolaylaştırmakla kalmamaktadır aynı zamanda ekonomiyi ve sosyal güvenlik sistemini de olumsuz etkilemektedir.

OHAL kapsamında işten atılanlar dışındakilerde de emeklilik furyası "ikramiyeyi kaptırmayalım" ötesinde bir hal almış durumdadır? Şu an çalışanlar üzerinde devam edegelen "ihraç edilme fobisi" ve işyerinde artık sistematik bir hal alan mobing durumu sosyo-psikolojik durumu uygun olmayanları emekliye zorlamaktadır. İşyerindeki hukuksuzluklara tanık olup herhangi birşey yapamayacağını düşünen “kıdemli çalışanlar” emekliliği bir kaçış yolu olarak da tercih etmektedir. Ancak planlananın üzerinde emekliye ayrılma olduğu için bu durum zaten sorunlara gömülü olan sosyal güvenlik sistemini daha da zorlamaktadır.

Referandumdan sonra, TÜİK iki keredir "Hanehalkı İşgücü Anketi" (HİA) açıklıyor. İşsiz sayısı, 17 Nisan ve 15 Mayısta yayımlanan bu bültenlere göre artışını sürdürüyor. Türkiye tarihinin en yüksek işsiz sayısı olan 3.900.000 sayısına ulaşmış durumdadır. Her 4 gençten birisi iş aramakta ama bulamamaktadır. Bunlar gibi işsizliğin artışına ilişkin haberler vakay-ı adiyeden hale gelmiş durumdadır velhasıl.

Ancak başka bir sorun da ifade edildiği gibi OHAL döneminde emekli olanların sayısındaki hızlı artıştır. TÜİK'in Ocak ve Şubat HİA sonuçlarına göre önceki yıl aynı dönemlerden bu yana “artan yeni”  emekli sayısı sırasıyla 279 bin ve 252 bin kişi olmuştur. SGK verileri de bu durumu desteklemektedir. Hükümet Milli İstihdam seferberliği adı altında işsizlik sigortası fonu kullanarak 800 bin kişinin işe yerleştirildiğini “basına” aktarmışsa da bu durumu resmi bir bültenle açıklamış değildir. İŞKUR bülteni Ocak ayından beri yayınlanmamakta ve neden yayımlanmadığına dair bir açıklama yapılmamaktadır. İşgücünün dışına çıkan emeklilerdeki bu olağan dışı artış emekli olduktan sonra iş bulma imkanlarının kısıtlı olmasıyla da bağlantılıdır. Emekli olarak ciddi bir gelir kaybına uğrayan yurttaşlar işsizliğin yüksekliği nedeniyle de iş aramamaktadır. “İş aramaktan bıkanların sayısının” da arttığı bu dönemde emekli olmanın düşük gelirli bir yaşamı tercih etmek anlamına geldiği bilinmektedir. İŞKUR üzerinden emekli olan kaç kişinin iş aradığı bülten 3 aydır yayımlanmadığı için bilinmemektedir.

İşgücüne Dahil  Olmayan Emekli Sayısındaki Fark (Önceki Yıl Aynı Döneme Göre)

Kısa vadede ekonomik kriz şiddetlenmesi ve OHAL’in uzatılması durumlarında işsizleşen kitlelerin yanı sıra emekliye ayrılan “nitelikli” işgücünün de bir yoksullaşmaya maruz kalacağı öngörülmelidir. İhraç edilenler içerisinde KHK ile işine geri dönenlerin (Yaklaşık bin kişi dönmüştür) “çalıştırılmadığı halde” aldığı tazminat yaklaşık 25 Milyon TL olmuştur. OHAL’in uzatılması bu toplumsal maliyeti de arttırmaktadır. Meseleye sadece parasal maliyet açısından bakmak bu kapsamda yaşanan intiharları, boşanmaları, psikolojik olumsuz durumları görmeyi engellememelidir. Dünya tarihinde ne SSCB dağılırken, ne Almanyalar birleşirken bu boyutlarda yaşanmayan “devlet destekli işsiz bırakma örneğinin”  toplumsal maliyeti zaten hesaplanamaz. Ancak bu maliyetin faturasının evetçi-hayırcı fark etmeksizin tüm yurttaşlara artan enflasyon, işsizlik, cari açık ve bütçe açığı olarak döndüğü görülmelidir. Olağan hale gelen OHAL’in olumsuz etkilediği en temel nüfus kesimleri alt ve orta gelir gruplarıdır. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu kesimlerin yaşam koşulları OHAL uzadıkça ve ekonomik kriz derinleştikçe kötüye gidecektedir. Haziran ayında da enflasyon beklentilerinin artış yönünde olduğu ve 2017 yılında kira artışlarının enflasyon oranlarına göre yapılacağı varsayılırsa bu son cümlelerin anlamı netleşecektir.

* Bu yazı Bianet'te 16.05.2017 tarihinde "OHAL’in “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?*" başlığıyla yayınlanmıştır. OHAL’in “Sosyal” Güvenlik Maliyeti Ne Kadar?



Öne Çıkan Yayın

DEM PARTİ MÜŞAHİDİ OL!

  İYİ BİR MÜŞAHİT NE YAPSA DAHA İYİ OLUR   İyi bir müşahit “müşahede altında olan ülkenin” tarihi seçiminde görev alacak sandık kurulu üyesi...