TÜRKİYE’DE ENGELLİ OLMAK: MUTLAK YOKSULLUK-MÜZMİN
MUHTAÇLIK
Engellilerin
yapısallaşan sorunları; 10-16 Mayıs Engelliler Haftasında ve 3 Aralık Dünya
Engelliler günü bir kez daha ilgili-ilgisiz kamuoyuna sunulması amacıyla
gündemleşebilmektedir. Can yakıcı ve çok boyutlu olan “Engellilik” meselesi
herhangi bir siyasal iktidarın öncelikleri içerisinde olamamıştır. Mevcut AKP
iktidarı dahil önceki iktidarlar, siyasi partilerin neredeyse tümü ve “ilgili”
STK’ler sorunu bütünlüklü ele almaktan geri durmakta ve “milyonları”
ilgilendiren bu sorunları çözmek amacıyla bir program ortaya koymamaktadır.
Türkiye’de
engellilere ilişkin en temel sorunlardan birisi engelli sayısının net olarak
bilinmemesidir. Resmi rapor ve istatistiklerde her seferinde birbirinden çok farklı
sayılar açıklanmaktadır. Türkiye’de kaç engellinin olduğu, ne oranda işgücüne
katıldığı, katılanların ve katılamayanların mesleki, eğitimsel ve cinsiyet
dağılımlarının ne olduğu “güncel olarak” bilinmemektedir. TÜİK tarafından
yapılan Hanehalkı işgücü piyasası araştırmaları değişik
sayı ve oranlar içermektedir. Engeli dolayısıyla işgücü piyasasına
katılamayanların sayısı 3,9 milyon kişiden fazla olarak ifade edilmektedir. Son
yıllarda yapılan engelli kamu görevlisi sınavları dışındaki kamu emekçilerinin
engel durumlarına ilişkin bir veri tutulmamaktadır. 2002 yılındaki “Özürlüler
Araştırması” sonuçlarına göre süreğen hastalığı hariç tutulduğunda % 2,58
(yaklaşık 2 milyon kişi) olan engelli oranı, 2011 yılı Nüfus ve Konut
Araştırması verilerine göre % 6,55 (4,8 Milyon kişi) olmuştur. Kimlik numarası üzerinden gerekli-gereksiz
birçok veriyi tutan sistem kaç kişinin engelli olduğunu, engel gruplarını,
yaş-eğitim-cinsiyet vb. göstergelerini açıklayamamaktadır.
Kaynak: Nüfus ve Konut Araştırması (2011)
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)
“Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması’na” göre 2010 yılında veri
tabanına kayıtlı engellilerin % 58,6’sı erkek, % 41,4’ü kadındır. Bu kişilerin
% 62,4’ü kentlerde yaşamakta ve % 63,7’si çalışma çağı nüfusun (15-65)
içerisindedir. Engellilik oranı % 40 veya üzeri olanların oranı % 84,8 olup bu
grubun yarısında oran % 70’in üzerindedir.
Engelliler
içerisinde lise ve üzeri eğitim düzeyi oranı % 7,7’dir. Bu oran kadınlarda daha da düşük olup 4,7
oranındadır. Türkiye’de okuryazar olmayan engelli oranı % 41,6 iken bu oran
erkeklerde % 32,1, kadınlarda % 54,9’dur.
İşgücü
piyasasına dahil olamama, dahil olduktan sonra iş bulamama, iş bulduktan sonra
iş yaşamına erişim ve adaptasyon sorunlarını aşabilme engelli yurttaşların en temel
sorunlarının başında gelmektedir. Verilerin söylediği gerçek; engellilerin
milyonlarca kişi olduğu, engellilerin temel eğitim ve sağlık hizmetlerine
erişimde sorun yaşadığıdır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın verilerine
göre bazı bölgelerde nüfusun % 10’unundan fazlasını oluşturan engelli nüfusa
dair ekonomik koşulların olumsuz olduğu bilinmektedir. Eğitim ve sağlık
hizmetlerinden tam olarak yararlanamayan diğer nüfus kesimleri gibi
engellilerde yoksulların içerisinde en yoksul grubu oluşturmaktadır.
Engellilerin
hem özel sektörde hem de kamu alanında istihdamında “engellilerden kaynaklamayan”
nedenlerle sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Öncelikli olarak engellilerde
işsizlik oranı “gayrı-engellilerden” çok yüksek durumdadır. Engellilerin sadece
% 4’ü mesleki eğitim almış olup bu oran kadınlarda daha da düşüktür (% 3,7). %
96 oranında mesleki eğitim almayan engellilerin eğitim almama gerekçeleri %
88,4’ü iş bulmasına katkısı olmayacağını düşüncesi, % 18,6’sı böyle hizmetten
haberinin olmayışı ve % 14,6’sı da “uygun meslek edindirme hizmeti
sunulmadığını” şeklindedir. Kayıtdışı ve ücretsiz aile işçileri de
dahil engellilerin sadece % 14,3’ü bir işte çalışıyor görünmektedir. Çalışmayanların % 16,6’sı engeli nedeniyle
kendisine iş verilmeyeceğini düşündüğü için iş aramamaktadır. Hem engelli hem
kadın olmak söz konusu dezavantajlılık durumunu pekiştirmektedir. Engelli
kadınların sadece % 4,6’sı (Erkeklerde 21,4) bir işte çalışıyorken bu işlerin %
19,5’i (Erkeklerde 5,8) ücretsiz aile işçiliği şeklindedir.
Engellilerin
eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince ve zamanında yararlanamaması engellilik
oranlarını arttırırken “insan onuruna yakışır bir iş” bulmalarını da
engellemektedir. Engelli nüfusun çalışma ve istihdam hakkı sistematik olarak
kısıtlanmaktadır. Bu alandaki temel sorunlar ve talepler aşağıda özetlenmiştir.
· Engelliler için yasal istihdam kotaları ne
kamu sektöründe ne de özel sektörde doldurulmamaktadır. Toplam memurlar
içersinde engelli oranı % 2’inin altında olup birçok kamu kurumunda bile 657
sayılı kanun gereği doldurulması gereken “kontenjan” açıktır. Ekim dönemi
verilerine göre 13.441 Engelli kontenjan açığı sadece kamuda vardır. Bu
kapsamda engelli istihdam sayısının
artırılması sağlanmalı ve engellilerin çalışmaları teşvik edilmelidir.
Engellinin yetkinliklerine ve çalışmasına uygun bir işyeri, birim ve iş
sağlanmalıdır. Bu kapsamda birçok engelli niteliklerine aykırı bir şekilde “yardımcı personel/hizmetli vb.” işlerde
çalıştırılmaktadır.
· Engellilerin
tüm ihtiyaçlarının tam karşılanması sosyal devlet olma gereğidir.
Muhtaçlık-Hastalık vb. yaklaşımlar “engelli emeğini değersizleştirmekte”
engelli istihdamını bir lütufa dönüştürmektedir.
· Engellilere
yönelik ayrımcılık, değersizleştirme ve ötekileştirme son bulmalıdır. Bu amaçla
temel eğitim ve öğretmen eğitimi içerisinde seçmeli dersler konulmalı,
farkındalık ve bilinç arttırma için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
· Engellilere
yönelik yapılması gereken yasal ve anayasal zorunluluklar ertelenmeden yerine
getirilmelidir. Bu kapsamda kamu kurum ve kuruluşlarında engellilere yönelik
yapılması zorunlu iş, işlem ve eylemler acil yerine getirilmelidir. Kamu kurum
ve kuruluşlarına erişim ve ulaşım sorunu acil bir şekilde çözülmelidir. Kamu
kurum ve kuruluşlarında kullanıma uygun wc, lavabo vb. ihtiyacı acilen
sağlanmalıdır. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında ihtiyaç kadar tekerlekli
sandalye bulundurulmalıdır. (Sadece çalışanlar için değil hizmet almaya gelen
yurttaşlar için de)
· Kullanıma
uygun asansör (sesli ve görsel-dokunsal uyarı/iletişim sistemi olan, güvenlik
bakım ve uyarı işlemleri yerine getirilmiş) ihtiyacı acilen karşılanmalıdır.
Tekerlekli sandalye ile çalışan engelli emekçiler için uygun geçiş ve dolaşım
yolları oluşturulmalıdır. Engelli geçişlerine uygun merdiven yapısı ve geçiş
yolları oluşturulmalıdır.
· Çalışmanın
fiziki koşulları, ortamı ve oturma düzeni, iletişim ağları (telefon, fotokopi,
vb. ) oluşturulurken engellilerin koşulları göz önünde bulundurulmalıdır.
Çalışılacak yerde engel durumuna uygun donanımlar sağlanmalıdır. İşyerlerinde
kullanılan temel araç ve gereçlerin (ör. Özel bilgisayar, klavye, kulaklık,
vb.) İhtiyaç duyulan oranda engelli odaklı planlanması yapılmalıdır.
· Yasal bir
zorunluluk olan engelli otoparkı uygulamasına uyulmalı, bu zorunluluğu yerine
getirmeyen sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmalıdır. Engelli geçiş
yolları ve güzergahları üzerine yapılan haksız otopark ve işgaller daha ağır
yaptırıma bağlanmalıdır.
Engelliler
için istihdam hakkı uygulaması sadece bir iş/üretim pratiği değil aynı zamanda
“ev hapsinden kurtulma, birey olma ve sosyalleşme” anlamına gelmektedir. Bu
nedenle işyerlerinin engelli kişilerin kullanımına uygun bir yaşam pratiği
sunması gereklidir. Öncelikle kamu hizmet sunum binalarının erişilebilirlik
altında, merdiven, asansör, wc, sağlık personeli desteği, yemekhane ve ulaşım
servisi hizmetlerinin bütüncül bir yaklaşımla sunulması gerekmektedir. Bu
konuda özel sektöre rehberlik ve gerekli fiili ve yasal yönlendirmeyi kamu
kesimi geciktirmeden gerçekleştirmelidir. Birçok
kamu binası bu konudaki temel mevzuat, iş sağlığı ve güvenliği hükümleri ve
engelli düzenlemeleri ile uyumlu değildir. Bu konudaki yasal zorunluluk AKP
iktidarı tarafından yaklaşık 10 yıldır ertelenmektedir. Başta istihdam
hakkı olmak üzere engellilerle ile ilgili tüm başlıklarda sendikaların,
STK’lerin yanı sıra engelli örgütlerinin görüş ve talepleri öncelikle dikkate
alınmalıdır. Engellilerin kendi emeği ve üretimleriyle yaşamlarını kurabilmenin
imkanlarını hazırlamak “hak temelli yurttaşlığın gereği olarak” sosyal devletin
görevidir.